25 Aralık 2009 Cuma

Remember - Animsa



Yukardaki youtube linkine girebiliyorsunuz diye dusundum ama megersem gorunmuyormus :) Ben Basbakan gibi bu ulkede youtube girenlerdenim :))
Siz de eminim baska yollardan girebiliyorsunuzdur, o zaman Mooji River of love diye yazarsaniz asagidaki sarkinin videosunu seyredebilirsiniz.
Mooji Jamaika asilli bir Master.
Video onunla ilgili...

This life is a dream Bu hayat bir ruya
And it will be over Ve bitecek
In a blink of an eye Bir gozkirpista
Remember who you are Animsa kim oldugunu
Remember what you are Animsa ne oldugunu
Whose life is this ? Kimin hayati bu
Whose hands are these? Kimin elleri bunlar
Whose voice is this? Kimin sesi bu
What am I? Ben neyim?
This life is just a dream Bu hayat sadece bir ruya
Om Gam Ganapataye Namah (Ganesh mantrasi)
Om Gam Ganapataye Namah
Om Gam Ganapataye Namah

This life is beautiful Bu hayat guzel
This life is horrible Bu hayat korkunc
This life is wonderful Bu hayat muhtesem

And this life is just a dream Ve bu hayat sadece bir ruya
A dream made of love Asktan olusmus bir ruya
Remember who you are Animsa Kim oldugunu
Remember what you are Animsa Ne oldugunu

Om Gam Ganapataye Namah
Om Gam Ganapataye Namah
Om Gam Ganapataye Namah

Remember You're before Animsa Sen onceydin...
Before these questions Bu sorulardan once
Before the answer Bu cevaptan.....

10 Aralık 2009 Perşembe

Tekbasinalik devam

Simdi karsima cikti, bak su tesadufe dedim. Hepsini okumaya vaktim yok malum ders calisiyorum, ama esirgemeyeyim paylasayim dedim :)

http://www.derki.com/dergi/index.php/sayi-33/yalniz-misiniz-tek-basina-mi.html

Tek-basinalik

Yazmisligim var tekbasinaligi, yalnizliktan farkini. Bugun yine Swami Chidananda'dan geldi tekbasinaligin guzelligi.

Silence is always the most real part of your being. When you are alone, you are silent. When you are alone, you are in God, and you are aware of God in you.

-Swami Chidananda

3 Aralık 2009 Perşembe

Anlasilmak

Tek derdimiz bu aslinda sanirim. Uzun bir zamandir yine deniz calkantiliydi buralarda. Simdi donup baktigimda herkesin tek derdinin bu oldugunu goruyorum. Belki de bu bizim eve mahsustur bilemem. Mira sabah geldi makarna istiyorum dedi. Ben ama kahvalti zamani annecim, ben makarna pisirmemistim dedim. Aglamaya basladi. Mira'ya kahvalti zamani ve aksam yemegi zamanini aciklarken yakaladim kendimi. Sonra diz coktum onunde sarildim simsiki. Makarna istiyorsun degil mi dedim. Evet dedi, biraz sakinlesmeye calisarak. Daha siki sarildim, cok mu seviyorsun sen makarnayi dedim. Evet dedi. Ve sessizce sarilip oturdum yaninda. Sonra sakinlestigini hissettigimde, usulca ayaga kalktim ve sofraya yurudum, elimde kahvaltiliklarla. Sonra sofraya oturdugumda Mira da yanimda oturuyordu. Elinde bir kac tane pismemis makarna. Onlari dizdi tabagina ve sonra bir guzel yapti kahvaltisini.
Bazen de soyle oluyor bizim evin hali. Gunler gunleri kovaliyor ve ben icimde yolladigim mesajlara hic cevap alamamis oluyorum. Icim mesela yorgunum cookkk diye bagirirken, disim herkesin istedigi seyleri yapabilmek icin kosturuyor. Tek bir hedefi var sevilmek. Boyle ogrenmisim ben ailemden. Birseyler yapmali, o zaman insanlar seni daha cok sever. Ve ne zaman yoldan ciksam icimde, kendimi birileri icin cilginca biseyler yaparken bulurum. Sevsinler beni. Oyle gunlerden birinde diyelim ki humus yaptim kocama cok sever diye. Aslinda onun cok sevmesi degil konu. Cok sevdigi seyi yaparsam beni sever asil konu. Iste o gunlerde mutlaka bu is benim kafama patlar. Tanri sever beni. Asla oyalamaz boyle dissal islerle. Kocamdan yerim tokadi bir guzel. O iki saat ayakta kalarak yaptigim humusu begenmez. Benim icimde kucuk bir cocuk kapatir kafasini dizlerinin ustune. Ama gorunuste asarim bir guzel suratimi. Burda secim baslar. Secim sandigimiz diyelim. Birinci secenekte esim (ki esleri bu nedenler seciyoruz) senin kucuk Uma'nin sevgiye ihtiyaci var bu siralar sanirim, der ve bana sarilip, sen humusu camurdan yapsan da ben seni seviyorum der. Sarilir, oper, oksar ve beni anlar. Ve humus tamamen konu disi kalir. Cunku tek ihtiyac sevilmektir.
Ikinci secenekte ise disariya bagimlilik tumden ekarte olmustur. Humusu yaparken bunu farkedersem, yani aslinda humusu esimden sevgi almak icin yaptigimi farkedersem, once ben kendi kendime bunu anlatip, kendimi anlayabilirim ki bu en zoru ve en kokten cozumlusu bence.
Bir diger secenekte de ben esime, biliyor musun sen humusu begenmeyince icimdeki kucuk Uma icine kapandi, uzuldu. Sanirim sevgiye ihtiyaci var diyebilirim. Bunun karsisinda esim biraz onceki davranisi secebilecegi gibi bunu reddetip ruhani veya dunyevi aciklamalarla bu verme islemini kesintiye ugratabilir. Ruhani soyle soyleyebilir; hayatim, sevgi disimizda degil ki, biz sevgiyiz. Sevgiyi benden bulamazsin, sevgi zaten icinde. Dunyevi; senin sevgiye ihtiyacin var benim yok sanki, bes saattir yollardayim...
Iste bu karmancormanlikta anlatmak istedigim suydu aslinda, dogumumuzdan bu yana tek derdimiz anlasilmak. Anlasilmadikca hep disardaki baska konseptlerle kendimizi eylemeye calisiyoruz ve sonunda da duvara tosluyoruz. Cunku disimiz baska icimiz baska.
Mira 3 yasinda. Ogrendim ki 3 yasina kadar sol beyin gelisemiyor. Yani ben istedigim kadar bak guzelim ustune onu giyersen usursun dersem diyeyim,O bunu anlayamiyor. Ancak neden, niye sorularini sormaya basladiginda bu sol beyinin gelismeye basladiginin gostergesi o zaman anlamaya basliyor, ama yavas yavas. Bu 6 yasina kadar gelisiyor. Sol beyinin gelismedigi durumlarda, sadece sag beyinle hareket eden Mira, sadece sozsuz davranislari okuyabiliyor.Yani ben icimden cok yorgunum oynamak istemiyorum diyor ama oynuyorsam, o on dakka sonra huzursuzlaniyor, bana sinirleniyor, bagiriyor, ve yapilmamasi gereken seyleri yapiyor en sonunda da ikimiz birbirimize patliyoruz. Cunku ben bence o kadar yorgun olmama ragmen onunla oynama lutfunda bulunuyorum ve buna sukretmeyen bir cocugum var. Onun da bir yanda evet bir yanda hayir mesajlari veren bir annesi.
Hep soylerim cocuklar egitmeye geliyor diye. Bizim evin Hz. Mevlana'si Mira'dir. Ya gorundugun gibi ol, ya oldugun gibi gorun der hep bize.
Bugun daha da aciga cikti hareketlerimizin mensei. Simdi bizi daha degisik gunler bekliyor. Her gun, her saat yani her an, bunu hatirlayacak kadar "farkinda" olmak...
Yeni yila girmeden, yeni bir egzersiz atildi evimize Tanri tarafindan. O nedenle cok mesguluz ailecek :)

26 Kasım 2009 Perşembe

Kurban Bayrami

Kedi gibi miril miril soylenmeyi birakip, insan gibi olgun ve sus pus olmayi seciyorum.
At gibi uysal gorunup, hakikatli bir cifte atmayi birakip, insan gibi acik, ama nazik, durust ama yumusak, olani oldugu gibi ama acitmadan konusmayi seciyorum.
Yilan gibi tislamayi birakip, insan gibi huzurla oturup, sabirla dinlemeyi seciyorum.
Fil gibi unutmamayi birakip, insan gibi ani yasayip, her an'a sukretmeyi seciyorum.
Yine kedi gibi yemek verilmediginde tirmik atmayi birakip, insan gibi olup, isin aslini goremedigim anlarda da sukredilecek lutuflarin sakli oldugu gercegini her daim biliyor olmayi seciyorum.
Bu bayramda hayvan dogami kurban edip, insan gibi insan olmayi seciyorum.

19 Kasım 2009 Perşembe

Franz Kafka

Dilerdim ki, sen bu dunyada degil yalniz ve yalniz benim icimde var olaydin, ya da daha iyisi ben hic varolmayaydim da salt senin icinde yasasaydim. Bu dunya ikimizden biri icin cok fazla...

10 Kasım 2009 Salı

Gurudev oyle dedi...

"Every failure is a stepping-stone to success. Every
difficulty or disappointment is a trial of your real
faith. Every disease is a Karmic purgation. Every
unpleasant incident is a test of your trust in God.
Every temptation is a test of your spiritual
strength. Therefore Nil Desperandum. Be ever bold and
cheerful. March on courageously. Be sincere and
earnest in all your endeavours. March forward like a
hero." - Swami Sivananda

30 Ekim 2009 Cuma

Dus-tum

Rishikesh'te baslayan, neye bagli tekrarladigini bilmedigim basdonmem gecen gun tekrarladi. Bu seferki en siddetlisiydi ve en ogreticisi.

Yan yatiyordum, gozumu kapadim, ve birden donemeye basladim ama hizi inanilmazdi. Sanki bir gokdelenin tepesinden done done dusuyor gibiydim. Bagirdim ve yanimdaki masayi tuttum. BIr kac dakika sonra tekrarladi, yine korkunc bir hizla dustum. Bagirdim ve esimin kolunu tuttum sikica. Son seferinde yine ayni hizla dustum, yine bagirdim ve bu sefer esimi tutup birakmadim. Sonra kendimi seyretmeye basladim.
Bagirmistim, korkmustum. Dusmekten.
Bagirip sonra tutunmustum, korkmustum. Birakip gitmekten.
Bagirip duruyordum bitsin artik bu oyun diye, hani ?? Hala gidecek olsam bagirip, dunyaya ait olan kocama sarilip gitmeye direniyorum.
Dustugum yer neresiydi. Bagirmasam baska seyleri farkedebilir miydim?
Duserken tutmasaydim, gercekten gider miydim ?
Durdugumu sandigim yer neresiydi ki?
Oylece uzaniyordum. Vucudum uyusmus gibi, aslinda cok titresir halde.
Zihnimdeki uma'nin sesi vir vir konusuyordu. Ben dinliyordum. Uma'nin sesi, Ben'im dudaklarima dokunmuyordu bile. Uma'nin sesi kenarda bir yerde susmadan konusuyordu.
Laf edip duruyordu o an olmakta olan, daha dogrusu olmayan seylere. Beklentilerini ve beklediklerini goremediklerini konusuyordu vir vir. Su anda bana boyle olurken benim kocam, kizim vs vs diye devam ediyordu vizildamasi.
Ve Ben dusuyordum.
Uma bagiriyordu.
Korkuyordu.
Hala mi ?
Neden ?
Birakamadigin ne ?

25 Ekim 2009 Pazar

Mektup

benden Tanri’ya;

Kanada ile ilgili surekli suphelerim var, guvensizliklerim, kaygilarim. Sana bu kadar guvenmeme ragmen neden hala bunlari hissediyorum?

Tanri’dan sana

Gunlerdir sana cevap vermek icin sabirsizlaniyordum. Senin bana zaman ayirmani bekledim. Simdi burdasin, dinliyorsun. Icine al butun soylediklerimi. Herseyin bir temizlikten ibaret oldugunu bildigin gibi, herseyin birbaska seyle kendini gosterdigini de biliyorsun. Kanada. Ne anlama geliyor senin icin Kanada. Kanadayi neden yaptin? Huzur, baris, sukunet, adalet. Ozlem duyduklarin. Hazir misin? Simdi degilsin. Cunku hala kendini bunlari alabilecek kadar temizlenmis hissetmiyorsun. Haklisin, bu surecte, bu vesileyle cikacak olan pek cok sey var. Bunlari su anda sen bile dusunemiyorsun. Goreceksin. Kendini seyredeceksin. Gozyaslarinla temizleyeceksin. Bir bir cikacak kendinden, sana ait olan ama Bana ait olmayanlar. Onlara veda edeceksin. Biraz daha bosalacaksin. Aradigin huzur baris adalet gelecek. Sen onu nerde yarattiysan orasi gibi. Sonra bunlar da bitecek. O kullandigin sifatlarin aradiklarinin orada da olmadigini anlaman icin yasaman gerekenleri yasayacaksin. Ve sonra yine bana doneceksin, sadece bana. Ben’den baska bir yer, biri, birsey olmadigini bilerek. Daima bilerek. Daima bileceksin.

11 Ekim 2009 Pazar

Celiskiler

Cagan Irmak'in filmine gittim gecenlerde. Sinemaya pek gitmem, kultursuz degilimdir de artik komik geliyor sinema filmini seyretmek. Mesela filmdeki sekreter cok iyi temsil edilmis dedim cikinca filmi soranlara. Yani ayni sekreter gibiydi, cok iyi gozlemci Cagan Irmak dedim. Sonra temizlikci icin ve guvenlik gorevlisi icin de ayni seyi soyledim. Iste Cagan Irmak'a verdigim prim filmindekileri ayni hayattaki gibi yansitabilmesi, derinlerde kalmis konulara dokunabilmesiydi. E biz hayatta sekreter gormussek neden yeniden sinema perdesinde seyredip cok iyi oynamis, oynatmis, senaryolastirmis diye ovelim. Iste bu sebepten sinemaya gitmem pek. Etrafimdaki oyunlari ve oyunculari seyretmek daha olaganustu benim icin. Ve hepimizde usta oyunculariz. Kimse oynadiginin farkinda degil, ya da karsisindaki onun rol yaptigini anlayamiyor bile. Oylesi muhtesemiz. Neyse nerden nereye geldim. Simdi filmi seyretmeyenlerden ozur dileyerek devam ediyorum. Filmden ciktiktan sonra soyle bir dusunce belirdi kafamda. Eger bana tecavuz edilse bebegi dogurur muyum? Esim bebegi kabul eder mi? Bebegin dunyaya gelmesinde benim de payim varken hem de? Neden bu sorular cikiverdi. Esimle soyle konusurduk biz. Iraz'in mucizevi dunyaya gelisini seyrettikten sonra eger bir kaza sonucu hamile kalirsam tekrar, asla bebegi aldiramayiz. Cunku bir bebegin ne demek oldugunu biliyoruz, tecrube ettik.

Iste bu kesin, alti cizilmis birsekilde ifade ettigimiz cumleyi cope attirtti aklima gelen dusunce. Bir bebek bu kadar kutsalken, bir tecavuzcunun bebegi kutsal olmayacak miydi? Herkes Tanri iken, Tanri'nin rizasi olmadan bir yaprak kimildamazken tecavuzcu kimdi? Bu bebek tecavuzcunun bebegi miydi Tanri'nin mi?
Ve iste sonucta suna baglandim. Soylemesi kolay pekcok seyi. Oysa hayatin icindeki kosullarinin ne oldugu asil onemlisi. Tanrim Gercekten sasmayacak gonul, kucukten buyuge olgunlasma yolunda herkese anlayis versin...

9 Ekim 2009 Cuma

Tanriya mektup devam ediyor

Uzun zaman oldu sana yazmayali, bir hafta aslinda, yine de seninle yasayarak geciyor hergunum. Sana yazmama gerek var mi seni yasarken. Insan kendinden uzakta olana yazar, kendinde olana yazan gorulmus mudur ki? Ben senden uzakta miyim bilmem ama bana soyleyecek bir sozun var midir acaba?

Sen ben yazarken bile karismaya basladin artik, kim kime yaziyor acaba? Biraz once sen bana yazdin da simdi de ben sana mi yaziyorum saniyorsun? Biliyorum sanmiyorsun ve goruyorum guldugumu gordugunu. Egleniyoruz degil mi beraber? Asma sakin o gul yuzunu. Seninle oyun cok zevkli. Kizin nereye saklandigini bilerek saklanmaktan hoslaniyor ya. Ayni seyi hissediyoruz iste. O da cocuk ben de. Once sana gozkirpip gostermek nereye saklandigimi, sonra da hadi beni bul nerdeyim diye seslenmek sana. Kizin gibiyim, kizinim. Ona iyi davran. Ofken geldiginde o ofke senin kendinden bosaltamadiklarin. O bir cocuk ayni benim gibi. Saf ama herseyi bilen. Saf olmasi aptal olmasi anlamina da gelmiyor. Zira saflastikca bileceksin daha da cok ya da daha da az. Sonunda tahmininden daha az sey biliyor olabilir misin? Olursun tabi. Ne var ki surda bilecek. Ben O’yum. Geride baska ne sir var, ne sirdas. Bir tek bu. Unutma. Gece olunca uyu, bilerek uyu. Sabah olunca uyan ama bilerek. Araba kullanirken, yemek pisirirken, canin sikilirken, kitap okurken, sinava girerken. Baska birsey gerekli degil. Unutma. Hani rahatsiz olmustun ya Ataturk her “beni hatirlayiniz” dediginde. Hatirlanacak tek bir gercek var. Gercek binlerce olmaz. Gercek bir tanedir. Tipki Ben gibi. Ama suretleri binlerce olabilir. Ama aslolan sadece Bir gercek vardir. Hic unutma. Yapacak hicbir seyin yok. Herseyi senin adina yapiyorum zaten. Sen sadece katilimcisin. Kaderi degistiremezsin ama kadere bakisini degistirebilirsin daima. Simdi git uyu. Uyanik olarak.

4 Ekim 2009 Pazar

Tanriyla mektuplasma 3

Sevgili Tanrim,
Neden disimizda oldugunu sandigim insanlar birbirleri ile konusurken ben icimden, sessizce onlari duzeltiyorum?

Tanridan sana,
Biliyorsun ki ne duzelten var, ne duzeltilen. Bunun da senin iluzyonun oldugunu deneyimleme zamanin. Sen onlari icinde de olsa duzeltirken gormeni istedigim, bu oyunun sonunun geldigi. Sen sadece beni, sadece sevgiyi kosulsuzca istediginde, gordugun manzara da bu olacak. Icine bak, duzelttigin kim? Hala bazi seyleri bilip bazilarini bilmedigine inanan bir sen olmasa, disarda bilmeyenler olmazdi ve sen bildigini sanmazdin. Sen herseyi biliyorsun ve gereken her bilgi ihtiyacin olan anda sana sunuluyor. Kendini kucumsemeyi birakirsan, baskalarinin bilgisizligini yargilamazsin.


Sevgili Tanrim,
Icim bombos. O kadar cok konusup yazdim ki seni simdi sessizce dizlerinin dibinde oturmaktayim. Basimi koydum ve dinliyorum o essiz sarkini. Ne diyorsun bu sefer?

Tanridan sana,
Bak, benim gozumle bak. Yildizlar sarki soyluyor, guller sarki soyluyor. Kufurler soyluyor, kuller soyluyor. Bitmeyen senfoni bu. Bildiginde bitecek saniyorsun, oysa bildigin sadece kim oldugun olacak. Ogrenecegin ise bu sarkinin hic bitmeyecegi. Her zaman bu oyun bitsin artik diyorsun. Ogreneceksin sonumun asla olmadigini. Elini kalbine koydugunda degdigin o titreyen yerdeyim. Ve otesinde. Orasi oyle kucuk gorunuyor ki sana ve oyle sinirsiz benim gozumle.

Tanriyla mektuplasma 2

Beyond our ideas of right-doing and wrong-doing,
there is a field. I’ll meet you there.

When the soul lies down in that grass,
the world is too full to talk about.

Ideas, language, even the phrase ‘each other’
doesn’t make sense any more.

"Yanlış ve doğru hakkındaki fikirlerimizin ötesinde bir alan var.Sizinle orada buluşacağım.Çimenlerin arasına uzandığımızda,dünyanın doğru-yanlış fikirlerinize ihiyacı olmadığını göreceksiniz. Fikirler, dil, ve hatta birbirimiz cumlesi bile hic bir anlam tasimaz." Mevlana

Sabah barbunya pisirirken (bu arada ya barbunya ayikliyorum ya pisiriyorum, goren baska bir sey yemiyoruz sanacak:) Mevlana'nin bu bolumunu Gloria'ya emaille yollayayim diye dusundum. Seminere gittim. Gloria size birsey okumak istiyorum diyerek bu bolumu okudu. Guldum :)
Seminerin sonunda bir arkadas beni cagirip, Gloria ile kendisine cevirmenlik yapmami rica etti. O sirada bize semineri ceviren arkadas gelmisti. Bir karmasa oldu, lutfen sen cevir, ben sen yoksun diye cagirildim dedim ama bir israr oldu ve ben cevirmek durumunda kaldim. Soyle basladi. Gloria'ya sorar misin Turkiye'deki Meryem Ana'nin yerinden haberdar mi? Gulmeye basladim yine, cunku ona Meryem Ana'yi nasil annem tayin edisimi anlatmak istemistim ilk seminer gununde. Icimdeydi ama gerek yok herhalde diye dusunmustum. Sonra bu arkadas Meryem Ana'ya giden arkadasina bir tespih ismarlamis. Bir suredir o tespihle geziyormus ama bir yandan da kendisine ait olmadigini hissediyormus. Sonra bu sabah "Tespihi ona ver, sahibi Gloria" demisler. Ona mesaj getirenler. Ve tespih Gloria'ya gitti... Annemdendi...

3 Ekim 2009 Cumartesi

Tanri dedi ki

Niyet et, sor, bekle. Bekle O konusana kadar sonra cevabi dokuluveriyor kagida. Banu, Esra, Engin, Yildiz, Jale vd. bazen zihnim yazdi sanirim diye suphe etseler de bugun Tanri sadece dun yazdigim aziz ve azizeler tarafindan degil biz siradan insanlar tarafindan da duyuldu, yazildi. Sadece Hz Muhammed'e Isa'ya degil herkese konustugunu kanitladi bugun.
Yazisma kismina gecmeden once kisa bir nefes calismasi yaptik. O sirada icimden bir ses duydum, tanidigim bir ses. Swamiji'nin ki degil ama. "Raise" dedi. cok komik simdi sozlukte yazilisina emin olmak icin baktigimda baska bir seyi farkettim. Icimdeki ses "rayz" dedi. Ben bunu mektuplasma kisminda Tanri'ya sordum. Ne demek istedin diye. Ve ben yukarda yazdigim gibi telaffuz ettim. Ayaga kalk anlaminda sandim, duydugum kelimeyi. Oysa simdi sozlukte bakinca yazdigim haline "yukselt" demekmis.
Neyse ben sorumu sordum. O cevap verdi. Yazdigim yazi ayni sekliyle asagidaki gibiydi:
Sevgili Tanrim,
Ayaga kalktik, icime seni cektim, disari evreni kustum.
Icime seni aldim, disimda dunyayi yarattim.
Ellerimi aldin, bedenim sende dimdikti.
Icimden geldi yine sesin, "Raise" dedin. Ne demek istedin?

Tanridan sana,

Yillardir asagilardasin. Oysa sen benim yanibasimdasin. Asagida kaldikca gorduklerin seni hayalkirikligina ugratti. Uzdu, aglatti. Simde iste o zamandir. Artik gunu geldi. Karsinda oturan Gloria. Zafer sarkisini hatirla. Iste o sana bu zafer anini mujdelemek icin geldi. Senin icin geldi. Elinden tutup benim yanima cikarmak icin geldi. Zaten biliyorsun kim oldugunu. Zaten dokunuyorsun bana. Ama hep sen asagida ben yukarda. Degilim aslinda. Simdi zamanidir. "Raise"
Oldugum yerde aci yok, uzuntu yok, hersey adil. Hersey enguzeli. Bildigini biliyorum. Acilarin otesini artik gordugunu de. Ama bilmek ile olmak ayni degil. Simdi zaman o zamandir. Olmak zamani. "Raise"

2 Ekim 2009 Cuma

Tanri ile mektuplasma

Sabah uyandim, icimde bir sizi. Ilik ilik kasiyan bir sizi ama kotu degil. Swamiji icin bu sizi. Gozlerimin onune getirdim guzel yuzunu ve "Seni cok ozledim, keske sesini duysam, keske seninle konusabilsem, oyle siradan konusma degil dedigim, O'nun gercekligini anlatsan yine bana, ben dinlesem" dedim. Sonra yataktan kalktim asagi indigimde birden aklima geldi. Yarin Tanriyla mektuplasma semineri vardi, ve ben son gune kadar bekleyecegim eger kismet olursa giderim demistim. Ve bugun son gundu. Tanriyla mektuplasma seminerinin icerigi kendinizi bir yana birakip, O'nun eli olmakti. Heavens letter'in yazari Gloria Wendroff verecekti semineri. Iki dolu gun. Heavens letter yillardir hergun kendisi tarafindan yazilan ama hic de Gloria diye birinin yazacagi mektuplara benzemeyen mektuplardi. Hep belliydi O'nun sozleri oldugu.
Durdum, guldum, Swamiji'nin sesini duymayi neden istedigimi anladim. Yarin gidiyorum. Arada duydugum, ama duyamadigimda da cok ozledigim sesi nasil duyacagimi dinlemeye. Swamiji'nin sesini, Mevlana'nin sesini, Ma Ananda Mayi'nin, Siddhi Ma'nin, Neem Karoli Baba'nin, Gurudev'in sesini...O'nun sesini.
Bugun seminer icin gereken odemeyi yaptiktan sonra kapitalist dunyanin yarattigi alisveris merkezlerinden birinde, hic dusunmeyecegim dukkanlarda, O'ndan neler neler geldi, bana neler neler dedi, agladi kalbim, guldu kalbim :) Sukur varligina, sukur kabul edisine huzuruna...

30 Eylül 2009 Çarşamba

Kara bulutlar

Bayram tatili oncesi, havaalani yolundayiz. Yolun solundaki gri bulutlari gosteriyorum Mira'ya. O gri bulutlarin oldugu yere yagmur yagdigini soyluyorum, ustune konusuyoruz. Mira'nin yagmurla ilgili kitabi var, minik kitap ezberinde. Yagmur evleri yikadi, agaclari yikadi, cevre tertemiz oldu diye tekrar ediyoruz ezberindeki kitabi. Yagmur bilgimizi pekistiriyoruz. An durdu yine baktirdi beni bulutlara. Simsiyahlardi bulutlar, korkutucu gorunuyorlardi uzaktan ve karanlik ama buyuleyici bir guzelligi vardi. Kotu olaylarin ust uste geldigi donemlerde soylenen sozu animsadim. Basinda yine karabulutlar geziyor. Oysa karabulutlar yagmur yagacagi icin geziyordu ve temizleyecegi icin. Hep biliyordum ama yine yeniledim bilincimden gelen goruntuyle. Kara bulut geliyordu, digerlerinin kotu diyecegi olaylar oluyordu, sonra yagmur yagiyordu ve temizliyordu.
Sukur gelen butun kara bulutlara. Devaminda yagan yagmura, arada sizan gunes isigindan dogan gokkusagina... Sukur bana gosterilen o tabloyu goren goze, gozu verene....

20 Eylül 2009 Pazar

Gunun Sozu

In this long journey towards immortality, you are only required to attend to one day at a time.

Swami Chidananda

12 Eylül 2009 Cumartesi

Admit It and Change Everything - Rumi

Admit It and Change Everything
Define and narrow me, you starve yourself of yourself.
Nail me down in a box of cold words, that box is your coffin.
I do not know who I am.
I am in astounded lucid confusion.
I am not a Christian, I am not a Jew, I am not a Zoroastrian,
And I am not even a Muslim.
I do not belong to the land, or to any known or unknown sea.
Nature cannot own or claim me, nor can heaven,
Nor can India, China, Bulgaria,
My birthplace is placelessness,
My sign to have and give no sign.
you say you see my mouth, ears, nose--they are not mine.
I am the life of life.
I am that cat, this stone, no one.
I have thrown duality away like an old dishrag,
I see and know all times and worlds,
As one, one, always one.
So what do I have to do to get you to admit who is speaking?
Admit it and change everything!
This is your own voice echoing off the walls of God.

(Rumi, 1207 - 1273 AD)

10 Eylül 2009 Perşembe

Felekten bir gun...

Oyle derler ya, Felek kim Turkcem yetersiz kaliyor ama gecirdigim gune uyuyor diye yazdim. Tanri'dan hediye bir baska gun daha yasandi ve bir degisme olmazsa da birazdan sona erecek. Bir yerlerde yazmis olabilirim. Rishikesh'te yasadigim surece cok onemli bir konuyu pratik etme sansim olmustu. Yapan ben degilim. Aylar boyunca hicbir planim ve hicbir isim olmadan yasadigim Rishikesh'te her gunum ayri ve hergunum kendimi tanima yolunda cok onemli olaylarla dolu gecmisti. Ve orada ogrenmistim kendimi O'nun ellerine birakmayi. Aslinda hep O'nun elinde oldugumu. Kendi basima hicbir seyi yapamdigimi. Istanbul'da bunu her daim yapmak guc oluyor. Cunku o kadar kosturmaca, telas ve etraftaki herkeste stres var ki, an meselesi kendini kaptirivermek. Cogu zaman basarsam da bazen benim de damarim tutuveriyor. Bir seyin cevabini beklemek zor gelip otuz kez aradigim oluyor mesela.

Bugun Mira'yi okula biraktim. Saat 11.30 da bir randevum vardi. Bendeki bazi esyalari birine teslim etmem gerekiyordu ve o saat icin randevulasmistik. Yola ciktim, sonra birden hep gittigim yolu karistirip kendimi Avrupa yakasina gecerken buldum. Koprunun ustunden tabi arkadasima telefon actim. Bana gayet rahat ben simdi noterdeyim dedi. E ne zaman doneceksin dedim. Ogleden sonra 2.30 dan sonra diye cevap verdi. Bu arkadasimin herzamanki haliydi. Ben saftim. Ama degisik bir sey oldu, randevulasma ve saatler konusunda son derece dakik ve titiz olan ben, hic kizginlik hissetmedim icimde. Koprunun ustunde karsida oturan kuzinimi aradim. Toplantidaymis yarim saat daha surecekmis. Iyi ben senin evine gider beklerim dedim.
Onceki gun bana soylemisti, kendisinde ozel bir misafir vardi. Ama evde olmasi beklenmiyordu, sabah cikmasi gerekiyordu. Bu misafir gurular gurusu diye bilinen Sih Yogi Bhajan'in ogrencisiydi. San Diego'dan gelmisti egitim vermek icin. Ben kuzinin evine gittigimde kendisi evdeydi. Hic duraksamadan odasina gittim. Biraz once olmasi gereken plan benim yaptigim bir yanlisla tamamen altust oldu ve ben kendimi burda buldum. Sizinle tanismak icin boyle oldugunu simdi anliyorum dedim. Kuzinim beni yanlis anladigi icin (malum Merkur geriledi diye kimse kimseyi anlamiyor artik :) ben evde degilim diye o da bulundugu yerde kalmaya devam etmis. Ben o evde 2 saat gecirdim. Varlik, 60 yasini coktan gecmis, kafasini kendi geleneklerinde baglamis, gozleri cipil cipil ve Askla bakan bu kadin vasitasiyla geldi sardi sarmaladi. 1.5 saat oturtturdu beni bir koltuk tepesinde. Eve ilk girdigimde yerimde duramaz haldeydim. Sonra inanilmaz bir meditasyon hali, sonrasinda ise Hiclik, ve hafif cokmus omuzlar. Sonrasinda gun olmasi gerektigi gibi devam etti. Bugun farkli birsey vardi, yerinde duramayan, husu icinde oturan, coken kisi Ben degildim. Gun boyunca butun bu hareketler yasanmis ve Ben hep disinda seyircisi kalmistim. Aksam esim bugun sende birsey var dedi. Seviyorum onun gozlerini O'nun gozlerini :)
Sukur bu hediye gune....

8 Eylül 2009 Salı

Tarihler

Eylul ayinda tarihlere boguldum. Hicbir tarihi bu kadar cok gorup anlamlandirma isine girmemistim. Bugun 6 Eylul soyle, 8 Eylul Gurudev'in dogumgunu. 20 sinde tatil, 26 sinda dugun, biz 27 sinde donuyoruz. 29 unda Mercur'un gerilemesi bitiyordu galiba. 28 inde kayit yaptiracagim. Mercur'u dusunursem 30u hatta 1 i gibi yaptiririm. 3-4 Ekimde de Heavensletter yazma semineri varmis. Git diyor icimde biryerler. Bakalim kim kazanacak? Derken Kanada mulakata cagrilma tarihi ile gelen tarihler. 21 Ekimde mulakat, 2 ay suruyor sonrasi dedi biri. Iki ay sonra Aralik. Dun 7 Eylul'du. Insanin her 7 senede bir hayati donuyor diye inanan kesimdenim ben. Hucrelerin olumuyle yeni dogum, hersey yeni... Biz 7 Subat 2002 de tanismistik esimle. Bu Subat'ta tam 8 sene olacak. Dun gulerek dedim ki nasil sevdim ben seni 8 sene. Dusununce cok uzun geldi herbir duyu organima. Sonra durdum, sakindim ya. Gordum. Aslinda demistim ki beni nasil sevdin 8 sene. Ben kim birinin beni sevmesi kim. Bu dunyaya digerlerinden sevgi almayi ogrenmek icin geldigim oyle bir tasdiklendi ki artik, goruyorum surekli. Ama hala kapilari soyle sonuna kadar acip da GEL diyemiyorum. Kimler sevmedi ki beni. Azizler, gurular, Pirler. Ama ben hala inanamama potansiyeline sahibim. Zor ben olmak. Direnise bak. Okyanus gelmis kapinda durmus, sen hala ben nasil sevilirim diye sorabiliyorsun. Ki nitekim Tanri duzenini oyle bir kurmus ki sen neye inanirsan bu dunya onu sana veriyor. Ben dun beni nasil 8 sene sevdin ki dedigim beni ne kadar cok sevdigini anlatabilmem mumkun olmayan esim sabah, seni sevmiyorum ben. Senin neyini seveyim, ben senin icindekini seviyorum dedi. Bu sefer toplam 5 dakika kendimi kaybettim. Sonra uyandim. Sevindim uyandigima. Soyledim kendime bu oyunu oynamayacagimi. Sonra da sevgili esime. Ondan ne ses ne cevap gelir bilemem. Ama ben gunumun geri kalanini huzur icinde geciriyorum. Huzur. Bugun Gurudev'in dogumgunu. Bugunu baska turlu gecirmem mumkundu. Ben Gurudev'in dogmasini tercih ettim. Simdi O'nu kucaklamis oturuyorum. Huzurla.

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Kontrol

Hep kirita kirita soyledigim seyi simdi aldim, actigim kalbimin dibinden cikardim. Masanin uzerine koydum ve bakiyorum. Sinirlendigimde ofkemi kontrol edemiyorum. Her gecen gun daha da iyiye gitsem de hala temizlenemedim bu konuda.

Bir de etrafimdaki herseyi kontrol ederim. Herkesin duygularini, dusuncelerini. Kendilerinin bile bilmedigi dusunce ve duygulardan onlari ve kendimi sakinirim. Dun bir flas patladi. Bugune kadar yaptigim butun disari etkenleri kontrol etme isini sirf kendimi kontrol edemedigim icin yapmis oldugumu gordum.

Oysa ne de buyuk bir enerji kaybiydi. Etrafimda yirmi kisi varsa, bunlarin tamamini belli mesafede, zararsiz bir durumda tutmayi basarabilmek. Bunu basaracak kadar enerjim varsa, kendime sozum daha kolay gecer diye hissediyorum. Zira Ben ve Uma tanisiklar bir suredir. Uma'nin iyi niyetine inaniriM. Degisim Ben de baslamasa Uma'nin bundan haberdar olmasi mumkun olmazdi bile. Uma bunlari Ben'siz bilemezdi zaten.

O halde isin cogu bitmis azi kalmis. BEN zaten Uma'yi haberdar etmisiM yolun ne yone gittiginden. Once ve sadece kendini kontrol et! Bunu da nefesini kontrol ederek yapabilirsin ancak...

:))) simdi bu son satiri yazdim ve bir ic cektim hani bebekler gibi istemsizce, yazdiklarim bir kere daha onaylandi :)

14 Ağustos 2009 Cuma

Barbunya

Bir kilo barbunya aldim. Onume koydum torbayla, kevgiri de onun onune. Ici dolu barbunyalari actim, kabuklarini kevgirle torba arasina attim. 3 dakika sonra ilerideki kevgire barbunyalari koyacagim diye belim agrimisti. Sonra kevgiri onume cektim, belimin agrisi gecti.

Her zaman hep ayni seyi yapiyor, oysa ben nasil abartiyorum. Aci degisim icin sarttir. Dogru olmayan yerde ince ayar gerektirir aci. Duzeltir devam edersin, kalbindeki huzur barbunyalara gecer ordan kizina ordana kocana. Misafir gelse onlar da nasiplense...

10 Ağustos 2009 Pazartesi

Yine buldum Seni :)

Mind is your tool. When emotions arise, separate them, study them, analyse them - but do not identify yourself with them. Master your impulses, emotions and moods. Rise from the position of slave to that of a spiritual king.

Give your full mind to God. Only then will you have realisation. Even if one ray of the mind runs outside, it is impossible to attain God- consciousness. You cannot enjoy peace of mind, you cannot practise meditation, if there is tossing of the mind. Destroy mundane desires through dispassion and surrender to the Lord.

-Gurudev Swami Sivananda

Parmaklarimin ucunda olan, kalbimden tasmis kelimeler aklimda ucusurken Gurudev'in gunluk metinlerinden okurken karsima cikti yine yazacaklarim. Yazmam gerektigini anladim.

Bir vucut acisiyla uyandim gectigimiz haftalardan birinde. Ve anladim ki ben cok cok cok uzun zamandir bu bedende degilmisim, daha gecen bir kac ay oncesi tesrif etmisim. Bunu o gun anlamak bana bir darbe indirdi haliyle. Vucudumda kalmamayi secmistim, acilara tahammulum yoktu, cikmis gitmistim demek. Bunu ne zaman nasil yaptigimi bile bilmiyorum. Simdi kapi acildi, acildigini bile anlamadan. Davet edildim, duymadan. Girdim hic bilmeden. Gozumde canlandirdim. Gommusum o acitan anilari, simdi cikiyorlar ve sonra beni terkedip gidiyorlar... Acilarin anilari da beraberinde geldiler tabi birer birer. Vucudun sokaklarinda kayboldum, seyrede seyrede dolandim. Kah agladim,kah agladim. Yazmisligim var ya yasini tutmak lazim diye. Daha kimbilir ne kadar cok aglamak lazim bilmiyorum. Ama gerektigi kadar aglayacagima eminim.
Ziyarete gelen dost film getirmisti. Angel-A. Filmi uzunca bir sure bu film ne acaba diye izledim, pek cok yerinde bunaldim. Sonra beklenmedik bir anda, patladi kalbimde bir volkan gibi ve lavlar indi gozlerimden. Soyleydi.
Bir melek arkadan sarilmis adama. Adamin aynaya bakmasini ve gorduklerini anlatmasini istiyor. Adam anlatamiyor tutuk, cekingen. Kendine bakiyor ama kimseyi gormedigini soyluyor. Kendini goremiyor.
Melek: Beni seviyor musun?
Adam melege donerek cevap veriyor: evet ilk gunden ilk saniyeden beri.
Melek adamin aynaya bakarak bunu soylemesini istiyor.
Adam aynaya bakiyor: Bunu soylemek zor.
Melek: Neden biliyor musun?
Adam: Neden?
Melek: Cunku sana hic soyleyen olmadi degil mi?
Adam: hi-hi
Melek: Biri nasil yapacagini gostemeyince kendini sevmek zor.
Adam: Evet
Melek: Seni seviyorum Andre. Iste oldu. Sen de sevildin. Artik sevgi vermemen icin sebep yok.
Adam: Seni seviyorum AngelA, ya da adin herneyse.
Melek: Haklisin adimi kullanmadan yeniden soyle.
Adam aynada kendi gozlerinin icine bakarak Seni seviyorum, der.
Melek adama tamam simdi gozlerinin icine bakarak tekrarla der ve adamin arkasinda gorunmez olur. Sahnede sadece adam kalir.
Adam: Yapamiyorum.
Melek: Elbette yapabilirsin. Vucuduna bak, sevgisizlikten ve guvensizlikten aci icinde. Senin ilgine ihtiyaci oldugunu gormuyor musun? Hayir, bu yarali vucuda bunu cok gorme. Cunku sana cok uzun zaman katlandi ve hic sikayet etmedi. Ona onemli oldugunu soyle. Buraya ait oldugunu anlat. Hak ettigi seyi ver.
Adam: Seni seviyorum Andre. Seni seviyorum.
Melek: Seninle gurur duyuyorum.

Ardindan kendimi o kadar acikta bulunca, birden yine bir seyler yapmaliyim durumuna geciverdim. Kendimi kaybetmek icin. Kendimle kalmaya tahammulum yok sanirim, surekli bir hayir icerisinde olmam gerekiyor gibi. Boyle sevilmeyi ogrendigimden olsa gerek. Neyse o hayirsever halimde 3-4 gun kalabildi benimle. Onu da yakaladim kiskivrak. Yukarida Gurudev'in cumleleriyle de onaylandim. Bu dunya Senin dunyan, benim degil. Kurtarici ben degilim. Unutmusum yine animsadim ASKla. Benim derdim Sensin, ille de SEN. Gozumu Senden baska bir seye cevirmeme izin verme. Bakacaksan Sen bak bu gozlerle, yoksan kapat ki senden baska birseyi gormesin...

Filmden bu yana aynaya bakmaya firsatim olmamisti, belki de cesaretim olmamistir. Simdi gidip bakacagim, haykiracagim Seni sevdigimi, ve seni sevdigimi kucuk Uma :) Sen olmasan O'nun pesinde nasil kosardik yana yakila ...

4 Ağustos 2009 Salı

Ozelden

Yazamayacagim kadar ozel seyler yasiyorum. Herkesin ozelini paylasiyorum, kendi ozelim acildikca aciliyor gozumun onunde. Cok agir seyler duyuyor kulaklarim, gercekler diye yazamak uzereydim, gercek olamaz bunlar. Gercek olan SARVAM BRAHMAMAYA. Hersey O'dur. Ve her gelen O'ndandir. Oysa duydugum seyler insanliga sigmayan seyler. Insan nedir diye soruyorum. Anlatilan butun hikayelerdeki insan suretindeki hayvanlari anlamaya calisiyorum. Anlayamiyorum. Ben korunmusum, Allah kayirmis. Annem diyorki careyi "saldim cayira mevlam kayira" demekte bulmustum. Demis yurekten demek ki, kayirmis Tanri beni. Sukur. Ama simdi o insan suretindekilerin ellerinde kanayan insanlar cikiyor bir bir karsima. Neden ciktiklarini bilmiyorum ama oyle cok sarsiliyorum ki. Nasil nasil bu kendine insan diyebildi? Allah'in adaletine inaniyorum. Ama yasananlari hickimseye konduramiyorum. Allah'im anlayacak goz ver diye dua ediyorum su anda sadece. Sefkat diliyorum O'ndan, affedebilecek erdem. Affetmek oyle komik bir kelime ki su anda? Kimim ki kimi affedeyim. O'nun gozlerine ihtiyacim var. Goremiyorum. Boyle goreceksem neye yariyor, bilmiyorum.
Sakinlesmeyi bekliyorum. Dolunay gelmek uzere, yine bir baska konu kalpustu yatirilmis, dolmayi bekliyor. Ve sonra karanliga gomulup gitmeyi.
Sana siginiyorum....

30 Temmuz 2009 Perşembe

Ruzgar temizledi ...

Yas sonrasi geldi sevgili arkadasim. Sayesinde, ya da onu gezdirme bahanesiyle Tanri dolastirdi bir bir beni, Hz Yusa, Hudayi Efendi, Yahya Efendi, Hz Sureyya, Meryem Ana kilisesi... Dinginlestim, sakinlestim.

Gectigimiz hafta oyle durust oldum ki, ben bile konusabildiklerime inanamadim. Kendimi en durust sanarken, kimseyi uzmemek adina sakladigim sirlari konustum. Konustukca acildim, sacildim, rahatladim, temizlendim, anladim ki hep temizdim...
Anadolu Kavaginin tepesinde bir kolumu Marmaraya digerini Karadenize dogru acarak aktim Bogazdan, kalanlari biraktim gokyuzunun mavisine, bulutlarla gitsin diye...

Mira agliyor bazen, hircinlasiyor veya onu anlamaya calisip ne hissettigini ona soyluyorum. Dis macununu cok sikinca elinden aliyorum,o da cok sinirleniyor. Ben de evet haklisin anneye cok kizdin, cunku elinden aldi, ben de olsam ben de kizardim diyorum. O zaten dis macununun tehlikelerini sular seller gibi biliyor. Tek derdi anlasilmak. Ben de simdilerde bu konuda daha iyiyim. Iyi kotu hakkinda ders vermek yerine, anliyorum basamaginda Varlikla durmaya calisiyorum. Ya da beni durdumasini seyrediyorum.

Yeni bezi birakan Mira arada okulda cis kaka kaciriyor. Ogretmeni cis yaparsa cok uzulecegi mesajini vermis. Icime oturdu. O da ben de ayni sekilde buyutulmustuk. Bir davranisin dogrusu soylenmemis boyle yaparsan uzulurum bak diyerek vicdan yaptirilmistik. Ona bunun dogru olmadigini anlatmaya calissam da gormedi. Mira cisini yere yapmanin yanlis oldugunu bilerek bundan vazgecmeli, birini uzmekten korktugu icin degil. Nasil buyutulduk inanamiyorum bunlari yasadikca...

Bugun ise ben sinavimi verdim. Bir baska veliye kizinizi havuza sokmaniza razi olamam ortakulak iltihabi devam ediyormus dedim. Kadincagiz bunu duyduguna yikildi. Sanki onun cocugu hakkinda korkunc seyler soylemisim gibi bozguna ugrayip, yonetime sokmayin havuza komutunu verip hisim gibi cikti okuldan.
Ben en dogal hakkimi kullandim, hasta bir cocugun diger cocuklarin kullandigi havuza girmesinin dogru olmadigini soyledim. Oysa bunu soyledikten sonra ve de velinin yuzunu gordukten sonra oyle uzuldum ki.
Mira'nin bu sacmaliklarla egitilmesine izin vermemekte hakli oldugumu dusundum.

Neyse bugun tam bir anne gunlugu edasinda oldu bu yazi. Karmik olaylarla doldu...

18 Temmuz 2009 Cumartesi

Yeterince yasini tuttun mu ?




Dun kuzinimle beraberdim. Fransizca kiz kuzen demek, severim boyle soylemeyi :) Kiz erkek farketmezdi aslinda, aslinda kuzenim olmasi da farketmezdi cunku oyle acik ki birbirimizi nasil calismak icin secip geldigimiz. O benle, ben onla konusur, donusur, aglasir dururuz. Sukretmem gereken bir iliskidir onunla yasadigim iliski.

Ben yine Mira ile zor gunler geciriyordum. Iki aydir Mira surekli aglayarak kalkiyor. Bazen bir saate yakin agliyordu. En son iki gun once bir ciglik atarak uyandi, kabus gordugu belliydi. Yanina gittim, sakinlesmesini beklemek icin yaninda oturdum, sakinlesmek bir yana beni gorunce daha da sinirlenip daha da cok kendinden gecti. Bir saate yakin aglamasinin ustune bir de beni iteleyerek, ofke icinde kovaladi odasindan. O daha uc yasinda bile degildi.

Icimde reddedilmislik, ofke, aci, burukluk pek cok duygu vardi karmancorman. Icimden soyle sesler duyuyordum, ben elimden gelen herseyi yapiyorum, ve su hale bak, ben bunu haketmiyorum. Ben kotu bir anneyim, ona artik iyi annelik yapamiyorum. Ne kadar cok uzuluyor, iki aydir boyle, yanlis seyler yapiyorum, cocuguma aci cektiriyorum. Daha da hatirlayamadigim pek cok ses vardi o gece ve benim gozyaslarimla sustular.

Ayni gunun gunduzu son zamanlarda okudugum en carpici kitaplardan birinde (The Unknown She- Hilary Hart)roportaj yapilan, Afrika kabilesinden Sobonfu Some'nin internette bir baska yazisini okumustum. Afrika'da insanlarin hala agliyor musun? Neden agliyorsun? gibi sorular sormadiklarini aksine, Yeterince yasini tuttun mu diye sorduklarini yaziyordu. Oylesine sarsildim ki bu cumleyle. Farkettim, her yas tutmak istedigimde (bunlar olumler, ayriliklardan cok benim cocukluk anilarimdir) pek cok kisi tarafindan hala mi bunlari konusuyorsun, koca kiz oldun sozlerini duydugumu animsadim. Ve farkettim ki, ben ne zaman icimde o gomdugum aci depresse, bu aciyi gormeyip baska yere dondurdum ve mesela esime neden vapura binmeden once bana telefon acmadin diye bagirdim. Ancak bu bagirmalarim ve bitmek tukenmek bilmeyen sikayetlerim sonucunde ben acilarima bakabilmeyi ogrendim.

Kuzinle konusurken anlattim Mira'yla yasadiklarimi. Ona nasil her gece dua ettigimi, sarki soyledigimi, sonra su verdigimi sonra beni otuz kere cagirsa da sabirla gitmeye calistigimi ama o ben bagirmadan beni cagirmaktan vazgecmedigini anlattim. Bagirmaktan utandigimi, icimin nasil bulandigini acidigini anlattim. Dinledi beni uzun uzun sabirla, VARlikla. Sonra sen ona kizgin degilsin ki. Sana hickimse dua okumadi, kimse sen agladiginda yanina gelmedi, kimse sana su getirmeyi umursamadi, bunlari hatirliyorsun yasarken ve sen asil onlara kizginsin dedi ve sonraki saat boyunca ben agladim herhalde.

Sonra dedim ona da 36 yasina geldim hala annemin babamin bana kucukken nasil davrandiklariyla ilgili gozyasi dokuyorum, ne zaman bitecek? Ne zaman gercekten yasini tuttugumda, acimi yasadigimda, icimdeki butun o gozyaslarini doktugumde bitecekti. Oysa ben her seferinde susturulmus veya sonrasinda da kendimi susturmustum.

Mirada tahammul edemedigimiz sebepli sebepsiz aglamasi diye dusunurken, farkettim ki o icinde aciyanlari o an kendini bana yakin hissettigi icin aglayarak atmaya calisiyor. Ben agladigimda, esim yanimda olup benim elimi tuttugunda, aglamam bitene kadar VARlikla beni dinlediginde, durdugunda, ve en sonunda benim icim temizlendi hissi gelip de gozyaslarimi sildigimde nasil da bambaska biri oldugumu animsadim. Nasil icimin ve disimin guldugunu, nasil da guzellestigimi hatirladim.

Derdim onun aglamasi degildi. Benim yeterince aglayamamis olmamdi.

Yeterince yasini tutmadigim herseyi beni O'ndan alikoyuyor goruyorum. Beni ve O'nu ayiran gozumdeki perde bu dokecegim gozyaslariyla incelecek ve gun gelince tertemiz olunca da kalkacak biliyorum, guveniyorum.

Artik buyudum artik kendi ayaklarim ustunde durabiliyorum ve icimde buyumeyen, hala aglamaya ihtiyac duyan o kucuk kizi da kizim gibi sefkatle sarmaliyorum. Once onun aglamasini dinleyebilirsem, biliyorum Mira'nin aglamalari beni kizdirmayacak, cunku uzulmeyecegim, hatta ileri gidip soyluyorum Mira daha aglamayacak, huzur icinde uyuyacak geceleri....

12 Temmuz 2009 Pazar

Sana

Ne zamandir birikiyorsun icimde. Yazacak kadar cok degildin, sonra an geldi yazamayacak kadar cogaldin, susturdun beni. Nelerden etkilendim, neleri istedim, neler beni kamciladi hic animsamasam da o zamanlar farkindaydim bu gelisin. Geliyordu yoklugun. Elimin degdigi, gozumun gordugu yerde olmadigin gercegi geliyordu yuksek volumlu ayak sesleriyle. Duymazliga gelmek hic isime gelmezdi, duydum.
Bilincim en sig noktasinda falcinin karsisinda, bilincim en ust noktasinda Aska denk, Pir'in huzurunda. Fark nerede? Sen nerede?
Bir guzel kardesim var Hindistan'in bana verdigi hazinelerden biri. Yolladi senin dunyadaki fotografini. Sevinemedim bile gordugume. Icimdeki karanlik, karalik oyle kaplamisti ki gozumu gonlumu. Gormemisti gozlerim seni 2 yildir. Duymamisti kulaklarim seni o zamandan. Fotografin dusmustu email kutuma, gelmiyordu nicedir yazdigim emaillere cevabin. Aci icinde kivraniyordu karnimin oralarda birsey. Kalbim elleri agzinda hayretler icindeydi. Bana hatirlatmaya calisiyordu, Seni gonlumde nasil duydugumu, nasil konustugumuzu, nasil Bir oldugumuzu. Karnimin oralarda birsey guluyordu. Oyle cok yanlis yaptin ki, atildin sen diyordu. Artik O'nun yolunda degilsin. Yol'da degilsin. Guluyordu. Simdi yazarken animsiyorum. 20 sene oncesini. Soylenmisti ayni sozler baska dillerden. Icsellesmis yillar sonra, sekil degistirmis, temizlenmeye gelmis.
Aci icinde uzandim yatagima. Haketmiyorum O'nu. Bu karanlik icinde nerden bulurdum isigi. Kalbim biliyordu, yine sessizce fisildadi. En karanlik en aydinligi tasir icinde. Varligi gibi yoklugu da O. Duyduklarima kulak tikiyordum durup durup. Yazdim butun karanligimi email denen teknolojiyle Sana. Yazmasam sanki bilmeyecekmissin gibi, yazarken Sen olup okumaya calisarak yazdim. Her kelimede utandim, utanisima guldum. Kimdim ki? Agladim gozyaslarim yoruluncaya kadar, sonra uyumusum. Gecenin orta yerinde uyandigimda titriyordum. Butun vucudumu soguk bir buzla geziyordu sanki biri. Donuyordum. Bir santimetre kolum acik kalsa titriyordum zangir zangir. Hastaneye gidelim dedi esim, yok dedim, hasta degilim. Biliyordum, hastaydim uyumadan once ve simdi iyilestiriliyordum kokusmusluklarimdan. Usudum uzunca bir sure, sonra yanmaya basladim. Atesim sanki 43 gibi yakiyordu, baktigimizda 38 di sadece. Yakiyordu. Yakip temizliyordu. Iyilestiriyordu. Sabah uyandigimda sakin ve huzurluydum. Utanmis halimi affetmis, dinlenmedeydim.
O gunden beri gunler gecti. Yazmadigimi farketsem de yazacak hicbir seyim yoktu. Var'dim sadece. Ne oyle ne boyle, akilmasi gerektigi gibi akiyordum sadece.
Bugune kadar.
Bugun babamin olum yildonumu. Hicbir baba gibi degil o, ben de babasini kaybetmis hicbir kiz gibi degilim bugun. Anlaticak HICbirseyi olan bir gun bugun. Diger gunlerden hicbir farki yok tarihin 12 Temmuz olmasi disinda. Animsadigimda Tanri'nin varligina sukrettigim diger anilarimdan biri sadece babamin ölümle beni bekleyisi, sonra gocusu. Mucizelerle dolu bir gun. 12 Temmuz 2003. 6 yil gecmis ustunden. Un helvasi yapilir, elim gitmedi yapmaya. Karpuzu cok severdi, guzel bir karpuz kestik yedik. Ogretilmis bir sozle, ruhuna gitsin dedik.
Sonra nicedir okumayi erteledegim bir yaziyi okudum. Advaita ogrencilerine yonelik bir kitapcik. O'nun birligini, O'nu, Huzuru, Hareketi, Ego'yu anlatan bir kitapcik. Kisa, kucuk, oz, koklu. Bir yandan okurken bir baska yanim O'na email yazmaya basladi. O utanc dolu gunden bugune nasil da degistigimi seyrederek yazdim kelimeler kelimelere eklendi hayalimde. Rama ve Hanuman'i hatirladim. Hanuman'in Rama'ya olan Askinin uc kademesini animsadim. Birinde nasil onun hizmetkari, digerinde nasil Aski ve en sonuncusunda nasil O oldugunu. Seni dusundum. Onunde oturup Seni dinledigim gunleri. Her kelimende beni nasil donusturdugunu. Nasil hizmet ettigimi. Nasil arkandan geldigimi, nasil her kelimenle yasadigimi. Sonra zaman icinde seni nasil icimde konusurken duydugumu, nasil sana sorup cevaplari aldigimi. Nasil icimi doldurdugunu. Sonra ben'den gecerek nasil Sen konustugumu, nasil benim kucuk sesimin silinip gidip, Senin sesinin ciktigini animsadim. Icimden haykirdim. Sesimi sil bu dunya ustunden, bir tek Senin dilin konussun, bir tek Senin kulagin dinlesin diye. Email taslak olarak hazirdi iste, kafamda bu sekilde. Ve o sirada bir baska ben guldu, hani Bir'diniz? Bir'iz demek icin yine oturup O'na email mi yaziyorsun? dedi. Ve icimdeki diger ben biliyordu bu hicbir zaman gitmeyecek bir emaildi. Ve herkes konustu, sonra herkes sustu. O geldi. Evin her yaninda goruldu, duyuldu. Konusurken gozyasi oldu tasti gozlerimden, gonlumu agir agir kavurdu. Bugun okudugum kitapcikta diyordu ki, "bu dunya sadece icinizde Tanri Inancini yaratmak icindir".This world is meant only for creating faith in you.Bu gune kadar gecen hayattan kareler toplastilar birden gozumun onune. Hangi yoldan atilmak dedi/m. Ancak daha da saglamlasmak icin-di.

Sen, bugun Ben, sana isim vermisim gozumun onunde Ol istemisim.
Swamiji...
Ismin silinip, gozum gormediginde herzamanki YERINDESIN....

2 Temmuz 2009 Perşembe

Haller

Tam zamanli annelik donemim bitmis gorunuyor. Mira'nin yeni okulunda keyfi yerinde.
Hicbir gun isim olmaz artik diye dusunurken, hergun kendimi spontan bir akisin icinde buluyorum. Cok yogunken bu akis bu kadar acik gorunmuyor. Simdi ise seyretmesi pek keyifli. Bir yerden bir yere goturuluyorum. Birinin onunden digerinin onune geciriliyorum. Bir sohbetten digerine sozlerimi seyrediyorum. Bir kucaklasmadan digerine Tanri'yi hissediyorum kalbimin dibinde, kalplerde. Kendimi kucakliyorum her seferinde. Kendime konusuyorum. Kendimi dinliyorum. Kendime gidip, kendime bakiyorum. Her konusulanda nelerin degismekte olduguna ve nelerin degisip donustugune bakiyorum. Yilan gibiyim, kertenkele gibi, bukalemun gibi. Duruyorum. Sakin.
Gun sessiz ve durgun ve buz gibi geciyor sicaga inat. Aksam olunca bazen kucuk volkanlar patliyor. Onlari da seyrediyorum, kabul ediyorum artik.

Bazen yakaliyorum seyrederken nasil da Uma olmaya calisiyorum. Icimden iltifatlar duyuyorum etraftan veya yargilamalar. Guluyorum kendi kendime.

Dusunuyorum gecenlerde izledigim bir gorselde soyleneni. Binlerce yildir insanda bu potansiyel olmasina ragmen neden Gercege kavusan bu kadar az diye. Nedir durduran diye soruyordu. Korku mu yoksa tembellik mi ?

29 Haziran 2009 Pazartesi

Haziran

Haziran denen bir ayin 29. gunundeyim. Oyle ogrendik, oyle devam ediyor kendimi sinirlamam. Gunler sakin geciyor. Kizacagim, gerilecegim konular geliyor, oynanmasi gerektigi sekilde oyun oynaniyor, sonra konu geciyor gidiyor. Ben cogunu animsamiyorum bile.

Seyrediyorum dunyadaki komik hallerimi. Mira okula basladi ya, benim cok uzun zamanlar sessiz zamanim var ya. Bu beden rahat durmak istemiyor bazi zaman. Kendine surekli is cikarma cabasinda. Isi olmazsa ölecegini saniyor herhalde. Hicbir is yapmayacagim dedigim gunler, yemek-utu-temizlik vs diye gidiyor yapilanlar. Sonra dusunuyorum gercekten de nasil asikar YAPANIN BEN OLMADIGI. (I AM NOT THE DOER)

2004 yilinda ogrenmistim bunu. (Gecmis ancak bir konuya referans olarak kullanilacaksa gereklidir. Yoksa at cope :) Simdi yapanin ben olmadigim uygulamasi devam ediyor hayatimda. Hayati yasamak ise ancak bu gercegi bilip, geleni de tumden kabul etmekle mumkun olmuyor. Diger turlu yasanan seye hayat denmiyor. Oysa nasil da zorluyor her seferinde.

Yazacak birsey bile yok. Hersey komik geliyor. Ne oluyor da neyi yaziyorum di mi?
Neyse bakalim bu ne kadar sure devam edecek...

26 Haziran 2009 Cuma

Zihin

4 kutsanmislik varmis.

Birincisi insan bedeni ile dogmak.
Ikincisi Ozgur olmak icin gereken istek.
Ucuncusu bunu ogretecek, yolu gosterecek, degip donusturecek Usta
Sonuncusu ise Zihin.

Allah'a sukurler olsun ilk ucune. Ancak su zihin hala zorlamakta. Konusuyorum, ikna etmeye calisiyorum kendilerini. Bak bana izin verirsen HERSEYI biliyor olacaksin diyorum. Bazen suyuma gidiyor, bazen de keci gibi masallah. Uma gibi, Mira gibi, esim gibi. Etrafimdaki herkes gibi. Ahhh zihincim gel bulalim, kurtulalim.
Anlasacagimiza eminim....

22 Haziran 2009 Pazartesi

Yeni

Ekinoks. Gunduzler kisalmaya geceler uzamaya basladi. Isik azaliyor karanlik cogaliyor. Oysa karanlik icinde daha cok aydinligi barindiriyor. Zaman geldi. Uzun zaman oldu aylaklik ediyorum. Bir o cicekte bir bu cicekte gonul eglendiriyorum. Seyreyliyorum. Seyrediliyorum. Guluyorum, agliyorum, aglatiyorum. Uyuyorum, uyaniyorum, calisiyorum, yan gelip yatamiyorum. Diken batiyor. Uyanik kalmak istiyorum. Ustume coken uyku hallerini sevmiyorum. Diken batiyor gonlume. Gozlerim bugulandi. Goremiyorum. Goremedigim zamanlari kabul ediyorum, aynam temizlensin istiyorum.
Istiyorum da istiyorum. Isterken dudagimi isiriyorum. O benim icin en iyi olani bilir verir biliyorum.
Ozlemeyi bilmem O'nu ozluyorum. Olesiye. Gormek icin oleyim istiyorum. Cigerimden yaniyorum.
Temize cekilme vaktim geldi. Mira uzun saatler okulda olmaya basladi bu hafta itibariyle. Okula geri donme zamanidir. Tatil uzun surdu.
Elimi burnuma goturdum kapadim deliklerini. Saymaya basladim. 1 2 3 Ve tuttum nefesimi
Derine dalma zamani...

2 Haziran 2009 Salı

Kimsin, Kimim, Kim?

Yolda gorsem sarilirim 5 dk birakmam diyordum. Dusundugumde Mevlana ile Sems gibiyiz iste diyordum. Hayal kurmak istesem bir tek Onlari goruyordum. Yuzunu Gunese cevirmis iki fukara diyordum. Kalpleri nicedir "bir" diyordum.

Gittim, bir ev ki Hindistan'da Ganj'in kiyisinda bir ev sanki. Kapisi ice kapali, pencereleri disa acik. Sicak, samimi, davetkar, sevgi dolmus, tasiyor kadife perdelerin arasindan. Kafasini uzatti bilge kadin. Gozleri su gibi yesildi veya deniz gibi mavi. Belki ikisi de degildi. Ben bir tek Tanri'yi gordum bakan o pencerelerden. Sarildim. Birakamadim. Kalbim kabarip basladi sizmaya ilik ilik yuregine.

Iceri davet edildim, ama ayaklarim bende degildi, kayiyordu yerler. Yolda prensesi gosterdi, sevemedim, buyusune kapilmis O'na bakiyordum sadece. Kaydim arkasinda, gosterdigi yolda. Iceri gecince izzet ikram. Ne istersin diye sordu. Cevabim hep aynidir benim. O'nu. Allah baska istek birakmasin duam. Tek istegim O kalsin. Yok bir istegim dedim ama Hindistan'da alistigimi yasadim. Ikram Tanri'nin duasiyla taclandirilmis lokumdu. Yedim O'ndan geldigini bilerek. El O'nun eliydi. Tad O'nun tadi. Ustune ictigim soguk suda yuregim biraz olsun serinlemedi bile.
Oyle bir yangindi ki !
Kalbimi cikardilar bedenimden veya bedenim uyamadi kalbimin deli divane donusune birakti O'nu bir yerde.
Dondum durdum kalbimle. Konustum, konustu. Derinlerden biryerlerdendi konusmalarimiz. Ama yine de onemsizdi. Varlik beni, onu silmis kendi dolaniyordu odanin heryaninda.
Icimden sordum kimsin sen diye. Nerden taniyorum seni diye. Boynunda altin bir melek tasiyordu gulumsetti beni. Altin Melek artik yaninda sonuk kaliyordu. Ay yuzlunun evdeki huzuru ile, azizenin bilgeligi beni benlikten cikarmisti coktan. Guluyordum surekli. 5 yasindaydim, mutlu, mutlu dibine kadar. Ben yok oldukca O doldu doldu.
Veda zamani geldiginde biliyordum, ne geldigim bir yer var ne de gidecegim. Ne o uzakta ne de ben. Kalbimde olani, kalbimden cikarip baktigim, sarildigim, dinledigim o kisacik ama o kainata bedel dakikalari yazmasam olmazdi.
Yolun acik olsun dedi giderken. Yol kelimesi hiccc bu kadar derin duyulmamisti kulaklarimda.
Biliyorum acik olacak, biliyorum sen O'nda hep bende olacaksin.

ASKLA...

26 Mayıs 2009 Salı

Son Haller

Olumler, ayriliklar, hasretler gecti dunyadan bu aralar. Olmasin dedigimin olmasi gerektigini, kizdigimi sevdigimi, pisleneni temizledigim, temizlendigim, ayrilikla baglandigim, baglandigimdan ayrildigim anlardi. Ne olursa olsun gectigini, geceni gectigi gibi anladigim, oynadigimda seyrettigim, seyredende seyre daldigim anlardi. Puflayarak gittigim sohbetlerde Tanri suretinden masallar dinledigim, kalbimi bir ufak ekmekle doyurup costurdugum anlardi. Uzun zamandir ellerim hicbirsey yazmiyordu. Kalbim yaz demiyordu. Simdi actim Tanri'dan bir beyaz sayfa. Yazarsan yaz dedim. Bunlari yazdi cahil. Ben okudum.
Hayat ne sekilde olursa olsun akip gidiyor, yanina yoldakileri zaman zaman katip gidiyor. Sen seyreyle guzel, seyreyle dedi gonlum.

8 Mayıs 2009 Cuma

Seytan

Kuran-i Kerim'i pek bilmem, sagolsunlar guzel gonullerin aktardigi bolumlerden biraz okumuslugum var. Okumama sebebim gercek manasini anlayamayacagimdan. Zamani gelince insallah onu da okumak nasip olur. Gecenlerde Kuran'daki seytanla ilgili bir bolumu okumustum.
Cocukluktan aklimda kalan seytandan farkliydi okudugum, anladigim. Bizim simdiki dille ego dedigimiz, onun diliyle seytandi. O'na secde etmemisti, cunku kendisi var olmak istiyordu. Bugunku konum bu. Konya'dan sonra hep yaziyorum birseyler oluyor diye. Guzellikleri yazdigim gibi, calkantilarimi da yazdim bol bol. Ama yine de yetmedi, bugun belli oldu. Bugun yapbozun pek cok parcasi yine tamamlandi, resmi gosterdi Yaratan.
Blogumu okumaktan vazgecen esim, tartismalarimizdan birinde orda yazan sana inanmiyorum demisti. Oyle icime oturdu ki ilk basta. Yani en cok paylasmak istedigim insan, burda yazan benim varligima inanmiyordu. Hepimizin rolleri var, ama sanirim en zor rol de insanin esinin oynadigi rol. Dunku tartismamizda ise oyle sevgisiz bakiyordu ki gozlerime, icim yine cok acidi. Ben bu kadar sevgisiz miyim diye dusundum. Ben'den baska kimsenin varligina inanmayan ben.
Sonra bugun durdum yine. Uzun zamandir durmadigim kadar. Durdum dediysem de yine cenem pek susmadi, ama kulaklarim iyi duydu bu sefer ve gozlerim gercekten gordu.
Bir aya yaklasti sanirim. Susamadigimi farkettim. Bir dostun sen artik sus! demesinde, esimin her defasinda yeter artik bir sus! demesinde, Mira'ya soyledigim her sus kelimesinde, duyuyordum nasil O'nun bana seslendigini. duyuyordum hep O'nun konustugunu. Susamiyordum ama bir turlu. Yaramaz bir cocuk gibi.
Havasi disari kacan bir balon gibiyim sanki. Icinde az hava kalinca nasil da akorsuz sesler cikararak saga sola alakasizca gider ve en sonunda pissss diye soner ve yapisir yere. Yapismama az kaldi gibi, akorsuz cikan sesimden belli. Ne oldu bilmiyorum, soyle boyle diye aciklama yapamayacagim, nasil yapabilirim ki. Ancak su kadarini biliyorum. Bir suredir, birakin kendi hayatim icindeki insanlari, bloglarini okudugum insanlarin bile hayatlarinin icine girdim.
Cocuklasma yolunda geri geri ileri giderken, birden "hayir, ben daha burdayim, yardim etmeliyim, aklimi paylasmaliyim, fikir vermeliyim, heeyy ben de biliyorum, hay allah benden daha iyi bilen yok ki, modunda dolaniyorum." Kendimi gormem yetmedi, susamadim bir turlu.
Bir yerde oturmus bu vir vir konusan sahsa Allah sana akil fikir versin diye bakiyorum. Bir yanim yeter ama daha kac yerden duyacaksin "sus" dendigini, sussana diyor. Bir yanim hala konusmaya devam etmek istiyor. Neler neler anlatiyor, ne gereksiz ozel sorular soruyor.
Sus artik, sana ne herkesin hayatindan, kendi hayatina bak once. Kendine. Gercek kendine. Kendinden baskasi yok, unuttun gittin yine biryerlerde herhalde.
Alinan mesajlar Artik sus, gozlerini kapat ki hakikati goresin. Hayatimin bu donemi Gurudev'in sayesinde Mevlana'nin pamuk ellerine emanet edilmis gorunuyor. Daha ne kadar sansli olabilirim, ama su duruma bak. Neyse ki uyumuyorum cok sukur. Ama artik susmali. Niyet budur, Allah'a emanet...

6 Mayıs 2009 Çarşamba

Cevap

Dun okudugum bloglari tek tek dolastim, her zaman her olayi onlardan ogrendigim bloglar simdi sus pus olmuslardi. Bir ben konusuyordum. Hala niye niye diye dolaniyordum, bir cevap bulabilme umidiyle. Yazdiklarima cevap Hakan'in sitesinden geldi. "Aslında hepimiz biriz,hem de herşey birdir; farklı gören göremeyen gözlerdedir.Gözlerini kapat ki gerçekten hakikatı göresin diyen O Mevlana’ya(K.s.) içten selamlarla." demisti. Vesile olusuna sukrediyorum.
Gozlerimi daha sik kapatmaya niyet ediyorum, kabul olur insallah...
Diger bir cevap da ntv'nin internet sayfasindan geldi. Şiddet sarmalı bir şekilde kırılmalıdır. "Mevlana'nın deyişiyle 'Kainata iki türlü bakış tarzı var: Muhalefet veya muhabbet nazarıyla bakmak'. Bütün insanlar arasındaki problemlerin temelinde sevgisizlik vardır. Halbuki tanrı aşk üzerine kainatı yaratmıştır. Hepimizin görevi, her yerde sevgi felsefesini hakim kılmaktır. Husumet yerine sevgiyi öne çıkarmalıyız, diyalogla, muhabbetle ve bilimle insanların cehaletini izale etmeliyiz."
Amin...

5 Mayıs 2009 Salı

Insan???

Gecen yazida insan halleri konmustu baslik, su anda insan yazmaya utaniyor ellerim. Dunyanin benden yaratildigina inanan ben, Allah'in adaletine inanamadigi gunlerde bile kendini inandirabilen bu kucuk ben, her seyin bir nedeni oldugunu gonulden bilen bu miniminnacik ben, utaniyorum. Nefes alamiyorum, konusamiyorum, konusurken kalbimin dibine cokmus tas yakiyor, sizim sizim sizlatiyor. Neyi gormem gerektigi icin gitti onca can? Neyi goremedim de gitti bu katliamda?
Neyimi gosteriyor bu katliam? Katledenler kim? Nezaman cizdim onlari bu hayata, neden ?
Katlettikleri kim, karnindaki canlar daha dunyaya gelmemis, dogmus bebeler anasiz kalan. Kimlerdi? Adaleti olan bu sistemde ne etmislerdi de boyle sonlanmisti hayatlari? Ayrilmislardi analarindan, konusamiyordu dilleri? Ne etmistim de televizyonu olmayan ben, gazete okumayan ben, birden bir misafirlikte kumandayi elime almis ve tam haber saatinde televizyonu bilmeden acmis ve bildigimi diyememistim.
Mirayla konusurken, o agzinda bir esyayi bana getirince annecim kopekler boyle getiriyor, biz insaniz biz ellerimizi kullaniyoruz diyordum. Utaniyorum, diyemiyorum, insan?
Yine mi Tanri'm sana guvenmedigimi gostermeye calisiyorsun acaba?
Milyon da bir de olsa guvenmeme oranim, var mi hala da icimde yaraya tuz basarcasina, akil almaz yurek kaldirmaz orneklerle gosteriyorsun, carpiyorsun kanli tokadi suratima. SENin eline kan yakismaz, o el benim elimdir, ne zaman buladim Tanrim ben elimi kana...???
Affet, hangi dusuncede yaratildiysa, hangi ofke de beslendiyse, hangi ayriligiNda guclendiyse...
Bu son olsun Tanri'm. Yoluna basimi koydum, kalbimi, kendimi koydum. Temizle Tanri'm bu kandan bu kucucuk bedeni.

1 Mayıs 2009 Cuma

Insan halleri

Dunden beri nefes alamiyorum. Swamiji'ye sorsam temizleniyorsun der. Bense Tanri'nin yoklugunda sasirmis bir insancik seklinde saga sola saldiriyorum. Tanri'nin varligi gibi yoklugununda oldugunu, maalesef vucudumun degisik hormonlar salgiladigi doneminde algilayamaz hale geliyorum. Sistem kendini kitliyor. Sonra ot, cop ne bulsam beni huzursuz ediyor. Niye okumuyormus, neden oyle bakmis, neden elini oraya koymus, niye oyle demis. Insanin ici kat kat parcalaniyor dogruyu bilip de uygulayamadiginda.
Allah'tan ne istesem bos, bana bunu uygun gormus bugun, iyisi mi kabul edeyim diyorum. Derin bir puff cikiyor yuregimden biraz aydinlandigini hissediyorum etrafimin, icimin aynasi. Yine de parcali bulutluyum, yagmur yagmaz artik, gok de gurlemez ama, deli deli esme olasiligi pusuda beklemede.
Yarin gunes acar gibi bir his de var icimde. Hadi bakalim...

29 Nisan 2009 Çarşamba

Gurudev-Incil

Appeal. Knock. You will be heard. The door shall be opened unto you.
Do not seek him far and wide - He is in your own heart - He has his dwelling there.

25 Nisan 2009 Cumartesi

Daha neler neler....

Dogumdan sonraki kilolar kadinlarin bir donem konusu olmustur sanirim. Ben guzel guzel kilo verirken bir sene kadar once bel sorunu yuzunden doktora gittim. Doktor su kiloya ineceksin dedi. Zaten o kiloya demese iki ay icinde inmis olacaktim. Ama doktor dedi ya, ben o tarihten sonra kilo veremedim. Kisin 9 sinava calistim, 9 sinav verdim. Simdi bir tavsiye uzerine akupunktur ile kilo veriyorum. Sanirim bitince 9 kilo olacak :) Bak su ise ! :)

Her seansa gittigimde 15 kadin karsimda. Ben onlarda... Herkesi dinliyorum, seyrediyorum, kendimi goruyorum. Ilk gittigimde salonda bekleyen herkes sisman ve oyle cirkindi ki. Aman Allahim dedim ben kendimi bu kadar mi cirkin goruyorum. Ve neden ? Neden baskalarinin cizdigi sekile uymadigimda guzelligimi goremez hale geliyorum. Ben de baskalarina sekiller cizip onlari o sekillere uydurmaya calisip, uymadiklarinda guzelliklerini gormuyor muyum!

Ne yazik hersey icin gecerli olmasa bile, cevabim evet. Bir miniminnacik tohumu bile kalmayana kadar Tanri kaziyor icimi. Bu da onlardan biri. Ben farkettikce seyrediyorum.

Sikayet ediyor herkes, hickimse buranin duzeni bu kendimi buna uydurayim demiyor. Kendimi dinliyorum. Evet belki hayatimin cogunu her olana adapte etmeye calisarak gecirsem de iste o miniminnacik tohumu gostermek icin cikariyor Tanri o degerli kadinlari karsima.

Daha da neler neler...

Sukrediyorum gozlerime gor geldigi icin...
Sukrediyorum kulaklarima duy geldigi icin...

Bir de Konya'dan sonra farkediyorum ki icime Mevlana kacmis :)
Herkese sarilmak istiyorum. Sarilmak istemediklerimi sarilayim diye onume getiriyor.
Icim tereddut ediyor bazi zamanlar, oylesine kapanmisim ki yillarca, korunayim diye. En kutsal mekan kaldi acilacak sanirim simdi. Ve Mevlana oturmus dibinden, acmis kollarini sesleniyor. Gel kim olursan ol gel!
Onlar geliyor, ben kucakliyorum....

Dedikodu

Konustugum, konusmalarimi dinledigim zamanlardan birinde oyle rahatsiz oldum ki :) Artik soyle agiz tadiyla, kendimden gecerek dedikodu bile yapamadigimi farkettim. Kimin dedikodusunu yapacaktim, kime ne soylesem ben'dim. Bunu konusurken bile biliyor olmak buyuk lutuf olsa da, insan dogasi geregi herhalde ariyor arada :) Bir aci kahve yanindaki o zararsiz dedikodulari :)

24 Nisan 2009 Cuma

Sukur

Allah'a ne kadar sukretsem azdir diye dusundum gun boyu. Gecmiste ne kadar cok aci cekmis oldugumu dusunup ve bunlarin nedenlerini de hic bilmezken hayat ne kadar zordu, cekilmezdi.
Simdi kimle ne yasarsam yasayayim, kim yanimda ne yasarsa yasasin, herkes Ben. Herkesi dinliyorum ben nerdeyim diye. Ben ne goruyorum diye, ben neyi duymaliyim diye.
Iki haftadir esimin ailesi bizde. Olaganustu farkindaliklar yasaniyor ardi ardina. Her aksam ayri bir toplu terapi seansi gibi. Herkes eteklerindekini dokuyor, herkesin ici aciyor, herkesin sesi titriyor, herkes sinirleniyor, herkes seviniyor, simariyor bazi zaman. Herseyi yasatiyor bu zaman suresinde sukretmeye doyamayacagim Tanrim. Bugun ben sinirleniyorum, sinirlenirken bile biliyorum sinirlenecek birsey yok. Denilenleri bes kulak dinliyorum, soylediklerimi soyleyip dinliyorum.

Ara verdigimde dua edip durdum. Nerdeyim ben, bunlarin neresindeyim. Ne gorecegim, ne ogrenecegim, ne cikiyor. Konusmaya devam ettim, konusurken dinlemeye, biliyordum, emindim cikacakti konusurken. Ve guvendigim gibi en kucuk detayin, en olmadik cumlenin icinde gosterdi sirrini. Allah'a sukurler olsun, gosterdi yuzunu. Gordugumde rahatlamistim, teyidi de ne kadar sevildigimi duymakla geldi. Seven de O'ydu. Kendi soyledigimde de gordum yuzunu. Sukur ettim her ana, yasattigi.

6 Nisan 2009 Pazartesi

Huzurunda egiliyorum...

Sen ve senin suretlerin, derslerinden birini itinayla verdin yine bugun. Sen ve senin suretlerin.
Butun gun dondum durdum insanligimin icinde, uzuldum, agladim, incindim, ofkelendim, insandim.
Seyrettim, kayboldum, kendime geldim yine seyrettim.
Derinlerden bir nefesle cikti icimdekiler, dokulduler. Yorum yazan suretlerin gosterdiler nerelere bakmam gerektigini, daha ozellestirdiler ozeldekini. Telefondaki suretlerin baska baska yonlerine isaret ettiler, durdum, duruldum, yumusadim. Seni gorur oldum, edilen kufurde, aciyan kalpte. Yorum yazdi babanesi guzel kadin, Rumi'nin goz kirpisini gordum, yagmuruyla rahmet yagdiracak sonra da gunesi actiracakti.
Butun ulkede yagmur yagdi, dort bir yandan haber verdiler bilip bilmeden yagmur yagiyor diye. Gulumsetti beni derinden. Biraktim dusunceleri, basladim Mira'yla oynamaya. Kimbilir o acitan dedigim, o O'nu gormekte zorlaniyorum diye hayiflandigim es nasil gelecekti? Icim yumusacikti, yuzum, gozum yumusacik. Geldiginde yine sertlesecek miydi bakislarim? Kendimi hayal ettim. Niyetim ne olursa olsun ona yaptiklarimi gordum. Hickimsenin hakki yoktu Hakk'i sekillere sokmaya. Hakk'tan ozur diledim. Hakk'in suretindeki esime zihnimde ve kalbimde kapiyi actim. Hindistan'da Tanrilarin onunde egilindigi gibi boylu boyunca egildim onunde. Sen O'sun, goremedim, affet, dedim. Icim daha bir yumusadi, sakinlestim. Esim nasil gelirse gelsin, ister aksam ayni siddetle kavga devam etsin, ister konusmayalim farketmeyecekti, gormustu kalbim kalbimde.
Bir zaman gecti, kapi caldi. Mira kostu kapiyi acti, kosa kosa yanima geldi oyuna devam etmek icin. Esim geldi yanimiza, "zihnimde yaptim ama bir de hareket olarak yapacagim" deyip onumde egildi. Tanri'ma sukrettim ozrumu kabul edip, huzuruna kabul ettigi icin...

Ozelden ...

Konya Konya diye dua ettim, Mevlana'nin cagirisini bekledim. Biri gosterse bak gidisinden sonra bunlar olacak diye yine giderdim biliyorum ama, "yaa gercekten boyle mi olacak?" derdim icten ice.
Ruyalarla baslayan temizlenme gercek hayata akti. Bir yerde okumustum once ruyada cikarmis halledemezsen gercek hayatta cikarmis, halledemezsen hastalik olarak cikarmis, onu da halledemezsen ölürmussun.
Bir ben vardir bende benden iceri diyor Yunus Emre, sanirim benim esim de bir Uma var evde, Uma'dan disari der. Oyle bir insanla yasiyor ki o evde, bana anlattiginda ben inanamaz bir sekilde yuzune bakiyorum. Oyle bir insan oyle cileler cektiriyor ki ona, Allahim bana bu kadini neden verdin cevabini soyle diye dua ediyor. Varligim onun icin kaldirilmasi gereken bir eziyet, cekilmesi gereken cile Allah yolunda. Allah icin. En kotu es oldugumu soyledi dun. Mira icin bu kurumu devam ettirdigini de bu ikinci soyleyisi. Gun boyunca emailin chat penceresinden uc bes konusurduk, "ben hasta" oldugum icin, onu da kaldirdi aramizdan. Soyleyecegim birsey varsa telefon acip soyleyecekmisim. Aglamaktan gozlerim sisti, beter olsunlar, patlasinlar diyorum. Tek derdim var, nedeni ASKa cevirebilmek ve Allah'a sukredebilmek. Ceviremiyorum!
Yasadigim ruyaya istinaden cikanlardan farksiz degil, aynilari. Dislaniyorum, sevilmiyorum, birak sevilmeyi tahammul edilemiyorum, kotuyum, haketmiyorum, hastayim, olmadigimi dusundugum sifatlari duyup bir de haksizliga ugramis hissiyle doluyorum. Bunlarin oyun oldugunu bilip oyunun disinda duramiyorum. Simdi yapamiyorum. Allah'tan sabir, sevgi, anlayis ve iyi niyet diliyorum. Hicbiri su an bende degil cunku. Bu nasil bir kontrattir hic anlamiyorum. Dayanamiyorum demek istemiyorum, icim oylesine aciyor ki, ama donusecegine inaniyorum, yaziyorum, acisin beter olsun diyorum. Ne kaybedeceksin senin olan ne vardi diyorum. Soylediklerine ne bakiyorsun, sen kendini bilmiyor musun diyorum. Soyledikleri neden canini acitiyor onda Tanri'nin varligini inkar mi ediyorsun diyorum. Diyorum demesine de icim durulmuyor bu sefer.

Yazdim yaziyi dolaniyorum evde bos bos, Swamiji geldi aklima, sonra dun butun bu konusmalar olmadan onceki 45 dk benim Hare Rama Hare Krishna diye mantralar yapiyor oldugum. Simdi icim daha rahat. Olani degil OLdurtani umursuyorum simdi. Mantralarla baslayan hicbir sey kotu degildir, vardir bir hikmeti. Temizle ne kaldiysa, eksik, yanlis, sakat, sagliksiz. Sana hazir olacak bu mabed biliyorum. Senin sesinden baska ses, Senin gozunden baska goz olmayacak. Hazirim vereceklerine, bunlar azsa coguna da, bunlar coksa zaman geldiginde Sana da hazirlanmis olacagim Seninle....

3 Nisan 2009 Cuma

ASK her daim ASK...

Konya huzur dolu iki gunle arkamda kaldi. Hayatimin degismez kanunu gibi oldu, ne kadar dibe dalarsan o kadar cok camurla geri donuyorum, sonra zaman aliyor camurlara bakip, onlarin ustumden dususunu seyretmek. Dune kadar bu cumleyi soyle yazabilirdim. Ne kadar dibe dalarsam o kadar pislikle cikiyorum ve temizlemem zaman aliyor. Aradaki fark oyle bir fark yaratti ki bu sefer. Bu farki gormeme vesile olan anlara sukurler olsun.
Donusumuz felaketti, ben herseye ofke ile bakan bir kadin olmustum, esim de herseyi benim istemedigim gibi yapan bir erkek. Biz ne zaman "benkadin" "oerkek" olsa, catisiriz. Dun konusuyorduk, buyuk olasilikla ben cok erkek olmusum ve sorunlarimi halletmisim, o da cok kadin olup asmis, ama o erkek olarak ben kadin olarak karsi karsiya geldigimizde bir meydan muharebesi tadina donuyor hayatimiz. Ne cok ogreneceklerimiz var bu kadinliktan-erkeklikten anliyoruz. Savas bitip farkindaliklar Allah lutfedip kalbe indiyse o zaman ya ikimiz de cinsiyetsiz oluyoruz evde, sadece gorevimizi yerine getirip huzur icinde yasiyoruz, ya da gecmisteki uyumlu enerjilerimiz dogrultusunda akis devam ediyor okyanus istikametinde.
Konya donusu cekilmis bir fotografimiza baktim da dun, ikimizin de surati suratliktan cikmis, bakislarda ne biz variz, ne O. Belli icerde altust edilmis birseyler. Firtina belli. Muharebe belli.

O gunun gecesi ruyamda iki erkek gordum gecmisime ait. Biri eski patronlarimdan biri, digeri ilk erkek arkadasim. Sabah uyandigimda kendimde degildim. Ruya ve yogunluklari beni oyle sarsmisti ki. Ayaklarim birak yere basmayi kafam baska alemlerde geziyor gibiydi. Bende olan ve bana ait olan hicbir parcam yoktu sanki. Nefes alisim, bakislarim, konusmam. Bir dost "aa kadin yuzunu gordum simdi senin" demisti hatta o gun. Kadin miydim neydim bilemiyorum. Simdi bildiklerim var, parmaklarima yaz geldi yaziyorum. 5 yili kapsayan ilk ask. Sevdim, sevildim, kotulendim, alay edildim, yalan soylendim, kandirildim, oynandim, oynatildim, kortum, korkuttum, kizdim, kinlendim, küstüm, sustum, eridim, dusundum, yazdim, agladim, bol bol agladim, kabul etmedim. Zaman ilac oldu ben donup gecmise bakmadim. Icimde kapattim yarayi, ustune attim bol bol ani, gormedim, gostermedim. Anlattim soranlara, anlatirken guldum. Sanki film anlatiyormusum gibi ilgilenmedim. Acip kalbimi bakmadim. Bakmis gibi yaptim, oldugum kadariyla olani anlamis gibi yaptim, sonra da arkami dondum yurudum gittim. Soranlara konustum. Guldum konusurken, yazarken agladim. Hikayeyi sadece hikaye gibi okudum, oynadim, perdeyi kapattim.
Yer Konya, Sema gosterisi oncesi Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu Mesnevi'den konusuyor. Ben dinlemeye calisiyorum. Mira konusmaya konsantre olmadi haliyle. Bir oraya cikiyor bir suraya iniyor. Gozum onda, kulagim Adnan Beyde. Ayaginiza diken battiginda ayaginizi kaldirip kenara tedavi edersiniz, dikeni cikarir merhemi surersiniz. Bir sure ustune basmaz istirahat edersiniz. Iyilestirirsiniz. Oysa gonlumuze batan dikenlere boyle mi yapiyoruz diyordu, ozetle. Diken? Diken kaldi mi ki dedim gulumseyerek ve gordum gecmiste biraktigim gozlerini. Hala kalbimdeydi, kaniyordu.
O gece iki erkek gormustum ruyamda. Ikisinin sembolize ettigi ortak noktalari gormek icin durdum, firtina sonrasi. Durdum geldiler: degersizlik, sevgiye layik olmama, yeterince iyi olmama, haketmeme, gurur, bunlarin tasidigi kayiplarin korkulari. Alay edilme, kucuk dusurulme.
Patronum beni kovmus ve bir beyaz tahtaya benim nasil kotu, nasil degersiz, nasil ise yaramaz vs vs yazmisti. Sirketin koridoruna koymustu beyaz tahtayi. Gordugumde yuregim degirmen tasinin altinda ezildi. Beter olsun diyorum simdi, biliyorum beyaz tahtaya yazdiklarinin yuregimle alakali olmadigini. Egom demiyorum bu sefer gordugum farkindalikta, ego ve ben diyince de ikilik oluyor, simdi farkediyorum neden demedigini. Beyaz tahta, silinebilir yazi. Gidip yuzune bakip neden yazdin ki? diyorum. Cevap vermiyor, yaninda yeni ise aldigi kiz onunla konusuyor, isi anlatiyor, yuzume alayla bakiyor. Yerime baskasini koymus bile. Bakiyorum, yuregim yaniyor. Sabah uyandim ama asil uyanisim yeni oldu. Gulumsetiyor, sukrettiriyor beni. 4 sene oncesinde kalan deneyimimi temize cektiriyor o gece.
Hemen sonra diger ruyayi goruyorum. Yuzunu gormeyeli 20 sene olmus. Ben uzakta duruyorum temkinliyim. Zarar vermesini istemiyorum bana. Bu iki hafta icinde 5. ruyam. Hep ayni kisi hep ayni tema. Uzagimda duruyor, ama uzagimdan bana bir sevgi, bir sefkat veriyor. Yanimda degil, degil yakinimda ama nasil sariliyor sefkat ve sevgiyle. Billur gibi bir sevgi, piril piril, puruzsuz. Her ruya ayni...
Sabah oluyor beni aliyor bir telas, ne yapmali, ne etmeli, nasil anlamali, aramali mi yazmali mi... Sorular sorular. Pisman mi, beni mi dusunuyor, kadinca sorular. Bir koca gun geciyor, sanki Kurtulus Savasi, ben sirtimda mermiyi tasiyan nine. Aksam bitmis durumdayim. Kafami kaldiramiyorum yorgunluktan.
Sabah oluyor. Gozlerimin ardindaki gozler bakiyor. Gulumsuyor. O an kalbime doluyor ASKi. Butun oyunlardaki SENdin, SENsin diyorum. Yerden yere vuruldugumda da yasatan SENdin. Degersiz bulunup kovuldugumda da kovan SENdin. Bunu dilim kimbilir kac zamandir soyledi ama kalbimin dibinde donusmesi bu demekmis. O gun defalarca cekildim ASKINA. Defalarca yuzdum SEVGInde. Kalbim yuvan, bedenim mabedin, ben hic oldum. Aksam esimi aldim vapurdan, eve gelirken onumdeki arabanin plakasinda AF yaziyordu. Af cikmisti yurekten.
5 yilimi yukledigim o yare veda ettim, affettim, kendimi affettim. Olmadiklarimi biraktim. ASKi buyur ettim. Gonlumden, gozume, gozumden sozume, sozumden ellerime. Esim sordu bugun iyisin degil mi? Evet, bisey mi oldu? dedim. Gormemek mumkun degil, dedi. Nasilsin ASK dedi, herdaim iyi dediM.
Sukurler olsun dunume bugunume. ASKla....

28 Mart 2009 Cumartesi

An

Beyaz carsaflarin ustunde, kucagimda elektronik su alet, altinda yorgan. Bagdas kurmusum, parmaklarim tasvir ediyor vucudumun konumunu. Oysa Ben yazamiyorum. Oturdugum otel odasinin penceresinden Selimiye Camii'nin minaresi gorunuyor, yaninda da uzanmis gulumsuyor Rumi yesil kubbenin altinda, onunde babasi, yaninda ogluyla. Ben yazamiyorum. Kalbim ellerine emanet, aklim donen dervislerinde, kulagim okunan Kur'an ayetlerinde.

Eksik olan tamamlanir bu kapidan girince diyor, agliyorum. Tamamlanmak ne buyuk bir odul diye agliyorum, tam olmanin tarifsiz hazzi yuregimi kabartiyor, gozyaslarimi tasiriyor. Beni gormeyen Mira bir sure sonra yanima gelip kollarini bana uzatiyor, kucagina al diye. Kucakliyorum, sariliyor boynuma, opuyor opuyor, agladin mi sen diyor. Halbuki hicbir yerimde delili yok o anin, o hissediyor. Ya da O gonderiyor, opsun diye. Ya ben nasil opecegim seni, nasil gosterecegim katmer katmer kabarmis Sevgiyi. Kime ne gostereceksin diyorsun degil mi?

Annemin sozleri kalmis hep kulagimda cagirmadan gidilmez Rumi'ye diyor. Senelerce bekliyorum cagirsa da gitsem diye. Bu sefer firsat doguyor, ben ise temkinli. Cagirmissa gideriz diyorum iki gun oncesine kadar. Bize yol gosterecek candan bir rehberi ariyorum iki kere otelle ilgili (yanlis anlamis olabilecegimi dusundugum fiyatlar nedeniyle). Telefonda otel sahibinin sozlerini iletiyor bana. "Gelsinler gelsinler, gelsinler de misafirimiz olsunlar. "
Benim soylediklerimin sorduklarimin bahane oldugunu anliyorum. Rumi'nin öldüğünü soyleyenlerin de yanildigini.... Ask oyle bir doluyor ki kalbe, sinavlar su gibi bitip gidiyor basariyla. Yolda bekleyen var. Gitmeli!

Cok sukur cagriya, cok sukur ....
Eksiktik tamamlanmaya niyet ettik... Cok sukur niyetin dile gelisine.

19 Mart 2009 Perşembe

Oyle bir gun...

Bugun o tuhaf gunlerden biri yine :)
Mira'nin turk ismi Iraz. Iraz ismini koyus nedenlerimizden biri hayatina giren herseye riza gosterebilecek olgunluga erisebilmesi dilegimizdi. Bugun esim okudugu kitapta nefs-i raziyeyi yeniden okuyup, Iraz'in ismini ilk koydugumuz zamanlarda okuduklarimizi animsamis. Simdi bana yazdi. Cok guzelmis hatirliyor musun dedi. Hatirladim ama, yine okumak icin actim baktim interneti. Ne cikti karsima bu sabah yazdigim yazinin ustune :))

nefs-i raziye olarak da bilinen nefis mertebelerinden beşincisidir. kişi bu nefis mertebesinde allahtan razı olmuştur. başına gelen iyiliklerin de kötülüklerin de allahtan geldiğini bilir ve bunları öylece kabullenir.

"Hoştur bana senden gelen
Ya hilat u yahut kefen
Ya taze gul yahut diken
Kahrin da hoş lutfun da hoş.

Gelse celalinden cefa
Yahut cemalinden vefa
ikisi de cana safa
Kahrin da hoş lutfun da hoş."

Digeri de asagidakiydi, onu da koymadan edemiyorum, insanin kalbinin kipirdamadan kalmasi imkansiz oluyor bunlar okunduktan sonra...

Beşinci makamda nefs-i natıka, bütün hallerinde rızanın kemal derecesini kazandığı için ona Raziye adı verilmiştir.

Bu makamdaki nefsin nitelikleri, yasaklardan sakınmak, temiz kalple sevmek, huzur, keramet, teslim ve rızada kemal göstermek, Allah’tan başka her şeyi terkedip unutmaktır. Kişi, dünyadaki olayları itirazsız, heyecansız ve gönül hoşluğu ile kabul eder. Nefsine hakim olduğu için yasak ve mekruh şeylere yönelmez. Cenab-ı Hak, onun duasını hiç geri çevirmez, mutlaka kabul eder. Fakat haya ve edebinin çokluğu, onu dua etmekten alıkoyar. Allah’tan bir şey istemeye utanır. Ancak güç durumda kalırsa dua eder ve bu dua, muhakkak kabul olunur. Allah katında azizdir. İç alemde öyle bir saltanat tahtı üzerine kurulmuştur ki, bütün dış alem onun emrini bekler.

P.S Iraz ismini koyduk o mertebeye erissin diye, asli ise Iraz ismini ona verdik ki bizi o mertebeye cikartabilsin diye... O Mertebe bizim dilegimiz yani...Daha da asli benim dilegim. Daha da asli O'nun dilegi....

Askla...

Varligi ile Yoklugu BIR

Universiteyi kazandim cok sukur Allahima.
Ise kabul edildim cok sukur Allahima.
Sevdigim adamla evlendim cok sukur Allahima.
Bir oglum oldu cok sukur Allahima.
Universiteden atildim
Isten atildim
Sevdigim adami kaybettim
Oglum!!!

Tanri'nin varligina duydugumuz sukrani, O'nun bize yokluk sifatiyla gorundugu hallerinde de duyabiliyor muyuz acaba?
Tanri'nin gelisim icin verdiklerine duydugumuz sukrani, gelismemiz icin geri aldiginda da duyabiyor muyuz ?
Tanri'nin mucizeleriyle sarhos oldugumuz gunleri, Tanri'nin dertlerinin geldigi gunlerde de yasayabiliyor muyuz acaba?
Tanri'nin bizi kucakladigi anlarda O'na duydugumuz sevgiyi, Tanri bizi sadece seyrettiginde de animsayabiliyor muyuz acaba?

Varligina yokluguna, verdigin zevke kedere, sagliga hastaliga, doguma olume sukurler olsun, senden her gelene. Attigim kahkaha sesleri kulaklarimi, doktugum gozyaslari kalbimi temizliyor. Sukurler olsun.
Simdi oyuncaklarin arasinda kosturuyorsun beni, biliyorum herbiri senin yaradisin, kosuyorum yorgun argin ama zevkle. Midemde salincakta sallanirken giren kramplarin keyfi. Kosturuyorum. Durdugum anlarda kafami yasliyorum gogsune, bir Sen bir de ben, eriyip kayboluyorum...
Soylemistim biliyorum, daha yuzlerce hayatim olsa, daha yuzlerce sene olsa yasayacagim, hergun soylerim biliyorsun... Seni seviyorum... Seni oyle seviyorum ki, Sevgi ne demek anliyorum her sevisimde. Sevginden iciyorum, kanim oluyor, terim oluyor, dilim oluyor. Seni seviyorum. Tarifi olmayacak sekilde seviyorum. Bu sabah uyandim, oyle yorgun, oyle hircin. Seyrediyorum cikanlari. Kalbim ellerinde... Ellerim elleriN, gozlerim gozleriN. Dilimde hep Sen.
Sukurler olsun dunyada olusuma, Seni gorebilisime, Seni duyabilisime, Sana dokunabilisime, Seninle dansedebilisime, Seninle uyuyabilisime, Sana dalabilisime. Ruyalarima, ve devaminda uyanislarima. Sukurler olsun sabah sabah...

17 Mart 2009 Salı

Dedi ki:

"The world loves you more than you love it, and God loves you more than you love Him.
You may move slowly towards the Goal, but it comes often with a great force.
When the ocean rushes into the river, it will come with a greater energy and push than the force with which the river enters the ocean."
- Swami Krishnananda.


"Everyone wants things created by God, but very few want the Creator and the Creator alone, Him and Him alone. Ask for that being Who is beyond all things - the Thing-in-itself. If you ask for lesser things, you get lesser things. Be careful of what we ask of God, because, He is a wish-yielding tree."
-
Swami Chidananda.

How can you please the world? There are so many tongues, so many talks, so many opinions, so many remarks. This world is a strange mixture of Sattva, Rajas and Tamas. Tamasic people are in abundance. Their nature is to find fault always and pronounce unnecessary criticism. Therefore, follow the dictates of your own conscience and the prompting of your soul. If you are satisfied, the whole world must be satisfied.

Even if the whole world opposes you, fear not. Never move a fraction of an inch from your firm resolve and determination. Stand up and proclaim the Truth. Even if the whole world leaves you, fear not. The Inner Ruler stands by your side in your heart.

- Gurudev Swami Sivananda

15 Mart 2009 Pazar

Mucize cevap

Dunku sorun ayni siddetiyle bugun sabahtan beri devam ediyor. Sabah 6'da uyanan Mira aglamaya basladi, benimle beraber asagi inip oynamak istiyordu. Oysa ben gece ders calisip yorgun dustugumden ve de sabahlari aslinda babasiyla vakit gecirme zamani oldugundan ve en onemlisi de Mira'nin aglayarak bir seyi elde etmemesi adina yarim saat onu ikna etmek icin konustum. Ben ne konusursam, nasil guzel konusursam konusayim o susmadi. Taa ki ben yine avaz avaz bagirana kadar. Ve sonra susup babasiyla asagi inip oyuna basladi. Bense yine bitmistim.
Sonra ne uyuyabildim ne dinlenebildim, sadece ona gosterebildigim aglayarak birsey elde edemedigimizdi.
Simdi eline almis bir tukenmez kalem, ellerini boyamak istiyor. Yine guzelce izah ediyorum, ellerimizi bugun boyayamayacagimizi, nedenlerini. Ama o hayir dedi mi bitmis oluyor konu, ikna edilmesi imkansiz oluyor. Ve ben yine ofke icinde kalana kadar devam ediyor bu olay da.

Onlar alisverise gittiler ben gozyaslarina boguldum. Swamiji'ye email yazdim. Dedim ki Swamiji annem gibi ofkeli olmak, bagirmak istemiyorum. Bunun tek cozum gibi gorunmesine ragmen, kendimi iyi hissetmiyorum ve dogruyu yaptigima inanmiyorum. Lutfen bana yardim edin, ben sadece filin kuyrugunu gorurken, siz butun resmi gorebiliyorsunuz. Sorun neyse, benim ondan bagimsiz olmam icin bana yol gosterin. Sonra yolladim emaili, asagi mutfaga indim, hayalet gibi, suyumu koydum, yukari ciktim. Emailimde yeni bir email vardi, acaba Swamiji bu kadar cabuk cevap yazmis midir diye dusunerek actim. Buldugum emaili kopyaliyorum. Email iki gun once bir dost vasitasiyla gordugum ve mektup listelerine uye oldugum sifacemberi isimli bir gruptan geliyordu.

Rotanizi Koruyun

Tanri dedi ki:

Caninizi sikan bir mesele oldugunda, birakin bu durum kisa omurlu olsun. Hayatta olup bitenlerin sizin derdiniz olmasi gerekmez. Hayat eksiklikler icerdiginde siz kendinizi tamamlayin. Saskinliga dustugunuzde toparlanin. Yapacaginiz daha baska ne vardir ki? Zira hayatta korkunc olarak gordugunuz seyler, yasam ilerledikce daha az korkunc bir hale gelecektir. Cok muhim gordugunuz seyler daha az onem tasiyacaktir. Felaket bir sey, daha sonrasinda dusundugunuz denli felaket gelmeyecektir. Cok muthis olarak gordugunuz seyler de ihtisamini yitirecektir. Zaman, ihtisami da kargasayi da azaltir. Bilinc duzeyiniz dunyada olup biten herseyi daha onemsiz kilar.

Solmasi gereken seyler birakin solsunlar, gecmis izdiraplarin da solup yitmesi dogaldir; zira tum isiginizla gunduz gunesle dolu olan, gece ise yildizlarla kapli gokyuzune bakarsiniz ve onlarin isigi solmasi gereken seyleri soldurur. Daimi olan, daimi olandir. Daimi olmayan ise oyle olmayandir. Hicbir zaman da olmamistir. Cok daha muazzam bir ozden yaratildiniz. Siz kendi kendinizin de isigisiniz. Her kosulda o isiginizi yayabilirsiniz. Dalgali hircin sularda yol alirken bile pruvaniza yon verebilir, ufukta sizi bekleyen sakin sulara ulasabilirsiniz.

Dunya ve ondaki olaylar sizin dumeniniz degildir aziz cocuklarim.
Hayat yon degistirdiginde sizin de savrulmaniz gerekmez. Rotanizi koruyabilirsiniz. Yolunuza muntazaman devam edebilirsiniz. Tum yelkenlerinizi acabilirsiniz. Hangi ruzgarlar eserse essin yureginizi metin tutabilirsiniz. Eger ruzgar karsisinda zayif oldugunuzu dusunuyorsaniz, artik guclu oldugunuzu dusunun. Firtinada da, sukunette de ayni dengeyi koruyabilirsiniz. Surekli, bir aksiligin beklentisi icinde olamazsiniz ve eger boyle bir sey olursa da bunun sizi durdurmasi gerekmez. Herseye ragmen ilerlemeye devam etmeniz gerekir. Er ya da gec ilerleyeceksiniz. Erken olmasini tavsiye ederim.
Hayat onunuze ne atarsa atsin, geri firlatmaniz icin sizindir o. Hicbir seyin sizi yaralamasina gerek yoktur. Kendinizi hayat tarafindan saldiriya ugramis hissetmediginizde, iyilestirmeniz gereken hangi yarayi alabilirsiniz ki? Ne tipi ne de saganak sizi vazifenizden alikoyabilir. Hayattaki vazifeniz tipki acik sulardaki denizciler gibi saglam durmaktir. Bir korsan gibi
yurekli olun. Gozunun uzerindeki siyah bant yuzunden bir korsanin nesesi asla kacmaz. Gemi dalgalarla sarsildiginda da siki tutunur, saglam durur o.

Hayatin zor oldugunu ve onun getirdigi zorluklar karsisinda perisan olmaniz gerektigini dusunmek icin pek cok nedeniniz vardir. Fakat ya perisan olmak zorunda degilseniz? Hava nasil olursa olsun sarsilmaniz gerekli degilse ya? Ya sizin icin gozle gorulenden cok daha fazlasi varsa eger? Ya cok saglam bir soydan geliyorsaniz? Ya olaganustu derecede gucluyseniz?
Asli olarak gordugunuz seyleri birakabilseniz, hayatin nasil olmasi gerektigine yonelik inanclarinizi birakabilseniz nasil sarsilabilirsiniz ki? Bir deprem dahi dengenizi bozamaz. Deprem oncesinde, deprem suresince ve de sonrasinda siz hala ayni sizsinizdir.

Yasamin, tadi cikarilmasi gereken dortbasi mamur bir bayram olmasi gerekliligini savunan Stoa'ci bir yaklasimda olmanizi soylemiyorum. Demirden bir kazik gibi kati ve egilmez olmaniz gerektigini soylemiyorum. Esneklik gostermeniz gerektigini ifade ediyorum aziz cocuklarim. Tum lastik toplar bu esnemenin ve sicramanin nasil bir sey olduguna yonelik fikir verir. Ve sizler de aziz cocuklarim, gokyuzunun zirvesine sicramak, sonra esnekce Yeryuzune geri donmek, tekrar daha yuksege sicramak ve bunu dert etmemek icin varoldugunuz fikrini kavramalisiniz.

Ceviren: Engin Zeyno Vural
www.heavenletters.org

Paylasmak istedim. Canli bir ornek olmak istedim, sorularimiza Tanri'nin aslinda nasil da cevap verdigini gostermek icin.

Prem OM

14 Mart 2009 Cumartesi

Bebe-erkil ev

Gecen gun bolume gittigimde iki hoca konusuyordu. Biri kizlarinin dogdugundan beri sabah 5 de kalktigini ne yapsalar bunu degistiremediklerini, digeri de cocuklarinin istedikleri seyleri kendilerine nasil yaptirttigini anlatip gulusuyorlardi. Olaylarin ustunden zaman gecince anlatirken insanlar ne kadar da rahat olup, kahkahalar atarak o gunleri yadedebiliyorlar.
Bizse bugun "bitmis" durumdayiz. Mira bizim tozumuzu attirdi.

Bizim ev tam manasiyla bir bebeerkil duzende isler. Hersey Mira'ya gore duzenlenir. Sabah o uyandiginda uyaniriz, kahvalti onun aciktigi saatte yenir, sonra onun istedigi oyunlar istedigi gibi oynanir, sonra oglen yemegi zevkine gore hazirlanir, sonra oglen uykusu zamani geldiginde eger onu uyumaya ikna etmeyi beceremediysek, yani neden uyumasi gerektigine ikna olmadiysa bir tur aglama seansi baslar. Diyelim ki uyudu bu sefer de uyandiginda keyfi pek yerinde uyanmamis olabilir ve onun keyfini yerine getirinceye kadar kirk takla atilir, beceremediysem yine bir baska aglama seansi yasanir. Es kaza istedigi bir seyi istedigi sekilde yapmayalim, onun zararina oldugu icin veya dogruyu ogrenmesi adina, bir baska aglama seansina hosgeldiniz.

Bugun ben ders calisirken, esimle Mira oynuyorlar. Benim bir kulagim da onlarla salonda. Mira sandalyeyi istedigi gibi duzeltemedigi icin hircinlasiyor, esim guzelce izah etmeye calisiyor. Ama sandalye hala ayni sekilde. Vayyy efendim nasil oyle! Mira baslar aglamaya... Bir aglama seansi basladiginda onu susturmak icin ikinci istedigini yapmak zorundasinizdir. Yani sandalye yamuk diye agladi ya, sonra anne gel diye aglamasi devam ettiginde ben gitmek zorundayim yoksa bir 10 dk uzama yasanir aglama suresinde. Sonra o oldu ya, Mira susmaz sanildigi gibi, bu sefer de mesela bana elma ver der aglayarak. Ben aglayarak birsey yapmayi ogrenmesin diye "once sus oyle" demeye kalktim mi, aglama suresi bir 10 dk daha uzar. Ve bu oyun gercekten boyle uzar gider. Sonu var midir? Tabi vardir, sonu benim bittigim andir. Benim tukenip avaz avaz bagarmaya basladigim andir. Bu seanslar 3-10 gun arasi sabrima gore uzar. Ama en son bir yerde patlarim. Patlamamin sonucunda hep kendime yuklenirim, esim de bana. Ben soyle yapmasaydim, sen soyle yapmasaydin cumleleri. Kifayetsiz kalir her aciklama. Yenik dusmus, bagirmisimdir. Neden bagaramadigimi bulamiyorum, neden aglamaya bu kadar hassas oldugumu da. Bulsam Mira aglamayacak biliyorum. Bugun esim, "Mira herseyin farkinda, herseyi biliyor, sadece yapmayi tercih etmiyor" dedi. Ben de "ayni bizim gibi" dedim. Biz de oyle degil miyiz? Neler yazip, neler ciziyor, dost sohbetlerinde neler neler ahkam kesiyoruz. Is uygulamaya gelince. Hadi bakalim Uma! In kalbindeki sevgiye, asil simdi cikar sevgiyi, bak olaya sevgiyle. Basarabiliyor musun? Su anda hayir. Maalesef hayir. Butun bunlari benim yaptigima da inanmadigim icin, ben su anda ailecek bu surecten bu sekilde gecmemiz gerektigine inaniyorum. Herkes payina duseni alacak.

Bugunku ilk seans aglama, 30 dk kadar surdu, bir biri ardina eklenen pazarliklarla, en son ben agalayacaksan odana git dedim. Daha cok agladi. Ben kendimi mutfaga kapadim. Daha cok agladi. En sonunda cikip yine susmasi icin ve beni mutfakta birakmasi icin bagarinca, karsi komsu gelip kapimizi caldi. Evde bakici var cocuga kotu davraniyor sanmis. Ofkem daha da katlanarak buyudu. Taciz edilen bizken, komsular bizim Mira'ya zarar verdigimizi dusunuyordu. Baskalari benim hakkimda yanlis dusunuyordu!!! Oysa ben nasil soyle boyle bir insan, anne vs vs dim.
Dun Swami Chidananda'nin iyilikle ilgili cumesini yazmistim. Biz Mira'ya iyilik yaptikca o bize bedel odetiyor gibiydi. Gun icinde gormustum bu linki, simdi yazarken daha iyi gorunuyor. Mira da bizi temizlemeye gelen meleklerden iste. Olay yasanirken disinda kalabilmek ne kadar zor...
Sakinlesme zamanlarinda bunu ne kadar cok kalbimde hissedersem, firtina zamanlarinda bunu animsayip sakin kalmak o kadar kolay olacak. Temizlik hergun her an devam ediyor. Sen ister hazir ol, ister olma.
Bugun guya ders calisacagim, 1 saat ancak oturabildim. Ama bu duzeni kim kurdu, vardir bir bildigi. Teslim oluyorum. Senin dedigin gibi olsun... Her zamanki gibi.

P.S Ne zaman icimde o dunku dev uyansin, ne zaman kenidimi ekstazi halinde bulayim, ne zaman olagan disi dinginlik icinde kalayim, hic gecikmez hemen sonrasi boyle bir firtina kopar. Simdi bakiyorum, derine indikce nasil da camurlar yuzeye cikip suyu bulandiriyor...

13 Mart 2009 Cuma

Meraklisina

Paylasmak istedim...

"We see people who engage in doing good things having
a lot of misfortune, lot of troubles, lot of
suffering. That is a law. If debts are accumulated,
you have to repay them. If someone is suffering even
while doing good to others, it means that he is
getting rid of old debts. A little negative past is
being cleared and finished." - Swami Chidananda.

Geldi...

Bugun sabah Safinaz gibiydim. Zorla kalktim yataktan, zaten belim agriyor, ilk 5 adimi burkula burkula atiyor ayaklarim. Sonradan belim isiniyor herhalde, dogruluyorum. Var yine sirtimda tasidiklarim, yuzlestiklerim, bazilarini ise beklettiklerim belki de. Gorevler birbiri ardina ezbere ve sevgiyle yapildilar. Sonra Mira'nin okul vakti. O eglenirken arkadaslariyla ben de ders calisiyorum. Ders bitmeden bir goruntu geldi gozumun onune, simdi bunu yaziyorum ki animsayacagim ilerde. O cok sevdigim hocam gelmis Kanada'ya, tatilde, bizdeymis. Ara verip gulumsedim, sevincli bir goruntuydu benim icin. Sonra calismayi bitirdim. Kulagima taktim bir Mercan Dede. Basladi calmaya 800. Ceza dile geldi...
aşk geldi, damarlardaki kanım gibi oldu
varlık boşalıp, her tarafım dost eliyle doldu
zapteyledi bütün ensai vücudumu.
kaldı kâvi bir namı bana, baki

şu koskoca alemde yalnız bir kulum
aşk olmasa hiçbir işe gelmezdi gün ışığı

aşk geldi, damarlardaki kanım gibi oldu
varlık boşalıp, her tarafım dost eliyle doldu
zapteyledi bütün ensai vücudumu.
kaldı kâvi bir namı bana, baki

ya sana varmak ya bana varman
ya bana gitmeden yanıma kalman
yasını tutmasam, yaşına varsam
karanlık doğmadan, ışığa kalsam
hayal hiç ölçülmez, ne boyu ne de eni
kaya kürür, gönül yakar hep, koru benim
hayata seninle dayanırım her nefes diken
diken ne derttir gülüm, canın sağ olsun da senin
aşkın yok nispeti, bir anda bağlanır kısmetin
her düğüm çözülür, çek hasreti
havadaki kasvet birazcık benden
karadaki ben değil, havadaki bazen
uçan bir kuş, bazen kaybolan bir kumum
koskoca alemde yalnız bir kulum
kolkola gezmek her can ile suç mu
tamam o zaman, benim bu alemde en suçlu

baktım göğe masmavi, bastığım yer hâki
gördüğüm diyar çok, görmediğimse gani gani
nefes alıp veren bu can da çaresiz kalınca
özlemim büyük, yolum uzun, ben de bir karınca
yanan gönül akan suda, o yolun en sonunda
dostum bende solur, eğer dostum benle kalırsa
dostun senle yaşar, dostun eğer senle ölürse
bir çiçek olup açar belki tekrardan doğunca
her açan senin gülün, hergünse benim günüm
gözyaşı insan külüyse, her yakan insan sözü
kıvılcım sözün özüyse, ayrılık yakar gözü
tek gören gönül gözüyse, kelamım gönül sözüm
yalnızlıktan galip çıkmaktır irfan hiç olmadan
irfan çıktığın her seferden dönmek hasret ekmeden
ektiysen de ders almaktır hasret filizlenmeden
ekmediysen gönül almaktır seferin bitmeden

Dolanmaya devam ettim okulun koridorlarinda. Sakin, huzurlu, dusuncesiz, sessiz, sessizden daha derin. Icimde birsey buyumeye basladi. Bir aslan kukredi kukreyecekti, bir volkan patladi patlayacakti. Bir dev sanki uykudan uyanmis ayaga kalkmisti. Vucudumun icindeydi hepsi. Nefessiz kaldim, hani sevincten konusamaz insan agzini acinca kikirdar ya. Oyle...
O anlarda Hindistan'dan paket gelmis. Icinde dogumgunu karti, binlerce Hindistan fotografi, ve Shivaratri'de Shiva'ya sunulurak kutsanan uzumler, kuller, yapraklar.
O anlarda sevgili dost bir guzel cuha cicegi yollamis, fotograf formatinda.
O anlarda biri uyandi, ayaga kalkti.
ben etrafa baktim, ben degildim bakan, herkes ayniydi, genislemisti bu beden. Duymaz gormez, dilsiz, sozsuz, gulumseyerek dolasmaya devam ettim koridorlarinda okulun.
Simdi sakince parmaklar basip yaziyor, ne dev burda ne de ben... Ama butun bunlari goren biri var burda....