30 Temmuz 2009 Perşembe

Ruzgar temizledi ...

Yas sonrasi geldi sevgili arkadasim. Sayesinde, ya da onu gezdirme bahanesiyle Tanri dolastirdi bir bir beni, Hz Yusa, Hudayi Efendi, Yahya Efendi, Hz Sureyya, Meryem Ana kilisesi... Dinginlestim, sakinlestim.

Gectigimiz hafta oyle durust oldum ki, ben bile konusabildiklerime inanamadim. Kendimi en durust sanarken, kimseyi uzmemek adina sakladigim sirlari konustum. Konustukca acildim, sacildim, rahatladim, temizlendim, anladim ki hep temizdim...
Anadolu Kavaginin tepesinde bir kolumu Marmaraya digerini Karadenize dogru acarak aktim Bogazdan, kalanlari biraktim gokyuzunun mavisine, bulutlarla gitsin diye...

Mira agliyor bazen, hircinlasiyor veya onu anlamaya calisip ne hissettigini ona soyluyorum. Dis macununu cok sikinca elinden aliyorum,o da cok sinirleniyor. Ben de evet haklisin anneye cok kizdin, cunku elinden aldi, ben de olsam ben de kizardim diyorum. O zaten dis macununun tehlikelerini sular seller gibi biliyor. Tek derdi anlasilmak. Ben de simdilerde bu konuda daha iyiyim. Iyi kotu hakkinda ders vermek yerine, anliyorum basamaginda Varlikla durmaya calisiyorum. Ya da beni durdumasini seyrediyorum.

Yeni bezi birakan Mira arada okulda cis kaka kaciriyor. Ogretmeni cis yaparsa cok uzulecegi mesajini vermis. Icime oturdu. O da ben de ayni sekilde buyutulmustuk. Bir davranisin dogrusu soylenmemis boyle yaparsan uzulurum bak diyerek vicdan yaptirilmistik. Ona bunun dogru olmadigini anlatmaya calissam da gormedi. Mira cisini yere yapmanin yanlis oldugunu bilerek bundan vazgecmeli, birini uzmekten korktugu icin degil. Nasil buyutulduk inanamiyorum bunlari yasadikca...

Bugun ise ben sinavimi verdim. Bir baska veliye kizinizi havuza sokmaniza razi olamam ortakulak iltihabi devam ediyormus dedim. Kadincagiz bunu duyduguna yikildi. Sanki onun cocugu hakkinda korkunc seyler soylemisim gibi bozguna ugrayip, yonetime sokmayin havuza komutunu verip hisim gibi cikti okuldan.
Ben en dogal hakkimi kullandim, hasta bir cocugun diger cocuklarin kullandigi havuza girmesinin dogru olmadigini soyledim. Oysa bunu soyledikten sonra ve de velinin yuzunu gordukten sonra oyle uzuldum ki.
Mira'nin bu sacmaliklarla egitilmesine izin vermemekte hakli oldugumu dusundum.

Neyse bugun tam bir anne gunlugu edasinda oldu bu yazi. Karmik olaylarla doldu...

18 Temmuz 2009 Cumartesi

Yeterince yasini tuttun mu ?




Dun kuzinimle beraberdim. Fransizca kiz kuzen demek, severim boyle soylemeyi :) Kiz erkek farketmezdi aslinda, aslinda kuzenim olmasi da farketmezdi cunku oyle acik ki birbirimizi nasil calismak icin secip geldigimiz. O benle, ben onla konusur, donusur, aglasir dururuz. Sukretmem gereken bir iliskidir onunla yasadigim iliski.

Ben yine Mira ile zor gunler geciriyordum. Iki aydir Mira surekli aglayarak kalkiyor. Bazen bir saate yakin agliyordu. En son iki gun once bir ciglik atarak uyandi, kabus gordugu belliydi. Yanina gittim, sakinlesmesini beklemek icin yaninda oturdum, sakinlesmek bir yana beni gorunce daha da sinirlenip daha da cok kendinden gecti. Bir saate yakin aglamasinin ustune bir de beni iteleyerek, ofke icinde kovaladi odasindan. O daha uc yasinda bile degildi.

Icimde reddedilmislik, ofke, aci, burukluk pek cok duygu vardi karmancorman. Icimden soyle sesler duyuyordum, ben elimden gelen herseyi yapiyorum, ve su hale bak, ben bunu haketmiyorum. Ben kotu bir anneyim, ona artik iyi annelik yapamiyorum. Ne kadar cok uzuluyor, iki aydir boyle, yanlis seyler yapiyorum, cocuguma aci cektiriyorum. Daha da hatirlayamadigim pek cok ses vardi o gece ve benim gozyaslarimla sustular.

Ayni gunun gunduzu son zamanlarda okudugum en carpici kitaplardan birinde (The Unknown She- Hilary Hart)roportaj yapilan, Afrika kabilesinden Sobonfu Some'nin internette bir baska yazisini okumustum. Afrika'da insanlarin hala agliyor musun? Neden agliyorsun? gibi sorular sormadiklarini aksine, Yeterince yasini tuttun mu diye sorduklarini yaziyordu. Oylesine sarsildim ki bu cumleyle. Farkettim, her yas tutmak istedigimde (bunlar olumler, ayriliklardan cok benim cocukluk anilarimdir) pek cok kisi tarafindan hala mi bunlari konusuyorsun, koca kiz oldun sozlerini duydugumu animsadim. Ve farkettim ki, ben ne zaman icimde o gomdugum aci depresse, bu aciyi gormeyip baska yere dondurdum ve mesela esime neden vapura binmeden once bana telefon acmadin diye bagirdim. Ancak bu bagirmalarim ve bitmek tukenmek bilmeyen sikayetlerim sonucunde ben acilarima bakabilmeyi ogrendim.

Kuzinle konusurken anlattim Mira'yla yasadiklarimi. Ona nasil her gece dua ettigimi, sarki soyledigimi, sonra su verdigimi sonra beni otuz kere cagirsa da sabirla gitmeye calistigimi ama o ben bagirmadan beni cagirmaktan vazgecmedigini anlattim. Bagirmaktan utandigimi, icimin nasil bulandigini acidigini anlattim. Dinledi beni uzun uzun sabirla, VARlikla. Sonra sen ona kizgin degilsin ki. Sana hickimse dua okumadi, kimse sen agladiginda yanina gelmedi, kimse sana su getirmeyi umursamadi, bunlari hatirliyorsun yasarken ve sen asil onlara kizginsin dedi ve sonraki saat boyunca ben agladim herhalde.

Sonra dedim ona da 36 yasina geldim hala annemin babamin bana kucukken nasil davrandiklariyla ilgili gozyasi dokuyorum, ne zaman bitecek? Ne zaman gercekten yasini tuttugumda, acimi yasadigimda, icimdeki butun o gozyaslarini doktugumde bitecekti. Oysa ben her seferinde susturulmus veya sonrasinda da kendimi susturmustum.

Mirada tahammul edemedigimiz sebepli sebepsiz aglamasi diye dusunurken, farkettim ki o icinde aciyanlari o an kendini bana yakin hissettigi icin aglayarak atmaya calisiyor. Ben agladigimda, esim yanimda olup benim elimi tuttugunda, aglamam bitene kadar VARlikla beni dinlediginde, durdugunda, ve en sonunda benim icim temizlendi hissi gelip de gozyaslarimi sildigimde nasil da bambaska biri oldugumu animsadim. Nasil icimin ve disimin guldugunu, nasil da guzellestigimi hatirladim.

Derdim onun aglamasi degildi. Benim yeterince aglayamamis olmamdi.

Yeterince yasini tutmadigim herseyi beni O'ndan alikoyuyor goruyorum. Beni ve O'nu ayiran gozumdeki perde bu dokecegim gozyaslariyla incelecek ve gun gelince tertemiz olunca da kalkacak biliyorum, guveniyorum.

Artik buyudum artik kendi ayaklarim ustunde durabiliyorum ve icimde buyumeyen, hala aglamaya ihtiyac duyan o kucuk kizi da kizim gibi sefkatle sarmaliyorum. Once onun aglamasini dinleyebilirsem, biliyorum Mira'nin aglamalari beni kizdirmayacak, cunku uzulmeyecegim, hatta ileri gidip soyluyorum Mira daha aglamayacak, huzur icinde uyuyacak geceleri....

12 Temmuz 2009 Pazar

Sana

Ne zamandir birikiyorsun icimde. Yazacak kadar cok degildin, sonra an geldi yazamayacak kadar cogaldin, susturdun beni. Nelerden etkilendim, neleri istedim, neler beni kamciladi hic animsamasam da o zamanlar farkindaydim bu gelisin. Geliyordu yoklugun. Elimin degdigi, gozumun gordugu yerde olmadigin gercegi geliyordu yuksek volumlu ayak sesleriyle. Duymazliga gelmek hic isime gelmezdi, duydum.
Bilincim en sig noktasinda falcinin karsisinda, bilincim en ust noktasinda Aska denk, Pir'in huzurunda. Fark nerede? Sen nerede?
Bir guzel kardesim var Hindistan'in bana verdigi hazinelerden biri. Yolladi senin dunyadaki fotografini. Sevinemedim bile gordugume. Icimdeki karanlik, karalik oyle kaplamisti ki gozumu gonlumu. Gormemisti gozlerim seni 2 yildir. Duymamisti kulaklarim seni o zamandan. Fotografin dusmustu email kutuma, gelmiyordu nicedir yazdigim emaillere cevabin. Aci icinde kivraniyordu karnimin oralarda birsey. Kalbim elleri agzinda hayretler icindeydi. Bana hatirlatmaya calisiyordu, Seni gonlumde nasil duydugumu, nasil konustugumuzu, nasil Bir oldugumuzu. Karnimin oralarda birsey guluyordu. Oyle cok yanlis yaptin ki, atildin sen diyordu. Artik O'nun yolunda degilsin. Yol'da degilsin. Guluyordu. Simdi yazarken animsiyorum. 20 sene oncesini. Soylenmisti ayni sozler baska dillerden. Icsellesmis yillar sonra, sekil degistirmis, temizlenmeye gelmis.
Aci icinde uzandim yatagima. Haketmiyorum O'nu. Bu karanlik icinde nerden bulurdum isigi. Kalbim biliyordu, yine sessizce fisildadi. En karanlik en aydinligi tasir icinde. Varligi gibi yoklugu da O. Duyduklarima kulak tikiyordum durup durup. Yazdim butun karanligimi email denen teknolojiyle Sana. Yazmasam sanki bilmeyecekmissin gibi, yazarken Sen olup okumaya calisarak yazdim. Her kelimede utandim, utanisima guldum. Kimdim ki? Agladim gozyaslarim yoruluncaya kadar, sonra uyumusum. Gecenin orta yerinde uyandigimda titriyordum. Butun vucudumu soguk bir buzla geziyordu sanki biri. Donuyordum. Bir santimetre kolum acik kalsa titriyordum zangir zangir. Hastaneye gidelim dedi esim, yok dedim, hasta degilim. Biliyordum, hastaydim uyumadan once ve simdi iyilestiriliyordum kokusmusluklarimdan. Usudum uzunca bir sure, sonra yanmaya basladim. Atesim sanki 43 gibi yakiyordu, baktigimizda 38 di sadece. Yakiyordu. Yakip temizliyordu. Iyilestiriyordu. Sabah uyandigimda sakin ve huzurluydum. Utanmis halimi affetmis, dinlenmedeydim.
O gunden beri gunler gecti. Yazmadigimi farketsem de yazacak hicbir seyim yoktu. Var'dim sadece. Ne oyle ne boyle, akilmasi gerektigi gibi akiyordum sadece.
Bugune kadar.
Bugun babamin olum yildonumu. Hicbir baba gibi degil o, ben de babasini kaybetmis hicbir kiz gibi degilim bugun. Anlaticak HICbirseyi olan bir gun bugun. Diger gunlerden hicbir farki yok tarihin 12 Temmuz olmasi disinda. Animsadigimda Tanri'nin varligina sukrettigim diger anilarimdan biri sadece babamin ölümle beni bekleyisi, sonra gocusu. Mucizelerle dolu bir gun. 12 Temmuz 2003. 6 yil gecmis ustunden. Un helvasi yapilir, elim gitmedi yapmaya. Karpuzu cok severdi, guzel bir karpuz kestik yedik. Ogretilmis bir sozle, ruhuna gitsin dedik.
Sonra nicedir okumayi erteledegim bir yaziyi okudum. Advaita ogrencilerine yonelik bir kitapcik. O'nun birligini, O'nu, Huzuru, Hareketi, Ego'yu anlatan bir kitapcik. Kisa, kucuk, oz, koklu. Bir yandan okurken bir baska yanim O'na email yazmaya basladi. O utanc dolu gunden bugune nasil da degistigimi seyrederek yazdim kelimeler kelimelere eklendi hayalimde. Rama ve Hanuman'i hatirladim. Hanuman'in Rama'ya olan Askinin uc kademesini animsadim. Birinde nasil onun hizmetkari, digerinde nasil Aski ve en sonuncusunda nasil O oldugunu. Seni dusundum. Onunde oturup Seni dinledigim gunleri. Her kelimende beni nasil donusturdugunu. Nasil hizmet ettigimi. Nasil arkandan geldigimi, nasil her kelimenle yasadigimi. Sonra zaman icinde seni nasil icimde konusurken duydugumu, nasil sana sorup cevaplari aldigimi. Nasil icimi doldurdugunu. Sonra ben'den gecerek nasil Sen konustugumu, nasil benim kucuk sesimin silinip gidip, Senin sesinin ciktigini animsadim. Icimden haykirdim. Sesimi sil bu dunya ustunden, bir tek Senin dilin konussun, bir tek Senin kulagin dinlesin diye. Email taslak olarak hazirdi iste, kafamda bu sekilde. Ve o sirada bir baska ben guldu, hani Bir'diniz? Bir'iz demek icin yine oturup O'na email mi yaziyorsun? dedi. Ve icimdeki diger ben biliyordu bu hicbir zaman gitmeyecek bir emaildi. Ve herkes konustu, sonra herkes sustu. O geldi. Evin her yaninda goruldu, duyuldu. Konusurken gozyasi oldu tasti gozlerimden, gonlumu agir agir kavurdu. Bugun okudugum kitapcikta diyordu ki, "bu dunya sadece icinizde Tanri Inancini yaratmak icindir".This world is meant only for creating faith in you.Bu gune kadar gecen hayattan kareler toplastilar birden gozumun onune. Hangi yoldan atilmak dedi/m. Ancak daha da saglamlasmak icin-di.

Sen, bugun Ben, sana isim vermisim gozumun onunde Ol istemisim.
Swamiji...
Ismin silinip, gozum gormediginde herzamanki YERINDESIN....

2 Temmuz 2009 Perşembe

Haller

Tam zamanli annelik donemim bitmis gorunuyor. Mira'nin yeni okulunda keyfi yerinde.
Hicbir gun isim olmaz artik diye dusunurken, hergun kendimi spontan bir akisin icinde buluyorum. Cok yogunken bu akis bu kadar acik gorunmuyor. Simdi ise seyretmesi pek keyifli. Bir yerden bir yere goturuluyorum. Birinin onunden digerinin onune geciriliyorum. Bir sohbetten digerine sozlerimi seyrediyorum. Bir kucaklasmadan digerine Tanri'yi hissediyorum kalbimin dibinde, kalplerde. Kendimi kucakliyorum her seferinde. Kendime konusuyorum. Kendimi dinliyorum. Kendime gidip, kendime bakiyorum. Her konusulanda nelerin degismekte olduguna ve nelerin degisip donustugune bakiyorum. Yilan gibiyim, kertenkele gibi, bukalemun gibi. Duruyorum. Sakin.
Gun sessiz ve durgun ve buz gibi geciyor sicaga inat. Aksam olunca bazen kucuk volkanlar patliyor. Onlari da seyrediyorum, kabul ediyorum artik.

Bazen yakaliyorum seyrederken nasil da Uma olmaya calisiyorum. Icimden iltifatlar duyuyorum etraftan veya yargilamalar. Guluyorum kendi kendime.

Dusunuyorum gecenlerde izledigim bir gorselde soyleneni. Binlerce yildir insanda bu potansiyel olmasina ragmen neden Gercege kavusan bu kadar az diye. Nedir durduran diye soruyordu. Korku mu yoksa tembellik mi ?