18 Haziran 2010 Cuma

Kundalini Shakti

Uyanik yine kralice. Yakiyor icimi, cikiyor yavas yavas sıkıştırıyor kalbimi. Nefesim icimde kaliyor, dunyaya cikisim zorlaniyor. Sonra biraz daha yukari. Zihine geldi mi sira, sizliyor hucrelerim. Yanip yanip donusuyor. O'na karisiyor. Midem bulaniyor bu surecte. Ayakta durmak zor, oturmak zor, normal yasamaya calismak en zoru.
Alev, yer bulsa volkan misali patlayip cikacak gibi. Ama kafamin icinde kaliyor hepsi.

Durmak gerek, sakince, nefes alip vermek, beklemek, dogumu beklemek. Dogacak cocugu beklemek...Beklerken donusume direnmemek...

17 Haziran 2010 Perşembe

Domino taslari

Tam yazacagim sey aklima geldi, blogu acmisken, baglantisini da goruverdim.
Yine Hindistan, yine ben Swamiji'nin ayaklarinin dibinde degisiyorum. Karsimdaki herkes birbir yok oluyor, ben anlayamiyorum neler oldugunu. Bir "ben" hissi kaliyor bana. Hepsi o.

Gidise az kaldi. Mira Mayis basindan beri hasta. Ben hastalik oncesi Mira'nin okula gitmesini bir avantaj olarak goruyordum, boylece son toparlanma asamasinda islerimi kolaylikla, onu dert etmeden yapabilecektim. Ama Tanri senin ne dusundugunle ilgilenmez, aksine senin zaaflarinla ilgilenir ya. Mira benim bu dusuncemin cikisiyla hastalandi. Ve cok agir gecirdi. Bir ay evde kaldik beraber. Onsuz 1 saat yalniz kalamadim. Yapilmasi gereken herseyi yaptim ayni anda. Anladim oluyormus.
Gecen sene cok sorunlu gecmisti iliskimiz Mira'yla. Ben tum seneyi kendi cocuklugumla yuzlesmek, acilarimi iyilestirmek, kendimi ve etrafimdakileri kabul etmeyi ogrenmekle gecirmistim. Bu Mayis ayi oncesi Mira'yla tum gun yalniz kalmaktan oyle korkuyordum ki; ona yanlis davranmaktan, onu hirpalamaktan duygusal olarak, zarar vermekten. Mayis butun korkularimi sildi atti. O hastalik sirasinda bile oyle guzel gecirdik ki zamanimizi. Oyle yakinlastik, birbirimizi anladik, kabul ettik, sevdik, sarmalandik. Sukrettim Tanri'ya. Rahatladim. Okul stresim kalmadi.
Mira iyilesince okula gitmek istedi. Goturdum, ezberimdeki cumle geri geldi. Mira okula basladi iyi, ben islerimi halledebilecegim kendi kendime. Bir hafta gecmedi bir daha hastalandi. Bu ikinci hafta hala hastaligi gecmedi. Gecmekuzere...
Birkac gun once gordum kendi zihinsel kurgumu. Icim dedi, yeter bu okul. Mira'ya sordum bir daha okula gitmeyelim istersen, ne dersin? Olur gitmeyelim dedi. Istersen gotururum, sen karar ver dedim. Yok gitmeyelim dedi. Peki dedim. Okulu aradim, haber verdim.
Sonraki gunlerden birinde konusurken ogrendim ki bizim okula gitmeyecegimizi haber verdigimiz gun, Mira'nin okulunun ismi indirilmis ve yeni okulun ismi asilmis. (Bizim Kanada'ya gidisimiz kesinlestikten iki hafta sonra Mira'nin cok cok bayildigim, bu okul bizim icin kurulmus buraya dedigim okulu, hic gondermeyecegim bir baska okula satildi :) Okul Haziran'da kapanacagini acikladi.) Gordum, sukrettim. Bu okul sayesinde Mira cok guzel bir sene gecirmisti. Ben o keyifli oldugu icin rahatlamistim, ders calisabilmistim, okulu bitirebilmistim. Simdi amaci bitince Mira'nin da gitmesi gerekmiyordu demek :) Artik tatiliz.
Tatil demisken, bir de bizim hep gittigimiz bir ciftlik vardi Izmit'te. Icinde cok guzel 5 ev, ortasinda havuz ve ciftlikte de bir suru kopekler, kediler, inekler, koyun ve kuzular, ordekler, tavsanlar, hatta bir atlari bile vardi. Yaz geldi mi gidiyorduk iki senedir. Esimin dogumgunu icin yine dusunuyordum gitmeyi, hem vedalasmis da olurduk sahibesiyle. Ogrendim ki konaklama kalkmis artik, kimse kalamiyormus. Bak su ise dedim, orasi da kapanmis.
Arkamda kalan hersey yavas yavas kapaniyor, isini bitiren herkes baskalasiyor, donusuyor, birtek "ben"hissi kaliyor bana. Tanri bunu gorecek goz veriyor.

Bunun yani sira yeni ogrenecegim dersler icin acik kalanlar, yanimda gorunenler ogretmek icin sirasini bekliyor....
Sukurler olsun...

14 Haziran 2010 Pazartesi

Yenilik

Blogger yenilemis sayfasini, benim de tam yazmak istedigim seydi. Mutfakta kahve yaptim kendime o sirada ellerime ne kadar uzun zamandir, yaz demedigimi animsadim. Yaz desem ne yazacaksiniz ki diye sordum icimden, kahveyi karistiriken. Kimse senin degistigini kabul etmeyecek, sen bile etmezken dedi ellerim.
Biryerlerde yazmisimdir bunu, yine tekrar olacak belki ama insan degil miyim, tekrarlar benim icin icat edilmis iste. Yeniden yeniden yeniden yapa yapa aklim basima geliyor. Her seferinde acita acita. Komik testler vardir, kisilik testi gibi mesela. Kim oldugunu soyleyecektir sana, soru sorar. Romantik misinizdir ? Evet derim, hic dusunmeden. Ama durdugumda farkederim ki, romantizm, romantik ben yillllaaar ve yilllarrr oncesinde kalmistir. Baska bir kisilik olmusumdur, oldugumu bilirim ama cevap vermeye kalkinca otomatik olmadigim olani soylerim, eskiden oldugumu sandigimi.
Simdi bugunlerde etrafinda dolandigim hep bu. Kimse kim oldugumu bilmiyor, ben de. Kimse kim oldugumu umursamiyor, herkes kendisini en iyi ifade edecegi "guc bulacagi" tarafimi tutup cikariyor. Beni cok sucluyorsun, beni cok kontrol ediyorsun mesela. Suclanmak isteyen kisinin neden bunu kullandigini cozumlemek benim isim degil, tek durdugum ve baktigim yer neden burdayim. Niye oyalaniyorum. Neden hala milletin bu en yakinlarim da olsa, agzina o bali suruyorum, oynuyorum.
Bugun Gurudev'in bir yazisini okudum, Tanri'ya olan baglilik, iman seklinden bahsediyordu. Kulun kendini yok sayip Tanri'ya; "bu vucudda senin, sen kullaniyorsun" dedigi. Komik olan, bu siralar pek cok olayda, kullanildigimi gorsem de, bugun degersizlik duygum yine oyle ortalamanin ustunde ki 'sen kimsin ki" diyor. Sonra sakinlestigimde; "dua etmedin mi, yeterince temizle beni, kullan beni" diye, fisildiyor kulagima, yuregimde hissediyorum, sonra baskasina inaniyorum, "senin bu cirkin zihnin" diye bagiran, beni kasteden.
Son birakislar sanirim. 26sinda bir eklips 11inde bir baskasi varmis. Bizim gidisimiz 22si. Butun bunlarin burada kalacagina inancim buyuk.

Dizayn degismis en begendigim Kanada'nin yapraklari oldu. Dokuluyorlar, beni birakip giden sifatlarim oldugunu hayal ediyorum. Rengi turuncu sectim, Hindistan'da "renunciation" yani el-etek cekmenin rengidir. Herseyi yakmanin. Dualarim kabul olsun insallah....