1996 yilindan
Uzun aylar dilsiz oldum, bakmadım, görmedim, kör oldum. Aldırmadım, aldanmadım, 
duymadım, sağır oldum.
Kırıldı elim kalem tutmaz oldu. Erteledim satırları, derin sulara gömdüm duyguları. 
Minik balıkların kocaman ağızları didikledi kalbimin en ücra köşelerini. Dalgalar büyüdü 
büyüdü aldı götürdü umutlarımı kıyıdaki kumların sıcaklığına. Üstüste kondular yeni 
kıyıcıklar oldular, milyonlarca kumtanesini kucaklamış, milyonlarca problemle ağlayan. 
Midyelere yandım, istiridye kabuklarına haykırdım. Sadece kendi sesimi duydum 
kulaklarımda patlayan. Rakı şişelerine mesajlar yazdım koydum, bekledim bekledim taş 
oldum. Yosun kokularını duydum burnumun dibinde mutsuz oldum.
Çare aradım ufkun ötesinde, bulamadım, yıldız oldum gecenin karanlığında yapayalnız.
Yanımdan bir Zümrüt-ü Anka kuşu geçiyordu, takıldım kanadına çırpınış oldum. 
Uzaklarda, çok uzaklardan zenginliği gördüm korku doldum. Kendimi bir bankta buldum 
şehrin göbeğinde tüm bu yazdıklarımı hayal ederken.
Umutsuzlukla umut arasında bir çizgide, kocaman bir sevginin kucağında, sevgisiz bir 
kalbin atışında kendimi aradım durdum, bulamadım yoruldum.
Gitmiş, bitmiş tüm şiirlerin tüm şarkıların ardından göz yaşlarımı gömmüştüm toprak 
ananın koynuna. Gün gelir filizlenir aşk olur, sevgi olur diye. Bekledim bekledim. Yeni 
gözyaşları akıttım az gelmiştir diye. Sonra fark ettim ki ekmemiştim hiçbir şey. Ha 
gayret dedim, kollarımı sıvadım. Gün doğumundan batımına, ektim ektim, terledim. 
Sonra oturdum, durdum. Yokluktan çokluk beklemeye başladım. Çiğ tanelerini günlere, 
günleri gecelere, geceleri yıldızlara bağladım.
Doldum doldum boşalamadan, yoğruldum. Sustum, durdum, susamadım kin kustum. Yanı 
başımdan bir yolcu geçiyordu, tanımıyordum, adını öğrendim, yolunu öğrendim tanıdık 
oldum. Elimi tuttu, saçımı sevdi, yüreğini verdi hediye niyetine, utanç doldum. Kalbimi 
ikiye böldüm önce. Mahcup oldum. Bir kalpti aldığım, bütün, bütünü paylaşmaya gönüllü. 
Verdi verdi, aldım aldım, borçlu oldum. O zengindi, ben fakir. Vereceği çok şey vardı 
kapımın önünde bekleyen. Bense başka kapılarda bırakmıştım varımı yoğumu. Denge asla 
kurulamazdı. Kapıyı açamadım, kırıldım, kınandım. Kaçtım kaçtım adım adım ilerlerken.
Bütün düşünler ağardı, uykulara sığındım. Düş oldu. Kabus sandım ter içinde uyandım, 
çeşme oldu, serinletici kesintisiz suyuyla. Su soğuktu üşüdüm, yorgan oldu, üzerime
serildi ısıtan oldu. Isındım ısındım içinde, içinden, içten, alıştım, acıktım, insan oldum. 
Tereyağlı ballı kahvaltı sofraları oldu, serildi önüme tok oldum. Az az şımardım çocuk 
oldum, avuç içlerimde rengarenk balonların ipi oldu. Balonları uçurmak yalnızlığımda
kaybolmak istedim. Bırakamadım bağlı oldum. Sevginin anlamını buldum, sevgi oldum. 
Kendimi uçsuz bucaksız göğün altındaki okyanusun akıntısına bıraktım, az gittim uz gittim 
aşık oldum.
PS. Yazinin asagi yukari kayan satirlarini duzeltmeye vakit bulamadim...
 
 
2 yorum:
bu nasıl bir yazıdır, ne güzel bir yazıdır böyle. içindeki AŞK insana neler neler yaptırıyor işte...
p.s: paylaşıyorum bu yazını izninle...
seni gidi ask insani :) evet bazi cumleleri okurken cok guldum :)
Mesela "Umutsuzlukla umut arasında bir çizgide, kocaman bir sevginin kucağında (biliyormusum kocaman bir sevgi var ve ben kucagindayim ama farkinda degildim), sevgisiz bir
kalbin atışında (bu ben oluyorum) kendimi aradım durdum, bulamadım yoruldum.
O yuzden herhalde yazmayi seviyorum. Yazarken O yaziyor cunku, sen okuyorsun, bazen bugun okuyup O'nun yazdigini anliyorsun, bazen 15 sene sonra :) Ama O her daim yanindaymis sen terkedilmis sansan da kendini, bir kere daha goruyorsun :)
Paylas istedigin gibi yazi kimin ki ! :)
Yorum Gönder