26 Şubat 2011 Cumartesi

Sirazi'den

"Sormaz ki bilsin,
Sorsa bilirdi.
Bilmez ki sorsun,
Bilse sorardi"

demis Sirazi...

Son yazi sorularla daha dogrusu soru sorma adetimle ilgiliydi. Yazdim bitti sandim ama hala bitmemis, cunku karsima cikmaya devam ediyor. Yukardaki dizeler, bu kadar az kelime ile bu kadar duru, bu kadar derin nasil anlatilir, hayran olmamak mumkun degil.

Bugun de aklima soru soramadiklarim geliyor. Soru sormaya calistiklarim ve susturulduklarim. Herzaman herkes benim bana gittigimi bilmiyor ya. Iste o zaman sorularim mahrem bolgelere girdigimi gosteriyor ve bazen insanlar kendilerini gormeye hazir olmayabiliyor. Oysa ben bakarken, hissediyorum. Su perdeyi kaldirdik mi bir iki soruyla, bir guzel gunes var, bir guzel hava. Bakmaya, koklamaya doyamazsin. Biliyorum. Oyle istiyorum ki karsimdaki insan acsa kapilarini, alsa sorulari, cevaplarini verse geri, duysa kulaklari, kalbi, nasil da kendi kendini oyaliyor, nasil da bosa oynuyor. Ama bazi insanlar bitirmek istemiyor henuz oyunlari. Zamani degilmis diyor bazilari...

Yasayacagimiz hersey, yasayacagimiz sekliyle yasanacak. Hicbir sey degismeden. Bir tek degisecek olan bizim durdugumuz yer. Uc soruyla dagilacak o kara bulutlar, geriye tamamlanmakta olan muazzam bir tablo cikacak. Soruyu sordukca seyretmeye alisacaksin, gozlerin olmadan.

Sen ne bakiyorsun simdi ressamin fircasindan siyah gelmis, ne gam. Seyretmeye devam, benzetmeden, hikayelestirmeden. Sadece, sessizce seyret resmi. Bittigi gun gordugune inanamayacaksin!

Hiç yorum yok: