8 Aralık 2012 Cumartesi
Gule gule
Bugun bir baska dugun gecesi. Bilsem de kavusma var, bilsem de guzel ellerde simdi, aglamaktan alikoyamiyorum kendimi. Icimden soruyorum Swamiji'ye bilsem de agliyorum, hala bilmedigimden mi ? diye. Sonra yasini tutacaksin diye bir cumle cikiyor icimden. Kendim onu hissederken uzulmuyorum, hatta rahatliyorum, acilari bitti diye. Ama baskalarinin gozunden baktigimda tutamiyorum gozyaslarimi.
Dayimin birtanecik aski. Kizinin bir tanecik dostu. Oglunun birtanesi. Benimse sevgili yengem. Beni dinledigine inandigim nadir insanlardan. Sekercigim diyen yengem. Bilge kadin. Sakin, durgun.
Dayimla birbirinize sarildiginiz fotograftaki gibi simsiki sarildim, koydum seni geri kalbime. Hep oldugun yere.
Hayatimda eksikligini cok hissedecegim insanlardan birisin. Sekercigim diyen sesini, gulusunu, bakisini, salinisini, hep hatirlayacagim. Markette birsey, kitapta birsey, resimde birsey, gazetede birsey, birgun biryerler, mutlaka hatirlatacak seni. Kalbimdeki yerin ciz edecek. Ama yine de gulumseyecegim.
Once babami verdim kansere, sonra Suficigimi, simdi yengemi. Allah yakinlari bu hastaligin derdine dusmus herkese sabirlar versin dilegim. Acaba insanlar sevgilerini paylasabilse, uzulduklerinde uzulduklerini, kizdiklarinda kizginliklarini soyleyebilse, ofkelerin yerini dostluklar alsa, azalir mi bu hastalik?
3 Aralık 2012 Pazartesi
Sekerli su
Bir kap sekeri de yanina
Tanirsin bakinca
Sonra karistirsam suyla sekeri
Koysam bardagi bir daha masaya
Goremezsin sekeri
Oysa icindedir suyun
Desem de suyun icinde artik seker
Ates lazim kanitlamaya
Inanmazsin belki
Hadi goster dersin
Ocaga koysam sonra, yaksam altini
Baksak, beklesek
Su gider seker kalir geriye
Suya sorsan sekere konusamaz olur
Seker benden ayri degil ki der durur
Eskiden asiklardi oysa
Agzindan sarkilar, siirler, guzeller guzeli sozler dokulurdu
Simdi konusamaz oldu
Konusmaya calisinca, inandirmak babinda hani
Farketti ki kimse yok etrafta dinleyen
Sudan gelirsek buraya, son durum su,
Biri soru soruyor, konussam mesela
Karsimdaki insani izliyorum, sordugu soruyu bile unutmus.
Sozu yarim birakiyorum, yarim kalan sozun farkinda bile degil.
Kalbim tasiyor yine. ASKla...
Kime neyi anlatiyorsun diyor :)
Kime kimi anlatiyorsun?
Sariliyor, yasliyorum kafami
Sozun gelisi tabii hepsi
Ne sarilan kol var, ne yaslanan kafa
Sekerli su eninde sonunda
30 Ekim 2012 Salı
18 Ekim 2012 Perşembe
Hz. Muhammad
Deepak Chopra'nin "Muhammad" adli kitabindan:
Ruquayah Muhammed's 3rd daughter and Muhammed:
"Tell me Papa, what has really happened to you?"
"There is an inner man that nobody sees," he replied. " Now he is on the outside, and the outer man, who is seen by everyone, he is gone forever"
Hz Ummu Gulsum diye geciyor Hz. Muhammed'in ucuncu kizi
Onunla, Hz Muhammed arasinda gecen diyalog:
- Baba soyler misin gercekten ne oldu sana ?
- Icimde kimsenin gormedigi biri var, diye cevapladi. Simdi "O" disarda. Ve disarda herkesin gordugu bir var, o ise artik ebediyyen yok oldu.
Dista gorunenleri kurban ettigimiz bayramlara, hepinizin bayrami kutlu olsun.
Bu da hediyesi :)
17 Ekim 2012 Çarşamba
Kundalini
Yil 2003. Amerika'dan dondum babama bakmak icin. Kanserdi. Dondugum gun vefat etti. Bir ay sonra annemle kizkardesim cok buyuk bir trafik kazasi gecirdiler. Ikisi de cok kucuk yara berelerle kurtuldu.
Kazadan sonraki bir hafta hipnotize olmus gibi koltugumda oturup, ya onlar da olseydi ne olacakti diye sordum durdum kendime. Agladim, surekli agladim. Bu kadar mi dedim. Varlar ve bir dakka sonra yoklar. Bu mu, hep boyle mi olacak? Birsey bir gun var, diger gun yok olacak. Ben ne yapacagim bu varolma, yokolma arasinda. Bir haftanin sonunda biraz sakinlestigimi animsiyorum simdi gecmisi seyrederken.
Aradan kisa bir zaman gecti. Istanbul'da yasiyorum. Sisli' nin en kalabalik yerinde dolmus sirasi bekliyorum. Icimden birsey yukseliyor. Karanlik bir sey. Zehirli bir sey. Bogazima kadar geliyor. Yeniden geri gidiyor. Dolmus siram geliyor, biniyorum. 1 saate yakin dolmustayim. Soforun yaninda oturuyorum, camin kenarinda. Kafami cama koyunca tek dusundugum sey, eve gidince nasil kendimi oldurecegim. Ortada olmek icin hicbir sebep yok. Iyi bir isim var, guzel bir evim var, sevgilim Amerika'da gelecek bir kac ay sonra. Annem, kardesim iyi. Arkadaslarim hepsi iyi, guzel. Ama benim tek dusundugum eve gidince nasil olecegim. Kendimi dusluyorum. Eve girisimi, camdan asagi bakisimi ve atlayisimi. Tek istegim olmek.
Eve gidince dusledigim seyi yasamiyorum ama. Robot gibi hareketlerle ustumu basimi cikariyorum, yiyecek birseyler hazirliyorum, sonra yatip uyuyorum. Gece 3 karnimdan yukari dogru cikan zehirle yine uyaniyorum. Beynime dogru gidiyor. Yaniyor icim. Sanki volkanin lagvasi icimden akiyor, beynime. Biraz sonra cildiracagim diyorum. Amerika'yi ariyorum. Sevgilinin sesiyle serinlemeyi, teselli bulmayi umuyorum. Sadece agliyorum. Aglarken uyuyorum. Bu surekli tekrarlaniyor.
Aradan zaman geciyor surekli her yerim agriyor. Heryerimde hastalik var sanki. Her bir belirti icin doktora gidecek olsam butun maasimi verecegim biliyorum. Gitmiyorum doktora, bir tek surekli sizlaniyorum. Yasli kadinlar gibi. Suram agriyor, buram agriyor, cok agriyor. Sonra bir doktora gidiyorum kan ile butun vucuda bakan, hastaliklari goren. Hayatimda gordugum en saglikli beden diyor.
Aradan zaman geciyor, surekli kavga ediyorum. Dilim yilan dili gibi, hep disarda, hep sivri. Karsidaki ne hisseder diye bir dusunce yok. Tek istedigim icimden ne geciyorsa soylemek, oylesine, oldugu haliyle. Her dusunce, her his, hepsi disarda. Kafa tertemiz. Hayat kaos.
Aradan zaman geciyor sevgilimden ayriliyorum, sonra isimden kovuluyorum. Patronun acigini yuzune vurdugum gunun ertesi.
Duruyorum evde. Beni ben yapan hicbir sey yok. Hicbir amacim yok. Sadece aci cekiyorum. Cok aci.
Annem diyor niye gitmiyorsun Hindistan'a?
Butun evdeki herseyimi satip gidiyorum.
Ilk ay sabah 4'den aksamustune kadar yoga egitimim var. Egitimin sonunda inanilmaz atesleniyorum. Hasta degilim, hasta hissetmiyorum ama oyle atesleniyorum ki. Bir hafta inmiyor atesim. Ne icsem, ne yapsam, ne etsem dusuremiyorum.
Aradan zaman geciyor icimin sesini dinliyorum hep artik. Icim bana ne derse onu yapiyorum. Swamiji'yle tanisiyorum. Uc gun suruyor hayatimin altini ustune getirmesi. Sonra gidiyor. Bir basima kaliyorum ama bu sefer yalniz degilim. Huzur, Ask, Tanri'nin varligi, ben yokum. Yururken ayaklarim yere basmiyor, konusurken konusan ben degilim. Agzimdan biri konusuyor, kulaklarim duyuyor, ama o sozleri soyleyen ben olamam. O kadar erdemliler ki, o bilgiye sahip bile degilim.
Sonra bir gece dunya donuyor, dondukce donuyor. Sabah olana kadar donuyor. Ayaga kalkiyorum, ayakta duramiyorum. Sabah yardim diye sesleniyorum, kaldigim yerin rahibi gelip ayaklarima masaj yapiyor, biraz kendime geliyorum.
Swamiji geliyor. Yanina gidiyorum, soruyorum. Neler oluyor?
"Hmm bu kotu, Kundali'nin uyanmis" diyor.
Icimde bir kucuk cocuk gulecek, yutkunuyor. Sevinc icinde. Cunku duymuslugum var arkadaslardan, cok muhim birsey kundalini. ve benim kundalinim uyanmis. vayy bee!
Peki bunun nesi kotu diyorum, bunu yasamak istemezsin diyor, uzaklara daliyor, Swamiji.
Yoga yapmayi birakacaksin, diyor. Dunya basima yikiliyor. Ama bir yandan da seviniyorum kundalinim uyandi diye.
Ertesi gunu yoga hocama gidip durumu anlatiyorum. Zaten kac derstir beynim yanmasin diye kafama bandaj takiyordu. Eger Swamiji oyle dediyse, birakmalisin diyor. Ben de sahit oldum kundalinisi uyanan birine, onun yerinde olmak istemezsin diyor.
Hala icimdeki sey sevinmeye devam ediyor. Cok tehlikeli de birsey, ve ben de var, vayy bee.
Rishikesh'te yolda yuruyorum insanlar elleriyle beni gosteriyorlar, kundalinisi uyanan kiz diye. Puff!
Vakit geliyor donuyorum Istanbul'a. Yoga merkezlerine dogaltas takilar satmayi planliyorum. Para kazanmam lazim. Gidiyorum bir kac yoga merkezine. Istanbul'un en iyilerine. Niye yoga yapmiyorsun diyorlar, kundalinim uyandi diyorum, sesimdeki gururu saklamaya calisarak. Karsimdaki de cok etkileniyor. Yoga egitmeni ve ilk defa kundalinisi uyanmis biriyle karsi karsiya oturuyor. O ben oluyorum. Cok onemli hissediyorum kendimi. Caktirmiyorum. Uyariyorum, cok muhim birsey bu, cok da tehlikeli, nasil davranacaginizi biliyor musunuz, diyroum. Kimsenin haberi yok.
Yoga merkezleri birbiri ardina Kundalini dersleri koyuyorlar. Swamiji'nin sozunun tasiyicisi oluyorum. "Uyuyan yilani comakla uyandirirsan sokar, yapmayin" diyorum. Nerden bildigimi sorunca onlar, ne zor gunler gecirdigimi anlatiyorum. Samimiyim, ama icimde bir yer hala gururlaniyor.
Kimi haller oluyor. Ustumden atilacak haller. Gercek benlikle, varlikla olamayan haller. O halleri yasarken, titriyorum geceleri. Esim acile gidelim diyor. Atesim var gibi usuyorum, ama elini degdiginde buz gibiyim. Icimse alev alev yaniyor. Biliyorum, o hal benden cikip gidiyor. Yaniyor birsekil. Kundalini'nin parmagi var biliyorum, sadece kendimi ellerine birakabiliyorum. Ardindan yaziyorum. Neler oldugunu. Hem erdem geliyor o hale dair, ama bir yandan icimde hala bir sey var, cok hosuna gidiyor kundalini.
Bu hallerin ustunden sanirim 3 sene gecti. Swamiji gecenler de artik yoga yapabilirsin dedi. Kurtuldum sanirim kundalini'nin elinden :) Simdi o yuzden bagimsiz yazabiliyorum, icimde bir yer gururlanmadan, sevinmeden. Sadece oldugu gibi.
Niye yaziyorum, bugun tesadufen bir video seyrettim. Mooji'nin.
Nedense ozgurluk (freedom from the bondage)pesinde kosanlar, Tanri pesinde kosanlar, Swamiji gibi, Mooji gibi, hic prim vermiyorlar bu kundaliniye.
Videonun sonunda soyle diyor. Yillardir kundalini deneyimi yasayan yogiler var, ama onlar ozgurluk pesindeler.
Swamiji hayatimda olmasa, bir omru kundalini oyunlariyla gecirebilirdim hic bikmadan. Elde edilen gucler, hisler, erdem. Cok guzel cok. Ama Swamiji'nin sozuyle "iyi, ama yeterince iyi degil". (good but not good enough!)
Bu yolda yuruyen varsa, paylasmak istedim, umarim tez zamanda kurtulur bu kralicenin oyunundan :) Otesinde gidilecek cok yol var, giden gelen bir yol, giden gelen biri olmasa da :)
ASKla...
16 Ekim 2012 Salı
Arac
Buraya seni getiren arabayla, bundan sonraki yolu devam edemeyeceksin. Gordun!
Arabani degistirme zamani.
Eski, gecmise ait.
Tesekkur et seni buraya kadar getirdigi icin ve in arabadan.
Birak.
Merak etme yeni arac verilecek yolun devami icin.
15 Ekim 2012 Pazartesi
14 Ekim 2012 Pazar
Kabul
Ne kadar ugrasirsam ugrasayim, anlatabildigim karsidakinin anlayabilecegi kadar ya. Bugun sunu gordum ki, ben 6 senedir eskilerin tabiriyle disimi tirnagima takip annelik etsem de, gecemi uykusuz, gunduzumu hanimefendiyi mutlu etmekle gecirsem de, 10 yil sonra en yakin arkadasina "ayy hic sorma benim annemle babam korkunctur" demeyeceginin garantisi yok.
Cunku sen hangi niyetle ne yaparsan yap, karsidakinin baktigi goz onemli, duydugu kulak.
Bugun kabul ettim, benim bir idealim varmis. Harika bir aile kuracagim.
Kotu bir ailem var diye, ben muhtesem bir aile kuracagim demistim yillarca. Tanri bu hayalim diye vermis sagolsun onume, oynuyorum. Ama bugun farkettim ve sonrasinda da kabul ettim ki ne yaparsam yapayim, dunyaya ait olan seyler mutlaka mutluluk verdigi gibi, ofke, gozyasi, mutsuzluk da verecekler. Bugun anladim bu bir idealmis, cirpinip duruyormusum 7 senedir. Evlilik konusunu 6 ay once anlamis ve birakmistim zaten, birakinca guller acti baktigim bahcede. Bugun de Mira'yla olan oyunumdan aldim nasibimi.
Allah yardimcimiz olsun ne diyeyim!
P.S. Felix Baumgartner bugun stratosferden, 128097 feet'den, yani 37 km'den atladi.
1137 km hizla indi asagi. 9 dk surdu. Akillara durgunluk verici bir deneyimdi. Atlamadan once 1960 yilinda 102000 feet'den atlamis kocu, "simdi artik koruyucu melegimize emanetsin" dedi. 5 yildir calisiyordu Felix bu atlayis icin. Teknik hersey yapilmisti. Ve o yukseklikte kapiya cikip atlamak uzere hazirken sonucu birtek Tanri biliyordu. Olmesi an meselesiydi. Ama ayaklarinin ustunde dikilerek indi yere. Dimdik!
http://www.redbullstratos.com/
13 Ekim 2012 Cumartesi
Guide To Sadhakas by Gurudev
No complete knowledge is possible as long as there is the relationship of subject and object. When the subject and the object merge into absolute union there are no doubts or questions. When you enter the consciousness of the infinite you will have no problems. You will have no questions to ask, for the questioner and the questioned will be one subject and object will be dissolved.
Only when action is quickened with love and illumined with knowledge, then the pilgrim in the spiritual path finds his destination and end. The one you seek is he who seeks you. The essential craving of the heart is the inner light. He who has faith, he who is tranquil and self-controlled, he who meditates on the Atman attains immortality and eternal bliss.
So, reduce your wants to the utmost minimum. Adapt yourself to circumstances. Never be attached to anything or to anybody. Share what you have with others. Be ever ready to serve. Lose no opportunity serve with atmabhava (feeling that the Self is all). Speak measured and sweet words. Have a burning thirst for Godrealisation. Renounce all your belongings and surrender yourself to God.
Keep your soul strong and fresh and give it spiritual food prayer, japa (repetition of God's name), selfless service, etc. Feed your mind with thoughts of God, your heart with purity, your hands with selfless service. Remain soaked in remembrance of God, with onepointed mind. Repeat the Lord's name with faith and devotion. Meditate on his form and surrender your heart and soul to him.
Let the thought of God or reality keep away the thought of the world. Forget the feeling that you are soandso, that you are a male or a female, by vigorous brahmacintana (contemplation of God.) Never postpone a thing for tomorrow if it is possible for you to do it today. Do not boast or make a show of your abilities. Be simple and humble. Always be cheerful. Give up worries. Be indifferent to things that do not concern you. Fly away from bad company and discussion. Be alone for a few hours daily.
Control the emotions by discrimination and vairagya (dispassion). Maintain equilibrium of mind always. Give up backbiting and faultfinding. Find out your own faults and weaknesses. See only good in others. Do good to those that hate you. Shun lust, anger, egoism, moha (delusion) and lobha (greed) like venomous cobras.
11 Ekim 2012 Perşembe
Meditation In Vedanta by Gurudev
Preliminary meditation for six months:
1. On the blue expansive sky, all-pervading air or ether, or light, or Himalayas, or infinite ocean.
2. On abstract qualities mercy, patience, generosity, etc.
3. On abstract ideas indivisibility, existence, wisdom, bliss, truth, eternity, immortality, infinity, purity, etc., will render the mind subtle and sharp and prepare it for deep abstract meditation on Atman.
Just as one thread penetrates all flowers in a garland, so also one Self penetrates all these living beings. Behold the one Self in all. Serve all. Love all. Give up the idea of diversity. You will be established in Brahman. When one Atman dwells in all living beings, then why do you hate others? Why do you use harsh words? Why do you try to rule and dominate others? Why do you exploit others? Why are you intolerant? Is this not the height of folly; is it not sheer ignorance?
Behold the "One in all". Feel, "I am the all", and "I am in all." Feel, "All bodies are mine; the whole world is my body, my sweet home". Feel, "I work in all hands; I eat in all mouths". Feel, "I am the immortal Self in all". Repeat these formulas mentally several times a day. Repeat Om mentally and feel oneness of life or unity of consciousness when you play football or tennis, when you drink and eat, when you talk and sing, when you sit and walk, when you bathe and dress, when you work in the office or answer the calls of nature. Spiritualise every movement, action, thought, feeling. Transmute them into yoga. Gradually names and forms will vanish and you will feel, "Aham asmi" (I exist). The balance or residue left will be Atman.
A jnani sees Atman everywhere; there is no thought of self; the lower self is entirely annihilated. He lives to serve all. He feels that all is himself only. He has cosmic vision and cosmic feeling. He is free from worry, trouble, difficulties and sorrow. He is always happy and cheerful.
In the formless vedantic meditation of advaitins (nondualists) there will be an abstract mental image in the beginning of sadhana (practice). This will vanish eventually. When you meditate, deny names and forms, do neti-neti (not this, not this).
4 Ekim 2012 Perşembe
SIVANANDA DAILY READING ve Turkce Meali :)
STRIVE
Strive. Strive to realise God. This is the purpose of human birth. The perfection of the realisation of absolute knowledge, supreme bliss and immortality is the one and only goal in human life. Release from the round of births and life in eternity is the goal of man. Till Self-realisation is attained, man is subject to the law of karma and rebirth. Finish your task - God-realisation in this life itself; do not postpone it. Just as food is necessary for the body so also daily meditation and prayer are necessary for the soul.
O man! Wake up from this slumber of ignorance. Why do you waste your life building castles in the air? Turn your gaze within. Stop all this hurry and worry. Sit down and relax. Dive deep within. Discover the pearl of Atman. You will be freed from birth and death here and now.
Remember the goal every moment of this life. Strive incessantly to realise it by living a life of detachment, dispassion, devotion, deep meditation and samadhi (self-knowledge).
O man! Nothing is permanent. All things change. All things pass away. Seek the permanent, changeless, immortal Atman and be free. He is truly wise who lives in the eternal and who is endowed with discrimination and dispassion.
Life is a transforming process by which attachment, fear, anger, hatred and lust are transformed by steady and rigorous discipline and meditation into joy, bliss, peace and love.
-----
In simplicity is the secret of real beauty. Simplify your life. Be humble, pure, straightforward and true to yourself and others. Be good and do good so that each tomorrow will find you farther than today. Be humble, be meek, be pure, be holy, be godly and peaceful. Be charitable. Be moral. Be humble. Be courageous. Be pure. Meditate. Become wise. Whoever does anything with enthusiasm, patience and perseverance, never fails to achieve his object. Annihilate desires.
Seek the company of saints and devotees. Control the mind. Control anger. Be charitable. Help the needy. Kill the ego. Be grateful. Respect the great. Be truthful. Indulge not in gossip. You will attain the supreme blessedness.
TURKCE MEALI: Kusur ettiysem affola :))
Strive. Strive to realise God. This is the purpose of human birth. The perfection of the realisation of absolute knowledge, supreme bliss and immortality is the one and only goal in human life. Release from the round of births and life in eternity is the goal of man. Till Self-realisation is attained, man is subject to the law of karma and rebirth. Finish your task - God-realisation in this life itself; do not postpone it. Just as food is necessary for the body so also daily meditation and prayer are necessary for the soul.
O man! Wake up from this slumber of ignorance. Why do you waste your life building castles in the air? Turn your gaze within. Stop all this hurry and worry. Sit down and relax. Dive deep within. Discover the pearl of Atman. You will be freed from birth and death here and now.
Remember the goal every moment of this life. Strive incessantly to realise it by living a life of detachment, dispassion, devotion, deep meditation and samadhi (self-knowledge).
O man! Nothing is permanent. All things change. All things pass away. Seek the permanent, changeless, immortal Atman and be free. He is truly wise who lives in the eternal and who is endowed with discrimination and dispassion.
Life is a transforming process by which attachment, fear, anger, hatred and lust are transformed by steady and rigorous discipline and meditation into joy, bliss, peace and love.
-----
In simplicity is the secret of real beauty. Simplify your life. Be humble, pure, straightforward and true to yourself and others. Be good and do good so that each tomorrow will find you farther than today. Be humble, be meek, be pure, be holy, be godly and peaceful. Be charitable. Be moral. Be humble. Be courageous. Be pure. Meditate. Become wise. Whoever does anything with enthusiasm, patience and perseverance, never fails to achieve his object. Annihilate desires.
Seek the company of saints and devotees. Control the mind. Control anger. Be charitable. Help the needy. Kill the ego. Be grateful. Respect the great. Be truthful. Indulge not in gossip. You will attain the supreme blessedness.
TURKCE MEALI: Kusur ettiysem affola :))
Ugras!
Ugras. Tanriyi anlamak icin ugras. Insan olarak dogmus olmanin amaci bu. Mutlak bilginin, ilahi mutluluk ve olumsuzlugun tek ve yegane nedeni oldugunu anlamanin mukemmelligi Sonsuzlugun icindeki olum dogum dongusunden bagimsizlasmak insanin amacidir. Kendini bilmek gerceklesene kadar, insanoglu karmanin ve yeniden dogmanin kanunlarina bagimlidir. Isini bitir, -bu hayatta Tanriyi tanimayi- erteleme. Nasil ki yemek beden icin bir gereklilik, gunluk meditasyon ve dua da ruh icin bir gerekliliktir.
Ey Insanoglu! Uyan cehalet uykundan. Neden hayatini kumdan kaleler insa ederek ziyan ediyorsun? Bakisini iceri cevir. Butun bu aceleyi ve endiseyi birak bir yana. Otur ve rahatla. Derine dal. Atman’in incisini kesfet. Simdi, burda yeniden dogum ve olumden bagimsizlasacaksin.
Ugras. Tanriyi anlamak icin ugras. Insan olarak dogmus olmanin amaci bu. Mutlak bilginin, ilahi mutluluk ve olumsuzlugun tek ve yegane nedeni oldugunu anlamanin mukemmelligi Sonsuzlugun icindeki olum dogum dongusunden bagimsizlasmak insanin amacidir. Kendini bilmek gerceklesene kadar, insanoglu karmanin ve yeniden dogmanin kanunlarina bagimlidir. Isini bitir, -bu hayatta Tanriyi tanimayi- erteleme. Nasil ki yemek beden icin bir gereklilik, gunluk meditasyon ve dua da ruh icin bir gerekliliktir.
Ey Insanoglu! Uyan cehalet uykundan. Neden hayatini kumdan kaleler insa ederek ziyan ediyorsun? Bakisini iceri cevir. Butun bu aceleyi ve endiseyi birak bir yana. Otur ve rahatla. Derine dal. Atman’in incisini kesfet. Simdi, burda yeniden dogum ve olumden bagimsizlasacaksin.
Amacini hayatin her aninda
animsa. Bagimliliklardan uzak, tarafsiz, adanmislikla, derin meditasyon ve Samadhi(kendini
bilme)’li bir hayat yasayarak hic ara vermeden ugras.
Ey insanoglu! Hicbirsey kalici degil. Hersey degismekte. Hersey gecmekte. Hic degismeyen, kalici olan, olumsuz Atman’i ara ve ozgur ol.Ebedide yasayan ve ayrimcilik (gercegi, ruyadan ayirabilmek) ve tarafsizlikla donatilmis olan gercekten erdemlidir.
Hayat; bagimlilik, korku, ofke, nefret ve ihtirasin, daimi ve ciddi bir disiplinle ve meditasyonla nese, mutluluk, huzur ve sevgiye donustugu bir surectir.
-----
Gercek guzelligin sirri basitlikte gizlidir. Hayatinizi basitlestirin. Mutevazi, saf, direk ve kendinize ve digerlerine durust olun. Iyi olun ve iyi hareketler yapin. Mutevazi,uysal, saf, kutsal, ilahi ve huzurlu olun. Yardimsever olun. Ahlakli olun. Alcakgonullu olun. Cesur olun. Saf olun. Meditasyon yapin. Erdemli hale gelin. Heyecan, sabir ve gayretle calisan kimse asla amacina ulasmakta yenilgiye ugramaz. Arzularinizi yokedin
Ey insanoglu! Hicbirsey kalici degil. Hersey degismekte. Hersey gecmekte. Hic degismeyen, kalici olan, olumsuz Atman’i ara ve ozgur ol.Ebedide yasayan ve ayrimcilik (gercegi, ruyadan ayirabilmek) ve tarafsizlikla donatilmis olan gercekten erdemlidir.
Hayat; bagimlilik, korku, ofke, nefret ve ihtirasin, daimi ve ciddi bir disiplinle ve meditasyonla nese, mutluluk, huzur ve sevgiye donustugu bir surectir.
-----
Gercek guzelligin sirri basitlikte gizlidir. Hayatinizi basitlestirin. Mutevazi, saf, direk ve kendinize ve digerlerine durust olun. Iyi olun ve iyi hareketler yapin. Mutevazi,uysal, saf, kutsal, ilahi ve huzurlu olun. Yardimsever olun. Ahlakli olun. Alcakgonullu olun. Cesur olun. Saf olun. Meditasyon yapin. Erdemli hale gelin. Heyecan, sabir ve gayretle calisan kimse asla amacina ulasmakta yenilgiye ugramaz. Arzularinizi yokedin
Azizlerin ve Tanri duskunu
kisilerin arkadasligini arayin. Zihni kontrol edin. Ofkeyi kontrol edin. Yardimsever
olun. Ihtiyaci olana yardim edin. Egoyu oldurun. Mutesekkir olun. Cok iyi olana saygi duyun. Durust olun. Dedikoduya
karismayin. Ilahi kutsanmisliga eriseceksiniz .
29 Eylül 2012 Cumartesi
Hayat
Hayati yasamaya gelmedim, hayat beni kullaniyor yasamak icin.
Bu cumleyi bir kere icsellestirdin mi hayatta hicbir sey kafasini bozamaz insanin.
Yine nerden geldim buraya, anlatayim.
Hep derim olacaklar belli, sen uyumluysan her daim huzur, ask etraf. Sen ne zaman hayir istemem, yok ben soyle istiyorum diye ayrilik yaratirsin, o zaman hayat cekilmez olur. Cile cekmek olur.
Oysa zaman iyice ogretti ki tek yapmam gereken akinti saga gidiyorsa saga gittigimin, sola gidiyorsa sola gittigimin bilincinde olmak. Akinti saga giderken, sola tutunursam yanar, yaralanir elim kolum.
Dun bir arkadasin mutfaginda duygularimizla hayati kisisellestiriyoruz, istiyorum istemiyorumlarla ideallestiriyoruz dedim. Eger hayat ne diyorsa dinlersek, usutmuze alinmadan ilerlersek hic de zor degil yasamak denen sey, bilakis saf zevk dedim. Gulustuk.
Birkac ay once evin ucuncu kati olan, Mira'nin oyun alanini yatakodasi, banyo, giyinme odasi gibi degistirmeye karar verdik. Bos acik alani boylece yatirim amacli degerlendirmis olacaktik. Kislar soguk oldugundan, ucuncu kat daha da soguk oldugundan halı iyi olur dedigimde, esim hayir kesinlikle olmaz, yaptiracaksak hardwood (parke gibi olan tahta yer dosemesi) yaptirmaliyiz dedi. O kadar kesindi ki sesi, onunla carpisamayacagimi anladim. Peki dedim. Yaklasik uc aydir hardwood bakiyorum. Ya fiyati bize uymuyor, ya kalitesi, ya susu ya busu. Bugun artik son gundeydik. Gidecegimiz dukkanda renge karar verip siparis verecektik, ama uc renkten ucu de bizim istedigimiz renk degildi. Surekli bizden sonra evi satin alacaklar neyi begenir diye dusunuyorduk, kendimiz bir renk begenemedigimiz icin.
Mira'nin yaninda oyun oynarken, su andaki halinin ustunde, birden aslinda halinin uzerinde ne kadar rahat oldugumuzu soyledi esim. Evet oyle dedim. Birden halinin guzelligine dair ovguler yagdirmaya basladi. Evet ben de zaten hali olsun tercih ediyordum dedim. Iyi gidip bakalim hardwood begenmezsek hali bakariz dedi.
Uc aydir onlarca dukkana girmis cikmis, herseyi incigine cincigina ogrenmis biri haline gelmisken, haydiii simdi de hali bakacagiz psikolojisine girmedim. (Normalde cok kolayca girebilirdim) Gittik magazaya, baktik, ucunu de begenmedik. Diger fiyati bize uymayanlara da baktik, onlarda da begendigimiz olmadi. Sonra hadi hali bakalim dedik. Birinci ornegin fiyati cok yuksekti, ikincisi geldi, bayildik, karar verdik ve dukkandan ciktik. Bu kadardi. Hayat aslinda bu kadar basitti ama bizim preferanslarimiz hayati zorlastiriyordu. Hayat renklerle bize gelmis gibi gorunse de aslinda butun renkleri o cirilciplakliginda sakliydi.
Bugun yine guzel bir gundu. Goz kirptik bir birimize hayatla. Ayri olmadigimizi hatirladik. Hayat akti, ben seyrettim...
26 Eylül 2012 Çarşamba
Akış
Montreal'de Swamiji'nin yaninda gecirdigimiz iki gunden sonra hersey anlamini yitirdi desem yeridir sanirim. O'nun o hicbirseye tutunmadan, onune gelen isleri titizlikle, mukemmellikle ve basitce yapisini seyrederken kendimin olaylarin ustunde nasil da buyutecle oturdugumu daha cok farkettim.
Hic de zor degildi hayat. Onune gelenleri bir bir yaparak, akarak gececeksin, duygularini karistirmayacaksin.
Duygular isin icine girdi mi konu kisisellesmeye basliyor cunku.
Dondugumuzde Gurudev'in gunluk okumalarindan birinde su cumle geldi, "Deli! Ne yapiyorsun kapali kapilar ardinda. Meditasyon mu yapiyorsun, yoksa kumdan kaleler mi insa ediyorsun. Cik odandan, Tanri'yi kapali gozlerinle arama, Tanri'yi herkeste herseyde gor."
Hersey anlamini kaybetti kisisel olarak. Icim cekildi derler ya, tersi oldu simdi de disim cekildi. Butun kainat dibe coktu sanki.
Bazen ingilizcenin ne kadar guzel anlatimlari oldugunu dusunuyorum. Mesela su anda sunu yazmak istiyorum. Tanri'nin BE hali var Olan, ve BECOMING hali, Olmus. Duran ve sonra Kalkip dans eden :) Bazen de boyle goruyorum. Dansederken...
Maya...Iluzyonun dansi. Koltugumda oturmus dansedenleri seyrediyorum, arada da Mira'ya oyle dansetme canim diyorum. Dinlemiyor, biraz daha keskin soyluyorum, oyle dansetme, belini inciteceksin. Dinlemiyor. Kizgin yapiyorum sesimi, oyle dansetme dedim sana diyorum. Sonra duruyor Mira'nin dansi. Kucagima alip sariliyorum, "ben seni dusunuyorum, canini acitma diye uyariyorum, cunku seni cok seviyorum" diyorum. Mira kafa salliyor, sonra iniyor kucagimdan ve dansa devam ediyor. Bir sure sonra "ayagini oyle yapip dansetme guzelim" diyorum. Dinlemiyor, "Mira'cim ayagini acitacaksin oyle dansetme diyorum". Yine dinlemiyor. Sesimi kizgin yapip, onu korkutarak durduruyorum yine. Kendimi hic sevmiyorum. Bu sesi hic sevmiyorum. Sonra "beni ilkinde dinlesen boyle kizgin konusmak zorunda kalmayacagim" diyerek sorumlulugu Mira'ya atiyorum.
Oysa kontrolsuz sinir Mira'nin sorumlulugu degil. Swamiji'ye soruyorum, "nasil sinirimi halledecegim" diyorum. "Sinirini hallet" diyor, veya "halletme".
Dunya duruyor.
Mira'nin Turk isminin anlamini konusuyoruz, "Tanri'nin dediklerine teslim olan" diyorum. Swamiji guluyor, "Tanri'nin dediklerini dinliyor, ama sizi dinlemiyor" diyor.
Dunya duruyor.
Maya, iluzyon dansediyor. Herkes duydugu muzige gore, icindeki O ilahi gucle dansediyor. Dansi begenmeyen ben yaptigini anliyor. Herkes kendi karmasiyla geliyor. Herkes yasamasi gerekeni yasiyor.
Guzel sesle yapilan uyarilarin otesi yok. Birini korkutmak ve onu korumaya calismak en ilkel davranis.
Ellerim aciliyor yine, birakiyorum, bir kere daha bir kere daha.
Gorevimi biliyorum, gorevimi yapiyorum, gerisini Tanri'ya emanet ediyorum....
Herkes gibi, Mira da oyununu oynamaya geldi buraya. Bana ancak seyretmek dusuyor...
Swamiji'yle olan haftasonundan sonra hersey akiyor. Hicbir sey yapisip kalamiyor, tutunamiyor. Akiyor....
ASK'la...
Hic de zor degildi hayat. Onune gelenleri bir bir yaparak, akarak gececeksin, duygularini karistirmayacaksin.
Duygular isin icine girdi mi konu kisisellesmeye basliyor cunku.
Dondugumuzde Gurudev'in gunluk okumalarindan birinde su cumle geldi, "Deli! Ne yapiyorsun kapali kapilar ardinda. Meditasyon mu yapiyorsun, yoksa kumdan kaleler mi insa ediyorsun. Cik odandan, Tanri'yi kapali gozlerinle arama, Tanri'yi herkeste herseyde gor."
Hersey anlamini kaybetti kisisel olarak. Icim cekildi derler ya, tersi oldu simdi de disim cekildi. Butun kainat dibe coktu sanki.
Bazen ingilizcenin ne kadar guzel anlatimlari oldugunu dusunuyorum. Mesela su anda sunu yazmak istiyorum. Tanri'nin BE hali var Olan, ve BECOMING hali, Olmus. Duran ve sonra Kalkip dans eden :) Bazen de boyle goruyorum. Dansederken...
Maya...Iluzyonun dansi. Koltugumda oturmus dansedenleri seyrediyorum, arada da Mira'ya oyle dansetme canim diyorum. Dinlemiyor, biraz daha keskin soyluyorum, oyle dansetme, belini inciteceksin. Dinlemiyor. Kizgin yapiyorum sesimi, oyle dansetme dedim sana diyorum. Sonra duruyor Mira'nin dansi. Kucagima alip sariliyorum, "ben seni dusunuyorum, canini acitma diye uyariyorum, cunku seni cok seviyorum" diyorum. Mira kafa salliyor, sonra iniyor kucagimdan ve dansa devam ediyor. Bir sure sonra "ayagini oyle yapip dansetme guzelim" diyorum. Dinlemiyor, "Mira'cim ayagini acitacaksin oyle dansetme diyorum". Yine dinlemiyor. Sesimi kizgin yapip, onu korkutarak durduruyorum yine. Kendimi hic sevmiyorum. Bu sesi hic sevmiyorum. Sonra "beni ilkinde dinlesen boyle kizgin konusmak zorunda kalmayacagim" diyerek sorumlulugu Mira'ya atiyorum.
Oysa kontrolsuz sinir Mira'nin sorumlulugu degil. Swamiji'ye soruyorum, "nasil sinirimi halledecegim" diyorum. "Sinirini hallet" diyor, veya "halletme".
Dunya duruyor.
Mira'nin Turk isminin anlamini konusuyoruz, "Tanri'nin dediklerine teslim olan" diyorum. Swamiji guluyor, "Tanri'nin dediklerini dinliyor, ama sizi dinlemiyor" diyor.
Dunya duruyor.
Maya, iluzyon dansediyor. Herkes duydugu muzige gore, icindeki O ilahi gucle dansediyor. Dansi begenmeyen ben yaptigini anliyor. Herkes kendi karmasiyla geliyor. Herkes yasamasi gerekeni yasiyor.
Guzel sesle yapilan uyarilarin otesi yok. Birini korkutmak ve onu korumaya calismak en ilkel davranis.
Ellerim aciliyor yine, birakiyorum, bir kere daha bir kere daha.
Gorevimi biliyorum, gorevimi yapiyorum, gerisini Tanri'ya emanet ediyorum....
Herkes gibi, Mira da oyununu oynamaya geldi buraya. Bana ancak seyretmek dusuyor...
Swamiji'yle olan haftasonundan sonra hersey akiyor. Hicbir sey yapisip kalamiyor, tutunamiyor. Akiyor....
ASK'la...
18 Eylül 2012 Salı
Yolculuk
Goz alabildigince agac, goz alabildigince gokyuzu, goz alabildigince, gonul gorebildigince ASK!
Huzurunda hersey bos.
Hicbirsey yok.
Hal sadece varolma hali.
Gelirken yazmaya, artik ne var yazacak dedim. Bir ask hikayesini yasarken, gidip konu komsuya anlatir gibi hissettim kendimi. Askin o muazzam sihirini hafifletiyordu oysa anlatmak. Tipki acilarimi anlata anlata hafiflettigim gibi.
Neyse sessizlik iyidir.
ASK'la...
15 Ağustos 2012 Çarşamba
Balon
Bu sabah Mira mutlu bir sabaha uyandi, mutlu kahvalti yapti, mutlu dolandi, mutlu oturup, mutlu kalkti. Mutludan kastim cok guluyor, cok zipliyor degil, huzurlu, memnun. Sonra ben camasirlari durup kaldirirken, dolapta bir torbanin icinde kaldirdigim bir iki balon, bir iki kalem ve yapistirilan parlak bir yildiz buldum.
Bir balon sectim sevdigi renkten bir tane de yapiskan yildizi aldim, hediye ettim. Cok sevindi onlari gordugune. Hemen balonu sisirttirdi babasina. Sonra biraz elinde dolandirdi, sonra ustune yildizi yapistirdi, ve bir saniye sonra yildizi oraya koymaktan hoslanmayip cikarmak istedi ve balon patladi!
Mira kendini kaybetti aglamaktan. Ben balon istiyorum. Ben balon istiyorum.
Mira balon mu istiyordu ?
Hayir balonun ona getirdigi o heyecan hissini geri istiyordu.
Balon gelmeden onceki huzur anini unutmustu, cunku o heyecanlar, o hizli kalp atislari hepimizin bagimliligi degil mi ?
Balon geldi bir ekstra iyilik hali getirdi, balona tutunduk. Balonu oldugu gibi begenmedik, ustune yildiz yapistirdik. Daha guzel olsun, bizim daha begendigimiz gibi olsun istedik. Sonra yildizi yapistirinca da memnun olmadik, yildizi cikarmak istedik. Ve balon patladi. Iste balon elimizden gidince de balon istiyorum diye agladik.
Bu hikayeyi kimbilir kac bin yildir yasiyoruz. O kadar cok yasadik ki, oyle cok biz oldu ki bu hikaye, cogumuz bunun bir hikaye oldugunu, bizim disimizda oldugunu, anlayamayacak kadar ozumsedi.
Oysa mutlulugumuz balona ait degildi. Balondan gelmemisti, peki neden balonun gitmesiyle mutsuz oluyorduk.
Zevk veren hersey, bir gun aci vermeye mecburdur.
Bu dunyayin kurulus prensibi bu. Sen beni bugun sevindirdiysen, sana olan bu bagimliligim sonucu senin yaptigin bir sey beni yarin uzecektir. Ama sevindigimiz anlari cok onemsemezken, aci anlarini cok ciddiye aliyoruz. Aci da bir ciddiyet var.
Mutluluk da aci da durmayi beceremedigimiz yerlerden. Ne mutluluk icinde durmak kolay ne de aci icinde. Inanmadiysaniz izleyin kendinizi. Kac dakika, kac saat, kac gun kesintisiz mutlu kabildiginize bakin. Sonra da aci geldiginde orda ne kadar kalabildiginize. Kalamiyorsaniz ikisinde de sizi ordan cikaran olaylara bakin. Mutluluktan sizi alikoyan sorunlara, acidan sizi kacirmaya calisan hayallere, umutlara mesela.
En buyuk is bu, bakabilmek. Cunku bakabilmek bir bilinc meselesi. SEN orda olmak zorundasin bakmak icin. Belki daha kendinle tanismadin bile. Bir ismin altina sakladin kendini kimi Ayse der, kimi Ahmet. Birakabilirsen simdi oyunu bir yana, cagirirsan kendini, Ahmet'in altindan cikip gelen Sen'i, Ayse'nin altinda cagirilmayi bekleyen, gorulmeyi bekleyen SEN'i, o zaman iste bakabilecegiz olan bitene. Seyredecegiz. Zaten iste bu butun mesele....
ASKla...
28 Temmuz 2012 Cumartesi
Amma 2
Persembe gunku darshan'dan sonra Pazar gunu gitmeye gerek yok demistik aslinda ama ben yine de acik kapi birakmistim oburluktan :) Kismet "Gel" derse gideriz.
Pazar gunu geldiginde bin tane isimiz vardi. Turkiye'den gelen kuzenim ve kizinin yanina, esimin yigeni de katilmisti. Onu alinmasi birakilmasi, cocuklarin park programlari, yemeklerin pisirilmesi, hazirlanmasi boylece bir sayfa yazabilirim. Iste o yogunluk birden 5.15 de duruldu. Birden "ben gideyim aslinda Amma'ya, baksana butun isler bitti ve hersey sut liman su anda evde" dedim. Esim de olur sen git dedi. Onun gelip gelmeyecegini konustugumuzda, once gelirim demisti, sonra daralirsam cikariz ama dedi, bakti ben orali degilim, neyse bosver sen git deyip meydani bana birakmisti. Kuzen merak etme ben kizlarla ilgilenirim deyince de hicbir gorevim kalmamisti beni evde tutan. Boylece "Gel" demis herhalde diyerek koyuldum yola. Sarilmaya niyetim yoktu. Pazar gunu inanilmaz kalabalik olacakti. Persembe gunu bile bu sene sarildiniz mi diye soruyorlardi. Sarilmayanlara oncelik veriyorlardi. Ben giderim Tanri'ya sarkilar soylerim (kirtan) gelirim eve diye hayal ediyordum.
Otele girdigimde sira upuzundu. En sonuncu ben degil ama diye sevinmistim. Arkamdaki kadinla bir nedenle konusmaya basladik. 25 yildir Amma'nin ogrencisiymis. Neden bizim hangi dili konustugumuzu sordular diye sordum ona. "Bana sarildiginda ingilizce benim kizim benim kizim" diyor, senin dilini biliyorsa sana da oyle demek icin diye cevap verdi. Anne iste :)
Siraya girenlere numara veriyorlardi. Boylece Amma'ya sarilanlarin sayisini tutuyorlar, hem de duzeni korumus oluyorlardi. Sira bana geldiginde bu sefer numaram R-2 idi. Persembe gunu H4 iken 2.5 saat surmustu siranin bize gelmesi, R demek sabah 3'de ancak Amma'yi gorebilecektim eger kalirsam. Saat 18.50
Gorevlilerden biri Amma'nin bulundugu salonun kapasitesinin doldugunu soyledi. Geride kalan bizlere baska bir salon ayarlamislardi. Uc tane televizyondan naklen yayin yapacaklardi. Buyuk ekran bir televizyonun onundeki masaya oturdum, yanimda Amma'nin 25 yillik ogrencisiyle. 7'de satsang basladi. Amma konustu, yanindaki Swami cevirdi bize. Oyle guzeldi ki. Kimi zaman gulme krizlerine girdi, kimi zaman kas goz isaretleri yapti. Oylesine minicik ve oylesine engindi ki anlatmam mumkun degil buralarda.
Aksam 8'de puja yapilmaya baslandi. Swamisi Tanri'nin isimlerini soyledi biz de o isimlerden sonra Amma'yla beraber Om Parashaktiye Namaha diyerek, kalbimizdeki sevgiyi Amma'yla beraber tekrarladigimiz hintce sozlerle geri Tanriya yolladik. Bu seramoni oncesi Swami kimse inandiginiz Krishna'ysa mesela onu dusunebilirsiniz demisti. Benim boyle seylerim olmadigi icin ben bu cumleyi kaale almamistim. Ve basladik her cumleden sonra gozler kapali Om Para Shaktiye Namah. Om Parah Shaktiye Namaha. Om Para Shaktiye Namah. Gozlerimin onundeki karanlikta turuncu kiyafetiyle Gurudev dikildi. Yuzunde gulumsemesi, bakiyordu. Ben gitmemistim, O gelmisti yine. Sonra Om'larla ellerimizi gozlerimize kapattik ve kafamizdan asagi sanki yikaniyor gibi ellerimizle butun vucudumuzu sivazlayarak, sanki Om'u gezdirdik. Boyle seylere oyle uzagimdir ki, rehberli meditasyon bile yapamam, hic sevmem. Ve biri bana deseydi ki Om de, sonra yikanir gibi yap, ve en sonda da ellerindeki vucudundan temizledigin enerjiyi silkele gitsin, senden ciksin, hi hi der ve inanmadigim icin de uygulamazdim. Ama o gun, bunun tam tersini yasamistim, bedenim oyle hafiflemisti ki! Yine Om Para Shaktiye Namaha diyerek etrafimizda donduk butun salon, yuzlerce insan ve oturduk yerlerimize.
Bir kadin elinde koskocaman bir tepsiyle geldi, icinde minik kaplarda Amma'nin kutsadigi su vardi. Herkes bir minik kap aldi. Huzur icinde yapistim sandalyeye. Oyle yuzumde sarhos bir gulumseme ekrana bakiyordum. Hersey bitmisti, dopdoluydu. Artik gidebilirim diye dusunuyordum. Daha ne isteyebilirdim ki. Yanimda oturan kadin (Amma'nin ogrencisi) bana 3 kap su daha getirdi kalktiginda, minnetle kabul ettim. Karnim oyle acti ki bari yemek yiyeyim diye siraya girmeye karar verdim, ama salondan ciktigimda sirada gordugum en az 500 kisi fikrimi degistirmeme neden oldu. Geri dondum, ve midemin gurultusuyla biraz daha oturdum. Suyu iceyim bari deyip, kaplardan birini bitirdim. Kap dedigim bir yudum su yanlis anlasilmasin. Midemdeki gurultunun o an nasil gectigini soylesem, bilen bilir, bilmeyen de psikolojik der :) Sanki bir koca aksam yemegi yemis gibi doymustum. Sonra yine artik gitme zamani geldigini dusundum ve yanimdaki kadina numarami uzattim.
"Sizin ki S benimki R, ben daha fazla nasilsa bekleyemeyecegim, bunu siz alin. Cok tesekkur ederim, sizinle tanismak cok guzeldi."
Cevap verdi:
" Bana verme hic, ben nasilsa program bitene kadar burdayim, numarayi baska biriyle degistirebilirsin belki, hemen vazgecme, git bak, hic kimseyi bulamazsan da mutlaka bir gorevliye iade et ki Amma'ya kac kisi sariliyor diye saydiklari icin, dogru bilgileri olsun"
Peki deyip vedalastim. Biraz oyalanayim bakayim dedim. Kadin benim gitmeme engel olmustu, bunu kalbime yolladim ve bekledim neler olacagini. Hole ciktigimda yemek sirasi azalmisti. Siraya girdim. 3metre ilerlemisken hic ac degilim bu sirada ne isim var ki diyip cikip, yukarda Amma'nin oldugu salonun oraya gitmeye karar verdim. Orasi tumden kapali saniyordum, o yuzden hic cikmayi dusunmemistim o ana kadar. Merdivenlere geldigimde baktim ki acik. Hemen girdim salona. Bos bir sandalye bulup yigildim. Kirtan devam ediyordu Amma sariliyordu. Ekranlar mantralari ve Amma'nin sarilma anlarini gosteriyordu. Biraz da orada oturdum, ictim ictim. Sonra simdi gitme zamani deyip kalktim, saat 10'a geliyordu. Disarda yagmur yagiyordu, ancak donerdim eve. Bir gorevli buldum anlattim durumu. Hayir gidemezsin, git bak orda biri var ona soyle durumu anlat dedi. O birsey yapamazsa, suradakilerin yanina gidip onlara anlat durumu dedi. Bakin dedim ben duzeni bozmak istemiyorum, kimseyi zor durumda birakmak istemem. Kadin gozlerimin icine bakip, duzeni bozmak zorundasin, git Amma'ya sarilmak icin yol bul dedi.
Bu kadin da gitmeme izin vermemisti. Ilk sordugum yer yardimci olamadi. Sonraki otur burada seni erkenden sokacagiz Amma'nin onune dediler. Bakin durumum cok kotu degil, olmazsa olmaz, lutfen benim icin bunca sey yapiyorsunuz, ben sorun olmak istemem dedim. Yardim etmek bizim icin onur, lutfen otur deyip gittiler. Gereken ayarlamalari yaptilar. Sakatlar vardi, bir saat sonra otobusu kalkacaklar, ilac kullananalar ve ben. Dedim ya, oyle kotu hissediyordum ki. Ama sonra oturdukca rahatladim. Ben gitmeye calismistim, ama onlar Hayir demisti. Amma "Gel" demisti. Artik bunun verdigi guvenle oturuyordum. Askla.
Sira bana geldi, gittim, sarildi ilahi kollari yine. ASKLA. Huzurundan ayriliyordum ki bu seferde baska bir gorevli beni birakmadi, Amma'nin yanindaki meditasyon kosesine dogru itti, oturup meditasyon yapmam icin. 20 dk'ya yakin da orda durduktan sonra, simdi artik gitme zamaniydi.
Otelden ciktigimda Tanri'ya diyecek hicbirseyim yoktu. Gokyuzune baktim, bu seferki yaradisina, mucizesine.
Arabada mantralarla dondum eve. Yolda oyle cok yagmur yagiyordu ki kaza yapmamak icten bile degildi. Dusundum bu son gecem olabilir. Sukrettim herseye. Herseye.
23 Temmuz 2012 Pazartesi
Amma 1
Blogu okuyanlar bilir azizlere olan duskunlugumu. Arinin bali sevmeyisi gibi olurdu gerci aziz sevmez olmak :) Haliyle ben de agzinin tadini bilen bir ari olarak bali sevmekten cok memnunum.
Iki yil once Toronto'ya ilk indigimiz gun Amma'da burdaydi. Esimle daha once gelmis olsak kesin giderdik gormeye diye dusunmustuk.
Birkac ay once aradim ozellikle acaba Amma gelir mi yine diye. Megersem her sene geliyormus zaten. Bir gurum olsa bile, O'nu varliginda yoklugunda kalbimde yasasam da aziz/azize onunde yasanan hisse bagimlilik hisseden bu beden ayni ekstaziyi yeniden hissetmek istiyordu icten ice. Bu insanca tanimlamam. Digeri de nehir hep okyanusa kavusmak istemez mi zaten, sorgulama geregi yok o halde.
Persembe gunu sabahin erken saatinde uyanip hemen dustuk yola. Bizim aile, ve de Turkiye'den gelen kuzenim ve 5 yasindaki kizi. Gittik once sira bekledik, sonra girdik salona. Once buyuk ekranlarda Amma neler neler yapiyor onlari anlatan filmler vardi. Kalbimizin modern ulke, buyuk sehir, konforlu hayat kosesinde dokunulmayan yere dokundu filmler, gozyasi olup tasti duygular. Bir minik bedende barinan Ilahi Ana'ydi. Bir minik beden bunca isi nasil yapmisti. Hem hayranlik, hem aci, hem mutluluk, hem huzur, hepsi birbirine karismisti yuzlerce insanla karistigimiz salondaki biz gibi.
Bir ses anons etti, Amma birazdan salona girecek diye, sanki dis macunu gibi sıktı biri beni dibimden ve tasti yine gozyaslari. Halbuki ne vardi aglayacak. Belli ki O gelmisti bile, bedeninden once.
Kisa meditasyondan sonra, basladi Ilahi kollari sarilmaya. Bir kucuk sarilisla baslamisti hersey, O'nun sevgisi ile sarilan kollari 32 milyon kisiye degmisti. 32 milyon kisiyi gogsune yaslamis, sirtlarini sivazlamis, acisi olanlarin acisiyla aglamis, onlara sevgisiyle teselli olmustu. Bildigin Anne'ydi. Herkesin annesinden farkli. O hepimizin Anne'siydi.
Sira bize geldiginde sandalyelere oturduk bir bir yaklastik Amma'ya, bindigim en heyecanli rollercoaster'di.
Yaklastikca daha da kalkti midem. Onune geldigimizde diz coktuk. Once Mira'ya sarildi, sonra esime, sonra Mira'yi birakti esimle bana sarildi. Mira'da bize. Sarildigim ilk anda Gurudev Sivananda demisim, haber vermek istedim herhalde nerden geldigimi :) Gogsune bastirdiginda minik elleriyle agzini dayadi kulaklarimiza miril miril birseyler soyledi anlamadigimiz dilde. Kafami biraktiginda ellerimle dizini tutup sivazlamaya basladim. O sirada beden, mekan, saat mevhumlari kalmadigi icin ben agzim kulaklarimda kendimden gecmis bir sekilde dizini oksayip duruyordum ki, biri beni omuzumdan kolumdan cekerek kopardi O'ndan :) Kafayi cekmis adamlar gibi yalpalayarak ciktim kalabaliktan, bildigin sarhostum zaten. Bir sandalye bulup oturuverdim. Ve bir aglama nobeti daha. 5 saniye, cok degil ama, dis macunu ornegi gibi iste, asagidan bukuluyorum kalanlar cikiveriyor gozlerden :)
Biraz kendimize gelince geri donduk eve. Pazar gunu Devi Bhava seramonisi var gidecek miyiz dedik birbirimize. Herkes heyecanliydi, gideriz diye konusuyorduk ama iki tane 5 yasinda cocukla orda olmak zordu. Bakalim Tanri ne derse dedik biraktik bu konuyu Pazara.
Devam edecek...
12 Temmuz 2012 Perşembe
Ruya
Hastayim diye dun 8'de yattim. Yani gece uyandigimi saymazsam 11 saat uyumusum.
Insan "cok uyudugunda" ruya goruyor, anladim...
Sabah 4'de uyan der Gurudev, bugune kadar bildigim butun ruyalari uyanmadan hemen once gordum. 4'den sonra, 7'den once. "Uyanmadan once" demek en cok ruya goruluyormus.
Yine gerekli gereksiz anlamalar hali...
Babam vesilesiyle
Baba'm
Hindistan'daki inanisa gore hayatinda 4 seyi degistiremezsin. Ailen, cocuklarin, ne zaman ve nasil olecegin.
Geri kalan hersey senin seciminden ibarettir.
Bu bilgi bana uc gun once http://www.speakingtree.in/ sitesinden gunluk yollanan spirituel makalelerin icinden geldi. Her yaziyi okuyamiyorum ama bunu okudum. Hmm dedim bilgiyi aldigimda. Ustune dusunmedigimi sandim.
Bugun bana verilmis baba'nin olumunun 9.yili. Dun gece ruyamda kalbime ve dolayisiyla hayatima buyuk etki etmis uc sevgiliyi gordum. Ucu ayri evlerde yasiyordu. Ben herbirine oyuncaklar almistim. Veda icin. Ve herbir oyuncak onlarin iyilesmeleri gereken yonleri gosteriyordu. Sabah uyandigimda hatirliyordum oyuncaklari ama simdi hatirlamiyorum. Cok anlam veremedim ruyaya. Sadece ilginc oldugunu dusundum. Fakat gun ilerledikce babamdan ve bu uc kisiden geribildirimler devam etti.
Babami secemiyordum ama o uc kisiyi ben secmistim. Ayni babam gibi secmistim. Babamla hikayemiz yasarken cok can acitmisti. Mutlu son ancak olumuyle gelmisti. Olmeden hemen oncesinde...
Canimi acittigini ve bunu yaparken ne yaptiginin farkinda olmadigini anladigimda, butun bunlari ona anlatan bir mektup yazmistim. Bosaltmistim kalbimi aklimin butun agirliklarindan. Kalbimin icinde sirf isik kalana kadar yazmistim icini. Cevap beklememistim ama yazmisti babam, hem de iki tane. Birini yollamis, birini saklamisti. Yolladigi mektup kalbinin yazdigi mektuptu, tek sayfaydi. Az ve ozdu. Birlesti kalplerimiz, gorevi tamamlandi belki de iste o noktada. Gel, dedi bana. 10.000 km oteden kalktim ona bakmaya geldim. Ucaktan inip yanina gelip elini tutup, "babacim bak geldim, istedigin gibi, geldim" dedigimde son nefesini verisinden belliydi hikayemizin bittigi. Ardindan buldum diger mektubu, aklinin yazdigini, on sayfaydi, uzadikca uzamisti. O mektup gelseydi bana, gel dese de gelebilir miydim bilemiyorum. O gun ogretiyordu yine ama ben henuz farkinda degildim. Kalple yasanan, yazilan oynanan hersey ama hersey iyidir, guzeldir, nedeni vardir. Akilla olanlar ise, kizdirir, kusturur, yildirir, kinlendirir, seni senden, senlikten uzaklastirir. Babam kalp adamiydi. Kalbiyle durdugu yerlerde hep adam gibi adamdi. Ondan guzelini tanimadim. Akli ise bir keskin bicak gibiydi. Keskin, parlak ama yaralayan.
Ruyama giren uc adami dusundum sonra. Hersey kalpte birdi. Soru, sorgu, sual gereksizdi. Guzeldi, iyiydi, nedeni vardi. Ise akil girdiginde cirkinlesmisti, acitmisti, ofkelendirmisti.
Ruya hersey, simdi yazdigim gibi. O ruyadan bu ruyaya, yaziyorum, yine ve yine ve yine serbest birakiyorum. Babam ve babamdan gelenleri, sizleri...
ASK'la...
* Bugun yenen butun karpuzlar sana gelsin babacim :)
* Hindistan'da ashramda bugun Gurudevin bedenini birakisinin torenleri var. Ay takvimiyle bugun birlesmisler babamla :)
Bu son ruyasi olsun...
25 Mayıs 2012 Cuma
24 Mayıs 2012 Perşembe
Ninni
Uzun zamandir dinledigim, her dinledigimde aglamanin esigine geldigim sarkinin bugun sozlerini buldum.
Aglamanin esiginden gozyaslarinin icine dustum. Bugune kadar Mira'ya bazi mantralari ninni yapmisligim vardi, fakat bu seferki bambaska oldu.
Sihlerin 4.gurusu Guru Ram Das'in karisi Bibi Bani cocugu icin yazmis bu satirlari. Iki yerinde degisiklik yapip Mira'ya adapte ettim. Degisikliklerle beraber asagidaki gibidir.
Oh my child this is your mother’s blessing.
Cocugum bu sana annenin lutfu
May you never forget God, even for a moment
Asla Tanriyi unutma bir an bile
Worshipping forever the Lord of the universe.
Kainatin efendisine daima ibadet et
Remembering God, all mistakes are washed away.
Tanriyi hatirlayarak butun hatalar silinip gider
And one’s ancestors are redeemed and saved.
Ve atalarin ozgur kalir
Always chant God’s Name, Ram Ram (Har Har orijinali)
Daima Tanri'nin adini soyle, Ram Ram
God is inside you, God is Infinite.
Tanri icinde, Tanri sonsuz
May the True Guru be kind to you
Gercek guru sana nazik olabilsin
May you love to be with the Saints.
Azizlerle olacak kadar sevil
May your clothing be the protection of God
Kiyafetin Tanri'nin zirhi olsun sana
May your food be the singing of God’s Praise.
Yiyecegin Tanri'yi yucelttigin sarkilarin
Drink the nectar of God’s Name and live long
Tanri'nin isminin nektarini ic ve uzun yasa
May meditation on God bring you endless bliss.
Tanri'yi bilmek icin yaptigin meditasyon sana sonsuz mutluluk getirsin
May love be yours and your hopes fulfilled
Ask senin olsun ve butun umutlarini gerceklestirebil
May you never be worn by worry.
Hicbir zaman endiselerden zarar gormeyesin
Let this mind of yours be the bumble bee
Birak zihnin yabanarisi olsun
And let the Lotus Feet of God be the flower.
Ve Tanri'nin ayaklari Nilufer cicegi
Oh Servant of God (Nanak orijinali), link your mind in this way
Tanri'nin hizmetkari, zihnini bu yonde bagla
Like the sparrow hawk finding a raindrop, blossom forth.
Tipki yagmurdamlasini bulan bir sahinin hizla buyumesi gibi
(bu satir onerilerinizi bekliyor, dogru ceviri degil bence)
22 Mayıs 2012 Salı
Anladim
Ucuncu seferdir yazmaya calisiyorum, yazamiyorum!
Diyecegim su ki, anladim 7 senedir, ne cok enerjiyi anlamak icin kullandigimi.
Anladim, ne cok enerjiyi cozmek icin kullandigimi.
Anladim, ne cok enerjiyi iyilesmek icin kullandigimi.
Anneme soyleyim, boyle olmaliyim, nereyi nasil yapiyorum, nasil yapmaliyim, iyilesmeliyim, iyi olmaliyim
Kardesime soyleyim, boyle olmaliyim, nereyi nasil yapiyorum, nasil yapmaliyim, iyilesmeliyim, iyi olmaliyim
Esime ...
Kizima ....
Etrafimdaki insanlara ....
Ve kendime....
Ve ruyalarim. Ne kadar onemliydiler. Neden gordum, nasil gordum, niye gordum, ne demek istediler?
Anladim!
Swamiji 7 sene once elimden tutup indirmisti beni derine, GERCEK oldugum yere, Ev'ime, BEN'e
Herseyin yukarda kaldigi, etrafin derin, sarhos edici bir titresim oldugu, hicbirseyin olmadigi yere
Orayi kimi zaman cok, kimi zaman az hissederek gecti bunca zaman.
Ben iyilestirme, duzeltme, degistirme, mukemmellestirme, ruhanilestirme derdinde.
Anladim!
Geri yaslandim, bu oyun boyle arkadas!
Duzeltilecek bir satiri, bir hecesi yok!
Geri yaslandim, ol'an yer akan yer. Akintiya uzandim.
Akintiyi alip oyuna akitmiyorum,
Akintiya uzandim akiyorum, oyun benden aldigi enerjisini kaybedince ne olacak bilmiyorum.
Butun bunlari yaziyorum, yazdigimi seyreden biri var, ve o seyredene bakan bir GOZ...
13 Mayıs 2012 Pazar
Anne'ye
Eger kimse yoksa, sinirlar kalkmissa, bedenler mani degilse
Kim kalir geriye, hangi isim, hangi form
Bir Sen varsin iste
Ilahi Anne
Devi Sooktam
(Hymn to the Divine Mother)
YAA DEVI SARVABHUTESHU VISHNUMAAYETI SHABDITAA
NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMO NAMAH
YAA DEVI SARVABHUTESHU CHETANETYABHIDHEEYATE
NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMO NAMAH
YAA DEVI SARVABHUTESHU BUDDHIRUPENA SAMSTHITAA
NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMO NAMAH
YAA DEVI SARVABHUTESHU NIDRAARUPENA SAMSTHITAA
NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMO NAMAH
YAA DEVI SARVABHUTESHU KSHUDHAARUPENA SAMSTHITAA
NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMO NAMAH
YAA DEVI SARVABHUTESHU CHAAYAARUPENA SAMSTHITAA
NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMO NAMAH
YAA DEVI SAVABHUTESHU SHAKTIRUPENA SAMSTHITAA
NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMO NAMAH
YAA DEVI SAVABHUTESHU TRISHNAARUPENA SAMSTHITAA
NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMO NAMAH
YAA DEVI SAVABHUTESHU KSHAANTIRUPENA SAMSTHITAA
NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMO NAMAH
YAA DEVI SAVABHUTESHU JAATIRUPENA SAMSTHITAA
NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMO NAMAH
YAA DEVI SARVABHUTESHU LAJJAARUPENA SAMSTHITAA
NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMO NAMAH
YAA DEVI SARVABHUTESHU LAJJAARUPENA SAMSTHITAA
NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMO NAMAH
YAA DEVI SARVABHUTESHU SHAANTIRUPENA SAMSTHITAA
NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMO NAMAH
YAA DEVI SARVABHUTESHU SHRADDHAARUPENA SAMSTHITAA
NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMO NAMAH
YAA DEVI SARVABHUTESHU KAANTIRUPENA SAMSTHITAA
NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMO NAMAH
YAA DEVI SARVABHUTESHU LAKSHMIRUPENA SAMSTHITAA
NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMO NAMAH
YAA DEVI SARVABHUTESHU VRITTIRUPENA SAMSTHITAA
NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMO NAMAH
YAA DEV1 SAVABHUTESHU SMRIT1RUPENA SAMSTHITAA
NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMO NAMAH
YAA DEVI SAVABHUTESHU DAYAARUPENA SAMSTHITAA
NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMO NAMAH
YAA DEVI SARVABHUTESHU TUSHTIRUPENA SAMSTHITAA
NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMO NAMAH
YAA DEV1 SARVABHUTESHU MAATRIRUPENA SAMSTHITAA
NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMO NAMAH
YAA DEVI SARVABHUTESUU BHRAANTIRUPENA SAMSTHITAA
NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMASTASYAE, NAMO NAMAH
O Divine Mother who resides in all beings as Vishnumaayaa, I salute You, salute
You and again salute You.
O Divine Mother who resides in all beings as consciousness, I salute You, salute
You and again salute You.
O Divine Mother who resides in all beings as enlightened intelligence, I salute
You, salute You and again salute You.
O Divine Mother who resides in all beings in the form of sleep, I salute You, salute
You and again salute You.
O Divine Mother who resides in all beings in the form of hunger, I salute You,
salute You and again salute You.
O Divine Mother who resides in all beings in the form of reflection, I salute You,
salute You and again salute You.
O Divine Mother who resides in all beings in the form of power, I salute You,
salute You and again salute You.
O Divine Mother who resides in all beings in the form of thirst, I salute You, salute
You and again salute You.
O Divine Mother who resides in all beings in the form of forgiveness, I salute You,
salute You and again salute You.
O Divine Mother who resides in all beings in the form of species, I salute You,
salute You and again salute You.
O Divine Mother who resides in all beings in the form of modesty, I salute You,
salute You and again salute You.
O Divine Mother who resides in all beings in the form of peace, I salute You, salute
You and again salute You.
O Divine Mother who resides in all beings in the form of faith, I salute You, salute
You and again salute You.
O Divine Mother who resides in all beings in the form of beauty, I salute You, salute
You and again salute You.
O Divine Mother who resides in all beings in the form of spiritual wealth, I salute
YOU, salute You and again salute You.
O Divine Mother who resides in all beings in the form of sanskaras or inclinations,
I salute You, salute You and again salute You.
O Divine Mother who resides in all beings in the form of memory, I salute You,
salute You and again salute You.
O Divine Mother who resides in all beings in the form of compassion, I salute You,
salute You and again salute You.
O Divine Mother who resides in all beings in the form of contentment, I salute You,
salute You and again salute You.
O Divine Mother who resides in all beings in the form of motherly virtues, I salute
You, salute You and again salute You.
O Divine Mother who resides in all beings in the form of error, I salute You, salute
You and again salute You.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)