30 Kasım 2011 Çarşamba

Krishna


Doktora surerken arabayi birden bir hal coktu ustume Sen biliyorsun ya!
Herseyi verdin bana, bir insanin isteyecegi herseyi.
Ama yetmiyor be Krishna!
Sen gelmeden hicbiri bir anlam ifade etmiyor!
Icinde Seni buldum, buldugumda biraz avundum, ama simdi o da yetmiyor Krishna!

Shiva'nin Uma'siyim ama bugun seni cagirip duruyor dilim.
Bakiyorum soyle bu bedene bikmis artik herseyden.
Senelerdir anlamlar cikararak gecinmeye calisiyordum, bu sene anlamlar da onemini kaybetti.
Su soyle olmus, bundan olmus, Sen soyle istedigin icin olmus, bunlar da artik cekmiyor kureklerimi.
Biktim be Krishna!
Bu dunya isteyenin olsun, ev, aile, coluk cocuk arkadaslar, ben Sen'siz olamiyorum be Krishna!
Hergun bir damla nektarin yetmiyor, alacaksan artik al beni Krishna!!!


P.S: Bugun ustume bir hal coktu derken arabada bu sloka caliyordu

KRISHNAYA VASUDEVAYA
DEVAKI NANDA NAYACHA NANDAGOPA KUMARAYA
SRI GOVINDAYA NAMO NAMAHA

Megersem carsamba Lord Krishna'nin gunuymus ogrendim.

28 Kasım 2011 Pazartesi

Aci



Ancak Tanri dusmanima bile vermesin diye dua edebilirim "aci hakkinda". Boyle ogrenmisim. Ogrendigim herseyi geri sararak cocukluga dogru yururken bakiyorum aciya. Acaba hangi yas araliginda ogrendik aciyi basimizdan savmayi.

Sehpaya carpar cocuk kolunu bacagini, sehpa sucludur hemen, tu sehpa kaka sehpa, sehpa tokatlanir.
Buyursun sinava girersin, gecemezsen, icin acir, sorulari, ogretmeni, kopya vermeyen arkadasini suclarsin.
Biraz daha zaman gecer asik olursun, misal sevgilin istemedigin gibi davranir, icin yine acir, sevgilini suclarsin.
Evlenirsin canin acir, kocani, cocugunu kayinvalideni, kimi bulursan yakinda onu suclarsin. Hayatin sonuna gelirsin, yaslanirsin, bir bakarsin cok azicik zaman kalmis, yaptigin hatalari gorursun, yasayamadigin hayati. Orda da bulursun suclayacak birini, aciyi defedersin basindan.

Oysa acinin da mutluluk gibi tek bir amaci var. Sana aslinin iceride oldugunu gostermek. Aciyi, ayni o sonsuz mutluluklari hissettigimiz gibi icerde hissederiz. Ilk atladigimiz budur.

Sonra acinin kaynaginin biz oldugunu atlariz. Bir yandan oyuncaga bakip bir yandan yurudugumuz icin carpmisizdir acimistir canimiz.
Sonra kendimizi ancak birseyleri basardigimizda onemli sanmayi ogrenmisizdir. Ben zaten degerliyim'i ogrenemedigimiz icin orda da atlariz olayin aslini, kolayina kactigimizi sanar hemen dondururuz butun dikkati dis etkenlere. Oysa cok sonralari daha iyi anlariz, kolayi aslindaymis, butun gecistirmeler bizi dugum dugum baglamis.

Sevgilin olur, bagimli olursun, ayri ayri olmak iliskinin dogasina aykiri sanarsin, cunku oyle ogretilmistir. Iliski var demislerdir. Sevdi mi iki kisi birbirini; sunu bunu, soyle boyle yapar demislerdir. Bazen sanslisindir, gorebilirsin bir gun, hayatin bir yerinde, iliski diye birsey yoktur. Sen varsindir, bir de sevgili diye isim verdigin sahis. Sevgili yoktur, O vardir. Butun asklar O'nu sevme yolundaki alistirmalardir. Sahip olmak yoktur, avucunu kapadigin hersey elinden kanaya kanaya cikacaktir. Suclu sevgili de degildir yani maalesef. Gordugun gozlugu cikarman gerekmektedir veya avuclarini acman.

Evliligin idealler ustune kurulmustur. Koca idealin, cocuk idealin, ve bir de kendinin oldugu rol idealin vardir. Bunlarin sallanmasi hatta yikilmasi kimsenin sorunu degildir. Idealler, hukumlerden olusmus her bina ilk depremle cokmeye mahkumdur. Ilk olmasa da cokene kadar deprem olacaktir, bu doganin kanunudur. Asli bilmeden, topragi anlamadan, toprakla bir olmadan ustune kurulan hersey gunu geldiginde yikilacaktir.

Hayatin sonuna geldiginde belki de elindeki herseyin birbir gitmesi nedeniyle biraz daha taslasmissindir, veya olgunlasmissindir.

Oysa simdilerde sansimiz var bence. Eskiler bunlari bilmiyorlardir belki, ama simdi heryerde ulasilabilir bu bilgi. Bilgi ulasilabilir de biz degismeye ne kadar gonulluyuz.

Geri donme yolundaysan, aciyi rehber et arkadas, atma sakin ola hayatindan.
Al saril sarmala, sev, mutlulugun ikiz kardesidir o cunku.
Oylesine sevilesi.

ASKla,


26 Kasım 2011 Cumartesi

Gurudev'den

PERFECTION AWAITS YOU

The circle of darkness and degeneracy has reached its climax. Come now, arise victorious and step up towards the zenith of perfection that awaits you. Live with a definite purpose - do not roam about aimlessly. Walk with a definite aim. Climb the hill of knowledge steadily and reach the summit of the temple of Brahman, the grand abode of the life immortal.

In the spiritual path there are constant failures and setbacks. Repeated endeavour, constant vigilance and undaunted perseverance are needed. When the heart's knots are gradually loosened, when the vasanas (tendencies) are gradually thinned out, when the bonds of karma are gradually loosened, when ignorance is dispelled, when weakness vanishes, you will become more and more peaceful, strong and serene. You will get more and more light from within. You will become more and more divine.

Hard enough is it to purify the lower nature, difficult enough is it to practise concentration and meditation, but vigilance, perseverance, constant practise, steady and persistent effort, company of sages, resolute will and strong determination, will obviate all difficulties and render the path easy, pleasant and attractive. Fight with the mind bravely. Go on fighting with an undaunted heart. At the end of your battle you will attain the illimitable dominion of eternal bliss, the sweet abode of immortality, the immaculate, imperishable Self or Brahman.

Despair not; light is on the path. Serve all. Love truth. Be serene. Meditate regularly. You will soon attain the life beatitude, the silence, the supreme peace. Even when you get a glimpse of the truth, of the supreme, your whole life will be changed. You will be a changed being. You will have a new heart and a new wisdom. A new thrill of spiritual current will pass through your entire being. A wave of spiritual bliss will sweep over you. This state is indescribable.

25 Kasım 2011 Cuma

Swamiji

Dun aksamustu, boyle birden, kalbim bir oynamaya basladi. Sevgim bir kabardi.
Swamiji burnumun dibinde sanki.
Gulumsedim huzurlu huzurlu ama kesmedi.
Actim hemen bir email kutucugu yazdim.

Swamiji nasilsin?
Ben sukrediyorum her daim
Buralarda anlatacak hicbirsey yok
Sadece cocugun gibi seni durtup el sallamak istedim, ben burdayim demek istedim
Biliyorum bildigini
Sadece cocugun gibi, geldim, ve butun ASKimla sarildim
yazdim.

Yazdiklarimdan bilir herkes, Swamiji hemen hemen hic cevap yazmaz yazdiklarima. Yazmak yerine, kalbimde hissettirir cevabi. Icimden konusur. Yazdiklarim egosal seylerse hele. Cok kizginim, cok soyleyim boyleyimlere, hic cevap gelmez.

Ben dun oylesine hissetmistim ki, oylesine Bir'dim ki O'nunla, sadece ici icine sigmaz cocuk gibi satasmak istedim pacasina :))

Italya'da egitimde, bilgisayar basinda olmasi mumkun bile degil.

Yazdigim emaile 1 sn sonra cevap geldi.

"Swamiji her zaman seninle, OM" diye :)

Acaba Italya neresi? Bilgisayar ne?

Ne bos konusuyoruM/Z degil mi?

ASKla bulusuruz kalpte...

Eckhart Tolle



Herkesin ortak merakidir. Tamam iyi de neden bu kadar aci cekiyoruz. O huzuru bulabilmek icin aci cekmek sart mi ? Aci cekmeden olmuyor mu bu isler?

Bu sorulari sahsen ben en az yuz kere duymusumdur :)

Bu sabah Eckhart soyle dedi;

"Aci cekmek sart, ta ki aci cekmenin sart olmadigini anlayana kadar"

Cunku aci egoyu catlatip iceri sizmaya izin veriyordu. Aslimiza.
Ve aslimizda kaldikca olgunlasip, birer birer soyunuyorduk olmadiklarimizdan.
Ve ciplaklastikca anliyorduk, hayat oldugu gibi kabul edilmek icin var. Dusuncelerimiz, duygularimiz, anlamlandirmalarimiz herseyi degistirip acilastiriyordu. Aci bedenimizi durtup uyandiriyordu.

Diye paylasmak icin geldim. Simdi durmaya geri donuyorum. Icimde Papajiyle, dur dedigini duyarak. Hic kipirdama, hicbir dusunce uretme. Sadece dur, burda. Iste bundan baska birsey yok, simdi, burda, iste bu ozgurluk, iste bu aydinlanma, iste bu tam mutluluk (bliss)

Hepinize duragan simdiler dilerim. ASKla...

12 Kasım 2011 Cumartesi

Zaman icinde


Gecenlerde misafirlerimiz geldi. Sohbet ederken misafirlerden biri 6 yasindayken cekilmis videosunu seyrettigini ve kendisini gordugunde sok oldugunu soyledi. "Oyle ciddiydim ki, herkesi gozlemliyordum ve hic gulmuyordum. Kendimi sanki bir yabanciyi seyrediyormusum gibi seyrettim." Cunku simdiki halimle karsilastirdigimda o gordugum 6 yasindaki kiz cocugu kesinlikle "ben" degildi. Simdi bambaska biriyim ve farkettim ki o zamandan bu zamana diger insanlarin dedikleri beni simdiki ben yapti.

Bizi biz yapan digerleri, digerleri icin degisen bizler.

Hep boyle zamanlar aklima gelen cumleyi yeniden yazasim geldi diye aciverdim bu sayfayi. Hatirlatmalardan bir digeri iste:

Baskalarinin senin hakkinda dusunduklerini
Ve
Senin kendin hakkinda dusunduklerini
Bir tarafa at
Geriye kalan,
O
Sen'sin iste...

Hepsi bu...

Sen nerdesin?



Gecenlerde cok sevgili hocamin paylastigi bir metinle oyle derinlerden hislendim ki, bugun yine ayni seyi dusundum. Iste o paragraf:


‎- Biliyorum. beni yüzümle tanıyorsun, beni yüz olarak tanıyorsun ve
hiçbir zaman başka biçimde tanımadın. yüzümün bana ait olmadığı gibi bir
düşünceye de sahip olamazsın.

- Yüzünün sana ait olmadığı nasıl iddia edersin? kim var yüzünün arkasında?

- Aynaların olmadığı bir dünyada yaşamış olduğunu farzet . yüzünü
düşleyecektin. yüzünü sendeki bir şeyin bir tür dışa yansıması gibi
tasarlayacaktın. ve sonra sana 40 yaşlarında bir ayna verildiğini düşün.
ne biçim bir dehşete düşerdin biliyor musun? bütünüyle yabancı bir yüz
görecektin! ve şimdi reddettiğin şeyi açık seçik anlayacaktın: yüzün sen
değilsin!


Ve simdi koltugumda oturmus ayni yeri didikliyorum. Kendini gormek icin aynaya bakmaya ihtiyac duyar miydin? Ben dediginde vucudunun neresi hareket ediyor? Ben dediginde kim uyanik? Bedenini mi dusunuyorsun ben derken. Peki ya birine birseyler anlatmaya calisirken ve kendini refere edeceginde elini "ben" dediginde nerene koyuyorsun? Dizine mi, basina mi?
Nereye gitti elin ilk?

Kalbine mi? Senden baska digerleri baska yerlerini mi isaret etti? Yoksa herkes elini kalbinin ustune mi goturuyor? Neden acaba?

Ben'in sahibi orda oturuyor olmasin. Iste "ben" dedigimde, elimde aynam yoksa, kalbim basliyor pitirdamaya, kivril kivril oynamaya. Hani farketmesem, delip cikacak bir yaramaz var sanki. Ya da daha guzeli geldi aklima, ayni kozasini yirtmaya calisan kelebek gibi. Aynaya gerek yok yani.




10 Kasım 2011 Perşembe

Bugun Gurudev dedi ki:

FREEDOM FROM ATTACHMENT

Attachment produces infatuation and causes entanglement. Fear exists on account of attachment and desire. Infatuation or delusion is a stigma on pure love. Attachment to the objects of the world is due to ignorance of their true nature. Nothing but the Atman (Self) really exists. Objects are illusion. Attachment is indicative of the feeling that the objective possession brings happiness. This idea has to be removed from the mind.

Happiness is not in the objects but in one's own Atman. Attachment is the impure vasana (feeling) of love or hate that is entertained by the mind for the diverse objects of this world. If you remain unaffected by joy, envy and sorrow, you have relinquished all attachments. If, without rejoicing in joy, or pining under pain, you do not subject yourself to the trammels of desire, then you can be said to have rid yourself of attachment.

If you can be content with whatever you get, then you have cast off attachment. Through attachment, desire for material objects arises. Renunciation of attachment is said to be moksa (release). Through its destruction, all rebirth ceases. Destroy the association of the mind with the objects and attain the state of the jivanmukta (liberated soul).

Pleasure does not lie in the objects but in the condition of the mind. The mind goes out in search of pleasure. At the same time there is pain as the mind is straying away from the truth. When the object is attained, the mind ceases to function and rests on the Atman, the substratum. Then it unconsciously tastes the bliss of the Atman.

Sublimate your inward longings through discrimination, dispassion,
enquiry and meditation. You will attain supreme bliss.

---

Develop vairagya (dispassion). Sharpen the intellect. Give up kutarka and viparita bhavana (distorted and perverted thinking). Identify yourself with the pure Atman. You will soon attain knowledge of the self.

If you are careless and non-vigilant, if you are irregular in meditation, if your dispassion wanes, if you yield even a bit to sense pleasures, the mind will continue to go downward. Maya (illusion) closes in even upon a wise man if he stops his sadhana (practice) and meditation even for a short time.

Be careful. Be alert. Be regular in your meditation.

3 Kasım 2011 Perşembe

Blogsal

Ilk 17 Eylul 2008'de yazmaya baslamisim Ben Kimim Guncesi'ni. Yazmaya baslarkenki ongorulerimi cok iyi hatirliyorum.

Ruhani gelismelerim gun be gun mucizevi bir sekilde ilerleyecek, bir gun yildizlar gorurken meditasyon sirasinda gozlerim kapali, alin hizamda, diger gunler azizler gorunecekti. Mesajlar vereceklerdi. Ben de bir bir yazacaktim. Bir gun insanlarin ne dedigini duymaya baslayacaktim, obur gun baslarina gelecekleri bilecektim. Diger bir gun obur taraftan ruhlar ziyaret edecekti ama ben o dunyayala cok alakali olmadigim icin sessizce geldikleri gibi gideceklerdi. Ve bir gun o buyuk gun gelecekti. Ve ben yazacaktim, buldum, geldi, biliyorum artik kim oldugumu diye :) Aydinlanacaktim. 

Butun bu dusunduklerimi de yazacaktim ve okuyan herkes de sahit olacakti, boylece onlar da bunun olanaksiz birsey olmadigini anlayacak ve yureklenip daha cok soracaklardi kendilerin "ben kimim?" diye :)

Peki 3 sene sonra simdi ne dusunuyorum bu blog hakkinda acaba ?

Ruhani gelismelerin pek cogunu bekledigim gibi degil de beklemedigim haliyle yasadim. Ama henuz hala obur taraftan gelen giden yok. Hergun baska bir mucizeye tanik oldum, hergun azizler baska mesajlar verdiler. Aldigimda ve paylastigimda ilk gunku dusunduklerimi hic dusunmedim. Hatta dusunmedim. O ilk gun varolan kibir gitmisti her yeni gelende. Sonra beklenti gitmeye basladi. Sonra birilerinin okudugu fikri gitmeye basladi.

Simdi nasil gidiyor peki hayat? Hayat simdi belki ilk defa beni yasamaya basladi. Iste o yuzden artik hic yazacak birsey bulamiyorum, cunku yasanilan herseyi yasamisim hissini tasiyamiyorum. Bugun misal gol kenarina gittim, yurudum, dua ettim, durdum. Hayat neler neler yasadi o anlarda kendince kimbilir. Ben elimden geldigince farkinda oldum. Simdi ise o anlarin buraya tasinamadigini goruyorum. Baskasinin anilarini yazmak gibi sanki.

Bloga hala gelen okuyanlar var, stat diye bir yer koymuslar goruyorum. Bir suru baska ulke, bir suru baska insan. Kim olduklarini bile bilmiyorum ama okuyorlar. Okuyunca ne oluyor onlara bilmiyorum. Ama ben 3 sene once saniyordum ki ben onlara degecegim ve onlar da benim gibi yolcu olacaklar bu yolda, O'nun yolunda. Bunun icin caba sarfettigim kisiler bile oldu yeri geldi. Simdi bakinca gecmise, simdi daha iyi anlasiliyor gecmis, hersey bir sanridan ibaretmis. Hayat beni yasayabildigi oranda hayatmis. Giremediginde damarlarima sadece bir ruyaymis...Digerleri bir varmis, bir yokmus...