Duyuyor musunuz siz de benim gibi?
Devrim basladi.
Devrim baslamis da, simdi goze goruluyor.
Iktidardaki diktatorler indiriliyor.
Tunus'tan Misir'a sicradi. Ozgurluk icin ayaklandi diktanin rejiminde aci cekenler.
Aciyorum radyoyu, konusuyor spiker:
Uzun suren zihin kalp catismasinin sonunda kalp yonetime gecmek icin ayaklandi. Bunca yildir yularlari elinde tutan zihin, zihin tarafindan aciyla yogrulmus kalp tarafindan saltanatindan indirildi. Ozgurluk cigliklari atan kalp askerlerinin mucadelesi hic yilmadan devam ediyor. Zihin elinden geldigince kontrol etmeye, aciklamalar yapip kandirmaya calissa da, sokaklardaki manzaralar herseyi acikliyor.
Hepinize bakarak goruyorum. Sokaklar sizsiniz. Sonunda zihni indirmeyi basariyoruz. Ha gayret az kaldi.
Aciya gerek yok, kaosa, kavgaya. Zihni indirdik mi geriye BIR tek sey kaliyor, hepimizin mayasi olan, hepimizin evinde olan, hepimizde olan, hepimiz olan...
Sirada Cin var, internette Misir kelimesini yasaklasa da bu degisimden kacamayacak... ha gayret barisin askerleri...
31 Ocak 2011 Pazartesi
By Gurudev
GOOD AND EVIL
The universe contains two dynamic forces. They are good and evil. Good and evil are twin forces, born of the same father. They are called dvandvas or the pairs of opposites. They have no independent existence. Evil exists to glorify good. This is its only raison d'etre. Evil is negative good!
Evil is a destructive force. Good is a constructive force. There is neither absolute good nor absolute evil in this universe. Evil has no independent existence apart from good. Wherever there is good, there is evil. You cannot expect absolute good in this relative world.
You can find absolute good in Brahman alone. From the viewpoint of the basic reality which lies at the back of evil and good, evil and good dwindle into an airy nothing. Evil and good are only mental creations. Transcend good and evil and reach the abode of supreme peace and immortality.
For a jnani, who has knowledge of the self, there is neither good nor bad. The `why' of evil can only be under¬stood when you get atma jnana (self knowledge). Do not rack your brain now. This is a transcendental mystery which only Brahman knows. Finite intellect that is conditioned in time, space and causation cannot find out a solution to this problem of evil. When you are fully established in your self, then evil and good both vanish altogether.
Transmute evil into good by changing your mental attitude, or angle of vision. Out of evil good often cometh. Destruction is necessary for regeneration, for renovation and for reconstruction.
Tamas (inertia) is evil. Satva (purity) is good. So convert tamas into satva. Then evil is transmuted into good. Selfishness is evil and selflessness is good. Lust is evil, brahmacarya (celibacy) is good. Greed is evil. Generosity, integrity, disinterestedness all these are good. Pride is evil and humility is good.
The universe contains two dynamic forces. They are good and evil. Good and evil are twin forces, born of the same father. They are called dvandvas or the pairs of opposites. They have no independent existence. Evil exists to glorify good. This is its only raison d'etre. Evil is negative good!
Evil is a destructive force. Good is a constructive force. There is neither absolute good nor absolute evil in this universe. Evil has no independent existence apart from good. Wherever there is good, there is evil. You cannot expect absolute good in this relative world.
You can find absolute good in Brahman alone. From the viewpoint of the basic reality which lies at the back of evil and good, evil and good dwindle into an airy nothing. Evil and good are only mental creations. Transcend good and evil and reach the abode of supreme peace and immortality.
For a jnani, who has knowledge of the self, there is neither good nor bad. The `why' of evil can only be under¬stood when you get atma jnana (self knowledge). Do not rack your brain now. This is a transcendental mystery which only Brahman knows. Finite intellect that is conditioned in time, space and causation cannot find out a solution to this problem of evil. When you are fully established in your self, then evil and good both vanish altogether.
Transmute evil into good by changing your mental attitude, or angle of vision. Out of evil good often cometh. Destruction is necessary for regeneration, for renovation and for reconstruction.
Tamas (inertia) is evil. Satva (purity) is good. So convert tamas into satva. Then evil is transmuted into good. Selfishness is evil and selflessness is good. Lust is evil, brahmacarya (celibacy) is good. Greed is evil. Generosity, integrity, disinterestedness all these are good. Pride is evil and humility is good.
Duwity
Iki hafta once gelmisti evimize. "Mira baligina isim vermek ister misin?" diye sordugumda hic dusunmeden "Duwity" demisti. Tweety mi diye sordum, hayir anne Duwity, D-U-W-X-Y-Z, demisti. Daha spellingi cok bilmediginden. Anladigim kadariyla bugun onun son gunu. Dun sabah uyaninca gozlerine baktim, esime "bir seyi var bu baligin, gozleri baska bakiyor" dedim. Her turlu bakisa surekli anlam vermemden fenalik gecen esim "uff sacmalama, ne guzel yuzuyor iste" dedi. Sonra baktim ogleden sonra oturmus yanina takip ediyor hareketlerini. Onun da icine kurt dusurmusum oyle dedi. Suyunu yeniden degistirdik, yemini verdik, baktik ama olmadi. Bu sabah daha halsiz basladi gune. Sag gozunun altina kan toplanmis. Dun surekli suyun ustune cikip nefes almaya calisir gibi hareketler yaparken, bugun zar zor kendini surukluyor, cogunlukla suyun ustunde yari ölü kaliyor. Esim cok uzuluyor. Iste bu yuzden hayvan beslemekten kacindigini,hemen baglandigini ve kaybettigi zaman caninin acidigini anlatiyor. "Sen uzulmedin mi?" diyor. Insanin olumune uzulmeyen ben elbette uzulmuyorum baligin olme fikrine. Ancak acaba ben ona iyi bakamadim da mi boyle oldu diye icim huzursuz. Sucluluk duygum cikiyor bir kere daha. Daha ne zaman bitecek acaba diye bakiyorum sucluluk duyguma. Ben baktikca o cikiyor anliyorum. Butun vucudum agriyor, zorla yuruyorum bugun. Sanki olen balik degil de benim. Sanki onun vucudunun butun agrisini ben cekiyorum.
Sucluluk duygum boyle mi temize cekiliyor acaba, bilmiyorum ki !
Simdi herkes gitti baligin filtresinin fisini cektim. Oylesine gucsuz ki, filtreye cekiliyor, yuzemiyor da. Aci cekmesini istemiyorum. Mantralar actim ona. Minik balik. Kimbilir ne zaman dunyaya geldi. Atalari 100 yil yasiyor diye sevinmistim, bizi gomer o zaman bu baligimiz diye. Oyle olmuyor. Karsimda duruyor daha az nefes alarak. Mantralarla yolculuyorum onu, umarim gecisi kolay olur...
Balik olarak geldigi bu dunyadan, mantralarla ayrilip, insallah guzel bir insan olarak geri doner gorevini tamamlamaya diye dua ediyorum ve dua ediyorum insan bedeniyle odullendirilmis bizler insallah bu hayatimizin kiymetini bilip gorevimizi layigiyla tamamlariz diye...
P.S Mantra, dua farketmez, onemli olan Allah'in birliginin hissedilmesi...
P.S Insan uzulmese de neden akiyor acaba gozlerinden yaslar. Minik balik kavustugunda O'na oyle guzeldi yuzu. Oyun zamaninda piril pirildi gozleri, son nefeslerinde aci dolu, kavustugunda ise sakin, huzurlu. Mekanin cennet olsun Duwity...
Sucluluk duygum boyle mi temize cekiliyor acaba, bilmiyorum ki !
Simdi herkes gitti baligin filtresinin fisini cektim. Oylesine gucsuz ki, filtreye cekiliyor, yuzemiyor da. Aci cekmesini istemiyorum. Mantralar actim ona. Minik balik. Kimbilir ne zaman dunyaya geldi. Atalari 100 yil yasiyor diye sevinmistim, bizi gomer o zaman bu baligimiz diye. Oyle olmuyor. Karsimda duruyor daha az nefes alarak. Mantralarla yolculuyorum onu, umarim gecisi kolay olur...
Balik olarak geldigi bu dunyadan, mantralarla ayrilip, insallah guzel bir insan olarak geri doner gorevini tamamlamaya diye dua ediyorum ve dua ediyorum insan bedeniyle odullendirilmis bizler insallah bu hayatimizin kiymetini bilip gorevimizi layigiyla tamamlariz diye...
P.S Mantra, dua farketmez, onemli olan Allah'in birliginin hissedilmesi...
P.S Insan uzulmese de neden akiyor acaba gozlerinden yaslar. Minik balik kavustugunda O'na oyle guzeldi yuzu. Oyun zamaninda piril pirildi gozleri, son nefeslerinde aci dolu, kavustugunda ise sakin, huzurlu. Mekanin cennet olsun Duwity...
29 Ocak 2011 Cumartesi
Uzun sure
Anladim ki bir seyin mucize oldugunu anlamak icin ilk, durup, uzun uzun bakmak gerekmis yargilamadan.
Bu sabah kocama baktim, "seni su anda bu kadar seviyor olmam bir mucize" dedim, o da " asil benim seni bu kadar sevmem bir mucize" dedi. Sevgiyi soylerken ikimizin de yurekleri pirpirdi. Ilk gunku gibi. Oylesine mutlu, oylesine asik. Sonra durdum asil mucize Tanrinin 9 yildir bizi ne hallerden ne hallere soktugu dedim.
Durmak lazim, cekip gitmek cozum degil. Ne iliskilerden, ne sorunlardan, ne yasadiklarindan. Durmak bakmak ve beklemek lazim mucizeyi gorene kadar. Inanmak lazim. Icindeki guce, oz'e. Donusmesine izin vermek. Tirtili yargilamamak. Kelebegin guzelligine kanmamak. Sukretmek, ama beklemek lazim. Eriye eriye, yana yana. Hergun guzel insan olmak icin niyet etmek lazim, izlemek lazim. Farkinda olmak. Her kelimenin buyusune kapilirken, soylediklerine de bakmak lazim. Ellerimiz kiymetliyse oksamak icin kullanmak lazim, vurmak icin degil. Gozlerimiz kiyemtliyse askla bakmak icin kullanmak lazim, ofkeyle degil. Dilimiz kiymetliyse O'nun sozlerini soylemek lazim, kufurlerimizi degil...
Sevmek lazim ve ölmek lazim dilimizde bal, elimizde papatyalar...
Bu sabah kocama baktim, "seni su anda bu kadar seviyor olmam bir mucize" dedim, o da " asil benim seni bu kadar sevmem bir mucize" dedi. Sevgiyi soylerken ikimizin de yurekleri pirpirdi. Ilk gunku gibi. Oylesine mutlu, oylesine asik. Sonra durdum asil mucize Tanrinin 9 yildir bizi ne hallerden ne hallere soktugu dedim.
Durmak lazim, cekip gitmek cozum degil. Ne iliskilerden, ne sorunlardan, ne yasadiklarindan. Durmak bakmak ve beklemek lazim mucizeyi gorene kadar. Inanmak lazim. Icindeki guce, oz'e. Donusmesine izin vermek. Tirtili yargilamamak. Kelebegin guzelligine kanmamak. Sukretmek, ama beklemek lazim. Eriye eriye, yana yana. Hergun guzel insan olmak icin niyet etmek lazim, izlemek lazim. Farkinda olmak. Her kelimenin buyusune kapilirken, soylediklerine de bakmak lazim. Ellerimiz kiymetliyse oksamak icin kullanmak lazim, vurmak icin degil. Gozlerimiz kiyemtliyse askla bakmak icin kullanmak lazim, ofkeyle degil. Dilimiz kiymetliyse O'nun sozlerini soylemek lazim, kufurlerimizi degil...
Sevmek lazim ve ölmek lazim dilimizde bal, elimizde papatyalar...
27 Ocak 2011 Perşembe
by Swami Chidananda
Everyone wants things created by God, but very few want the Creator and the Creator alone, Him and Him alone. Ask for that being Who is beyond all things - the Thing-in-itself. If you ask for lesser things, you get lesser things. Be careful of what we ask of God, because, He is a wish-yielding tree.
Carmihtan nameler
Dun bir guzel kalbin yazdigi guzel bir siir vesilesiyle yaptigimiz yorumlar uzerine, daha once de kendime soz verdigim gibi, kendi sayfamda icimden gecenleri yazmak istedim. Aslinda muhabbete bahane gerek oluyor boyle durumlar, maksat O'nu konusmak konu nerden acilirsa acilsin.
Carmiha gerilenin kim olduguydu yorum konusu.
Peki kim?
Beden mi carmiha gerilmis? Bakiyorum sagima soluma ellerime. Ellerim beyaz, yaslaniyor biraz ama kanamiyor. Ayaklarima bakiyorum sıkıntı yapmisim gecenlerde iki tane pembe yuvarlar var ustlerinde, ama onlar da civi yarasina benzemiyorlar hic. Peki ya kalbimin icinde zaman zaman sizlayan sey de ne?
Ya ruhum?
Ruha el deger mi ? Degmez. Ruh kirlenir mi? Asla.
Peki ya bu durup durup kalbimde geri tepmeye hazir sizi da ne? Eskiden daha da yogundu acisi, simdilerde cok nadir de olsa geliyor geri.
Fisildiyor meleklerden beri kulagima. O iste Tanri'ya secde etmeyen egonun sizisi.
Nasil olmus bu peki ?
Ego secde etmeyince eline gecirmis mi yularlari. Kahve ic diyor iciyorum, git dolaptan kurabiye al diyor aliyorum. Esimle kavga ediyorum, beni sevdigini soyluyor, icim kipir kipir sevgi kendini taniyor. Ama yulari elinde tutan gulme sakin, hep boyle yapiyor diyor. Mira gece uyaniyor anne diyor. Tam kalkmak uzereyken yataktan, yulari eline almis olan sesleniyor iceri, ne zaman biticek anne diye cagirman, bir gece de uyu sabaha kadar, diye. Mira agliyor, bir saat agliyor, susmuyor. Yularlari tutan daha da ofkeli. Ben aglarken kimse gelmezdi diye animsatiyor, besleniyor aninin acisiyla, daha da gucleniyor.
Sonra gun geliyor. Sabah oluyor. Gunes dogmus, gozumuz kamasmis, oyle buyulu, oyle mucizevi. Ne zaman, nerden, nasil diyorum. Olmus ama. Ol demis, OL'mus.
O gun gunesin onunde esimle kavga etmisim, seni seviyorum diyor, ben de deyip karnim agriyana kadar gulup halimize sariliyorum boynuna. Kalbim kus gibi, masmavi, dupduru. Ama bir his var, biri sanki etimi cekiyor, biri sanki civi cakiyor. Guluyorum inadina.
Mira uyaniyor, anne diyor, gidiyorum opuyorum, seni seviyorum, guzel uyu, al suyun, icim oylesine durgun, sesim oylesine sakin, itiraz etmiyor Mira yatiyor yatagina. Sabaha gorusuruz diyorum, tamam diyor. Yataga donuyorum, benden konusamayan yularin ucundaki, kocamdan dile geliyor, bir gece de uyanmadan uyusa diyor. Gulumsuyorum, goruyorum, taa yatagin yanina uzamis cekistirdigi etim, civiyi cakmaya calisiyor, geriyor da geriyor.
Ornekler birbiri ardina geliyor, yazmaya vakit yetmiyor.
Simdi Mira'nin okul zamani.
Ruha el degmiyor. Ruh ne temiz, ne kirli.
Sen kanarken de ayni gozle sana bakiyor, sen gulerken de. Sen dogarken de ordaydi, sen olurken de.
Buna Turiya deniyor. 4.asama.
Ruyada degiliz, Uyuyor degil, Uyanik degil. Turiya.
Isa kim peki ?
Neden carmiha gerildi ?
Bizim gunahlarimizi nasil temizliyor?
Isa BENIM - I AM
Babaya giderken benden gececeksiniz diyor. Hristiyan mi olacagiz yani ? Hayir.
Baba kim peki BEN - I
Nasil gunahlarimiz carmihta kaldi peki? Gunah neydi peki?
Carmihta kalan ben yapiyorum sandiklarimizdi. yapanin ben olduguna inanan hallerimizdi. Gunah yapilanlari, en kucugunden en buyugune utanmadan sahiplenmekti.
Oysa ne zordu birakmak. Ne kadar da onemsemistik kimliklerimizi. Savasmistik, uykusuz, ac bilac kalmistik. Simdi nasil yulari ondan alip O'na verecegiz. Biz mi verecegiz. Yular hicbir zaman onda degildi ki!
Severim hep hatirlarim. Bir kayik, baba kurekleri cekiyor, cocuk kucaginda oturmus, elleri babanin ellerinin ustunde, kurekleri cektigini saniyor. Sahilde anne el salliyor, cocuk cook mutlu, kurekleri cektigini saniyor. Kurekler babanin elinde. Cocugun eli babanin ellerinde.
Karisik mi oldu, hadi uyanalim o halde...
Carmiha gerilenin kim olduguydu yorum konusu.
Peki kim?
Beden mi carmiha gerilmis? Bakiyorum sagima soluma ellerime. Ellerim beyaz, yaslaniyor biraz ama kanamiyor. Ayaklarima bakiyorum sıkıntı yapmisim gecenlerde iki tane pembe yuvarlar var ustlerinde, ama onlar da civi yarasina benzemiyorlar hic. Peki ya kalbimin icinde zaman zaman sizlayan sey de ne?
Ya ruhum?
Ruha el deger mi ? Degmez. Ruh kirlenir mi? Asla.
Peki ya bu durup durup kalbimde geri tepmeye hazir sizi da ne? Eskiden daha da yogundu acisi, simdilerde cok nadir de olsa geliyor geri.
Fisildiyor meleklerden beri kulagima. O iste Tanri'ya secde etmeyen egonun sizisi.
Nasil olmus bu peki ?
Ego secde etmeyince eline gecirmis mi yularlari. Kahve ic diyor iciyorum, git dolaptan kurabiye al diyor aliyorum. Esimle kavga ediyorum, beni sevdigini soyluyor, icim kipir kipir sevgi kendini taniyor. Ama yulari elinde tutan gulme sakin, hep boyle yapiyor diyor. Mira gece uyaniyor anne diyor. Tam kalkmak uzereyken yataktan, yulari eline almis olan sesleniyor iceri, ne zaman biticek anne diye cagirman, bir gece de uyu sabaha kadar, diye. Mira agliyor, bir saat agliyor, susmuyor. Yularlari tutan daha da ofkeli. Ben aglarken kimse gelmezdi diye animsatiyor, besleniyor aninin acisiyla, daha da gucleniyor.
Sonra gun geliyor. Sabah oluyor. Gunes dogmus, gozumuz kamasmis, oyle buyulu, oyle mucizevi. Ne zaman, nerden, nasil diyorum. Olmus ama. Ol demis, OL'mus.
O gun gunesin onunde esimle kavga etmisim, seni seviyorum diyor, ben de deyip karnim agriyana kadar gulup halimize sariliyorum boynuna. Kalbim kus gibi, masmavi, dupduru. Ama bir his var, biri sanki etimi cekiyor, biri sanki civi cakiyor. Guluyorum inadina.
Mira uyaniyor, anne diyor, gidiyorum opuyorum, seni seviyorum, guzel uyu, al suyun, icim oylesine durgun, sesim oylesine sakin, itiraz etmiyor Mira yatiyor yatagina. Sabaha gorusuruz diyorum, tamam diyor. Yataga donuyorum, benden konusamayan yularin ucundaki, kocamdan dile geliyor, bir gece de uyanmadan uyusa diyor. Gulumsuyorum, goruyorum, taa yatagin yanina uzamis cekistirdigi etim, civiyi cakmaya calisiyor, geriyor da geriyor.
Ornekler birbiri ardina geliyor, yazmaya vakit yetmiyor.
Simdi Mira'nin okul zamani.
Ruha el degmiyor. Ruh ne temiz, ne kirli.
Sen kanarken de ayni gozle sana bakiyor, sen gulerken de. Sen dogarken de ordaydi, sen olurken de.
Buna Turiya deniyor. 4.asama.
Ruyada degiliz, Uyuyor degil, Uyanik degil. Turiya.
Isa kim peki ?
Neden carmiha gerildi ?
Bizim gunahlarimizi nasil temizliyor?
Isa BENIM - I AM
Babaya giderken benden gececeksiniz diyor. Hristiyan mi olacagiz yani ? Hayir.
Baba kim peki BEN - I
Nasil gunahlarimiz carmihta kaldi peki? Gunah neydi peki?
Carmihta kalan ben yapiyorum sandiklarimizdi. yapanin ben olduguna inanan hallerimizdi. Gunah yapilanlari, en kucugunden en buyugune utanmadan sahiplenmekti.
Oysa ne zordu birakmak. Ne kadar da onemsemistik kimliklerimizi. Savasmistik, uykusuz, ac bilac kalmistik. Simdi nasil yulari ondan alip O'na verecegiz. Biz mi verecegiz. Yular hicbir zaman onda degildi ki!
Severim hep hatirlarim. Bir kayik, baba kurekleri cekiyor, cocuk kucaginda oturmus, elleri babanin ellerinin ustunde, kurekleri cektigini saniyor. Sahilde anne el salliyor, cocuk cook mutlu, kurekleri cektigini saniyor. Kurekler babanin elinde. Cocugun eli babanin ellerinde.
Karisik mi oldu, hadi uyanalim o halde...
26 Ocak 2011 Çarşamba
Thank You India !
Tesekkur ederim Turkiye. Beni topraklarina dogurdugun, buyuttugun ve kanimi yine topraklarina akittigin icin. Beni kanatabildigin kadar kanattigin icin. Icimi disima cikarttigin icin. Verdigin acilar sayesinde uyanmam icin gereken butun sartlari hazirladigin icin.
Tesekkur ederim Fransa asik ettigin dilinle, Turkiye'nin disinda da bir yasam olabiliri kucucuk yasimda kanima soktugun icin. Bana hayaller kurdurttugun, birgun bu ulkeden gidecegim diyecek kadar gozumu sana cevirttigin icin.
Tesekkur ederim Amerika. Ben dahil herkes seni ve ulkende yasayanlari zekasi az, televizyon seyretmekten baska bisey yapmayi bilmez diye dusunurken, yargilarimi yerle bir edip, sen sevilmeye degersin'i, sevmek ve sevilmek icin fazladan hicbir sey yapmaya gerek olmadigini ogrettigin icin, ustumdeki camurlu kiyafetleri cikartip yikayip, temiz temiz bana geri giydirdigin icin.
Tesekkur ederim Hindistan. Kotu gunleri de iyileri kadar sevmeyi ve kabul etmeyi ogrettigin icin. Kirli camasir temiz camasir farketmez soyunmak lazim dedigin icin. Kiyafetlerimi utanmadan sıkılmadan cikarmama yardim ettigin icin. Isigini hic kapatmadigin icin. Fiziksel olarak beraber olsak da olmasak da hep beraber oldugumuzu deneyimlettigin icin. Sevgini icimde buyuttugun bu bedenden volkanlar gibi yakarak tasmasina yardim ettigin icin. Yasadigim her anin farkina varmami saglayip, gecmiste degil gelecekte hic degil, bugunde sakli hazineni paylastigin icin.
Tesekkur ederim Kanada. Bana Alanis'le el salladigin icin, Swami Muktananda'yi yetistirdigin icin. Butun ulkelerden gecip sende kendimi temize cekme sansi verdigin icin. Huzurumu gorecegim insanlarla yasamama izin verdigin icin. Koklerimi diplerime iyice indirecegim verimli topraklarini ayaklarimin altina serdigin icin. Yuzume dusen kar taneleriyle gulumsettigin, soguklarinla uyandirdigin icin. Sonunda Ben olarak yurudugum Sen diye baktigim tasina topragina, suyuna yildizina. Tesekkur ederim...
Ps Bu yazi bugun Hindistan'in cumhuriyet bayrami vesilesiyle yazilmistir. Asil amacim Hindistan'a tesekkur etmekti ama yazmaya baslayinca anladim ki biri olmadan bir digeri olmazmis. Tanrinin isine akil ermezmis :)
Askla...
Upps Ps2 Bu sozleri okumadan gecmemeli cunku Alanis'de benim gibi Hindistan'a sukran duyanlardan ve o cok guzel tesekkur ediyor :)
how about getting off these antibiotics
how about stopping eating when I'm full up
how about them transparent dangling carrots
how about that ever elusive kudo
thank you india
thank you terror
thank you disillusionment
thank you frailty
thank you consequence
thank you thank you silence
how about me not blaming you for everything
how about me enjoying the moment for once
how about how good it feels to finally forgive you
how about grieving it all one at a time
thank you india
thank you terror
thank you disillusionment
thank you frailty
thank you consequence
thank you thank you silence
the moment I let go of it was the moment
I got more than I could handle
the moment I jumped off of it
was the moment I touched down
how about no longer being masochistic
how about remembering your divinity
how about unabashedly bawling your eyes out
how about not equating death with stopping
thank you india
thank you providence
thank you disillusionment
thank you nothingness
thank you clarity
thank you thank you silence
25 Ocak 2011 Salı
Kime konusuyorsun ??
Tanri'nin oyle sevgili bir kuluyum ki ve eminim herkes de oyledir, ama O bana bir koca verdi, ne ararsan onda var :) Hep guldugum ama simdi ciddiyetle farkina vardigim son marifetinden bahsedecegim.
Benim sevgili kocam pek konusmaz. Genelde icinden konusur. Soru sordugunda cevabini icinden verir, disindan verdi sanar. Bir daha sorunca soyledim ya der, sonra ben inat edince, soylemedigine kanaat getirip ancak o zaman lutfeder sorunun cevabini. Bir konunun detayini ogrenmek istiyorsan basbayagi alet cantasina ihtiyaciniz vardir. Once agzini testereyle acacaksin, sonra kerpetenle cekeceksin sorularin cevaplarini sabirla, tek tek.
Simdi gelelim asil konuya. Birkac aydir gulerek izliyordum. Artik son anlasilma noktasindayim olayin. Durum su;
Ornekler tamamen uyduruk ve su sekildeler:
Bir yere gidiyoruz diyelim. Kapinin onunde hazirlaniyoruz. Bana cantayi getir diyor ve yuruyup gidip cantayi alip getiriyor.
Kaloriferi acsana soguk oldu diyor ve yuruyerek gidip kaloriferi aciyor.
Iki ornekten anlasilacagi uzere aslinda kendisine soylemek istedigi seyi bana soyluyor. Kulagi dinliyor ve sonra gidip yapiyor. Hep cok gulerek diyorum ki; "ben burda ne icin varim acaba? Kendin calip kendin oynuyorsun. Ben varmisim gibi konusuyorsun ama ben yokmusum gibi yasiyorsun :)"
Guluyor tabi her soyledigimde. Ama gelinen nokta su.
Kim benim kocam gibi degil ki ?
Ya da kim kendinin onun gibi olmadigini dusunuyorsa bastan asagi yaniliyor.
Hepimiz kendimiz calip kendimiz oynuyoruz bu dunyada.
Karsimizdakilerin karsimizdaymis gibi olmalarinin tek nedeni kendimize soyledigimiz kelimelerin onlara carpip kulaklarimiza geri donmesi.
O yuzden su suclamak icin uzattigimiz isaret parmaklarimizi geri alalim, ellerimizi havaya kaldirip muzikle tempo tutalim.
Butun dunya buna inansa bir inansa hayat bayram olsa
Insanlar el ele tutussa birlik olsa
Uzansak sonsuzaaaaa.
La la la la la la....
ASKlaaaa
Benim sevgili kocam pek konusmaz. Genelde icinden konusur. Soru sordugunda cevabini icinden verir, disindan verdi sanar. Bir daha sorunca soyledim ya der, sonra ben inat edince, soylemedigine kanaat getirip ancak o zaman lutfeder sorunun cevabini. Bir konunun detayini ogrenmek istiyorsan basbayagi alet cantasina ihtiyaciniz vardir. Once agzini testereyle acacaksin, sonra kerpetenle cekeceksin sorularin cevaplarini sabirla, tek tek.
Simdi gelelim asil konuya. Birkac aydir gulerek izliyordum. Artik son anlasilma noktasindayim olayin. Durum su;
Ornekler tamamen uyduruk ve su sekildeler:
Bir yere gidiyoruz diyelim. Kapinin onunde hazirlaniyoruz. Bana cantayi getir diyor ve yuruyup gidip cantayi alip getiriyor.
Kaloriferi acsana soguk oldu diyor ve yuruyerek gidip kaloriferi aciyor.
Iki ornekten anlasilacagi uzere aslinda kendisine soylemek istedigi seyi bana soyluyor. Kulagi dinliyor ve sonra gidip yapiyor. Hep cok gulerek diyorum ki; "ben burda ne icin varim acaba? Kendin calip kendin oynuyorsun. Ben varmisim gibi konusuyorsun ama ben yokmusum gibi yasiyorsun :)"
Guluyor tabi her soyledigimde. Ama gelinen nokta su.
Kim benim kocam gibi degil ki ?
Ya da kim kendinin onun gibi olmadigini dusunuyorsa bastan asagi yaniliyor.
Hepimiz kendimiz calip kendimiz oynuyoruz bu dunyada.
Karsimizdakilerin karsimizdaymis gibi olmalarinin tek nedeni kendimize soyledigimiz kelimelerin onlara carpip kulaklarimiza geri donmesi.
O yuzden su suclamak icin uzattigimiz isaret parmaklarimizi geri alalim, ellerimizi havaya kaldirip muzikle tempo tutalim.
Butun dunya buna inansa bir inansa hayat bayram olsa
Insanlar el ele tutussa birlik olsa
Uzansak sonsuzaaaaa.
La la la la la la....
ASKlaaaa
24 Ocak 2011 Pazartesi
21 Ocak 2011 Cuma
Cogito Ergo Sum
Descartes 1637 yilinda "dusunuyorum oyleyse varim" demis...
2002 yilina kadar hayatimda buyuk yeri varmis kendisinin. Descartes'in izinde yuruyen babam ve evde olamayacak kadar yogun olan annem sayesinde herseyi dusunmek zorunda olarak buyudum. Genetigimden gelmis olan dusunmenin onemi, yasadigim hayatla da pekistirilmisti.
2002 yilinda ne oldu peki ?
Dusunmeden duramayan zihnim oyle bir hale getirmisti ki beni, artik uykuda bile dusunuyordum. Sadece kendimi degil herkesi dusunuyordum. Sadece su anda onumde duran konuyu degil, olabilecek her olasiligi, yurunebilecek her yolu, dogabilecek her sonucu dusunuyordum. Isin suyunu cikarmistim yani. Anlattim eskiden biryerlerde, Reno'ya tatile gittigimizde, evinde kaldigim dede bir hapishanede rahip olarak gorev yapiyordu. Okumaya bayildigim ve o siralar gordugum herseyi okuyan ben, evdeki meditasyon dergilerini okumadan duramadi tabii. Sasirmistim yazanlara. Ilk defa okuyordum meditasyonla ilgili seyler. Rahip dedenin yonlendirmesiyle buldugum meditasyon dersinin hocasi benimle cok ilgilenmisti. Kendime cok sasiriyordum, hocayla ne konussak herseyi biliyordum. Hic okumadigim, bilmedigim konulardi oysa. Benim bu asiri ilgim sonucu, o da benimle ilgilendi. Ucuncu meditasyon seansindan sonra beni bir Zen Master'a goturdu. California'da yasiyordu master artik ve evine meditasyona gidiyordu insanlar. Gittik. Ben tabii cok heyecanliyim. Neler olacak, nasil biri, seksen tane soru zihnimde. Dusuncelerin biri geliyor, digeri gidiyor. Oturduk 5 kisi kadardik yanlis animsamiyorsam. Hoca dedi yuzunuzu duvara doneceksiniz. Gozleriniz yari aralik olacak. Ben o sirada icimden dua ediyorum insallah bir gulme krizine girmem. Cunku duvara donup oturmak fikri bile komik geliyor. Ve hoca beni sarsan cumlesini soyluyor; "ve hicbirsey dusunmeyeceksiniz" Bunun icin bir yontemi var. 1-2-3 diye 10'a kadar sayiyoruz. Dusunce gelince bastan basliyoruz saymaya. Ve baslatiyor meditasyonu. 1 saat ordayiz.
Sayiyorum 1-2-3 aklima bir sey geliyor. 1-2-3 baska birsey geliyor. 3'u gecemiyorum bir turlu. 1 saat boylelikle bitmek bilmiyor. Meditasyonun sonlandigini bildiren çanla yerlerimizde hareketleniyoruz. Sonra hocaya donup sorularimizi sorup konusuyoruz. Bekliyorum sirami. Herkes cikinca yanina gidip soruyorum. Senelerce bana dusunmen gerek diye ogretildi. Dusunmeden yaptigim hersey icin cezalandirildim nerdeyse. Simdi bu ne demek: dusunme! Nasil yasayacagim, dedim. Oyle olanaksizdi dusunmeden durmak.
Huzurlu sesi, dingin gozleriyle gulumseyerek bakti yuzume. Dusunce gercek degildir, dedi. Dusundugun seyleri dusun, ya gecmisi dusunursun veya gecmisteki seyleri, veya gelecege gider olmamis seyleri hayal edersin, dedi. Gecmisi degistiremeyecksin, gelecek ise henuz gelmedi ve nasil gelecegini bilmiyorsun. Senin gelecegi dusunmen iki tur zarar verir sana. Eger iyi dusunursen ve bekledigin gibi gelmezse, hayal kirikligina ugrarsin. Eger kotu dusunursen ve iyi gelirse, bu sefer de bugununu bos yere kotu gecirmis olursun. Gercek olan tek yer SU AN'dir. Dusunmeyi birakmalisin dedi.
2002 yilinda baslayan seruven bu sabah bu animi anlatirken gozume gorundu. Simdi hic dusunmuyor muyum? Gerektikce diyeyim. Plan yapmiyor muyum, engel olamadikca diyeyim. Gecmise gitmiyor muyum, anilar geldikce diyeyim. Anilarla yapilan gecmis seyahatlerimde de genelde bir seyler ogrenerek gecmisten geri geliyorum diyeyim.
O siralar Amerika'da kalmaya devam etmek istiyordum. Ne yapiyorsun diye sorunca bana master, burda yasamak istiyorum dedim. Gulumsedi, belki de ulkene donup bu ogrendiklerini, kendi ulkendekilerle paylasman gerek dedi.
Durgun denizde, dusuncelerden uzak, hersey nasil da gorunuyor kimbilir!
Askla...
2002 yilina kadar hayatimda buyuk yeri varmis kendisinin. Descartes'in izinde yuruyen babam ve evde olamayacak kadar yogun olan annem sayesinde herseyi dusunmek zorunda olarak buyudum. Genetigimden gelmis olan dusunmenin onemi, yasadigim hayatla da pekistirilmisti.
2002 yilinda ne oldu peki ?
Dusunmeden duramayan zihnim oyle bir hale getirmisti ki beni, artik uykuda bile dusunuyordum. Sadece kendimi degil herkesi dusunuyordum. Sadece su anda onumde duran konuyu degil, olabilecek her olasiligi, yurunebilecek her yolu, dogabilecek her sonucu dusunuyordum. Isin suyunu cikarmistim yani. Anlattim eskiden biryerlerde, Reno'ya tatile gittigimizde, evinde kaldigim dede bir hapishanede rahip olarak gorev yapiyordu. Okumaya bayildigim ve o siralar gordugum herseyi okuyan ben, evdeki meditasyon dergilerini okumadan duramadi tabii. Sasirmistim yazanlara. Ilk defa okuyordum meditasyonla ilgili seyler. Rahip dedenin yonlendirmesiyle buldugum meditasyon dersinin hocasi benimle cok ilgilenmisti. Kendime cok sasiriyordum, hocayla ne konussak herseyi biliyordum. Hic okumadigim, bilmedigim konulardi oysa. Benim bu asiri ilgim sonucu, o da benimle ilgilendi. Ucuncu meditasyon seansindan sonra beni bir Zen Master'a goturdu. California'da yasiyordu master artik ve evine meditasyona gidiyordu insanlar. Gittik. Ben tabii cok heyecanliyim. Neler olacak, nasil biri, seksen tane soru zihnimde. Dusuncelerin biri geliyor, digeri gidiyor. Oturduk 5 kisi kadardik yanlis animsamiyorsam. Hoca dedi yuzunuzu duvara doneceksiniz. Gozleriniz yari aralik olacak. Ben o sirada icimden dua ediyorum insallah bir gulme krizine girmem. Cunku duvara donup oturmak fikri bile komik geliyor. Ve hoca beni sarsan cumlesini soyluyor; "ve hicbirsey dusunmeyeceksiniz" Bunun icin bir yontemi var. 1-2-3 diye 10'a kadar sayiyoruz. Dusunce gelince bastan basliyoruz saymaya. Ve baslatiyor meditasyonu. 1 saat ordayiz.
Sayiyorum 1-2-3 aklima bir sey geliyor. 1-2-3 baska birsey geliyor. 3'u gecemiyorum bir turlu. 1 saat boylelikle bitmek bilmiyor. Meditasyonun sonlandigini bildiren çanla yerlerimizde hareketleniyoruz. Sonra hocaya donup sorularimizi sorup konusuyoruz. Bekliyorum sirami. Herkes cikinca yanina gidip soruyorum. Senelerce bana dusunmen gerek diye ogretildi. Dusunmeden yaptigim hersey icin cezalandirildim nerdeyse. Simdi bu ne demek: dusunme! Nasil yasayacagim, dedim. Oyle olanaksizdi dusunmeden durmak.
Huzurlu sesi, dingin gozleriyle gulumseyerek bakti yuzume. Dusunce gercek degildir, dedi. Dusundugun seyleri dusun, ya gecmisi dusunursun veya gecmisteki seyleri, veya gelecege gider olmamis seyleri hayal edersin, dedi. Gecmisi degistiremeyecksin, gelecek ise henuz gelmedi ve nasil gelecegini bilmiyorsun. Senin gelecegi dusunmen iki tur zarar verir sana. Eger iyi dusunursen ve bekledigin gibi gelmezse, hayal kirikligina ugrarsin. Eger kotu dusunursen ve iyi gelirse, bu sefer de bugununu bos yere kotu gecirmis olursun. Gercek olan tek yer SU AN'dir. Dusunmeyi birakmalisin dedi.
2002 yilinda baslayan seruven bu sabah bu animi anlatirken gozume gorundu. Simdi hic dusunmuyor muyum? Gerektikce diyeyim. Plan yapmiyor muyum, engel olamadikca diyeyim. Gecmise gitmiyor muyum, anilar geldikce diyeyim. Anilarla yapilan gecmis seyahatlerimde de genelde bir seyler ogrenerek gecmisten geri geliyorum diyeyim.
O siralar Amerika'da kalmaya devam etmek istiyordum. Ne yapiyorsun diye sorunca bana master, burda yasamak istiyorum dedim. Gulumsedi, belki de ulkene donup bu ogrendiklerini, kendi ulkendekilerle paylasman gerek dedi.
Durgun denizde, dusuncelerden uzak, hersey nasil da gorunuyor kimbilir!
Askla...
20 Ocak 2011 Perşembe
Ruya
Yuruyorum ruyamda, bildigim sokaklarda, bilmedigim insanlar etrafimda. Yuzlerini hayatimda ilk kez goruyorum. Yuruyorum ve tam o sirada bir araba geciyor yanimdan islatiyor dizlerime kadar coraplarimi. Yuruyorum icimde bir kizginlik. Nerden cikti simdi bu araba islatti beni, eve geri donmek zorundayim, bu islak coraplarla gidemem hicbir yere bu sogukta.
Gozumu aciyorum, off ruyaymis, gec kalacagim diye telaslanmistim zira. Eve donup coraplari degistirmek gerekecekti.
Oysa bacaklarimdaki suyu nerdeyse uyandigimda bile hissetmistim.
Oysa kupkuru yatagimda tertemiz yatiyordum.
O sokak nerdeydi?
O tanimadigim yuzler?
Nerden bulmustum ki onlari ?
Uyuyordu bedenim ve uyandigimda bile arabaya olan kizginligim karnimin oralarda bir yerde duruyordu. Derin derin nefesler alip verdim. Pencereyi araladim, disarinin sogugu ayni ruyamdaki gibiydi. Kendime getirdi beni. Mutfaga gidip gune basladigimda karnimdaki o yakici his yavas yavas yok oldu, gunun ortasinda ruya animsanmiyordu bile.
Hindistan'daki rishiler yani gorenler bunu ruya alemi olarak adlandirmis ve uyaniklik alemi icin kullanmislar. Demisler ki ruyadayken nasil hersey gercek gibi, ama aslinda degil, bunu ancak uyaninca anlayabiliyoruz. Bu yasadigimiz alemin de ruya alemi oldugunu algilayabilmek icin derin uykuyu kullanabiliriz. Yani gun icinde bizim uyaniklik olarak adlandirdigimiz alemde de derin uykuda olduklarini hatirlatmislar kendilerine. Bir araba yanlarindan gecerken islatirsa dizlerine kadar coraplarini, derin uykudayim, ordayken ne araba var, ne su, ne de islanan coraplar demis yurumusler yollarina. Boyle boyle karinlarindaki o yakici his yasanmamaya baslanmis. Onlar derin uykuyu kullandikca gun icinde, ruya alemine birseyler olmus. Ruya alemindeyken ruyaci, ruya gordugunun farkinda olmaya baslamis. Ruyasina mudahele eder hale gelmis, veya ruyasini sadece izlemis, bilincle. Bunu yasamaya baslayan ruyacinin bu sefer de gunduzune birseyler olmaya baslamis. Normalde her daim yasanamayan, hasreti cekilen, yurekten bir sevinc ve huzur ince ince akmaya baslamis bu ana. Oyle alismis ki gun icinde ruyanin disinda ruyayi izlemeye, buz kalibindan olusan sureti okyanusun icinde erimis de erimis. Seyretmis eriyisini, ruyasini, oyununu. Sadece seyretmis. Yeterince olgunlasan meyve nasil dalindan duserse, yeterince eriyen buz nasil ki sudan ayirtedilemezse, o da gun gelmis ayiramamis. Ben'i Sen'den, iceriyi disaridan. Okyanusun derininde tuz var mi diye dalan ruyaci, yukari bir daha cikmamis haber vermeye...
Gozumu aciyorum, off ruyaymis, gec kalacagim diye telaslanmistim zira. Eve donup coraplari degistirmek gerekecekti.
Oysa bacaklarimdaki suyu nerdeyse uyandigimda bile hissetmistim.
Oysa kupkuru yatagimda tertemiz yatiyordum.
O sokak nerdeydi?
O tanimadigim yuzler?
Nerden bulmustum ki onlari ?
Uyuyordu bedenim ve uyandigimda bile arabaya olan kizginligim karnimin oralarda bir yerde duruyordu. Derin derin nefesler alip verdim. Pencereyi araladim, disarinin sogugu ayni ruyamdaki gibiydi. Kendime getirdi beni. Mutfaga gidip gune basladigimda karnimdaki o yakici his yavas yavas yok oldu, gunun ortasinda ruya animsanmiyordu bile.
Hindistan'daki rishiler yani gorenler bunu ruya alemi olarak adlandirmis ve uyaniklik alemi icin kullanmislar. Demisler ki ruyadayken nasil hersey gercek gibi, ama aslinda degil, bunu ancak uyaninca anlayabiliyoruz. Bu yasadigimiz alemin de ruya alemi oldugunu algilayabilmek icin derin uykuyu kullanabiliriz. Yani gun icinde bizim uyaniklik olarak adlandirdigimiz alemde de derin uykuda olduklarini hatirlatmislar kendilerine. Bir araba yanlarindan gecerken islatirsa dizlerine kadar coraplarini, derin uykudayim, ordayken ne araba var, ne su, ne de islanan coraplar demis yurumusler yollarina. Boyle boyle karinlarindaki o yakici his yasanmamaya baslanmis. Onlar derin uykuyu kullandikca gun icinde, ruya alemine birseyler olmus. Ruya alemindeyken ruyaci, ruya gordugunun farkinda olmaya baslamis. Ruyasina mudahele eder hale gelmis, veya ruyasini sadece izlemis, bilincle. Bunu yasamaya baslayan ruyacinin bu sefer de gunduzune birseyler olmaya baslamis. Normalde her daim yasanamayan, hasreti cekilen, yurekten bir sevinc ve huzur ince ince akmaya baslamis bu ana. Oyle alismis ki gun icinde ruyanin disinda ruyayi izlemeye, buz kalibindan olusan sureti okyanusun icinde erimis de erimis. Seyretmis eriyisini, ruyasini, oyununu. Sadece seyretmis. Yeterince olgunlasan meyve nasil dalindan duserse, yeterince eriyen buz nasil ki sudan ayirtedilemezse, o da gun gelmis ayiramamis. Ben'i Sen'den, iceriyi disaridan. Okyanusun derininde tuz var mi diye dalan ruyaci, yukari bir daha cikmamis haber vermeye...
19 Ocak 2011 Çarşamba
Alisik
Alistik artik degil mi birbirimize? Yillanmis sevgililer gibiyiz. Bir hareketinden anliyorum nereye vardiracagini konuyu, bir degisikliginden farkediyorum gelecek suprizini. Ama belli olmaz Sen'in sagin solun. Kim bilebilmis ki Seni herseyinle. Sadece izin veriyorsun iste, evcillestirilmis bir ormanlar krali aslan edasiyla. Izin veriyorsun gonlum olsun diye. Sukrediyorum elim her sana degdiginde. Sukrediyorum gozlerinin icine bakabildigimde. Nefesini yanagimda hissettigimde, sukrediyorum sadece. Elimden gelen tek sey bu belki de. Belki o bile degil de...
Alistik ama artik degil mi birbirimize!
Iceriye girmeyi disariya cikmayi konusuyor bir ustat ile ciragi. Disariya olan bagimliligin icerde kaldikca azalacak, bir sure gectikten sonra icerisi ve disarisi ayni olacak, iceriyi disardan ayiran tek sey bir kapi, diyordu.
Ciragi sordu telasla, "eger kapiyi bulamazsam?"
Usta gulumsedi "eger kapinin kendisi. egeri kaldirirsan kapiyi bulursun"
Bakiniyorum etrafima ay dolmus belki ondan, ama ne farkeder nedeni, oyun degil mi herbiri!
Bakiniyorum etrafima hersey akiyor takilmadan. Eskiden pufurdadiklarimi, icimi tirmalayanlari goruyorum, caniiim diyor kalbim, kulagim "allah allah !" cekiyor.
Bakiniyorum etrafima tanidik geliyor hersey. Alistik belli birbirimize. Olur belki ufak tefek puruzler ilerde, kimbilir, o da hayatin tuzu biberi...
Alistik ama artik degil mi birbirimize!
Iceriye girmeyi disariya cikmayi konusuyor bir ustat ile ciragi. Disariya olan bagimliligin icerde kaldikca azalacak, bir sure gectikten sonra icerisi ve disarisi ayni olacak, iceriyi disardan ayiran tek sey bir kapi, diyordu.
Ciragi sordu telasla, "eger kapiyi bulamazsam?"
Usta gulumsedi "eger kapinin kendisi. egeri kaldirirsan kapiyi bulursun"
Bakiniyorum etrafima ay dolmus belki ondan, ama ne farkeder nedeni, oyun degil mi herbiri!
Bakiniyorum etrafima hersey akiyor takilmadan. Eskiden pufurdadiklarimi, icimi tirmalayanlari goruyorum, caniiim diyor kalbim, kulagim "allah allah !" cekiyor.
Bakiniyorum etrafima tanidik geliyor hersey. Alistik belli birbirimize. Olur belki ufak tefek puruzler ilerde, kimbilir, o da hayatin tuzu biberi...
17 Ocak 2011 Pazartesi
Hikaye
yasam seni yasamaya geldi, sen yasami degil!
hikayenin yazari sensin, ben diye baslarken anlatmaya, ister buyuk harfle yazarsin kendini ister kucuk. boylece cizersin kaderini.
ben demek kolay.
yazabilecek misin?
kendinle ilgili herseyi unutup, ve seninle ilgili soylenmis veya dusunulen herseyi unutup
Ben
diyebilecek misin ?
hikayenin yazari sensin, ben diye baslarken anlatmaya, ister buyuk harfle yazarsin kendini ister kucuk. boylece cizersin kaderini.
ben demek kolay.
yazabilecek misin?
kendinle ilgili herseyi unutup, ve seninle ilgili soylenmis veya dusunulen herseyi unutup
Ben
diyebilecek misin ?
13 Ocak 2011 Perşembe
Cesaretin varsa mutlu olmaya
Mutlulugun nerde oldugunu ogrenince kimse aldatamiyor simdilerde bu can'i.
Ne versen sakince aliyorum.
Bu kisim super.
Bir de isin obur kismi var, aynanin obur yuzu.
Istediklerim yuzeye cikinca.
Mira aglamasin geceleri uyaninca. Esim hasta oldugumda beni anlasin. Kardesim hatrimi sorsun basim sikisikken. Kucucuk seyler kalmis ne mutlu ! Peki onlar oldugunda n'oluyor? Insan olma yolundan cikip hayvan dogamda cirpindigimi herkes biliyor, en onemlisi ben biliyorum.
Orda ne oluyor?
Kimi seciyorsun Uma'ji? Mira'nin susmasi mi onemli, senin icinin suskun olmasi mi ?
Esinin seni anlamasi mi onemli, senin kendine hastayken anlayisli davranman mi?
Kardesinin hatrini sormasi mi onemli, senin basinin sikisikliginin gercek nedenini bilmen mi ?
Yukardaki iki cumle arasindaki fark ne ?
Duygular.
Aralarinda sikismis, birikmis, bosalamayan duygular. Gecmis anilar, acilar, yaralar. Kimi kabuklu, kimi kan sizdiran, kimi iyilesmis birtek izi kalmis yaralar.
Farketmez herbiri bir duygu ile imzalanmis.
Duygu cokus getirir onemli olan inanctir. (Emotion brings commotion, all we need is devotion)
Peki yine geldik sadede.
Mira'ya bagirip onu susturmayi mi seciyorsun, Tanri'ya siginip sakin kalmayi mi?
Esine bagirip kapris mi yapmak istiyorsun ve butun gun, iki gun, bilmem kac gun surat asip tafra mi atmak istiyorsun, yoksa Tanri'ya siginip sakin kalmak mi ?
Kardesinle arana duvar orup, bir daha ki sefere benim canimi acitmasina izin vermeyecegim mi diyorsun, yoksa acip kalbini, bilip kalbinin Tanri'nin elinde oldugunu, sakin mi kaliyorsun ?
Bir baska tekrar iste. Boyle guzel gunlerde tekrarlamak lazim, hatirlatmak lazim zihne, cunku zor gunler geldiginde kendileri tumden amnezik olabiliyor.
Ne versen sakince aliyorum.
Bu kisim super.
Bir de isin obur kismi var, aynanin obur yuzu.
Istediklerim yuzeye cikinca.
Mira aglamasin geceleri uyaninca. Esim hasta oldugumda beni anlasin. Kardesim hatrimi sorsun basim sikisikken. Kucucuk seyler kalmis ne mutlu ! Peki onlar oldugunda n'oluyor? Insan olma yolundan cikip hayvan dogamda cirpindigimi herkes biliyor, en onemlisi ben biliyorum.
Orda ne oluyor?
Kimi seciyorsun Uma'ji? Mira'nin susmasi mi onemli, senin icinin suskun olmasi mi ?
Esinin seni anlamasi mi onemli, senin kendine hastayken anlayisli davranman mi?
Kardesinin hatrini sormasi mi onemli, senin basinin sikisikliginin gercek nedenini bilmen mi ?
Yukardaki iki cumle arasindaki fark ne ?
Duygular.
Aralarinda sikismis, birikmis, bosalamayan duygular. Gecmis anilar, acilar, yaralar. Kimi kabuklu, kimi kan sizdiran, kimi iyilesmis birtek izi kalmis yaralar.
Farketmez herbiri bir duygu ile imzalanmis.
Duygu cokus getirir onemli olan inanctir. (Emotion brings commotion, all we need is devotion)
Peki yine geldik sadede.
Mira'ya bagirip onu susturmayi mi seciyorsun, Tanri'ya siginip sakin kalmayi mi?
Esine bagirip kapris mi yapmak istiyorsun ve butun gun, iki gun, bilmem kac gun surat asip tafra mi atmak istiyorsun, yoksa Tanri'ya siginip sakin kalmak mi ?
Kardesinle arana duvar orup, bir daha ki sefere benim canimi acitmasina izin vermeyecegim mi diyorsun, yoksa acip kalbini, bilip kalbinin Tanri'nin elinde oldugunu, sakin mi kaliyorsun ?
Bir baska tekrar iste. Boyle guzel gunlerde tekrarlamak lazim, hatirlatmak lazim zihne, cunku zor gunler geldiginde kendileri tumden amnezik olabiliyor.
Mutluluk nerde ?
Kendimi bildim bileli mutlu olmak istiyorum. Cok siradan bir istek olsa gerek. Etrafimda bunu istemeyen bir kisi bile yoktur. Yoksa herkes neden arilar gibi vizildasin.
Niye okul okur, niye ise girer, niye evlenir, niye cocuk yapar, neden sevgilileri olur, neden ev alir, araba alir, alisverislere gidip taksitlere girer.
Cok unlu bir muzisyen, evinden kaciyor cocuk yasinda, en buyuk tutkusu sarki soylemek. Orasi senin burasi benim geziyor, heryerde sarki soyluyor, karnini doyuracak para kazaniyor. Gozu hep yuksekte, unlu bir muzisyen olacak o. Ve mutlu olacak. Odemedigi bedel yok, acligi da goruyor, kendiyle baskasini doyurdugunu da. Ve oyle bir gun geliyor ki, milyonlar ona hayran. Giydigi kiyafet moda oluyor, sac modeli herkesin kafasinda. Disari cikamiyor, uyuyamiyor, bir sonra yazmasi gereken sarkinin stresinden yemek de yiyemiyor. Ya icerek kendini avutuyor, ya cekerek. O cok unlu bir muzisyen ama mutlu olamiyor.
Cok iyi egitim almis bir kiz. Ailesi hep iyi bir aile kurmasi icin egitmis. Biliyor, iyi bir kocasi olunca, iyi cocuklar dogurup yetistirecek, iyi bir evi olacak ve mutlu olacak. Evleniyor iyi bir kocasi var ama iyi bir isi yok, iyi bir isi var kocasinin, ayiracak zamani yok, iyi bir evi var, icinde gecirecek vakti yok, iyi cocuklari var, gorecek hali yok. Oysa mutlu olacakti kocasi, cocuklari evi olunca. Mutlu olmuyor.
Mutlu olmayi kaldiramiyor oysa kisi. Hep bir sonraki adim var cunku. Simdi buna sahip oldum, ama bir de sunu istiyorum. Ve asla bitmiyor isteklerin onu arkasi.
Kendimi bildim bileli mutlu olmak istedim, cok bedeller odedim. Kimse soylememisti bana mutlu olmak icin disarda hicbir seye ihtiyacim olmadigini. Mutlu olmak icin okulu bitirmem lazimdi, iyi evlat olmam lazimdi, iyi bir ailem olmasi lazimdi, iyi bir isim sonra. Ama bunlar olunca hic mutlu olmadim.
Bir bir iceri girdigimde buldum o herkesin aradigini. Bir bir soyundugumda. Bir bir biraktigimda herseyimi, sahip oldugumu sandiklarimi. Sahip olmak istediklerimi. Biraktikca hafifledim, icim acildi. Bir bir gectim kapilarindan. Hala geciyorum her yeni gun.
Mutluluk goz kirpa kirpa yol gosteriyor. Istekler ile ihtiyaclar arasindaki ayriligi anlatiyor bana. Her adimda ihtiyaclarimi karsiliyor; isteklerimi biraktikca. Sukurler dokuluyor once kalbimden sonra dilimden.
Hep mutlu olmayi istedim hayatim boyunca, artik apacik goruyorum kendi mutlulugumu nasil sabote ettigimi. Aslinda mutlu olanken, isteklerin nasil da onu geri plana ittigini.
Simdi mutsuz birini gordugumde bakiyorum, olan neyi degistirmeye calisiyor, olmayan neyi istiyor diye. Sefkatle sariliyorum icimden, sen de bendim. Sukrediyorum her an ve takip ediyorum piriltili goz kirpislarini mutlulugun. Onum arkam sagim solum Sen...
Niye okul okur, niye ise girer, niye evlenir, niye cocuk yapar, neden sevgilileri olur, neden ev alir, araba alir, alisverislere gidip taksitlere girer.
Cok unlu bir muzisyen, evinden kaciyor cocuk yasinda, en buyuk tutkusu sarki soylemek. Orasi senin burasi benim geziyor, heryerde sarki soyluyor, karnini doyuracak para kazaniyor. Gozu hep yuksekte, unlu bir muzisyen olacak o. Ve mutlu olacak. Odemedigi bedel yok, acligi da goruyor, kendiyle baskasini doyurdugunu da. Ve oyle bir gun geliyor ki, milyonlar ona hayran. Giydigi kiyafet moda oluyor, sac modeli herkesin kafasinda. Disari cikamiyor, uyuyamiyor, bir sonra yazmasi gereken sarkinin stresinden yemek de yiyemiyor. Ya icerek kendini avutuyor, ya cekerek. O cok unlu bir muzisyen ama mutlu olamiyor.
Cok iyi egitim almis bir kiz. Ailesi hep iyi bir aile kurmasi icin egitmis. Biliyor, iyi bir kocasi olunca, iyi cocuklar dogurup yetistirecek, iyi bir evi olacak ve mutlu olacak. Evleniyor iyi bir kocasi var ama iyi bir isi yok, iyi bir isi var kocasinin, ayiracak zamani yok, iyi bir evi var, icinde gecirecek vakti yok, iyi cocuklari var, gorecek hali yok. Oysa mutlu olacakti kocasi, cocuklari evi olunca. Mutlu olmuyor.
Mutlu olmayi kaldiramiyor oysa kisi. Hep bir sonraki adim var cunku. Simdi buna sahip oldum, ama bir de sunu istiyorum. Ve asla bitmiyor isteklerin onu arkasi.
Kendimi bildim bileli mutlu olmak istedim, cok bedeller odedim. Kimse soylememisti bana mutlu olmak icin disarda hicbir seye ihtiyacim olmadigini. Mutlu olmak icin okulu bitirmem lazimdi, iyi evlat olmam lazimdi, iyi bir ailem olmasi lazimdi, iyi bir isim sonra. Ama bunlar olunca hic mutlu olmadim.
Bir bir iceri girdigimde buldum o herkesin aradigini. Bir bir soyundugumda. Bir bir biraktigimda herseyimi, sahip oldugumu sandiklarimi. Sahip olmak istediklerimi. Biraktikca hafifledim, icim acildi. Bir bir gectim kapilarindan. Hala geciyorum her yeni gun.
Mutluluk goz kirpa kirpa yol gosteriyor. Istekler ile ihtiyaclar arasindaki ayriligi anlatiyor bana. Her adimda ihtiyaclarimi karsiliyor; isteklerimi biraktikca. Sukurler dokuluyor once kalbimden sonra dilimden.
Hep mutlu olmayi istedim hayatim boyunca, artik apacik goruyorum kendi mutlulugumu nasil sabote ettigimi. Aslinda mutlu olanken, isteklerin nasil da onu geri plana ittigini.
Simdi mutsuz birini gordugumde bakiyorum, olan neyi degistirmeye calisiyor, olmayan neyi istiyor diye. Sefkatle sariliyorum icimden, sen de bendim. Sukrediyorum her an ve takip ediyorum piriltili goz kirpislarini mutlulugun. Onum arkam sagim solum Sen...
12 Ocak 2011 Çarşamba
11 Ocak 2011 Salı
Nes'e
Eger hayatin duzene girmesini beklesem kim oldugumu ogrenmek icin, daha bin kere daha gelmem gerekir ki eminim bininciden sonra da garantisi yoktur.
Durdugun yer, hayatta ne olursa olsun degismeyen bir yer. Eger bu aralar degismekteyse, durmamiz gereken zeminde degiliz demektir. Bu degisim bize zeminin bu olmadigini hatirlatmak icin cok gereklidir.
Oysa cogu zaman o degisen zeminlerde gecer omrumuz. Oysa filmin icindeki ben degilimdir. Hicbir zaman da olmamisimdir. Tek gereken seyretmektir. Ama yolun yarisina kadar bunu bilmeden gelmis biri icin zor olur bazi zamanlar. Her defasinda bir cimcik gerekir uykudan uyanmak icin. Bir cimcik Tv ekranina yapismayi birakip, koltuga gecmek icin.
En guldugum karelerden biri, hep beraber birsey seyrederken, seyrettigimiz filme yapilan yorumdur. Mesela; hah cok zekisin, iyi ki oyle sakladin yoksa direk bulurlardi? cok uydurdum ama bir tane daha deneyeyim. Simdi o oyle atilir mi, gorecek asagidaki ? Eminim anlatabilmisimdir, soylemek istedigim, film ordadir ve biz biliriz filmdir ona ragmen mudahale etmeden duramaz bazilari.
Ben gulerim ama boyle "yaz" zamanlarinda gorurum bunun neden benim gozume battigini. Cunku ben de bilsem de bunun bir film oldugunu, hem de epey iyi bilsem de, bazen hic farketmez bilmek, kendimi bulurum ekrana yapismis bir sekilde.
Bazen de gunesli gunler arka arkayadir ve demirler beni Gercege. O zaman sadece gorevini yerine getirip, yerine cekilen bir supurge gibi yaparim isleri. Duygusuz, sakin. Icim durgun bir denizdir. Yuzum de hicbir ifade yoktur. Konusmam, gulmem. Sadece isimi yaparim, huzur icinde. Yapilan her neyse guzel bir sekilde de sonuclanir.
Boyle zamanlar gectikten enerji kalpten zihne gectiginde sorgulamam baslar. Nes'e nerde ? Esim mutsuzum sanar, bazen depresif. Ama degilimdir hicbiri. Sadece sakinimdir, durgun, huzurlu. Swamiji uyanirken pekcok adim var atilan, bu sakinlik, durgunluk onlardan bazilari. Huzuru takip et, o senin asil dogan olan Nes'e ye giden bir rehberdir dedi.
Oysa saniyordum ki nerdeyse geldik. Kimbilir kac adim var. Elimde kumanda, filmi durdurup kac dakika var diye bakip duruyorum. Filmden de bisey anlamiyorum boyle zamanlarda.
Birinin bana nes'e yi ogretmesi lazim diyorum, sonra guluyorum, huzur adli rehberi takip edersem zaten gidecegim yer orasi.
Dusunuyorum, hayatimin en acili donemlerinde ne kadar neseliydim, ne kadar cok kahkaha atardim. Simdi ise hayatimin en guzel donemi, en huzurlu, en mutlu, hayallerimden gerceklesmeyen yok allaha bin sukur ve ben nes'e den yoksunum.
Kimbilir yol beni nereye goturuyor, daha dogrusu nereden goturuyor?
Belki de o hakedilmeden atilan kahkahalarin bedeli bu gunler.
Insan cok oynamamali.
Uzgunken aglamali, sonuna kadar, icerde disarda, yalniz veya uluorta.
Sonra gulunecek gunlerde de gulmeli, gobegi titreye titreye...
Durdugun yer, hayatta ne olursa olsun degismeyen bir yer. Eger bu aralar degismekteyse, durmamiz gereken zeminde degiliz demektir. Bu degisim bize zeminin bu olmadigini hatirlatmak icin cok gereklidir.
Oysa cogu zaman o degisen zeminlerde gecer omrumuz. Oysa filmin icindeki ben degilimdir. Hicbir zaman da olmamisimdir. Tek gereken seyretmektir. Ama yolun yarisina kadar bunu bilmeden gelmis biri icin zor olur bazi zamanlar. Her defasinda bir cimcik gerekir uykudan uyanmak icin. Bir cimcik Tv ekranina yapismayi birakip, koltuga gecmek icin.
En guldugum karelerden biri, hep beraber birsey seyrederken, seyrettigimiz filme yapilan yorumdur. Mesela; hah cok zekisin, iyi ki oyle sakladin yoksa direk bulurlardi? cok uydurdum ama bir tane daha deneyeyim. Simdi o oyle atilir mi, gorecek asagidaki ? Eminim anlatabilmisimdir, soylemek istedigim, film ordadir ve biz biliriz filmdir ona ragmen mudahale etmeden duramaz bazilari.
Ben gulerim ama boyle "yaz" zamanlarinda gorurum bunun neden benim gozume battigini. Cunku ben de bilsem de bunun bir film oldugunu, hem de epey iyi bilsem de, bazen hic farketmez bilmek, kendimi bulurum ekrana yapismis bir sekilde.
Bazen de gunesli gunler arka arkayadir ve demirler beni Gercege. O zaman sadece gorevini yerine getirip, yerine cekilen bir supurge gibi yaparim isleri. Duygusuz, sakin. Icim durgun bir denizdir. Yuzum de hicbir ifade yoktur. Konusmam, gulmem. Sadece isimi yaparim, huzur icinde. Yapilan her neyse guzel bir sekilde de sonuclanir.
Boyle zamanlar gectikten enerji kalpten zihne gectiginde sorgulamam baslar. Nes'e nerde ? Esim mutsuzum sanar, bazen depresif. Ama degilimdir hicbiri. Sadece sakinimdir, durgun, huzurlu. Swamiji uyanirken pekcok adim var atilan, bu sakinlik, durgunluk onlardan bazilari. Huzuru takip et, o senin asil dogan olan Nes'e ye giden bir rehberdir dedi.
Oysa saniyordum ki nerdeyse geldik. Kimbilir kac adim var. Elimde kumanda, filmi durdurup kac dakika var diye bakip duruyorum. Filmden de bisey anlamiyorum boyle zamanlarda.
Birinin bana nes'e yi ogretmesi lazim diyorum, sonra guluyorum, huzur adli rehberi takip edersem zaten gidecegim yer orasi.
Dusunuyorum, hayatimin en acili donemlerinde ne kadar neseliydim, ne kadar cok kahkaha atardim. Simdi ise hayatimin en guzel donemi, en huzurlu, en mutlu, hayallerimden gerceklesmeyen yok allaha bin sukur ve ben nes'e den yoksunum.
Kimbilir yol beni nereye goturuyor, daha dogrusu nereden goturuyor?
Belki de o hakedilmeden atilan kahkahalarin bedeli bu gunler.
Insan cok oynamamali.
Uzgunken aglamali, sonuna kadar, icerde disarda, yalniz veya uluorta.
Sonra gulunecek gunlerde de gulmeli, gobegi titreye titreye...
1 Ocak 2011 Cumartesi
New Year Message by Sri Swami Chidanandaji
Reveal Your Inherent Divinity
By Sri Swami Chidanandaji
Radiant immortal Atman! Beloved children of Light! My first request to you, is: Begin the New Year by lifting up your heart, mind, and your entire being to God and asking Him earnestly and sincerely that the New Year may be an ideal year filled with 365 ideal, golden days divinely lived, filled with truthfulness, compassion, kindness, purity, and nobility of thought, word and deed. May everyday that you live bring some benefit to all life around you! May everyday of this New Year that you live be the source of good and joy to others, and bring happiness to others! May it be helpful to all the living creatures, and even to inanimate and immobile things like trees and plants.
Feel your oneness with all humanity. Be a world citizen. May the oneness of all life and the fraternity of mankind be always the guiding sentiment in the living of your life! Be large-hearted. Be forgiving, loving, expressing humaneness, friendliness
and not allowing any negativity in your heart.
And when you wake up in the morning, wake up with the resolution that "I will make this New Year four times as valuable, beautiful, ideal and useful as the year that has just passed. Let the future be better than the past." Cast a bird's-eye-view on the previous year-what have been its fine points, minus points and drawbacks. You may make up your mind, correct all the errors, and see that they are not repeated in the New Year.
Make the New Year a better one. The effort should be progress, progress and ascent. The overall law that prevails in all life upon this earth is the law of evolution, ascending from the lower to the higher, still higher until fullness and perfection is reached.
You must never forget that the living of human life is a progression upon the path of evolution. Keep this in mind and see that everything that you think or speak,
every action that you engage in takes you further and upward upon this path of evolution and perfection. You must utilise the God given intelligence in the highest
measure. Human life means an ascent to perfection, because you are made in the likeness of God. And God is all-full, all-perfect. So the potential for that
perfection, that Divinity is already there in you. That which is latent should be made dynamically patent.
Divine thou art, let divine be your life. Therefore, be divine hundred per cent in everything that you do, think and feel. Make your life sublime. Never forget your real nature that you are a wave in the Ocean of pure Divine Consciousness, you are a part of eternal Existence. May God and Gurudev shower their grace upon you all!
By Sri Swami Chidanandaji
Radiant immortal Atman! Beloved children of Light! My first request to you, is: Begin the New Year by lifting up your heart, mind, and your entire being to God and asking Him earnestly and sincerely that the New Year may be an ideal year filled with 365 ideal, golden days divinely lived, filled with truthfulness, compassion, kindness, purity, and nobility of thought, word and deed. May everyday that you live bring some benefit to all life around you! May everyday of this New Year that you live be the source of good and joy to others, and bring happiness to others! May it be helpful to all the living creatures, and even to inanimate and immobile things like trees and plants.
Feel your oneness with all humanity. Be a world citizen. May the oneness of all life and the fraternity of mankind be always the guiding sentiment in the living of your life! Be large-hearted. Be forgiving, loving, expressing humaneness, friendliness
and not allowing any negativity in your heart.
And when you wake up in the morning, wake up with the resolution that "I will make this New Year four times as valuable, beautiful, ideal and useful as the year that has just passed. Let the future be better than the past." Cast a bird's-eye-view on the previous year-what have been its fine points, minus points and drawbacks. You may make up your mind, correct all the errors, and see that they are not repeated in the New Year.
Make the New Year a better one. The effort should be progress, progress and ascent. The overall law that prevails in all life upon this earth is the law of evolution, ascending from the lower to the higher, still higher until fullness and perfection is reached.
You must never forget that the living of human life is a progression upon the path of evolution. Keep this in mind and see that everything that you think or speak,
every action that you engage in takes you further and upward upon this path of evolution and perfection. You must utilise the God given intelligence in the highest
measure. Human life means an ascent to perfection, because you are made in the likeness of God. And God is all-full, all-perfect. So the potential for that
perfection, that Divinity is already there in you. That which is latent should be made dynamically patent.
Divine thou art, let divine be your life. Therefore, be divine hundred per cent in everything that you do, think and feel. Make your life sublime. Never forget your real nature that you are a wave in the Ocean of pure Divine Consciousness, you are a part of eternal Existence. May God and Gurudev shower their grace upon you all!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)