17 Eylül 2008 Çarşamba

Planlar

9 aydir Hindistan'daydim. Vipassana Meditation Center Dharamsala'da 10 gunluk kampa katilmis, Rudraji ile yoga yapmis, rehberimi bulmus, kuzey yildizina dogru yurumeye baslamistim. I am not the Doer, yani yapan ben degilim felsefesini ozumsedigimden, nerdeyse hicbirsey planlayamaz olmustum. Zaten Hindistan'a ayak bastigim andan itibaren bana verilen en buyuk ogreti buydu. Plan yapma! Zaten yapilmis bir plan var. Sadece SIMDI de kal ve yasa. Ama Turkiye'ye ne zaman donecektim acaba? Nasil anlayacaktim ne zaman donecegimi? Annem telefon acti. Babanin emekli maasini cekip sana yollayamiyorum. Bir sene doldugu icin bankaya gidip imza vermen gerekiyormus. Ve sana su anda gonderecek param da yok. Iste kainat donus tarihini belirlemisti.

Ikinci buyuk sorunda donunce ne is yapacaktim. Turkiye'den ayrilirken bir daha asla ozel sektorde calismayacagim demistim. Benim icin en uygun olan yoga hocaligi yapmakti. Oysa o planiminda bir gece de avuclarimin icinden kayip gidecegini soyleseler asla inanmazdim. Swami Muktanan'da nin gidisinden sonra pek cok sira disi olay yasadim. Bunlari yazmanin gerekliligine inanmiyorum. Ancak o dondugunde bunlari onunla paylastigimda bana yogayi birakmam gerektigini yoksa bu yasananlar ve yasayacaklarimla bas edemeyecegimi soyledi. Yoga hocam Karin de Rishikesh'teydi. Ertesi gun kendisine gidip egitime devam edemeyecegimi ve nedenlerimi anlattim. Hakverdi ve benim icin sevindi. Swamiji onun icin de cok ozeldi. Eger boyle dediyse bir bildigi mutlaka vardi.

Oysa benim icin bunu kabul etmek o kadar da kolay olmamisti. Gelecek korkum vardi. Kimseye muhtac olmak istemezdim. Ne yapacaktim gecimimi saglamak icin?

Guzel gunesli bir gunde vucudumu tamamiyle ona teslim etmis yururken Rishikesh'in sokaklarinda Guru Nivas'in onunde durdum. Swami Muktananda'nin gurusu Swami Chidananda'nin resmi asiliydi iki katli evin kapisinda. Sokaga bakiyordu. Tam karsisinda da bir dukkan vardi. Degerli ve yaridegerli taslar satiyordu. Sahibi kapinin onunde oturuyordu. Guldum, ne sanslisin, kutsanmis bir dukkanin var. Beni iceri davet etti. Guzel bir sutlu cay ikram etti. Minicik ama heryerinde incik boncuk olan goz alici bir dukkandi. Bir anda aklima bunlardan alip Turkiye'de satabilecegim fikri uyandi. Bir hafta urun sectim goturmek icin. Son gun kararsizim. Acaba dogru seyi mi yapiyorum. Acaba yapmam gereken sey bu mu? Dukkan sahibine bilmiyorum ki acaba Turkiye'de satabilir miyim ki bunlari derken kapi acildi. Rishikesh'te o gune kadar herkesin tanistigi ilk turkken bir turk cift iceri girdi.
Ben gulmeye basladim. Bir saniye once soyledigim cumleyi tekrarladim onlara sectigim urunleri isaret ederek. Bayildilar ve kesin satacagimi soylediler. Ben keyif icinde internet kafeye gidip bu haberi kardesime vermek istedim. Chatte konusurken bana annemin bugun bir taki tasarimcisinin yaninda ise basladigini soyledi. Taki tasarlamayi ogrenecekmis....

Bilmiyorum anlatabiliyor muyum aslinda endislerimizin ne kadar yersiz oldugunu. Aslinda kainat ananin bizim icin herseyi muhtesem birsekilde ayarladigini ve bize sadece bu alanda oynamak dustugunu.

Iste bu acik secik Rishikesh gunleri o zamanlar bilmedigim bir sekilde beni bu gunlere hazirliyormus. Tanri oylesine saglam temellerle insa etmistiki inancimi, dondugumde ne yasadiysam da, nekadar canim acidiysa da, ne kadar sorun gecmis olsa da ve ne buyuk mutluluklarla simartilmaya calisilmis olsam da, bu inanc bir santim oynamadi yerinden.

2 yorum:

Evren dedi ki...

hayatımıza değen insanların, tesadüften değil de, artık o anda, hazır olduğumuzdan çıktıklarını ve yüreklerimize değdiklerini düşünmüşümdür.

takı yapardım ve O, bana hep devam et derdi. Sen bu konuda doğal bir yeteneğe sahipsin.

Uma dedi ki...

dusundugun sey zaten bildigin, sadece hatirliyorsun belki de :)
o sana diyeni O diye yaziyorsun, eger oyle inaniyorsan oyle de duy, oyle de gor, oyle de sev, hep sev :)
O=Tanri=Ask=Bhagavan=Shiva=....