27 Mart 2012 Salı

Herkes burda, simdi!



Bu yazi Guguk'cuk icin yazilmistir :)
gugukcuk yusufcuk diyen kuslar vardir Turkiye'de burdakiler Yusuf diye bilmediklerinden oyle sakimiyorlar ama, ayni zamanda bu yaziyi, her gugukcuk dendiginde babanesinin yaninda oldugunu hisseden annem ve her gugukcuk sesini duydugunda anneannesini dusunen Mira icin de yaziyorum :)


Neem Karoli Baba bu blogun azizlerindendir. Arada yazarim hakkinda, bilirsiniz. Bilmezseniz mutlaka okuyun, Aska gelin derim.
Krishna Das da bu blogun en sevilen karakterlerindendir. Onceleri kendisini hic sevmedigim halde (cunku neden batililar dogulularin herseyini calmak zorunda ki diye dusunen bir kucuk kizcocugu vardi bir zamanlar) sonradan ozellikle kendisiyle birebir mabedde gecirdigim Tanri armagini gunden sonra, ne kadar ozel, ne kadar guzel bir insan oldugunu anlamaya nail oldugum kisidir.

Krishna Das Horward profesoru sonradan ismi Ram Das olarak degistirilen ruhani ogretmen vasitasiyla Neem Karoli Baba'yla tanismis. Uc senesini Hindistan'da Neem Karoli Baba (Maharaj)'nin yaninda gecirmis. Maharaj gelin dediginde gitmisler, huzurunda dualar okumuslar, gidin dediginde ise odalarina cekilip, cocuklar gibi, camdan Maharaj'in kendilerini cagirmasini beklemisler. Uc sene ask denizinde yuzerek. Kendilerinin kim oldugunu, her turlu kotulukleriyle onlari taniyan Maharaj'in askinda Asik olarak gecirmisler.

Bir gun Maharaj Amerika'ya don demis. Krishna Das bu cumleyle yikilmis. Maharaj Krishna Das'in icindeki birseyler yapma (aile, cocuk vs.) isteginin farkindaymis. Krishna Das son gun, sana nasil hizmet edebilirim diye sormus, Maharaj once azarlamis ve yollamis. Tam kapidan disari cikarken arkasini donmus Krishna Das, Maharaj ask dolu bakiyormus ve kalbinde duymus, Amerika'da benim icin sarki soyle (chant diyor aslinda, yani mantralarin dualarin soylenmesi)

Krishna Das Amerika'ya dondukten kisa bir sure sonra sevgilisi oluyor. Bir iki ay beraberlikten sonra Maharaj'dan haber aliyor. Ne zaman geliyor geri Hindistan'a diye. Maharaj'in kendisine evlenme dedigini hatirliyor Krishna Das. Evlenmek O'nun dilinde beraber olmak. Sonra haber yolluyor, para biriktiriyorum uzun sure Hindistanda kalabilmek icin, param birikince gelecegim diyor. Seneler sonra itiraf ediyor Krishna Das aslinda sevgilisiyle daha uzun sure kalabilmek icin bir bahane oldugunu. Ve bir iki ay icinde haber geliyor. Neem Karoli Baba vucudunu birakiyor. (Hindistan'daki inanisla azizler olmezler, kendi dilekleriyle vucutlarini birakirlar) Krishna Das o gunden sonraki 11 yil boyunca inanilmaz bir hayat yasiyor. Depresif, uyusturucu bagimliliginda, aci icinde, kendinden nefret ederek, kizgin. 11 yil sonra Hindistan'a dondugunde oylesine mutsuz ki tek istegi bir odaya gidip bir koseye kivrilmak ve uyumak belki bir hafta. Ancak ordakiler onu o kadar cok seviyorlar ki Puja yapmasi icin onu davet ediyorlar. Bitmis bir halde, kan ter icinde atesin basinda dua ediyor ve yiyecekleri atese atiyor. Her atisinda keske kendimi de atabilsem de yok olsam diye dusunuyor bir yandan. Neem Karoli Baba'dan sonra ashram Siddhi Ma'dan soruluyor. El verdigi diyebilirim. Siddhi Ma'da bu blogda adi gecen azizelerdendir. Siddhi Ma Krishna Das'i aglarken goruyor, birini yollayip cagirtiyor odasina. Eskiden Maharaj'in kaldigi odaya. Krishna Das bikkin, keske beni biraksalar artik diye dusunse de, hayir diyemeyecegi icin gidiyor yanina. Kapiyi actigi anda bir simsek cakmasi gibi bir isikla yere yikiliyor. Ve aglamaya basliyor. Maharaj'i hissediyor. O anda birkac sey birden oluyor Krishna Das'a. Biri Maharaj'dan sonraki hayati kare kare gozunun onune geliyor. Neler yaptigi, niye yaptigi. Ikincisi kalbinin etrafina nasil duvar ordugunu goruyor. Hissetmemek icin. Oysa o an, Maharaj'i o odada hissettigi an, farkediyor ki, Maharaj olumunden bu yana onu bir saniye, hatta milyonda bir saniye bile yalniz birakmamisti. Hep onun yanindaydi, daima...
http://www.youtube.com/watch?v=P6ZZk30s1jo

Hepimiz gerek egitimle, gerekse korkularimizla nice duvarlar orduk kalbimizin etrafina. Simdi cogu kosesini gormekte zorlaniyoruz. Kimimiz bakmaya vakit bulamiyor, kimimiz bakacak bir sey goremeiyor, kimimiz niye bakacagini bilemiyor. Ama gun gelip BAK dediginde, ve o duvarlar yerle bir edildiginde, iste o gun BILIYORUZ, kimse bir yere gitmemisti, kimse ayri gayri degildi, kimse bizi uzmemisti.

Simdiki an'da kaldikca bir bir inecek o duvarin tuglalari. Biraz cesaret!

ASKla ...

P.S Dun gitme anneanne sen hep burda kal diyen Mira bu sabah anneanne demedi bile. Uyandi ve herzamanki hayatina, hayatin getirdigi haliyle basladi. Arabada giderken bir ucak gorunce anneannenin ucagi diye ciglik atti sevincle. El salladi, ama sonra ucagin indigini gordu. Anneanne geri mi donuyor dedi. Sanirim bu o ucak degil dedim, konu kapandi. Cocuklarin o kadar cok ogretecekleri var ki bize. En cok da simdi'de durmak konusunda.

8 yorum:

guguk kuşu dedi ki...

bebekliğimden itibaren emek emek ördüğüm duvarlar şimdi beni eziyor sanırım bunun duvar olduğunu, benim ördüğümü, işe yarayacağını düşünerek, kendimi, ruhumu acıdan ve incinmekten korumak için ördüğümü, yıllarca bu duvarın çook işe yaradığını düşündüğümü, aslında var olan bu duvarın farkında bile olmadığımı vs vs vs yeni yeni farkediyorum bu farkındalıkla tanrım acaba daha nelerin farkında değilim demekten kendimi alamıyorum.
ben de sana cemalnur sargut hanımefendi buraya geldiğinde olanları anlatayım. şans eseri haberim oldu, koşa koşa gittim, kötü düzenlenmiş bir programdı, saatlerce cemalnur hanımı bekledim. sonunda konuşmaya başladı, ağzını açtığı andan itibaren gözyaşlarımı tutamaz oldum, ne dese ne söylese yüreğime çarpıyordu kafamı önüme eğdim beni kimsenin görmesini istemiyordum, ama burnum akmaya başladı, sümüklerim neredeyse ağzıma girecekti, kafamı çevirmeden yanımdaki arkadaşımdan mendil istedim, niye ağladım, ne söyledi..hiçbirini bilmiyorum anlat desen anlatamam, düşündüm sonra karşımda açık saçık espriler yapsa da, küfür de etse ağlayacaktım, ne dese ağlayacaktım.....
başka insanlar da konuştu ama bazılarını konuşmalarını duyamadım bile bir ses vardı ama sanki yabancı bir dilde konuşuyorlardı anlayamıyor takip edemiyordum. sonra düşündüm bizler barajlardan gelen suyu taşıyan borularız eğer boru temiz olursa tıkanık değilse barajdaki suyu aynı doğallığı ile taşıyabilir ve cemalnur hanım suyu hakkıyla iletiyordu bana, o iyi bir radyoydu, frekansımı ona ayarlamıştım o frekanstan tanrımın sesini duyuyordum belki de.....
dün bir dostla konuşurken bana göre tanrını tanımı "merhametlilerin merhametlisidir" dedim tanrı da beni nasıl biliyorsanız sizin için öyle olacağım diyor:D
yıllardır ağlayamayan ben böylesine ağlamıştım, soru sorma süresi tanıdılar ne çok soracak şey vardı oysa tek kelime sormak istemedim, oysa beni görmesini istiyordum ......ama ben ben burdayım demeden beni görsün istiyordum, ite o arka taraftaki pembe hırkalı demesini içinden.....
yazını okuduğumda duvarlarım zorlandı ama ağlayamıyorum artık...bunu yıllardır ilk kez o konferanta başarabildim..
nerden başlarım, nasıl yaparım onu da bilmiyorum ama artık arayış içinde değilim gerekenler önüme çıkıyor onlar beni buluyor ben olanı izliyorum. bu çok zevkli
O'nun önüme çıkarması benim bunu görebilmem.
bilmeden çocuk aklı ile işe yarasın diye kalbimi katılaştırmıştım elbet bu katılık bena kendimi iyi hissettirdi ama yan etkileri kazancının yanında çok çok fazlaydı. skarla iyileşmiş bir yarayı eski normal doğal dokusuna nasıl kavuşturabilirim bilmiyorum uma, ama bildiğim birşey var artık, tanrım bunu isterse bende kendimi kasmaz izin verirsem olabilir. ben bu yaşatımı bir mucize şeklinde görmeyi seçiyorum artık. belki bu iyi bir başlangıç olur. hala daha dediklerini anlayabilmeme rağmen yüreğimdeki dinkkk sesini duyamıyorum ama buna takılmıyorum evren bana elbirliği ile yardım edecek, çünkü iyileşmek istiyorum.
önüme çıkanların hepsinde rabbimin bir sıfatını görmeye çalışıyor ve bu sıfatın benim ilacım olabileceğini aklımda tutmaya çalışıyorum sevgili canım uma.
senin sayende adını duyduğum izlemeye başladığım cemalnur hanımı bir başka dost sayesinde dinleme fırsatı buldum bakalım görelim tanrımız neler eyleyecek..
sanırım etrafımda en kızdığım, en çok incindiğim şeyler duvarlarımı balyozluyor ve arkadan ellerimle destek oluyorum yıkılmasın diye, hemen harcı sürüp delikleri kapatıyorum belki de , ve balyozun ucunda çoğunlukla eşim, bazen bir arkadaş.. oluyor:D
ne istiyorum biliyormusun cemalnur hanım konuşsa konuşsa saatlerce ben ağlasam ağlasam.....

Uma dedi ki...

Gugukcum o zaman Cemalnur Sargut'u takip et, her geldiginde git, doyasiya agla :) aglamakla atiliyor o biriken zehirler. Cemalnur Sargut'da cocugunu kaybetmis belki biliyorsun. Simdi biri gelip cocugumu kaybettim dediginde, masallah ne guzel diyorum diyordu. Cunku Tanri o aciyi verirken icinde kendisinden huzuru katarak veriyor diyordu. Bence iste puf nokta burasi. Aciya bakmaktan korktugumuzda icindeki Tanriyi ve huzurunu bulamiyoruz. Cemalnur Hn'in youtube'de videolari da var. Azizlerin ne konustugu degil zaten, varliklari yetiyor sahte benin yerle bir olmasina :)

guguk kuşu dedi ki...

"Aciya bakmaktan korktugumuzda icindeki Tanriyi ve huzurunu bulamiyoruz."
ben cevabımı aldım:D

Uma dedi ki...

valla ne guzel demis, bayildim ben de sen tekrar yazinca :)

guguk kuşu dedi ki...

umacım sufi iyi değil:(

Uma dedi ki...

Biliyorum, dua ediyorum ferahliga kavussun diye.

tutsak dedi ki...

Sevgiler her 1inize de
Cemalnur hoca dünyanın en tatlı yüzlerinden birisi. Adı üstünde...
Bu arada aynı şeyin benzeri tasavvuf erenleri için de söylenir sevgili Uma
onlar ölmezler. YÜRÜDÜ denir bedenlerini terk ettiklerinde.
Tontinim zor günler geçiriyor gerçekten sevgi onu ayakta tutuyor.
Sevgi ile aşk ile kalın

Uma dedi ki...

Sen de Sevgili Tutsak...
Sufim her daim kalbimde!