16 Eylül 2010 Perşembe

Aciyor..

Dun Sorrowful Mother feast'iymis. Mother Mary'nin Jesus'i carmihta gordugunde yasadigi aci ama bir o kadar da guclu durusu gozumun onunde. Ben de gayet sorrowful mother'im bugunlerde. Acilar var heryerimde. Ve kendime baktigimda oyle guclu bir motif de gormuyorum. Yalniz "hissetttigim" birsey var. Seffaflastigim. Hem de fazlasiyla. Icimi goruyorum, hatta sanki herkes goruyor, ya da icimden hersey ve heryer ve herkes gorunuyor. Mira ustumu tutuyor cekiyor. Kolumu cekiyor, sacimi cekiyor, itiyor. Yaptigi hersey beni rahatsiz ediyor. Ben rahatsiz oldukca limitler daha da zorlaniyor. Soz dinlememesinden rahatsizdim, bagirmaya basladi, bagirmasindan rahatsiz oldum, vurmaya basladi, ondan rahatsiz oldum isirdi, ondan rahatsiz oldum tukurdu. Dun karateye vermeyecegim Mira'yi bizi oldurur birgun dedigimi duydum. Guya saka yapiyordum, ama kendimi gordum gayet ciddiydi icim. Duyduklarima inanamadim... Sonra herseyin ASK'ta eridigini hatirlattim kendime. O bagirdikca sarildim, vurdukca ellerine sarildim icim eridi, isirdi kucakladim. Kizgin degildim artik, rahatsiz da degil, ama huzun vardi bir yerlerimde. Gece yattiktan sonra hic konusmak gelmedi icimden. Oturdum bir koseye, mantralarimi yaptim yine. Biliyordum gececegini, bir amaca hizmet ettigini. Sorunun Mira degil, bana birsey ogretmek icin yasandigini. Ogrenene kadar yasanacagini... Ben dahil herkes dil bilmedigi icin boyle, ondan bunlari yapiyor, vucudunu kullaniyor, kelimelerini kullanamadigi icin dese de, evet bu Mira'nin kismiydi ama benim kismim baskaydi.
Sabah Gurudev'in gunlugunu okuyordum. "An aspirant must be sensitive and yet possess a body and nerves completely under control. The greater the sensitivity becomes, the more difficult the task. Noises which pass unnoticed by an ordinary person are torture to one who is very sensitive. Develop the inner power of the self. Centralisation of ideas will stop the out-­going habit of the mind." diyordu.
Yagmur sonrasi bulutlarin acilmasi gibi oldu yine :) Fikirler, boyle olmasi lazimlar, cocugumu soyle yetistirmeliyimler hepsi birden kapi disari edildiler gordugum an. Ben mi ettim, hayir! Sadece gordum atildiklarini. Ihtiyacim kalmadi.
ASK ...
Su anda burda yok, ama uzgun degilim. Yoklugunu da biliyorum artik... Kap ne kadar genisse, O o kadar dolabilir. Mira ve esim olmasa kap nasil genislerdi ki...
Mira'nin kismi ne zaman ve nasil ve ne sekilde devam eder, o da O'nun isi. Bize kabul etmesi dusuyor bir tek.
Dun iki kisiye yazmaya calismistim bu olanlari. Dallarinda uzman iki kisi. Ama iki yazinin da yarisinda icimden bir ses tekrar tekrar ayni seyi soyledi: "You have nothing to DO" Senin YAPACAGIN hicbirsey yok! Ve tabii yazamadim...
Bunu bir bilmek yetmiyor... Her an yasamak icin iste o cekistirmelerde birakmak gerek kendimi ve teslim olmak aciya....
Darmadagin bir yazi oldu ama iste aynen oyleyim :)

5 yorum:

nilüfer dedi ki...

hiç ahkam kesemem, ancak birşey hatırladım ki; sen ders çalışırken geçen sene, aynı yalnızlığı hissetmişti,ve hırçınlaşmıştı,zihin anladımki bu yaşamda çok önemli,(suçluluk duyguları, reddedişler için ayna oluyor Mira) zihin ve beden dili senden çıkıp ona çarpıyor ve ondan yansıyor, vardır bir hikmeti..

Uma dedi ki...

Canim benim ne guzel animsadin. Evet aynen oyle, cunku hep aciklamam su, tabii cocuk hakli boyle olmak da, benim onunla ilgilenmem lazimdi veya esime soyluyorum senin o sirada ona sevgini gostermen gerekiyordu :) Hep bir eksiklik ve sucluluk :)
Bir de sunu farkettim bu surecte ki ben onunla attune oldugumda yani ayni rayda oldugumuzda diyeyim, hep akiyoruz. Ne zaman ayrilsak sorun cikiyor. Sanirim benim gorevim ve dolayisiyla temizligim onunla. Gecende bir arkadasima da aynisini soyledim, o da your karhma is your dharma dedi :)

Pinhan dedi ki...

ne zamandır senden öğrendiğim ve doğruluğuna biat ettiğim, 'eğer başıma gelen şeyler canımı acıtıyorsa mutlaka bir eksiğimi gösterdiği içindir ve benim için faydalıdır, görmem gerek..' düşüncesi meğer alttan alta suçluluk ve değersizlik duygularımı besliyormuş. diyordum ki eksikliklerimi görür ve fark edersem onlar gider ve ben değişirsem dünya değişir. ama bir şeyi atlamışım umacım, hiç bir şey içerde halledilmiyor, ben eksiğimi gördükçe ve sustukça karşı taraf hatalarını fark edememiş ve tüm sınırlarımı ezmiş geçmiş... sanırım eksikliği görüp bir de tavrımı koymamdı olması gereken, bana bunu yapamazsın demeliydim. konuşmam, belki de bağırmam gerekiyor anlayacağın ama şu an tek bir söz çıkmıyor ağzımdan.. bana bunu yapamazsın tavrı egonun eseri midir ve olmaması mı gerekir, yoksa egosu olmadan bir insan var olmaz mı??? sanırım egolu ve farkında olmak en doğrusu:) sohbetlerimizi çok özlüyorum çook...

Uma dedi ki...

Kendisini pek takip etmesem de, yazdiklari ayni otoriteden gelen Osho gecen gun soylemisti yazisinda, senin ve benim durumuma donduruyorum. Ikimizin de konusma secimimiz, hakkimizi kullanma secimimiz var, ancak secimimizi sadece asktan yana kullanirsak digerlerinin bizi kullandigini gorecegiz, ki kullanacaklar, aldatildigimizi gorecegiz ki aldatacaklar, ancak asil guvendigimiz kendi icimizdeki o isik oldugu icin, o her seferinde daha da kuvvetlenecek.
Ama bunlari yazarken su da icimden geliyor, bizler susup oturmak icin dunyanin gobeginde degiliz, oyle olsaydik magarada meditasyon yapiyor olurduk. Dogrulari paylasmak onemli, gorevimiz. Ben cocugum hirsizlik yaparken susacagimi soylemiyorum, dogru olani ogretmek benim gorevim. Senin de artik konusman gerek :) Konusmadan donusmuyor. Biz esimle tartisirken biliyorsun ben ona sus beni dinle sadece, ben konusurken kendimi duyabiliyorum ve nerde oldugumu anlayabiliyorum, bana izin ver diyordum, animsadin mi? Karsimizdakiler bahane, kendimize bakmamiz icin orda olmalari lazim. Bunun suclulukla alakasi yok ama. Ucuncu kattaysan ucuncu kattasindir, neden sekizinci katta degilim duygusunu yasamak zorunda degilsin. Ama nerde oldugumuzu her daim gormemiz gerek... Dedim sana bir aksam konusalim. Ben sizin saatinizle 20.30-22.30 arasi musaitim, ama her zaman beni kalbinde bulabilirsin :)

Uma dedi ki...

Bak sayende neler neler duydum kendimle ilgili :))