Tek derdimiz bu aslinda sanirim. Uzun bir zamandir yine deniz calkantiliydi buralarda. Simdi donup baktigimda herkesin tek derdinin bu oldugunu goruyorum. Belki de bu bizim eve mahsustur bilemem. Mira sabah geldi makarna istiyorum dedi. Ben ama kahvalti zamani annecim, ben makarna pisirmemistim dedim. Aglamaya basladi. Mira'ya kahvalti zamani ve aksam yemegi zamanini aciklarken yakaladim kendimi. Sonra diz coktum onunde sarildim simsiki. Makarna istiyorsun degil mi dedim. Evet dedi, biraz sakinlesmeye calisarak. Daha siki sarildim, cok mu seviyorsun sen makarnayi dedim. Evet dedi. Ve sessizce sarilip oturdum yaninda. Sonra sakinlestigini hissettigimde, usulca ayaga kalktim ve sofraya yurudum, elimde kahvaltiliklarla. Sonra sofraya oturdugumda Mira da yanimda oturuyordu. Elinde bir kac tane pismemis makarna. Onlari dizdi tabagina ve sonra bir guzel yapti kahvaltisini.
Bazen de soyle oluyor bizim evin hali. Gunler gunleri kovaliyor ve ben icimde yolladigim mesajlara hic cevap alamamis oluyorum. Icim mesela yorgunum cookkk diye bagirirken, disim herkesin istedigi seyleri yapabilmek icin kosturuyor. Tek bir hedefi var sevilmek. Boyle ogrenmisim ben ailemden. Birseyler yapmali, o zaman insanlar seni daha cok sever. Ve ne zaman yoldan ciksam icimde, kendimi birileri icin cilginca biseyler yaparken bulurum. Sevsinler beni. Oyle gunlerden birinde diyelim ki humus yaptim kocama cok sever diye. Aslinda onun cok sevmesi degil konu. Cok sevdigi seyi yaparsam beni sever asil konu. Iste o gunlerde mutlaka bu is benim kafama patlar. Tanri sever beni. Asla oyalamaz boyle dissal islerle. Kocamdan yerim tokadi bir guzel. O iki saat ayakta kalarak yaptigim humusu begenmez. Benim icimde kucuk bir cocuk kapatir kafasini dizlerinin ustune. Ama gorunuste asarim bir guzel suratimi. Burda secim baslar. Secim sandigimiz diyelim. Birinci secenekte esim (ki esleri bu nedenler seciyoruz) senin kucuk Uma'nin sevgiye ihtiyaci var bu siralar sanirim, der ve bana sarilip, sen humusu camurdan yapsan da ben seni seviyorum der. Sarilir, oper, oksar ve beni anlar. Ve humus tamamen konu disi kalir. Cunku tek ihtiyac sevilmektir.
Ikinci secenekte ise disariya bagimlilik tumden ekarte olmustur. Humusu yaparken bunu farkedersem, yani aslinda humusu esimden sevgi almak icin yaptigimi farkedersem, once ben kendi kendime bunu anlatip, kendimi anlayabilirim ki bu en zoru ve en kokten cozumlusu bence.
Bir diger secenekte de ben esime, biliyor musun sen humusu begenmeyince icimdeki kucuk Uma icine kapandi, uzuldu. Sanirim sevgiye ihtiyaci var diyebilirim. Bunun karsisinda esim biraz onceki davranisi secebilecegi gibi bunu reddetip ruhani veya dunyevi aciklamalarla bu verme islemini kesintiye ugratabilir. Ruhani soyle soyleyebilir; hayatim, sevgi disimizda degil ki, biz sevgiyiz. Sevgiyi benden bulamazsin, sevgi zaten icinde. Dunyevi; senin sevgiye ihtiyacin var benim yok sanki, bes saattir yollardayim...
Iste bu karmancormanlikta anlatmak istedigim suydu aslinda, dogumumuzdan bu yana tek derdimiz anlasilmak. Anlasilmadikca hep disardaki baska konseptlerle kendimizi eylemeye calisiyoruz ve sonunda da duvara tosluyoruz. Cunku disimiz baska icimiz baska.
Mira 3 yasinda. Ogrendim ki 3 yasina kadar sol beyin gelisemiyor. Yani ben istedigim kadar bak guzelim ustune onu giyersen usursun dersem diyeyim,O bunu anlayamiyor. Ancak neden, niye sorularini sormaya basladiginda bu sol beyinin gelismeye basladiginin gostergesi o zaman anlamaya basliyor, ama yavas yavas. Bu 6 yasina kadar gelisiyor. Sol beyinin gelismedigi durumlarda, sadece sag beyinle hareket eden Mira, sadece sozsuz davranislari okuyabiliyor.Yani ben icimden cok yorgunum oynamak istemiyorum diyor ama oynuyorsam, o on dakka sonra huzursuzlaniyor, bana sinirleniyor, bagiriyor, ve yapilmamasi gereken seyleri yapiyor en sonunda da ikimiz birbirimize patliyoruz. Cunku ben bence o kadar yorgun olmama ragmen onunla oynama lutfunda bulunuyorum ve buna sukretmeyen bir cocugum var. Onun da bir yanda evet bir yanda hayir mesajlari veren bir annesi.
Hep soylerim cocuklar egitmeye geliyor diye. Bizim evin Hz. Mevlana'si Mira'dir. Ya gorundugun gibi ol, ya oldugun gibi gorun der hep bize.
Bugun daha da aciga cikti hareketlerimizin mensei. Simdi bizi daha degisik gunler bekliyor. Her gun, her saat yani her an, bunu hatirlayacak kadar "farkinda" olmak...
Yeni yila girmeden, yeni bir egzersiz atildi evimize Tanri tarafindan. O nedenle cok mesguluz ailecek :)
12 yorum:
Sevgili Mİracığın isteme ve anlatma şekli doğal olanı, makarna isteyince canı, makarna istiyorum diyor. Bizim canımız sevgi isteyince humus yapıyoruz, ne garip aslında. Belki de o akşam adamın canı humus değilde fıstıklı baklava çekiyor ya da hiç yorulmamış bir eşin gelip, göğsüne sokulmasını bekliyor. Beni sev demek neden bu kadar zor geliyor bizlere. Aferin Miraya:)
Sevgili Guguk'cum, Kendi adima konustugumda aslinda konu sevilmek degil ilk etapta. Zaman icinde icsel mesajlarimi Mira gibi dile getirmedigim icin, mesajlarin yanlis algilanmasi bilincaltima sevilmiyorsun mesajini yolluyor. sonra bu mesaji ben yakalayip duzeltmezsem katlanarak buyuyen bir cig oluyor :) Mira birtanemiz bu durumda dedigin gibi :) Tek gereken icindeki mesaji hic degistirmeden disarda da tekrarlamak. Swamiji'ye evleneyim mi diye sordugumda, hicbirseyi halinin altina supurme diye tembih etmisti :)
allahhhh benim halının altı ne durumda kimbilir:)
Bu alt mesajları okumak gerçekten inanılmaz oluyor.Bende sık sık kendimle karşılaşıyorum. Aslında dışarda yaşamaya çalıştığımız dünyanın tüm mesajları ve doğruları içimizde...
Ah o sevilme, anlaşılma isteğiyle yaptıklarımız..İşte yazının o kısımları, iki seçenek ne kadar tanıdık geldi, başka şekillerde, başka kendimle tanışmalarıma...
ben eğer bir gün çocugum olursa şunu yapabilsin istiyorum aynaya bakarak... Aynaya, gözlerinin içine baksın ve kendini ne kadar çok sevdiğini söylesin istiyorum başkalarının gözlerinde o sevgiyi aramaya başlamadan bulsun içinde...
anlaşılmak deyince bu konuda yazdığım eski bir yazım geldi aklıma. gerçi benimki biz büyüklerin anlaşılamama/anlaşamaması üzerineydi ama eğer vaktin olursa fikirlerini almak isterim...:)))
http://beenmaya.blogspot.com/2009/07/anlasilmak.html
Brajeshwari'cim aramak da bizim programin bir parcasi aslinda. Baskasinda sevgiyi aramadan, sevginin aslinda kendinde oldugunu bilemiyoruz sanirim. Ama bu bizim cagimiz icin gecerli bir bilgi olabilir. Zaten simdiki cocuklar pekcok konuda upgrade olmus sekilde geliyorlar, seninki de bunu bilip gelip sonra da size ogretebilir :)Ne guzel olur...
Sevgili Beenmaya tesekkurler link icin, zevkle okuyacagim :)
Sevgili Gugukcum,
simdi sen seviniyorsun bir guzel melek icinde, yakinda kavusacagiz diye. Dunyaya kimbilir ne vazifeyle gelecek kendileri :) O zaman merak etme evinde tozu alinmayan ne bir bufe kalir, ne de halinin alti :))
Hersey temizlenmeye mahkum :) ne mutlu !
Hüma kuşum;
Farkındalığında olmadığımız yap-işlet-devret modeli davranış biçimlerimizin nedenlerini ne güzel tespit etmişsin.Iraz da ne güzel ayna olmuş sana.Çocuk makarna istiyorsa kural tanımıyor senaryo yazmıyor ve olduğu gibi içinden geçeni söyleyebiliyor.Ya biz? söz ve davranışlarımızın ardında gölge gibi sakladığımız gerçek nedenleri gün yüzüne çıkarmakta ve onları yakalayıp tebessüm ve şefkatle kendimizden uzaklaştırmakta çoğu zaman zorlanıyoruz."Çay mı koysak acaba?" derken " ben biraz yorgunum çocuklar biriniz çay koyabilir mi?" demek istiyoruz da imaların kurbanı oluyoruz dümdüz söyleyemiyoruz işte.Başarmak üzereyiz ve yüce kudret içimizde ve biz zaten sevgiyiz canım.Sevgilerimle.
Yap-islet-devret modeli :)) evet 99 yilligina kiralanmis gibi ama Shiva bu yikmadan duramaz :) Sukurler olsun...
Uma; ben seni seviyorum:)
blogumu kurdugumdan beri senin blogun ilgimi cekmişti hep.. yazdıkların okadar bize ait ki..
bi ara kopsam da, tekrar aranıza donup yazılarını okumaktan buyuk keyif alıyorum..
mira ya sevgimle
pırıltılı..
Kopsan da donsen de Ol'dugumuz tek BIR yer var cadicim :)
Ordayiz hep...
Yorum Gönder