18 Şubat 2013 Pazartesi

Brahma Nandam






Brahma nandam parama sukhadam
Kevalam jnayana murtim
Dvandvateetam gagana sadrisham
Tatvamasyadi lakshyam
Ekam nityam vimalamachalam
Sarvadhee sakshi bhutam
Bhava-teetam triguna-rahitam
Sadgurum tam namami

Salutations to the inner guru, the inner guiding light. 
(icerdeki guruya selamlar, icerideki rehber isik)
Who is the embodiment of pure delight, 
(saf sevincin vucuda gelmis hali)
Who is the giver of supreme happiness. 
(en ulu mutlulugu veren)
Who is beyond the dualities of this material world; 
(bu materyal dunyanin ikiliklerinin otesinde olan)
Who is as infinite as the sky. 
(gokyuzu kadar sinirsiz olan)
Who is the sole aspiration and goal of life; 
(tek ozlem ve hayatin amaci olan)
Who is unique, eternal, pure, unwavering. 
(emsalsiz, ebedi, saf, tereddutsuz) 
Who sees with the eyes of wisdom; 
(erdemin gozleriyle goren)
Who is beyond emotions and beyond the three gunas 
(duygularin ve uc gunanin otesinde olan)
(binding aspects of our nature) (guna: dogamizi baglayici durum)
- Sattva (bliss) (tam mutluluk), 
Rajas (animal instinct) (hayvansal icgudu) 
Tamas (lethargy) (uyusukluk).


Icindeki rehber isikla, disindaki rehber isik arasinda hicbir fark yok. Sen hala insan oldugunu sandigin icin, sana insan bedeninde biri lazimdi. Ayni disinin arasina yemek kacmis kisinin kurdana duydugu ihtiyac gibi hani. Yemek cikana kadar kullnirsin, sonra ihtiyacin kalmaz birakirsin. Sen kendini insan sandigin surece, insan gorunumunde rehberin. Ne zaman biliyorsun otesini, o zaman gerek kalmiyor o gelen rehber bedene. Bedeni olmadan da yapiyor rehberligini. Yerinde, bir oldugunuz evde, kalbinde...

10 Şubat 2013 Pazar

Yasam


Hep ayri ayriyiz. Ben var ve bir de sen. Bazen biz var, ve bazen siz. Hep ayriliklarla yasiyoruz. Bir turlu anlayamiyoruz BIR'in anlamini. Birgun kavriyor kalp, diger gun kaybediyoruz zihnin oyunlariyla ugrasirken.

Ben ve benden cikanlarla kuruyoruz dunyalarimiz. Gorunen bir dunyamiz, dunya anamiz varsa da, aslinda milyarlarca dunyadan olusuyoruz. Herkesin kendi dunyasi. Ic dunyasi diyor kimi. Oysa icerde bolumuyor ki hayat. Herbirimizi topluyor, sariyor, sarmaliyor, sıkıştırıyor, bir kibrit kutusundan kucuk bir alana hepimizi ve butun kainati sigdiriyor. Kimi gunler kavriyorsun kalbinle, bir nefesi icine cektiginde iste diyorsun, bu kadar. Sonra verdiginde nefesi kayip gidiveriyor elinden kavrayisin.

Hep bu bilgiyle yasamak istiyorsun, oysa o kadar cok gun var ki, kaybolmaktan kendini alikoyamiyorsun.
Bir bakiyorsun almis bir baskasinin ruzgari seni, tasimis baska denizlere. Nerde oldugunu bile bilmiyorsun. Cogu zaman gecmiste, gecmisin bazi kapilarinin arasinda sıkışmış, kendini suclarken buluyorsun. Saniyorsun ki oyle olmasaydi o zamanlar, simdilerde kaybolup gitmezdin boyle baska diyarlarda.

Baska bir an yine kabul ediyorsun, simdinin gucunu. Gecmisin hizmetini. Gelecegin hayaliligini. Sukrediyorsun gelen erdeme.

Sonra bir koltuga oturup seyrederken dusen kari, dusunuyorsun, savastan dondukten sonra kendine gelemeyen askerleri.  (PTSD) Travma sonrasi stres bozuklugu'nun yasamlarini nerelere goturdugunu.

Sonra karlar birikince ust uste yine dusunuyorsun gecirdigin savaslari. Ve sana kalanlari.
Bugunlere sukrediyorsun. Guzel gunesli gunlere, ama bir kere daha bir kere daha bir kere daha anliyorsun, artik aciya yer kalmamis bu bedende. Bir aci daha degse ölmek istiyorsun. Ama isin iyi yani silahlarla degil, haplarla degil, bileklerini keserek degil, oturdugun koltukta, simdi, burda sadece durarak olmeyi ogrendigini biliyorsun.  Ve o gunu dort gozle bekliyorsun...

5 Şubat 2013 Salı

Bedel

Uzun uzun yazmaya geldim. Yazip birakmaya.
Gecen seneydi ismini bile hatirlamadigim bir filmdi. Hayal meyal hatirliyorum filmin film kismini. Bir adam bir melekle tanisiyordu, adam gelecegini degistirmeye calisiyordu. Cunku geleceginde karisi ölüyordu. Adam karisinin olumune neden olan herseyi bir bir degistirdi. Olum gelmesin diye herseyi yapti. Ve artik oyle emindi ki karisina birsey olmayacagina, ama karisi yine de öldü. Film kotu bir filmdi aslen, o yuzden belki de cok hatirlayamiyorum. Ama onemli olan kismi suydu. Adam melege gidip, herseyi yaptim, neden oldu, neden degistiremedim diye isyan ettiginde, melek adama "sen bir messengersin, bu da odemen gereken bedeldi" dedi.

Blog yazari Uma 2004 senesinde gurusuyla tanistigi gunden bu yana bir tek istegi var. Tanri'yla bir olmak. Kim oldugunu bilmek. 8 senedir gelen butun istekleri de birbir gorup, taniyip birakti. Daha hala gelenler vardir, onlari da birakacaktir. Ama gecen sene bu filme kadar cok cok kuvvetliydi bu dilegi.

Bazen kendimi aglarken buluyordum, neden, neden, ben sadece Sen'i istiyorum, neden burdayim?
Neden bunu yapiyorum, ben bir tek Seni istiyorum?
Ve butun bu dualarin sonunda hep icimde bir yerlerde hep esim ve kizimin beni geride tuttugu hissi vardi.
Boyle olmasi gerekiyor ki su anda evli ve cocukluyum diye teselli ediyordum kendimi.
Bazen onlar olmasa simdiye azize olurdum diye dusunurken yakaliyordum kendimi.
Bugun burdan bakinca komik geliyor tabii butun bunlar, ama herkes buyuyor, Uma da...

Ve film. Filmin son sahnesinde odemen gereken bedel buydu, dedigi anda melek, icimde bir sey koptu.
Ertesi gunu parkta Mira'yi izlerken icimden soyle konusuyordum, Tanriyi istemek de bir istek, ve onun yolunda rahibe olmak da. Su anda evli ve cocuklu olmakla, rahibe olmak arasinda hic fark yok, ikisi de oyun. Ben kendi yoluma devam edeyim boyle.

Sonra yavas yavas soyle derken buldum kendimi. Zamani gelince olacak, nasilsa, herseyin oldugu gibi.

Sonra aci geldiginde soyle yazdim Swamiji'ye. Lutfen lutfen uyandir, daha fazla dayanamiyorum.

Oysa ne guzel bir hayatim var. Ruya gibi, masal gibi, film gibi.

Ve gun geldi bir gun bir dosta konusurken kendimi duydum : " Tanriyi bile isteyemiyorum. Eger O'nu istedigim icin, peki gel kizim derse, ve beni yanina almak icin, esim ve kizimi benden alirsa (yasamlariydi kastettigim, cunku icten ice onlarin varliklariydi ya beni engelleyen) ben asla kendime gelemezdim. Iste o yuzden Seni istiyorum demeyi biraktim. Soguttum kalbimi. Akisina biraktim.

Taa ki bir kac hafta onceye kadar.  Mira hastalandi. Bogaz enfeksiyonu derken antibiyotik derken alerji ve biz acillik olduk. Esim bir gece once antibiyotige tepki veren Mira'nin gozleri ve dudaklari sisince, bogazi da sisip onu nefessiz birakip oldurur diye, bana sakin uyuma dedi. Butun gece uyanik kalmaya calistim, yaninda ona bakarak. Uyku cok agir geldiginde ise dua ettim "lutfen ben uyurken alma onu". Hep kendimi sorumlu tutmaktan korkuyordum, hep suclanmaktan, hep eninde sonunda suclunun ben olmasindan. Cocuklugumun programlari geri geri tepiyordu hep. Swamiji geldi aklima. Eylulde yanindayken "ben oldukten sonra cocuklarima ne olacak" cumlesi uzerine soyle demisti; " sen öldüğünde cocuklarinin ruyanin parcasi oldugunu goreceksin" . Ve hastaliktan cikarken Mira ben de buyudum biraz daha.

Cok guzel bir hayatim var, ruya gibi masal gibi film gibi ama "gercek" degil. Tek bir gercek var O. Ve hersey ben, sen, Mira, esim, bu hayat, ve bu hayatin icindeki hersey O'nun icinde yerini buluyor.

Swamiji'ye yazdim korkumu gordugumu, ve simdi hazir oldugumu. Her bedeli odemeye.

ASK'la...