29 Eylül 2012 Cumartesi

Hayat



Hayati yasamaya gelmedim, hayat beni kullaniyor yasamak icin.

Bu cumleyi bir kere icsellestirdin mi hayatta hicbir sey kafasini bozamaz insanin.

Yine nerden geldim buraya, anlatayim.

Hep derim olacaklar belli, sen uyumluysan her daim huzur, ask etraf. Sen ne zaman hayir istemem, yok ben soyle istiyorum diye ayrilik yaratirsin, o zaman hayat cekilmez olur. Cile cekmek olur.

Oysa zaman iyice ogretti ki tek yapmam gereken akinti saga gidiyorsa saga gittigimin, sola gidiyorsa sola gittigimin bilincinde olmak. Akinti saga giderken, sola tutunursam yanar, yaralanir elim kolum.

Dun bir arkadasin mutfaginda duygularimizla hayati kisisellestiriyoruz, istiyorum istemiyorumlarla ideallestiriyoruz dedim. Eger hayat ne diyorsa dinlersek, usutmuze alinmadan ilerlersek hic de zor degil yasamak denen sey, bilakis saf zevk dedim. Gulustuk.

Birkac ay once evin ucuncu kati olan, Mira'nin oyun alanini yatakodasi, banyo, giyinme odasi gibi degistirmeye karar verdik. Bos acik alani boylece yatirim amacli degerlendirmis olacaktik. Kislar soguk oldugundan, ucuncu kat daha da soguk oldugundan halı iyi olur dedigimde, esim hayir kesinlikle olmaz, yaptiracaksak hardwood (parke gibi olan tahta yer dosemesi) yaptirmaliyiz dedi. O kadar kesindi ki sesi, onunla carpisamayacagimi anladim. Peki dedim. Yaklasik uc aydir hardwood bakiyorum. Ya fiyati bize uymuyor, ya kalitesi, ya susu ya busu. Bugun artik son gundeydik. Gidecegimiz dukkanda renge karar verip siparis verecektik, ama uc renkten ucu de bizim istedigimiz renk degildi. Surekli bizden sonra evi satin alacaklar neyi begenir diye dusunuyorduk, kendimiz bir renk begenemedigimiz icin.

 Mira'nin yaninda oyun oynarken, su andaki halinin ustunde, birden aslinda halinin uzerinde ne kadar rahat oldugumuzu soyledi esim. Evet oyle dedim. Birden halinin guzelligine dair ovguler yagdirmaya basladi. Evet ben de zaten hali olsun tercih ediyordum dedim. Iyi gidip bakalim hardwood begenmezsek hali bakariz dedi.
Uc aydir onlarca dukkana girmis cikmis, herseyi incigine cincigina ogrenmis biri haline gelmisken, haydiii simdi de hali bakacagiz psikolojisine girmedim. (Normalde cok kolayca girebilirdim) Gittik magazaya, baktik, ucunu de begenmedik. Diger fiyati bize uymayanlara da baktik, onlarda da begendigimiz olmadi. Sonra hadi hali bakalim dedik. Birinci ornegin fiyati cok yuksekti, ikincisi geldi, bayildik, karar verdik ve dukkandan ciktik. Bu kadardi. Hayat aslinda bu kadar basitti ama bizim preferanslarimiz hayati zorlastiriyordu. Hayat renklerle bize gelmis gibi gorunse de aslinda butun renkleri o cirilciplakliginda sakliydi.

Bugun yine guzel bir gundu. Goz kirptik bir birimize hayatla. Ayri olmadigimizi hatirladik. Hayat akti, ben seyrettim...

26 Eylül 2012 Çarşamba

Akış

Montreal'de Swamiji'nin yaninda gecirdigimiz iki gunden sonra hersey anlamini yitirdi desem yeridir sanirim. O'nun o hicbirseye tutunmadan, onune gelen isleri titizlikle, mukemmellikle ve basitce yapisini seyrederken kendimin olaylarin ustunde nasil da buyutecle oturdugumu daha cok farkettim.

Hic de zor degildi hayat. Onune gelenleri bir bir yaparak, akarak gececeksin, duygularini karistirmayacaksin.
Duygular isin icine girdi mi konu kisisellesmeye basliyor cunku.

Dondugumuzde Gurudev'in gunluk okumalarindan birinde su cumle geldi, "Deli! Ne yapiyorsun kapali kapilar ardinda. Meditasyon mu yapiyorsun, yoksa kumdan kaleler mi insa ediyorsun. Cik odandan, Tanri'yi kapali gozlerinle arama, Tanri'yi herkeste herseyde gor."

Hersey anlamini kaybetti kisisel olarak. Icim cekildi derler ya, tersi oldu simdi de disim cekildi. Butun kainat dibe coktu sanki.

Bazen ingilizcenin ne kadar guzel anlatimlari oldugunu dusunuyorum. Mesela su anda sunu yazmak istiyorum. Tanri'nin BE hali var Olan, ve BECOMING hali, Olmus. Duran ve sonra Kalkip dans eden :) Bazen de boyle goruyorum. Dansederken...

Maya...Iluzyonun dansi. Koltugumda oturmus dansedenleri seyrediyorum, arada da Mira'ya oyle dansetme canim diyorum. Dinlemiyor, biraz daha keskin soyluyorum, oyle dansetme, belini inciteceksin. Dinlemiyor. Kizgin yapiyorum sesimi, oyle dansetme dedim sana diyorum. Sonra duruyor Mira'nin dansi. Kucagima alip sariliyorum, "ben seni dusunuyorum, canini acitma diye uyariyorum, cunku seni cok seviyorum" diyorum. Mira kafa salliyor, sonra iniyor kucagimdan ve dansa devam ediyor. Bir sure sonra "ayagini oyle yapip dansetme guzelim" diyorum. Dinlemiyor, "Mira'cim ayagini acitacaksin oyle dansetme diyorum". Yine dinlemiyor. Sesimi kizgin yapip, onu korkutarak durduruyorum yine. Kendimi hic sevmiyorum. Bu sesi hic sevmiyorum. Sonra "beni ilkinde dinlesen boyle kizgin konusmak zorunda kalmayacagim" diyerek sorumlulugu Mira'ya atiyorum.

Oysa kontrolsuz sinir Mira'nin sorumlulugu degil. Swamiji'ye soruyorum, "nasil sinirimi halledecegim" diyorum. "Sinirini hallet" diyor, veya "halletme".

Dunya duruyor.

Mira'nin Turk isminin anlamini konusuyoruz, "Tanri'nin dediklerine teslim olan" diyorum. Swamiji guluyor, "Tanri'nin dediklerini dinliyor, ama sizi dinlemiyor" diyor.

Dunya duruyor.

Maya, iluzyon dansediyor. Herkes duydugu muzige gore, icindeki O ilahi gucle dansediyor. Dansi begenmeyen ben yaptigini anliyor. Herkes kendi karmasiyla geliyor. Herkes yasamasi gerekeni yasiyor.
Guzel sesle yapilan uyarilarin otesi yok. Birini korkutmak ve onu korumaya calismak en ilkel davranis.
Ellerim aciliyor yine, birakiyorum, bir kere daha bir kere daha.

Gorevimi biliyorum, gorevimi yapiyorum, gerisini Tanri'ya emanet ediyorum....

Herkes gibi, Mira da oyununu oynamaya geldi buraya. Bana ancak seyretmek dusuyor...

Swamiji'yle olan haftasonundan sonra hersey akiyor. Hicbir sey yapisip kalamiyor, tutunamiyor. Akiyor....
ASK'la...

18 Eylül 2012 Salı

Yolculuk




Goz alabildigince agac, goz alabildigince gokyuzu, goz alabildigince, gonul gorebildigince ASK!
Huzurunda hersey bos.
Hicbirsey yok.

Hal sadece varolma hali.

Yillar once bu sarkilarla dururdum. Odamda, yalniz basima, herkesten uzak, dunyadan uzak. Dunyadan bikmis. Icime cekilmis. Dururdum. Birseyi degistirmek isterdim baslangicta. Ama sonra bir hal cokerdi ustume, bosveeer derdi icim. Oylece dururdum. Usul usul aglardim. Sessiz sessiz. Simdi o gunleri animsadigimda nasil O'nunla oturmus oldugumu goruyorum, bilmeden O'nun yanimda oturdugunu. O'nun da sessizce beni seyrettigini, beni bekledigini bilerek izliyorum gecmisi bir baska pencereden. Aslinda yok o gecmis, bitti gitti. Sadece bana garanti ediyor kendini hatirlatarak, ordaydim BEN diyor.

Gelirken yazmaya,  artik ne var yazacak dedim. Bir ask hikayesini yasarken, gidip konu komsuya anlatir gibi hissettim kendimi. Askin o muazzam sihirini hafifletiyordu oysa anlatmak. Tipki acilarimi anlata anlata hafiflettigim gibi.

Neyse sessizlik iyidir.

ASK'la...