28 Temmuz 2012 Cumartesi

Amma 2


Persembe gunku darshan'dan sonra Pazar gunu gitmeye gerek yok demistik aslinda ama ben yine de acik kapi birakmistim oburluktan :) Kismet "Gel" derse gideriz.

Pazar gunu geldiginde bin tane isimiz vardi. Turkiye'den gelen kuzenim ve kizinin yanina, esimin yigeni de katilmisti. Onu alinmasi birakilmasi, cocuklarin park programlari, yemeklerin pisirilmesi, hazirlanmasi boylece bir sayfa yazabilirim. Iste o yogunluk birden 5.15 de duruldu. Birden "ben gideyim aslinda Amma'ya, baksana butun isler bitti ve hersey sut liman su anda evde" dedim. Esim de olur sen git dedi. Onun gelip gelmeyecegini konustugumuzda, once gelirim demisti, sonra daralirsam cikariz ama dedi, bakti ben orali degilim, neyse bosver sen git deyip meydani bana birakmisti. Kuzen merak etme ben kizlarla ilgilenirim deyince de hicbir gorevim kalmamisti beni evde tutan. Boylece "Gel" demis herhalde diyerek koyuldum yola. Sarilmaya niyetim yoktu. Pazar gunu inanilmaz kalabalik olacakti. Persembe gunu bile bu sene sarildiniz mi diye soruyorlardi. Sarilmayanlara oncelik veriyorlardi. Ben giderim Tanri'ya sarkilar soylerim (kirtan) gelirim eve diye hayal ediyordum.

Otele girdigimde sira upuzundu. En sonuncu ben degil ama diye sevinmistim. Arkamdaki kadinla bir nedenle konusmaya basladik. 25 yildir Amma'nin ogrencisiymis. Neden bizim hangi dili konustugumuzu sordular diye sordum ona. "Bana sarildiginda ingilizce benim kizim benim kizim" diyor, senin dilini biliyorsa sana da oyle demek icin diye cevap verdi. Anne iste :)

Siraya girenlere numara veriyorlardi. Boylece Amma'ya sarilanlarin sayisini tutuyorlar, hem de duzeni korumus oluyorlardi. Sira bana geldiginde bu sefer numaram R-2 idi. Persembe gunu H4 iken 2.5 saat surmustu siranin bize gelmesi, R demek sabah 3'de ancak Amma'yi gorebilecektim eger kalirsam. Saat 18.50

Gorevlilerden biri Amma'nin bulundugu salonun kapasitesinin doldugunu soyledi. Geride kalan bizlere baska bir salon ayarlamislardi. Uc tane televizyondan naklen yayin yapacaklardi. Buyuk ekran bir televizyonun onundeki masaya oturdum, yanimda Amma'nin 25 yillik ogrencisiyle. 7'de satsang basladi. Amma konustu, yanindaki Swami cevirdi bize. Oyle guzeldi ki. Kimi zaman gulme krizlerine girdi, kimi zaman kas goz isaretleri yapti. Oylesine minicik ve oylesine engindi ki anlatmam mumkun degil buralarda.

Aksam 8'de puja yapilmaya baslandi.  Swamisi Tanri'nin isimlerini soyledi biz de o isimlerden sonra Amma'yla beraber Om Parashaktiye Namaha diyerek, kalbimizdeki sevgiyi Amma'yla beraber tekrarladigimiz hintce sozlerle geri Tanriya yolladik. Bu seramoni oncesi Swami kimse inandiginiz Krishna'ysa mesela onu dusunebilirsiniz demisti. Benim boyle seylerim olmadigi icin ben bu cumleyi kaale almamistim. Ve basladik her cumleden sonra gozler kapali Om Para Shaktiye Namah. Om Parah Shaktiye Namaha. Om Para Shaktiye Namah. Gozlerimin onundeki karanlikta turuncu kiyafetiyle Gurudev dikildi. Yuzunde gulumsemesi, bakiyordu. Ben gitmemistim, O gelmisti yine. Sonra Om'larla ellerimizi gozlerimize kapattik ve kafamizdan asagi sanki yikaniyor gibi ellerimizle butun vucudumuzu sivazlayarak, sanki Om'u gezdirdik. Boyle seylere oyle uzagimdir ki, rehberli meditasyon bile yapamam, hic sevmem. Ve biri bana deseydi ki Om de, sonra yikanir gibi yap, ve en sonda da ellerindeki vucudundan temizledigin enerjiyi silkele gitsin, senden ciksin, hi hi der ve inanmadigim icin de uygulamazdim. Ama o gun, bunun tam tersini yasamistim, bedenim oyle hafiflemisti ki! Yine Om Para Shaktiye Namaha diyerek etrafimizda donduk butun salon, yuzlerce insan ve oturduk yerlerimize. 

Bir kadin elinde koskocaman bir tepsiyle geldi, icinde minik kaplarda Amma'nin kutsadigi su vardi. Herkes bir minik kap aldi. Huzur icinde yapistim sandalyeye. Oyle yuzumde sarhos bir gulumseme ekrana bakiyordum. Hersey bitmisti, dopdoluydu. Artik gidebilirim diye dusunuyordum. Daha ne isteyebilirdim ki. Yanimda oturan kadin (Amma'nin ogrencisi) bana 3 kap su daha getirdi kalktiginda, minnetle kabul ettim. Karnim oyle acti ki bari yemek yiyeyim diye siraya girmeye karar verdim, ama salondan ciktigimda sirada gordugum en az 500 kisi fikrimi degistirmeme neden oldu. Geri dondum, ve midemin gurultusuyla biraz daha oturdum. Suyu iceyim bari deyip, kaplardan birini bitirdim. Kap dedigim bir yudum su yanlis anlasilmasin. Midemdeki gurultunun o an nasil gectigini soylesem, bilen bilir, bilmeyen de psikolojik der :) Sanki bir koca aksam yemegi yemis gibi doymustum. Sonra yine artik gitme zamani geldigini dusundum ve yanimdaki kadina numarami uzattim. 
"Sizin ki S benimki R, ben daha fazla nasilsa bekleyemeyecegim, bunu siz alin. Cok tesekkur ederim, sizinle tanismak cok guzeldi." 
Cevap verdi: 
" Bana verme hic, ben nasilsa program bitene kadar burdayim, numarayi baska biriyle degistirebilirsin belki, hemen vazgecme, git bak, hic kimseyi bulamazsan da mutlaka bir gorevliye iade et ki Amma'ya kac kisi sariliyor diye saydiklari icin, dogru bilgileri olsun"

Peki deyip vedalastim. Biraz oyalanayim bakayim dedim. Kadin benim gitmeme engel olmustu, bunu kalbime yolladim ve bekledim neler olacagini.  Hole ciktigimda yemek sirasi azalmisti. Siraya girdim. 3metre ilerlemisken hic ac degilim  bu sirada ne isim var ki diyip cikip, yukarda Amma'nin oldugu salonun oraya gitmeye karar verdim. Orasi tumden kapali saniyordum, o yuzden hic cikmayi dusunmemistim o ana kadar. Merdivenlere geldigimde baktim ki acik. Hemen girdim salona. Bos bir sandalye bulup yigildim. Kirtan devam ediyordu Amma sariliyordu. Ekranlar mantralari ve Amma'nin sarilma anlarini gosteriyordu. Biraz da orada oturdum, ictim ictim. Sonra simdi gitme zamani deyip kalktim, saat 10'a geliyordu. Disarda yagmur yagiyordu, ancak donerdim eve. Bir gorevli buldum anlattim durumu. Hayir gidemezsin, git bak orda biri var ona soyle durumu anlat dedi. O birsey yapamazsa, suradakilerin yanina gidip onlara anlat durumu dedi. Bakin dedim ben duzeni bozmak istemiyorum, kimseyi zor durumda birakmak istemem. Kadin gozlerimin icine bakip, duzeni bozmak zorundasin, git Amma'ya sarilmak icin yol bul dedi.  

Bu kadin da gitmeme izin vermemisti. Ilk sordugum yer yardimci olamadi. Sonraki otur burada seni erkenden sokacagiz Amma'nin onune dediler. Bakin durumum cok kotu degil, olmazsa olmaz, lutfen benim icin bunca sey yapiyorsunuz, ben sorun olmak istemem dedim. Yardim etmek bizim icin onur, lutfen otur deyip gittiler. Gereken ayarlamalari yaptilar. Sakatlar vardi, bir saat sonra otobusu kalkacaklar, ilac kullananalar ve ben. Dedim ya, oyle kotu hissediyordum ki. Ama sonra oturdukca rahatladim. Ben gitmeye calismistim, ama onlar Hayir demisti. Amma "Gel" demisti. Artik bunun verdigi guvenle oturuyordum. Askla. 

Sira bana geldi, gittim, sarildi ilahi kollari yine. ASKLA. Huzurundan ayriliyordum ki bu seferde baska bir gorevli beni birakmadi, Amma'nin yanindaki meditasyon kosesine dogru itti, oturup meditasyon yapmam icin. 20 dk'ya yakin da orda durduktan sonra, simdi artik gitme zamaniydi. 

Otelden ciktigimda Tanri'ya diyecek hicbirseyim yoktu. Gokyuzune baktim, bu seferki yaradisina, mucizesine.    
Arabada mantralarla dondum eve. Yolda oyle cok yagmur yagiyordu ki kaza yapmamak icten bile degildi. Dusundum bu son gecem olabilir. Sukrettim herseye. Herseye. 



23 Temmuz 2012 Pazartesi

Amma 1


Blogu okuyanlar bilir azizlere olan duskunlugumu. Arinin bali sevmeyisi gibi olurdu gerci aziz sevmez olmak :) Haliyle ben de agzinin tadini bilen bir ari olarak bali sevmekten cok memnunum.
Iki yil once Toronto'ya ilk indigimiz gun Amma'da burdaydi. Esimle daha once gelmis olsak kesin giderdik gormeye diye dusunmustuk.
Birkac ay once aradim ozellikle acaba Amma gelir mi yine diye. Megersem her sene geliyormus zaten. Bir gurum olsa bile, O'nu varliginda yoklugunda kalbimde yasasam da aziz/azize onunde yasanan hisse bagimlilik hisseden bu beden ayni ekstaziyi yeniden hissetmek istiyordu icten ice. Bu insanca tanimlamam. Digeri de nehir hep okyanusa kavusmak istemez mi zaten, sorgulama geregi yok o halde.
Persembe gunu sabahin erken saatinde uyanip hemen dustuk yola. Bizim aile, ve de Turkiye'den gelen kuzenim ve 5 yasindaki kizi. Gittik once sira bekledik, sonra girdik salona. Once buyuk ekranlarda Amma neler neler yapiyor onlari anlatan filmler vardi. Kalbimizin modern ulke, buyuk sehir, konforlu hayat kosesinde dokunulmayan yere dokundu filmler, gozyasi olup tasti duygular. Bir minik bedende barinan Ilahi Ana'ydi. Bir minik beden bunca isi nasil yapmisti. Hem hayranlik, hem aci, hem mutluluk, hem huzur, hepsi birbirine karismisti yuzlerce insanla karistigimiz salondaki biz gibi.
Bir ses anons etti, Amma birazdan salona girecek diye, sanki dis macunu gibi sıktı biri beni dibimden ve tasti yine gozyaslari. Halbuki ne vardi aglayacak. Belli ki O gelmisti bile, bedeninden once.

Kisa meditasyondan sonra, basladi Ilahi kollari sarilmaya. Bir kucuk sarilisla baslamisti hersey, O'nun sevgisi ile sarilan kollari 32 milyon kisiye degmisti. 32 milyon kisiyi gogsune yaslamis, sirtlarini sivazlamis, acisi olanlarin acisiyla aglamis, onlara sevgisiyle teselli olmustu. Bildigin Anne'ydi. Herkesin annesinden farkli. O hepimizin Anne'siydi.

Sira bize geldiginde sandalyelere oturduk bir bir yaklastik Amma'ya, bindigim en heyecanli rollercoaster'di.
Yaklastikca daha da kalkti midem. Onune geldigimizde diz coktuk. Once Mira'ya sarildi, sonra esime, sonra Mira'yi birakti esimle bana sarildi. Mira'da bize. Sarildigim ilk anda Gurudev Sivananda demisim, haber vermek istedim herhalde nerden geldigimi :) Gogsune bastirdiginda minik elleriyle agzini dayadi kulaklarimiza miril miril birseyler soyledi anlamadigimiz dilde. Kafami biraktiginda ellerimle dizini tutup sivazlamaya basladim. O sirada beden, mekan, saat mevhumlari kalmadigi icin ben agzim kulaklarimda kendimden gecmis bir sekilde dizini oksayip duruyordum ki, biri beni omuzumdan kolumdan cekerek kopardi O'ndan :) Kafayi cekmis adamlar gibi yalpalayarak ciktim kalabaliktan, bildigin sarhostum zaten. Bir sandalye bulup oturuverdim. Ve bir aglama nobeti daha. 5 saniye, cok degil ama, dis macunu ornegi gibi iste, asagidan bukuluyorum kalanlar cikiveriyor gozlerden :)

Biraz kendimize gelince geri donduk eve. Pazar gunu Devi Bhava seramonisi var gidecek miyiz dedik birbirimize. Herkes heyecanliydi, gideriz diye konusuyorduk ama iki tane 5 yasinda cocukla orda olmak zordu. Bakalim Tanri ne derse dedik biraktik bu konuyu Pazara.


Devam edecek...

12 Temmuz 2012 Perşembe

Ruya



Hastayim diye dun 8'de yattim. Yani gece uyandigimi saymazsam 11 saat uyumusum.

Insan "cok uyudugunda" ruya goruyor, anladim...

Sabah 4'de uyan der Gurudev, bugune kadar bildigim butun ruyalari uyanmadan hemen once gordum. 4'den sonra, 7'den once. "Uyanmadan once" demek en cok ruya goruluyormus.

Yine gerekli gereksiz anlamalar hali...

Babam vesilesiyle



Baba'm

Hindistan'daki inanisa gore hayatinda 4 seyi degistiremezsin. Ailen, cocuklarin, ne zaman ve nasil olecegin.
Geri kalan hersey senin seciminden ibarettir.

Bu bilgi bana uc gun once http://www.speakingtree.in/ sitesinden gunluk yollanan spirituel makalelerin icinden geldi. Her yaziyi okuyamiyorum ama bunu okudum. Hmm dedim bilgiyi aldigimda. Ustune dusunmedigimi sandim.

Bugun bana verilmis baba'nin olumunun 9.yili. Dun gece ruyamda kalbime ve dolayisiyla hayatima buyuk etki etmis uc sevgiliyi gordum. Ucu ayri evlerde yasiyordu. Ben herbirine oyuncaklar almistim. Veda icin. Ve herbir oyuncak onlarin iyilesmeleri gereken yonleri gosteriyordu. Sabah uyandigimda hatirliyordum oyuncaklari ama simdi hatirlamiyorum. Cok anlam veremedim ruyaya. Sadece ilginc oldugunu dusundum. Fakat gun ilerledikce babamdan ve bu uc kisiden geribildirimler devam etti. 

Babami secemiyordum ama o uc kisiyi ben secmistim. Ayni babam gibi secmistim. Babamla hikayemiz yasarken cok can acitmisti. Mutlu son ancak olumuyle gelmisti. Olmeden hemen oncesinde...

Canimi acittigini ve bunu yaparken ne yaptiginin farkinda olmadigini anladigimda, butun bunlari ona anlatan bir mektup yazmistim. Bosaltmistim kalbimi aklimin butun agirliklarindan. Kalbimin icinde sirf isik kalana kadar yazmistim icini. Cevap beklememistim ama yazmisti babam, hem de iki tane. Birini yollamis, birini saklamisti. Yolladigi mektup kalbinin yazdigi mektuptu, tek sayfaydi. Az ve ozdu. Birlesti kalplerimiz, gorevi tamamlandi belki de iste o noktada. Gel, dedi bana. 10.000 km oteden kalktim ona bakmaya geldim. Ucaktan inip yanina gelip elini tutup, "babacim bak geldim, istedigin gibi, geldim" dedigimde son nefesini verisinden belliydi hikayemizin bittigi. Ardindan buldum diger mektubu, aklinin yazdigini, on sayfaydi, uzadikca uzamisti. O mektup gelseydi bana, gel dese de gelebilir miydim bilemiyorum. O gun ogretiyordu yine ama ben henuz farkinda degildim. Kalple yasanan, yazilan oynanan hersey ama hersey iyidir, guzeldir, nedeni vardir. Akilla olanlar ise, kizdirir, kusturur, yildirir, kinlendirir, seni senden, senlikten uzaklastirir. Babam kalp adamiydi. Kalbiyle durdugu yerlerde hep adam gibi adamdi. Ondan guzelini tanimadim. Akli ise bir keskin bicak gibiydi. Keskin, parlak ama yaralayan.

Ruyama giren uc adami dusundum sonra. Hersey kalpte birdi. Soru, sorgu, sual gereksizdi. Guzeldi, iyiydi, nedeni vardi. Ise akil girdiginde cirkinlesmisti, acitmisti, ofkelendirmisti.

Ruya hersey, simdi yazdigim gibi. O ruyadan bu ruyaya, yaziyorum, yine ve yine ve yine serbest birakiyorum. Babam ve babamdan gelenleri, sizleri...

ASK'la... 

* Bugun yenen butun karpuzlar sana gelsin babacim :) 
* Hindistan'da ashramda bugun Gurudevin bedenini birakisinin torenleri var. Ay takvimiyle bugun birlesmisler babamla :) 
Bu son ruyasi olsun...