17 Ocak 2012 Salı

Hirsiz


Yogun bir deneyimi yazmaya geldim. Blogu surekli takip edenler bikmis olabilir benim bu surekli kaybedip yeniden bulma halimden ama aslinda hepimiz boyleyiz :) Cemberi daralta daralta iniyoruz derinlere. Cember daraldiginda daha az unutacak seyimiz oluyor.

Bir bulut gibi iki haftadir yagmur topluyormusum ve onceki gun bir vesileyle bosalttim butun yagmurumu. Uc saat belki agladim. Ince ince. Krize girerek degil. Nefes terapisi yapmis olanlar bilirler, nefesle beraber isin uzmani vucudunuzda bir takim noktalara basar, o noktalarda saklanmis huzunler mesela o sirada verdiginiz nefesle aciga cikar. Serbest kalir. O ana kadar bedeninize hapsolmustur. Sizde bel agrisi yapar, bacak cekilmesi yapar, migren yapar, yapar da yapar. Iste benzer bir deneyimdi. Sarkilar caldikca bedenimde hapis kalmis, huzunler bir bir aciga cikip, ince ince suzulduler yanaklarimdan. Sarkilar biriyle, birine duyulan bir hisle ilgili degil tamamen kisiseldiler. Ozetle hissettigim suydu. 5 yasinda da bu histeydim, 12 yasinda da, 18imde de simdi de. Ve 39 yasindayim hala ben icimde ne hissedersem hissedeyim, disimdaki dunya baska yasiyor, baska donuyor, beni gormuyor, ben onun icin yokum. Herkes icimdeki beni gormek yerine, kendi tercih ettigi zaman araligindaki beni begenmeyi, hayallerinde onu yasatmayi tercih ediyor. Oysa simdi gorduklerini sandiklari kisi ben degilim, bana soyledikleri sen soylesin boylesin tanimlamalari, bana koyduklari sifatlar ben degilim. Hicbir zaman anlamadim, neden oyle derler, dediler. Onlar sen boylesin derken hatta saskinlikla ben onlara bakardim, cunku onlardi bu sifati tasiyan. Ama beni oyle gorurlerdi. Oysa o gordukleri Ben degildim. Bu beni hep icime kapanmaya, insanlardan uzaklasmaya, yalniz bir hayati cok degerli bulmaya itmistir. Ama hayat ne kadar kuculurse kuculsun, konu cozulmesi gereken bir seyse, hayatindaki tek kalan kisi de sana bunu gostermeye calisir. Durum budur.

Ve ben ince ince agladiktan sonra eridim biraz daha. Ne oldugumu sanan halimden, oldugum asil halime dogru eridim. Buzdan bir heykelken, isindim, daha akiskan oldum.
Suyun buz halinde mutlaka karsina insanlari aldigini farkettim, oysa o halimin de nedeni vardi. Suyumu kirletmesinler istiyordum. Oysa su halime geldigimde gordum ku sen ben yok o zaman, su her yere girip cikabiliyor, sinirlari yok. Doluyor istedigi gibi.

Ve bu yakinda yasadigim sey bir daha gosterdi (kimbilir bu kacinci) aradigin sey karsida degil, sende.

(Aklimda kaldigi haliyle)
Bir gun zengin bir adam seyahat etmekteymis. Bir hirsiz bu adami farketmis ve parasini calmak icin niyet etmis. Yaklasmis, once arkadas olmus, yalniz bu yolculuk tehlikeli ben de size eslik edeyim, hirsizlar var yolda demis. Zengin adam kabul etmis. Gun boyu ilerlemisler, gece konaklamak icn durmuslar. Uyumadan once zengin adam paralarini cikarip hirsizin onunde saymis. Hirsizin agzi sulanmis. Sonra zengin adam yatmis uyumus, hem de horlaya horlaya. Hirsiz bunu firsat bilip parayi aramaya baslamis, ama nereye bakarsa baksin bulamamis.
Ertesi gun olmus. Yeniden gun boyu yol katetmis, sonra bir yerde konaklamislar aksam olunca. Zengin adam yine cikarmis paralarini saymis, hirsiz yine icli icli bakmis. Adam uyuyunca fosur fosur, aramis taramis yine bulamamis paralari.
Bu boyle gitmis ve bizim hirsiz bu durumdan halsiz dusmus, zengin adama acilmis. Zengin adam demis ki, biliyorum. Ilk geldigin gun anlamistim, iste o yuzden hic bakmayi akil edemeyecegin yere sakladim hep parayi ve ben de rahat bir uyku uyudum. Nerede peki demis hirsiz. Senin kendi yastiginin altina demis zengin adam.

Gelelim bir daha yagmurlu gune. Oyle gozyasi dokup de iyice eriyince erimeyen bir yer varmis. Kalkmis yine ayaga, o kucucuk boyuyla, sen soyle olsan, boyle olsan, soyle yapsaydin, boyle yapmasaydin demeye baslamis karsisindakine. Sonra eriyen su onun da yanina gelmis, o kucuk boylu buzu da eritmis.

Baktigimiz yerden gordugumuz goruntu kalbimizi oynatmiyorsa, bize sıkıntı veriyorsa, huzursuz ediyorsa, yanlis yere bakiyoruz demektir. Goruntunun hicbir sucu yok. Goruntu hatta sadece biz dogru yere bakalim diye oraya sakaciktan konmus bir arac.

Cok eskiden lisede su sarkiyla aglardim;

gormek istersen denizi,
yukariya cevir yuzu
deniz gibidir gokyuzu
aldirma gonul aldirma

Aglamak iyidir, temizler, sakinlestirir, ogretir, sarilir, sarmalar, sever, sefkatle oper...

P.S Genetigimizde var sarki dinleyip aglamak. Yaramiza tuz basmak. Yeni Turku sarkilari ararken youtube'de Zara'nin degmen benim turkusune denk geldim. TRT studyosunda cekilmis. Demet Akbag, Ferdi Tayfur, daha ismini bilmedigim 4-5 kisi var oturuyorlar. Zara soyluyor, soylerken agliyor, Demet Akbag agliyor, Ferdi Tayfur agladi aglayacak. Boyle bir tv programi hangi ulkede gorebilirsiniz :)))

15 Ocak 2012 Pazar

Yabanci dil



Fransiz kolejinden mezun oldum. Oyle asiktim ki fransizcaya 11 yasinda sinava girerken degistirmistim listeyi, en sevdigim fransiz kolejini basa yazmistim. Paradan haberim yoktu, hala da yok. Esim hala saskinlikla suratima bakar parayi hic onemsemedigim icin. Para iste, nasilsa gelir. Ihtiyacin varsa gelir, yoksa ihtiyacin ne kadarsa ona gore gelir. Luks olanlari hayatindan cikarinca herkesin parasinin kendilerine yettigini de gorursun. Yetmeyenler, gercekten ac olanlar, sokaklarda yasayanlar? Onlar ektiklerini bicenler. Zalim mi duyuluyorum, yok degilim. Insan kalbinden dogmus birine nasil zalim olur? Degilim.

Neyse devam edeyim. 5 yasindan beri fransizca ogrenmeyi hayal edince, Tanri da (herhalde bu bir ihtiyac zamanla daha iyi goruruz), olduruvermis. Annem ve babam kazandigima hic sevinememislerdi. Bense klasik, onlerine oturmus, lutfen lutfen diye yalvariyordum. Babam issiz, annem de bir ozel sirkette sekreterlik yapiyordu. Parayi nerden bulacaklarini bilmeden, peki dediler. Annem inancli kadindir. Eminim o icinden, bu kizin burda okumasi kismetse, parasi da gelir bir yerden demistir. Annemden almisim demek bu geni. Annem bir maas 3 ayda bir de iki maas aliyordu. Ikramiye diyelim o ikinci maasa. Okula kaydim yapildiginda annemin maasina zam geldi, dolayisiyla ikramiyeye. Bir bakti ki annem, okulun taksidi 400 ise, annemin ikramiyesi 402. Ve bu tam 7 sene boyle devam etti. Benim okula zam geldi, annemin maasa zam geldi. Ve o ikramiye hep benim okul taksidini odedi. Ben okuldan mezun olunca annem de isinden mezun oldu, baska ise gecti.
Tanri'nin nasil calistigina akil sir ermez de ancak boyle gecmise baktikca hayran kalirsin. Ne anlatacaktim neler anlattim. Neyse fransizca hikayesi boyle. Okuldayken ingilizce de ogrendik ama fransizca gibi konusamadigim icin hic biliyorum demezdim. Seneler sonra da Amerika'ya gidince, en azindan ingilizce ogrenirim demistim icimden. Oldu iki dil. Bir de turkce var oldu uc dil. Uc dil bilip sunu ogrendim. Dil bilmek iletisim kurmak demekti. O kadar sinirliydi ki kullandigimiz diller. Herbirinde ayri bir kisitlama vardir, kendince. Mesela turkceyi iyi konusan biriyimdir, biriydim ya da. Amerika'da esimle beraber yasarken kavgalarimizi ingilizce yapiyorduk. Cunku turkce de ifade edemedigim ofkeyi, ingilizce inanilmaz disari cikartabiliyordu. Turkce de ofkelenmeyen ben, ingilizce ile bir volkan haline donusmustum. Sonra arada sirada fransizca konusmayi ozlerim, oyle yumusak, oyle melodik, dans eder gibi, sarki soyler gibi, o halimi ozlerim. Simdi Mira fransiz okuluna gidecek seneye, beraber dans edecegiz dille. Birkac dil konusanlar ne dedigimi anladilar. Ama asil gelecegim yer burasi degil. Kac dil bilirsek bilelim, diller bize ancak kendimizi ifade etmekte yardimci. Baskasina seni anlatmak icin, baskasini anlamak icin. Oysa kendimizi anlamak, KIM oldugumuzu bilmek icin geldik bu dunya gezegenine.

Bu yaziyi yazmama vesile bir beyfendi oldu. Sukranla aniyorum simdi kendisini. Ingilizce kelime yazmayalim turkce cumlelere, turkcemizi kirletmeyelim, bozmayalim demisti. Vesile oldu demlenmeye. Iste orda gordum. Butun diller yabanci dil. Kalbin dili haric? Ve kalbin dilini bilmedigimizde, herkes kendine yabanci.
Dogdugun andan beri konustugun dile anadil deniyor. Benim durumda bu Turkce oluyor. Ama asil anadil kalbin dili.

Bu sene bu dili daha iyi ogrenmek icin daha cok egzersiz yapmak lazim. Daha cok kulak kabartmak, kalbinin dilini daha cok dinlemek, onunla onun diliyle daha cok konusmak lazim. Ancak boylece tanis olacagiz KIM oldugumuzla.

Dinlemeyi ogrendigimizde kalp dilini, herkesin ayni dili konustugunu gorecegiz. Uzun zaman yurtdisinda yasayinca, yolda biri turkce konussa heyecanlanirsin ya. Iste ben de kalbin dilini konusanlari buldukca heyecandan yerimde duramiyorum :) Bazilarimiz unutmus olabilir bu dili konusmayi. Olsun konustukca acilir, dil unutulmaz bisiklete binmek gibidir. Bir kere seleye oturup pedala bastin mi hatirlarsin gerisi gelir :)

Bu yazinin bugun yazilmasinda gecen haftalarda bir kac gonul dostunun "blogunun dilini cozebilsem" cumlesinin yeri buyuk. Bu blogun dili kalp dilidir :) Hepimizin bildigi, kimimizin unuttugu.

Hadi hatirlayalim :)

ASKla...

12 Ocak 2012 Perşembe

Gurudev'den


ELUSIVE HAPPINESS

Man wants happiness. He tries to get it from money, from power, from woman, from son, from position and so on. He rushes from one thing to another trying to find happiness. He gets knocks, blows, failure and disappointment. He laughs, dances, weeps and mourns. His senses get exhausted. He gets disgust for objects. Eventually he experiences that sense objects are illusory and that real lasting happiness cannot be found in them.

Man feels the need for a particular object. He tries to get it. If he succeeds he is delighted for a moment. If he fails he is sunk in despair and sorrow; he is gloomy and depressed. If he loses an object he becomes very miserable.

As soon as one want is gratified, another new want crops up. There is no end to his wants. Cares, worries, anxieties and fear co-exist with wants and desires. Want is the product or offspring of ignorance. Brahman is all-full. All wants are satisfied in Brahman.

The restlessness of the mind is kept up by all these wants. He who wants nothing is a mighty emperor of the world. Sri Sankara says: "That carefree saint who moves about with a kowpeen or loincloth only, without possessions, without the idea of ownership, without any wants, is the most happy person in the world." Wants and desires can be eradicated by Self-realisation only.

Any number of zeros have no value unless you add a `1' before them. Similarly, even if you possess the wealth of the whole world, it is nothing if you do not lead a spiritual life, if you have no spiritual wealth, if you have no Self-realisation.

You will have to add the Atman to the life here. That is why the Lord Jesus says: "Seek ye first the kingdom of heaven and its righteousness, and all these things shall be added unto you."

---

Mind is greater than the senses. Pure intellect is greater than the mind. Atman is greater than the intellect. There is nothing greater than Atman.

Brahman is without senses, mind, prana. He is within and without all beings. He is immovable; he is extremely subtle. He is the light of all lights.

10 Ocak 2012 Salı

Mira'nin halleri



Alisveristeyiz. Bot alacagim mecbur. Sagolsun sabirla bekliyor beni. Bakiyorum ama bir turlu ihtiyacim olani bulamiyorum onca denemenin ardindan. En sonunda pes ediyorum.

Uma: Hadi gidelim annecigim bulamadim burda da :(
Mira: Ben gelmeyecegim, burda kalacagim, sen git.
Uma: E baban aksam bana Mira nerde diye sormaz mi?
Mira: Sormaz, o benim onun kalbinde oldugumu biliyor.

Kalbime su serpiliyor. Ne guzel, ne rahat, kimseyi kaybetme korkusu yok. Herkesin kalbinde oldugunu biliyor. Sukur!

Sabah yatakta sarmas dolas keyif yapiyoruz, uzun uzun sariliyoruz, koklasiyoruz, opusuyoruz. O sirada

Mira: Anne senin uc tane gozun var.
Uma: Hmm gordun mu ?
Mira: Evet.
Uma: Ne renk?
Mira: Mor ve mavi karisik
Uma: Kahverengi degil mi.
Mira: Onlar asagidaki gozun anne!!! (biraz kizgin, anlamadigimdan. Ben ucuncu gozunu diyorum, o mor ve mavi karisik. Peki benim ucuncu gozum ne renk?
Uma: Ben daha senin gibi goremiyorum. Gorunce soylerim, olur mu?
Mira: Tamam


Bu sabah okula gidiyoruz.
Mira: Anne kalbimde dunayayi gordum, siyah ve beyazdi.
Uma: Yaa?!
Mira: Evet ying yang gibi.
Uma: Cok dogru gormussun annecigim afferim sana...

Mira henuz 5 yasinda. Ben bu halinin onu bastirmadigimizdan kaynaklandigina eminim.
Ve tabii biraz da dogru yere bakabilmesi icin tesvikle.
Cok keyfili onunla bu hayati paylasmak.