30 Ekim 2009 Cuma

Dus-tum

Rishikesh'te baslayan, neye bagli tekrarladigini bilmedigim basdonmem gecen gun tekrarladi. Bu seferki en siddetlisiydi ve en ogreticisi.

Yan yatiyordum, gozumu kapadim, ve birden donemeye basladim ama hizi inanilmazdi. Sanki bir gokdelenin tepesinden done done dusuyor gibiydim. Bagirdim ve yanimdaki masayi tuttum. BIr kac dakika sonra tekrarladi, yine korkunc bir hizla dustum. Bagirdim ve esimin kolunu tuttum sikica. Son seferinde yine ayni hizla dustum, yine bagirdim ve bu sefer esimi tutup birakmadim. Sonra kendimi seyretmeye basladim.
Bagirmistim, korkmustum. Dusmekten.
Bagirip sonra tutunmustum, korkmustum. Birakip gitmekten.
Bagirip duruyordum bitsin artik bu oyun diye, hani ?? Hala gidecek olsam bagirip, dunyaya ait olan kocama sarilip gitmeye direniyorum.
Dustugum yer neresiydi. Bagirmasam baska seyleri farkedebilir miydim?
Duserken tutmasaydim, gercekten gider miydim ?
Durdugumu sandigim yer neresiydi ki?
Oylece uzaniyordum. Vucudum uyusmus gibi, aslinda cok titresir halde.
Zihnimdeki uma'nin sesi vir vir konusuyordu. Ben dinliyordum. Uma'nin sesi, Ben'im dudaklarima dokunmuyordu bile. Uma'nin sesi kenarda bir yerde susmadan konusuyordu.
Laf edip duruyordu o an olmakta olan, daha dogrusu olmayan seylere. Beklentilerini ve beklediklerini goremediklerini konusuyordu vir vir. Su anda bana boyle olurken benim kocam, kizim vs vs diye devam ediyordu vizildamasi.
Ve Ben dusuyordum.
Uma bagiriyordu.
Korkuyordu.
Hala mi ?
Neden ?
Birakamadigin ne ?

25 Ekim 2009 Pazar

Mektup

benden Tanri’ya;

Kanada ile ilgili surekli suphelerim var, guvensizliklerim, kaygilarim. Sana bu kadar guvenmeme ragmen neden hala bunlari hissediyorum?

Tanri’dan sana

Gunlerdir sana cevap vermek icin sabirsizlaniyordum. Senin bana zaman ayirmani bekledim. Simdi burdasin, dinliyorsun. Icine al butun soylediklerimi. Herseyin bir temizlikten ibaret oldugunu bildigin gibi, herseyin birbaska seyle kendini gosterdigini de biliyorsun. Kanada. Ne anlama geliyor senin icin Kanada. Kanadayi neden yaptin? Huzur, baris, sukunet, adalet. Ozlem duyduklarin. Hazir misin? Simdi degilsin. Cunku hala kendini bunlari alabilecek kadar temizlenmis hissetmiyorsun. Haklisin, bu surecte, bu vesileyle cikacak olan pek cok sey var. Bunlari su anda sen bile dusunemiyorsun. Goreceksin. Kendini seyredeceksin. Gozyaslarinla temizleyeceksin. Bir bir cikacak kendinden, sana ait olan ama Bana ait olmayanlar. Onlara veda edeceksin. Biraz daha bosalacaksin. Aradigin huzur baris adalet gelecek. Sen onu nerde yarattiysan orasi gibi. Sonra bunlar da bitecek. O kullandigin sifatlarin aradiklarinin orada da olmadigini anlaman icin yasaman gerekenleri yasayacaksin. Ve sonra yine bana doneceksin, sadece bana. Ben’den baska bir yer, biri, birsey olmadigini bilerek. Daima bilerek. Daima bileceksin.

11 Ekim 2009 Pazar

Celiskiler

Cagan Irmak'in filmine gittim gecenlerde. Sinemaya pek gitmem, kultursuz degilimdir de artik komik geliyor sinema filmini seyretmek. Mesela filmdeki sekreter cok iyi temsil edilmis dedim cikinca filmi soranlara. Yani ayni sekreter gibiydi, cok iyi gozlemci Cagan Irmak dedim. Sonra temizlikci icin ve guvenlik gorevlisi icin de ayni seyi soyledim. Iste Cagan Irmak'a verdigim prim filmindekileri ayni hayattaki gibi yansitabilmesi, derinlerde kalmis konulara dokunabilmesiydi. E biz hayatta sekreter gormussek neden yeniden sinema perdesinde seyredip cok iyi oynamis, oynatmis, senaryolastirmis diye ovelim. Iste bu sebepten sinemaya gitmem pek. Etrafimdaki oyunlari ve oyunculari seyretmek daha olaganustu benim icin. Ve hepimizde usta oyunculariz. Kimse oynadiginin farkinda degil, ya da karsisindaki onun rol yaptigini anlayamiyor bile. Oylesi muhtesemiz. Neyse nerden nereye geldim. Simdi filmi seyretmeyenlerden ozur dileyerek devam ediyorum. Filmden ciktiktan sonra soyle bir dusunce belirdi kafamda. Eger bana tecavuz edilse bebegi dogurur muyum? Esim bebegi kabul eder mi? Bebegin dunyaya gelmesinde benim de payim varken hem de? Neden bu sorular cikiverdi. Esimle soyle konusurduk biz. Iraz'in mucizevi dunyaya gelisini seyrettikten sonra eger bir kaza sonucu hamile kalirsam tekrar, asla bebegi aldiramayiz. Cunku bir bebegin ne demek oldugunu biliyoruz, tecrube ettik.

Iste bu kesin, alti cizilmis birsekilde ifade ettigimiz cumleyi cope attirtti aklima gelen dusunce. Bir bebek bu kadar kutsalken, bir tecavuzcunun bebegi kutsal olmayacak miydi? Herkes Tanri iken, Tanri'nin rizasi olmadan bir yaprak kimildamazken tecavuzcu kimdi? Bu bebek tecavuzcunun bebegi miydi Tanri'nin mi?
Ve iste sonucta suna baglandim. Soylemesi kolay pekcok seyi. Oysa hayatin icindeki kosullarinin ne oldugu asil onemlisi. Tanrim Gercekten sasmayacak gonul, kucukten buyuge olgunlasma yolunda herkese anlayis versin...

9 Ekim 2009 Cuma

Tanriya mektup devam ediyor

Uzun zaman oldu sana yazmayali, bir hafta aslinda, yine de seninle yasayarak geciyor hergunum. Sana yazmama gerek var mi seni yasarken. Insan kendinden uzakta olana yazar, kendinde olana yazan gorulmus mudur ki? Ben senden uzakta miyim bilmem ama bana soyleyecek bir sozun var midir acaba?

Sen ben yazarken bile karismaya basladin artik, kim kime yaziyor acaba? Biraz once sen bana yazdin da simdi de ben sana mi yaziyorum saniyorsun? Biliyorum sanmiyorsun ve goruyorum guldugumu gordugunu. Egleniyoruz degil mi beraber? Asma sakin o gul yuzunu. Seninle oyun cok zevkli. Kizin nereye saklandigini bilerek saklanmaktan hoslaniyor ya. Ayni seyi hissediyoruz iste. O da cocuk ben de. Once sana gozkirpip gostermek nereye saklandigimi, sonra da hadi beni bul nerdeyim diye seslenmek sana. Kizin gibiyim, kizinim. Ona iyi davran. Ofken geldiginde o ofke senin kendinden bosaltamadiklarin. O bir cocuk ayni benim gibi. Saf ama herseyi bilen. Saf olmasi aptal olmasi anlamina da gelmiyor. Zira saflastikca bileceksin daha da cok ya da daha da az. Sonunda tahmininden daha az sey biliyor olabilir misin? Olursun tabi. Ne var ki surda bilecek. Ben O’yum. Geride baska ne sir var, ne sirdas. Bir tek bu. Unutma. Gece olunca uyu, bilerek uyu. Sabah olunca uyan ama bilerek. Araba kullanirken, yemek pisirirken, canin sikilirken, kitap okurken, sinava girerken. Baska birsey gerekli degil. Unutma. Hani rahatsiz olmustun ya Ataturk her “beni hatirlayiniz” dediginde. Hatirlanacak tek bir gercek var. Gercek binlerce olmaz. Gercek bir tanedir. Tipki Ben gibi. Ama suretleri binlerce olabilir. Ama aslolan sadece Bir gercek vardir. Hic unutma. Yapacak hicbir seyin yok. Herseyi senin adina yapiyorum zaten. Sen sadece katilimcisin. Kaderi degistiremezsin ama kadere bakisini degistirebilirsin daima. Simdi git uyu. Uyanik olarak.

4 Ekim 2009 Pazar

Tanriyla mektuplasma 3

Sevgili Tanrim,
Neden disimizda oldugunu sandigim insanlar birbirleri ile konusurken ben icimden, sessizce onlari duzeltiyorum?

Tanridan sana,
Biliyorsun ki ne duzelten var, ne duzeltilen. Bunun da senin iluzyonun oldugunu deneyimleme zamanin. Sen onlari icinde de olsa duzeltirken gormeni istedigim, bu oyunun sonunun geldigi. Sen sadece beni, sadece sevgiyi kosulsuzca istediginde, gordugun manzara da bu olacak. Icine bak, duzelttigin kim? Hala bazi seyleri bilip bazilarini bilmedigine inanan bir sen olmasa, disarda bilmeyenler olmazdi ve sen bildigini sanmazdin. Sen herseyi biliyorsun ve gereken her bilgi ihtiyacin olan anda sana sunuluyor. Kendini kucumsemeyi birakirsan, baskalarinin bilgisizligini yargilamazsin.


Sevgili Tanrim,
Icim bombos. O kadar cok konusup yazdim ki seni simdi sessizce dizlerinin dibinde oturmaktayim. Basimi koydum ve dinliyorum o essiz sarkini. Ne diyorsun bu sefer?

Tanridan sana,
Bak, benim gozumle bak. Yildizlar sarki soyluyor, guller sarki soyluyor. Kufurler soyluyor, kuller soyluyor. Bitmeyen senfoni bu. Bildiginde bitecek saniyorsun, oysa bildigin sadece kim oldugun olacak. Ogrenecegin ise bu sarkinin hic bitmeyecegi. Her zaman bu oyun bitsin artik diyorsun. Ogreneceksin sonumun asla olmadigini. Elini kalbine koydugunda degdigin o titreyen yerdeyim. Ve otesinde. Orasi oyle kucuk gorunuyor ki sana ve oyle sinirsiz benim gozumle.

Tanriyla mektuplasma 2

Beyond our ideas of right-doing and wrong-doing,
there is a field. I’ll meet you there.

When the soul lies down in that grass,
the world is too full to talk about.

Ideas, language, even the phrase ‘each other’
doesn’t make sense any more.

"Yanlış ve doğru hakkındaki fikirlerimizin ötesinde bir alan var.Sizinle orada buluşacağım.Çimenlerin arasına uzandığımızda,dünyanın doğru-yanlış fikirlerinize ihiyacı olmadığını göreceksiniz. Fikirler, dil, ve hatta birbirimiz cumlesi bile hic bir anlam tasimaz." Mevlana

Sabah barbunya pisirirken (bu arada ya barbunya ayikliyorum ya pisiriyorum, goren baska bir sey yemiyoruz sanacak:) Mevlana'nin bu bolumunu Gloria'ya emaille yollayayim diye dusundum. Seminere gittim. Gloria size birsey okumak istiyorum diyerek bu bolumu okudu. Guldum :)
Seminerin sonunda bir arkadas beni cagirip, Gloria ile kendisine cevirmenlik yapmami rica etti. O sirada bize semineri ceviren arkadas gelmisti. Bir karmasa oldu, lutfen sen cevir, ben sen yoksun diye cagirildim dedim ama bir israr oldu ve ben cevirmek durumunda kaldim. Soyle basladi. Gloria'ya sorar misin Turkiye'deki Meryem Ana'nin yerinden haberdar mi? Gulmeye basladim yine, cunku ona Meryem Ana'yi nasil annem tayin edisimi anlatmak istemistim ilk seminer gununde. Icimdeydi ama gerek yok herhalde diye dusunmustum. Sonra bu arkadas Meryem Ana'ya giden arkadasina bir tespih ismarlamis. Bir suredir o tespihle geziyormus ama bir yandan da kendisine ait olmadigini hissediyormus. Sonra bu sabah "Tespihi ona ver, sahibi Gloria" demisler. Ona mesaj getirenler. Ve tespih Gloria'ya gitti... Annemdendi...

3 Ekim 2009 Cumartesi

Tanri dedi ki

Niyet et, sor, bekle. Bekle O konusana kadar sonra cevabi dokuluveriyor kagida. Banu, Esra, Engin, Yildiz, Jale vd. bazen zihnim yazdi sanirim diye suphe etseler de bugun Tanri sadece dun yazdigim aziz ve azizeler tarafindan degil biz siradan insanlar tarafindan da duyuldu, yazildi. Sadece Hz Muhammed'e Isa'ya degil herkese konustugunu kanitladi bugun.
Yazisma kismina gecmeden once kisa bir nefes calismasi yaptik. O sirada icimden bir ses duydum, tanidigim bir ses. Swamiji'nin ki degil ama. "Raise" dedi. cok komik simdi sozlukte yazilisina emin olmak icin baktigimda baska bir seyi farkettim. Icimdeki ses "rayz" dedi. Ben bunu mektuplasma kisminda Tanri'ya sordum. Ne demek istedin diye. Ve ben yukarda yazdigim gibi telaffuz ettim. Ayaga kalk anlaminda sandim, duydugum kelimeyi. Oysa simdi sozlukte bakinca yazdigim haline "yukselt" demekmis.
Neyse ben sorumu sordum. O cevap verdi. Yazdigim yazi ayni sekliyle asagidaki gibiydi:
Sevgili Tanrim,
Ayaga kalktik, icime seni cektim, disari evreni kustum.
Icime seni aldim, disimda dunyayi yarattim.
Ellerimi aldin, bedenim sende dimdikti.
Icimden geldi yine sesin, "Raise" dedin. Ne demek istedin?

Tanridan sana,

Yillardir asagilardasin. Oysa sen benim yanibasimdasin. Asagida kaldikca gorduklerin seni hayalkirikligina ugratti. Uzdu, aglatti. Simde iste o zamandir. Artik gunu geldi. Karsinda oturan Gloria. Zafer sarkisini hatirla. Iste o sana bu zafer anini mujdelemek icin geldi. Senin icin geldi. Elinden tutup benim yanima cikarmak icin geldi. Zaten biliyorsun kim oldugunu. Zaten dokunuyorsun bana. Ama hep sen asagida ben yukarda. Degilim aslinda. Simdi zamanidir. "Raise"
Oldugum yerde aci yok, uzuntu yok, hersey adil. Hersey enguzeli. Bildigini biliyorum. Acilarin otesini artik gordugunu de. Ama bilmek ile olmak ayni degil. Simdi zaman o zamandir. Olmak zamani. "Raise"

2 Ekim 2009 Cuma

Tanri ile mektuplasma

Sabah uyandim, icimde bir sizi. Ilik ilik kasiyan bir sizi ama kotu degil. Swamiji icin bu sizi. Gozlerimin onune getirdim guzel yuzunu ve "Seni cok ozledim, keske sesini duysam, keske seninle konusabilsem, oyle siradan konusma degil dedigim, O'nun gercekligini anlatsan yine bana, ben dinlesem" dedim. Sonra yataktan kalktim asagi indigimde birden aklima geldi. Yarin Tanriyla mektuplasma semineri vardi, ve ben son gune kadar bekleyecegim eger kismet olursa giderim demistim. Ve bugun son gundu. Tanriyla mektuplasma seminerinin icerigi kendinizi bir yana birakip, O'nun eli olmakti. Heavens letter'in yazari Gloria Wendroff verecekti semineri. Iki dolu gun. Heavens letter yillardir hergun kendisi tarafindan yazilan ama hic de Gloria diye birinin yazacagi mektuplara benzemeyen mektuplardi. Hep belliydi O'nun sozleri oldugu.
Durdum, guldum, Swamiji'nin sesini duymayi neden istedigimi anladim. Yarin gidiyorum. Arada duydugum, ama duyamadigimda da cok ozledigim sesi nasil duyacagimi dinlemeye. Swamiji'nin sesini, Mevlana'nin sesini, Ma Ananda Mayi'nin, Siddhi Ma'nin, Neem Karoli Baba'nin, Gurudev'in sesini...O'nun sesini.
Bugun seminer icin gereken odemeyi yaptiktan sonra kapitalist dunyanin yarattigi alisveris merkezlerinden birinde, hic dusunmeyecegim dukkanlarda, O'ndan neler neler geldi, bana neler neler dedi, agladi kalbim, guldu kalbim :) Sukur varligina, sukur kabul edisine huzuruna...