29 Nisan 2009 Çarşamba

Gurudev-Incil

Appeal. Knock. You will be heard. The door shall be opened unto you.
Do not seek him far and wide - He is in your own heart - He has his dwelling there.

25 Nisan 2009 Cumartesi

Daha neler neler....

Dogumdan sonraki kilolar kadinlarin bir donem konusu olmustur sanirim. Ben guzel guzel kilo verirken bir sene kadar once bel sorunu yuzunden doktora gittim. Doktor su kiloya ineceksin dedi. Zaten o kiloya demese iki ay icinde inmis olacaktim. Ama doktor dedi ya, ben o tarihten sonra kilo veremedim. Kisin 9 sinava calistim, 9 sinav verdim. Simdi bir tavsiye uzerine akupunktur ile kilo veriyorum. Sanirim bitince 9 kilo olacak :) Bak su ise ! :)

Her seansa gittigimde 15 kadin karsimda. Ben onlarda... Herkesi dinliyorum, seyrediyorum, kendimi goruyorum. Ilk gittigimde salonda bekleyen herkes sisman ve oyle cirkindi ki. Aman Allahim dedim ben kendimi bu kadar mi cirkin goruyorum. Ve neden ? Neden baskalarinin cizdigi sekile uymadigimda guzelligimi goremez hale geliyorum. Ben de baskalarina sekiller cizip onlari o sekillere uydurmaya calisip, uymadiklarinda guzelliklerini gormuyor muyum!

Ne yazik hersey icin gecerli olmasa bile, cevabim evet. Bir miniminnacik tohumu bile kalmayana kadar Tanri kaziyor icimi. Bu da onlardan biri. Ben farkettikce seyrediyorum.

Sikayet ediyor herkes, hickimse buranin duzeni bu kendimi buna uydurayim demiyor. Kendimi dinliyorum. Evet belki hayatimin cogunu her olana adapte etmeye calisarak gecirsem de iste o miniminnacik tohumu gostermek icin cikariyor Tanri o degerli kadinlari karsima.

Daha da neler neler...

Sukrediyorum gozlerime gor geldigi icin...
Sukrediyorum kulaklarima duy geldigi icin...

Bir de Konya'dan sonra farkediyorum ki icime Mevlana kacmis :)
Herkese sarilmak istiyorum. Sarilmak istemediklerimi sarilayim diye onume getiriyor.
Icim tereddut ediyor bazi zamanlar, oylesine kapanmisim ki yillarca, korunayim diye. En kutsal mekan kaldi acilacak sanirim simdi. Ve Mevlana oturmus dibinden, acmis kollarini sesleniyor. Gel kim olursan ol gel!
Onlar geliyor, ben kucakliyorum....

Dedikodu

Konustugum, konusmalarimi dinledigim zamanlardan birinde oyle rahatsiz oldum ki :) Artik soyle agiz tadiyla, kendimden gecerek dedikodu bile yapamadigimi farkettim. Kimin dedikodusunu yapacaktim, kime ne soylesem ben'dim. Bunu konusurken bile biliyor olmak buyuk lutuf olsa da, insan dogasi geregi herhalde ariyor arada :) Bir aci kahve yanindaki o zararsiz dedikodulari :)

24 Nisan 2009 Cuma

Sukur

Allah'a ne kadar sukretsem azdir diye dusundum gun boyu. Gecmiste ne kadar cok aci cekmis oldugumu dusunup ve bunlarin nedenlerini de hic bilmezken hayat ne kadar zordu, cekilmezdi.
Simdi kimle ne yasarsam yasayayim, kim yanimda ne yasarsa yasasin, herkes Ben. Herkesi dinliyorum ben nerdeyim diye. Ben ne goruyorum diye, ben neyi duymaliyim diye.
Iki haftadir esimin ailesi bizde. Olaganustu farkindaliklar yasaniyor ardi ardina. Her aksam ayri bir toplu terapi seansi gibi. Herkes eteklerindekini dokuyor, herkesin ici aciyor, herkesin sesi titriyor, herkes sinirleniyor, herkes seviniyor, simariyor bazi zaman. Herseyi yasatiyor bu zaman suresinde sukretmeye doyamayacagim Tanrim. Bugun ben sinirleniyorum, sinirlenirken bile biliyorum sinirlenecek birsey yok. Denilenleri bes kulak dinliyorum, soylediklerimi soyleyip dinliyorum.

Ara verdigimde dua edip durdum. Nerdeyim ben, bunlarin neresindeyim. Ne gorecegim, ne ogrenecegim, ne cikiyor. Konusmaya devam ettim, konusurken dinlemeye, biliyordum, emindim cikacakti konusurken. Ve guvendigim gibi en kucuk detayin, en olmadik cumlenin icinde gosterdi sirrini. Allah'a sukurler olsun, gosterdi yuzunu. Gordugumde rahatlamistim, teyidi de ne kadar sevildigimi duymakla geldi. Seven de O'ydu. Kendi soyledigimde de gordum yuzunu. Sukur ettim her ana, yasattigi.

6 Nisan 2009 Pazartesi

Huzurunda egiliyorum...

Sen ve senin suretlerin, derslerinden birini itinayla verdin yine bugun. Sen ve senin suretlerin.
Butun gun dondum durdum insanligimin icinde, uzuldum, agladim, incindim, ofkelendim, insandim.
Seyrettim, kayboldum, kendime geldim yine seyrettim.
Derinlerden bir nefesle cikti icimdekiler, dokulduler. Yorum yazan suretlerin gosterdiler nerelere bakmam gerektigini, daha ozellestirdiler ozeldekini. Telefondaki suretlerin baska baska yonlerine isaret ettiler, durdum, duruldum, yumusadim. Seni gorur oldum, edilen kufurde, aciyan kalpte. Yorum yazdi babanesi guzel kadin, Rumi'nin goz kirpisini gordum, yagmuruyla rahmet yagdiracak sonra da gunesi actiracakti.
Butun ulkede yagmur yagdi, dort bir yandan haber verdiler bilip bilmeden yagmur yagiyor diye. Gulumsetti beni derinden. Biraktim dusunceleri, basladim Mira'yla oynamaya. Kimbilir o acitan dedigim, o O'nu gormekte zorlaniyorum diye hayiflandigim es nasil gelecekti? Icim yumusacikti, yuzum, gozum yumusacik. Geldiginde yine sertlesecek miydi bakislarim? Kendimi hayal ettim. Niyetim ne olursa olsun ona yaptiklarimi gordum. Hickimsenin hakki yoktu Hakk'i sekillere sokmaya. Hakk'tan ozur diledim. Hakk'in suretindeki esime zihnimde ve kalbimde kapiyi actim. Hindistan'da Tanrilarin onunde egilindigi gibi boylu boyunca egildim onunde. Sen O'sun, goremedim, affet, dedim. Icim daha bir yumusadi, sakinlestim. Esim nasil gelirse gelsin, ister aksam ayni siddetle kavga devam etsin, ister konusmayalim farketmeyecekti, gormustu kalbim kalbimde.
Bir zaman gecti, kapi caldi. Mira kostu kapiyi acti, kosa kosa yanima geldi oyuna devam etmek icin. Esim geldi yanimiza, "zihnimde yaptim ama bir de hareket olarak yapacagim" deyip onumde egildi. Tanri'ma sukrettim ozrumu kabul edip, huzuruna kabul ettigi icin...

Ozelden ...

Konya Konya diye dua ettim, Mevlana'nin cagirisini bekledim. Biri gosterse bak gidisinden sonra bunlar olacak diye yine giderdim biliyorum ama, "yaa gercekten boyle mi olacak?" derdim icten ice.
Ruyalarla baslayan temizlenme gercek hayata akti. Bir yerde okumustum once ruyada cikarmis halledemezsen gercek hayatta cikarmis, halledemezsen hastalik olarak cikarmis, onu da halledemezsen ölürmussun.
Bir ben vardir bende benden iceri diyor Yunus Emre, sanirim benim esim de bir Uma var evde, Uma'dan disari der. Oyle bir insanla yasiyor ki o evde, bana anlattiginda ben inanamaz bir sekilde yuzune bakiyorum. Oyle bir insan oyle cileler cektiriyor ki ona, Allahim bana bu kadini neden verdin cevabini soyle diye dua ediyor. Varligim onun icin kaldirilmasi gereken bir eziyet, cekilmesi gereken cile Allah yolunda. Allah icin. En kotu es oldugumu soyledi dun. Mira icin bu kurumu devam ettirdigini de bu ikinci soyleyisi. Gun boyunca emailin chat penceresinden uc bes konusurduk, "ben hasta" oldugum icin, onu da kaldirdi aramizdan. Soyleyecegim birsey varsa telefon acip soyleyecekmisim. Aglamaktan gozlerim sisti, beter olsunlar, patlasinlar diyorum. Tek derdim var, nedeni ASKa cevirebilmek ve Allah'a sukredebilmek. Ceviremiyorum!
Yasadigim ruyaya istinaden cikanlardan farksiz degil, aynilari. Dislaniyorum, sevilmiyorum, birak sevilmeyi tahammul edilemiyorum, kotuyum, haketmiyorum, hastayim, olmadigimi dusundugum sifatlari duyup bir de haksizliga ugramis hissiyle doluyorum. Bunlarin oyun oldugunu bilip oyunun disinda duramiyorum. Simdi yapamiyorum. Allah'tan sabir, sevgi, anlayis ve iyi niyet diliyorum. Hicbiri su an bende degil cunku. Bu nasil bir kontrattir hic anlamiyorum. Dayanamiyorum demek istemiyorum, icim oylesine aciyor ki, ama donusecegine inaniyorum, yaziyorum, acisin beter olsun diyorum. Ne kaybedeceksin senin olan ne vardi diyorum. Soylediklerine ne bakiyorsun, sen kendini bilmiyor musun diyorum. Soyledikleri neden canini acitiyor onda Tanri'nin varligini inkar mi ediyorsun diyorum. Diyorum demesine de icim durulmuyor bu sefer.

Yazdim yaziyi dolaniyorum evde bos bos, Swamiji geldi aklima, sonra dun butun bu konusmalar olmadan onceki 45 dk benim Hare Rama Hare Krishna diye mantralar yapiyor oldugum. Simdi icim daha rahat. Olani degil OLdurtani umursuyorum simdi. Mantralarla baslayan hicbir sey kotu degildir, vardir bir hikmeti. Temizle ne kaldiysa, eksik, yanlis, sakat, sagliksiz. Sana hazir olacak bu mabed biliyorum. Senin sesinden baska ses, Senin gozunden baska goz olmayacak. Hazirim vereceklerine, bunlar azsa coguna da, bunlar coksa zaman geldiginde Sana da hazirlanmis olacagim Seninle....

3 Nisan 2009 Cuma

ASK her daim ASK...

Konya huzur dolu iki gunle arkamda kaldi. Hayatimin degismez kanunu gibi oldu, ne kadar dibe dalarsan o kadar cok camurla geri donuyorum, sonra zaman aliyor camurlara bakip, onlarin ustumden dususunu seyretmek. Dune kadar bu cumleyi soyle yazabilirdim. Ne kadar dibe dalarsam o kadar pislikle cikiyorum ve temizlemem zaman aliyor. Aradaki fark oyle bir fark yaratti ki bu sefer. Bu farki gormeme vesile olan anlara sukurler olsun.
Donusumuz felaketti, ben herseye ofke ile bakan bir kadin olmustum, esim de herseyi benim istemedigim gibi yapan bir erkek. Biz ne zaman "benkadin" "oerkek" olsa, catisiriz. Dun konusuyorduk, buyuk olasilikla ben cok erkek olmusum ve sorunlarimi halletmisim, o da cok kadin olup asmis, ama o erkek olarak ben kadin olarak karsi karsiya geldigimizde bir meydan muharebesi tadina donuyor hayatimiz. Ne cok ogreneceklerimiz var bu kadinliktan-erkeklikten anliyoruz. Savas bitip farkindaliklar Allah lutfedip kalbe indiyse o zaman ya ikimiz de cinsiyetsiz oluyoruz evde, sadece gorevimizi yerine getirip huzur icinde yasiyoruz, ya da gecmisteki uyumlu enerjilerimiz dogrultusunda akis devam ediyor okyanus istikametinde.
Konya donusu cekilmis bir fotografimiza baktim da dun, ikimizin de surati suratliktan cikmis, bakislarda ne biz variz, ne O. Belli icerde altust edilmis birseyler. Firtina belli. Muharebe belli.

O gunun gecesi ruyamda iki erkek gordum gecmisime ait. Biri eski patronlarimdan biri, digeri ilk erkek arkadasim. Sabah uyandigimda kendimde degildim. Ruya ve yogunluklari beni oyle sarsmisti ki. Ayaklarim birak yere basmayi kafam baska alemlerde geziyor gibiydi. Bende olan ve bana ait olan hicbir parcam yoktu sanki. Nefes alisim, bakislarim, konusmam. Bir dost "aa kadin yuzunu gordum simdi senin" demisti hatta o gun. Kadin miydim neydim bilemiyorum. Simdi bildiklerim var, parmaklarima yaz geldi yaziyorum. 5 yili kapsayan ilk ask. Sevdim, sevildim, kotulendim, alay edildim, yalan soylendim, kandirildim, oynandim, oynatildim, kortum, korkuttum, kizdim, kinlendim, küstüm, sustum, eridim, dusundum, yazdim, agladim, bol bol agladim, kabul etmedim. Zaman ilac oldu ben donup gecmise bakmadim. Icimde kapattim yarayi, ustune attim bol bol ani, gormedim, gostermedim. Anlattim soranlara, anlatirken guldum. Sanki film anlatiyormusum gibi ilgilenmedim. Acip kalbimi bakmadim. Bakmis gibi yaptim, oldugum kadariyla olani anlamis gibi yaptim, sonra da arkami dondum yurudum gittim. Soranlara konustum. Guldum konusurken, yazarken agladim. Hikayeyi sadece hikaye gibi okudum, oynadim, perdeyi kapattim.
Yer Konya, Sema gosterisi oncesi Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu Mesnevi'den konusuyor. Ben dinlemeye calisiyorum. Mira konusmaya konsantre olmadi haliyle. Bir oraya cikiyor bir suraya iniyor. Gozum onda, kulagim Adnan Beyde. Ayaginiza diken battiginda ayaginizi kaldirip kenara tedavi edersiniz, dikeni cikarir merhemi surersiniz. Bir sure ustune basmaz istirahat edersiniz. Iyilestirirsiniz. Oysa gonlumuze batan dikenlere boyle mi yapiyoruz diyordu, ozetle. Diken? Diken kaldi mi ki dedim gulumseyerek ve gordum gecmiste biraktigim gozlerini. Hala kalbimdeydi, kaniyordu.
O gece iki erkek gormustum ruyamda. Ikisinin sembolize ettigi ortak noktalari gormek icin durdum, firtina sonrasi. Durdum geldiler: degersizlik, sevgiye layik olmama, yeterince iyi olmama, haketmeme, gurur, bunlarin tasidigi kayiplarin korkulari. Alay edilme, kucuk dusurulme.
Patronum beni kovmus ve bir beyaz tahtaya benim nasil kotu, nasil degersiz, nasil ise yaramaz vs vs yazmisti. Sirketin koridoruna koymustu beyaz tahtayi. Gordugumde yuregim degirmen tasinin altinda ezildi. Beter olsun diyorum simdi, biliyorum beyaz tahtaya yazdiklarinin yuregimle alakali olmadigini. Egom demiyorum bu sefer gordugum farkindalikta, ego ve ben diyince de ikilik oluyor, simdi farkediyorum neden demedigini. Beyaz tahta, silinebilir yazi. Gidip yuzune bakip neden yazdin ki? diyorum. Cevap vermiyor, yaninda yeni ise aldigi kiz onunla konusuyor, isi anlatiyor, yuzume alayla bakiyor. Yerime baskasini koymus bile. Bakiyorum, yuregim yaniyor. Sabah uyandim ama asil uyanisim yeni oldu. Gulumsetiyor, sukrettiriyor beni. 4 sene oncesinde kalan deneyimimi temize cektiriyor o gece.
Hemen sonra diger ruyayi goruyorum. Yuzunu gormeyeli 20 sene olmus. Ben uzakta duruyorum temkinliyim. Zarar vermesini istemiyorum bana. Bu iki hafta icinde 5. ruyam. Hep ayni kisi hep ayni tema. Uzagimda duruyor, ama uzagimdan bana bir sevgi, bir sefkat veriyor. Yanimda degil, degil yakinimda ama nasil sariliyor sefkat ve sevgiyle. Billur gibi bir sevgi, piril piril, puruzsuz. Her ruya ayni...
Sabah oluyor beni aliyor bir telas, ne yapmali, ne etmeli, nasil anlamali, aramali mi yazmali mi... Sorular sorular. Pisman mi, beni mi dusunuyor, kadinca sorular. Bir koca gun geciyor, sanki Kurtulus Savasi, ben sirtimda mermiyi tasiyan nine. Aksam bitmis durumdayim. Kafami kaldiramiyorum yorgunluktan.
Sabah oluyor. Gozlerimin ardindaki gozler bakiyor. Gulumsuyor. O an kalbime doluyor ASKi. Butun oyunlardaki SENdin, SENsin diyorum. Yerden yere vuruldugumda da yasatan SENdin. Degersiz bulunup kovuldugumda da kovan SENdin. Bunu dilim kimbilir kac zamandir soyledi ama kalbimin dibinde donusmesi bu demekmis. O gun defalarca cekildim ASKINA. Defalarca yuzdum SEVGInde. Kalbim yuvan, bedenim mabedin, ben hic oldum. Aksam esimi aldim vapurdan, eve gelirken onumdeki arabanin plakasinda AF yaziyordu. Af cikmisti yurekten.
5 yilimi yukledigim o yare veda ettim, affettim, kendimi affettim. Olmadiklarimi biraktim. ASKi buyur ettim. Gonlumden, gozume, gozumden sozume, sozumden ellerime. Esim sordu bugun iyisin degil mi? Evet, bisey mi oldu? dedim. Gormemek mumkun degil, dedi. Nasilsin ASK dedi, herdaim iyi dediM.
Sukurler olsun dunume bugunume. ASKla....