28 Mart 2009 Cumartesi

An

Beyaz carsaflarin ustunde, kucagimda elektronik su alet, altinda yorgan. Bagdas kurmusum, parmaklarim tasvir ediyor vucudumun konumunu. Oysa Ben yazamiyorum. Oturdugum otel odasinin penceresinden Selimiye Camii'nin minaresi gorunuyor, yaninda da uzanmis gulumsuyor Rumi yesil kubbenin altinda, onunde babasi, yaninda ogluyla. Ben yazamiyorum. Kalbim ellerine emanet, aklim donen dervislerinde, kulagim okunan Kur'an ayetlerinde.

Eksik olan tamamlanir bu kapidan girince diyor, agliyorum. Tamamlanmak ne buyuk bir odul diye agliyorum, tam olmanin tarifsiz hazzi yuregimi kabartiyor, gozyaslarimi tasiriyor. Beni gormeyen Mira bir sure sonra yanima gelip kollarini bana uzatiyor, kucagina al diye. Kucakliyorum, sariliyor boynuma, opuyor opuyor, agladin mi sen diyor. Halbuki hicbir yerimde delili yok o anin, o hissediyor. Ya da O gonderiyor, opsun diye. Ya ben nasil opecegim seni, nasil gosterecegim katmer katmer kabarmis Sevgiyi. Kime ne gostereceksin diyorsun degil mi?

Annemin sozleri kalmis hep kulagimda cagirmadan gidilmez Rumi'ye diyor. Senelerce bekliyorum cagirsa da gitsem diye. Bu sefer firsat doguyor, ben ise temkinli. Cagirmissa gideriz diyorum iki gun oncesine kadar. Bize yol gosterecek candan bir rehberi ariyorum iki kere otelle ilgili (yanlis anlamis olabilecegimi dusundugum fiyatlar nedeniyle). Telefonda otel sahibinin sozlerini iletiyor bana. "Gelsinler gelsinler, gelsinler de misafirimiz olsunlar. "
Benim soylediklerimin sorduklarimin bahane oldugunu anliyorum. Rumi'nin öldüğünü soyleyenlerin de yanildigini.... Ask oyle bir doluyor ki kalbe, sinavlar su gibi bitip gidiyor basariyla. Yolda bekleyen var. Gitmeli!

Cok sukur cagriya, cok sukur ....
Eksiktik tamamlanmaya niyet ettik... Cok sukur niyetin dile gelisine.

19 Mart 2009 Perşembe

Oyle bir gun...

Bugun o tuhaf gunlerden biri yine :)
Mira'nin turk ismi Iraz. Iraz ismini koyus nedenlerimizden biri hayatina giren herseye riza gosterebilecek olgunluga erisebilmesi dilegimizdi. Bugun esim okudugu kitapta nefs-i raziyeyi yeniden okuyup, Iraz'in ismini ilk koydugumuz zamanlarda okuduklarimizi animsamis. Simdi bana yazdi. Cok guzelmis hatirliyor musun dedi. Hatirladim ama, yine okumak icin actim baktim interneti. Ne cikti karsima bu sabah yazdigim yazinin ustune :))

nefs-i raziye olarak da bilinen nefis mertebelerinden beşincisidir. kişi bu nefis mertebesinde allahtan razı olmuştur. başına gelen iyiliklerin de kötülüklerin de allahtan geldiğini bilir ve bunları öylece kabullenir.

"Hoştur bana senden gelen
Ya hilat u yahut kefen
Ya taze gul yahut diken
Kahrin da hoş lutfun da hoş.

Gelse celalinden cefa
Yahut cemalinden vefa
ikisi de cana safa
Kahrin da hoş lutfun da hoş."

Digeri de asagidakiydi, onu da koymadan edemiyorum, insanin kalbinin kipirdamadan kalmasi imkansiz oluyor bunlar okunduktan sonra...

Beşinci makamda nefs-i natıka, bütün hallerinde rızanın kemal derecesini kazandığı için ona Raziye adı verilmiştir.

Bu makamdaki nefsin nitelikleri, yasaklardan sakınmak, temiz kalple sevmek, huzur, keramet, teslim ve rızada kemal göstermek, Allah’tan başka her şeyi terkedip unutmaktır. Kişi, dünyadaki olayları itirazsız, heyecansız ve gönül hoşluğu ile kabul eder. Nefsine hakim olduğu için yasak ve mekruh şeylere yönelmez. Cenab-ı Hak, onun duasını hiç geri çevirmez, mutlaka kabul eder. Fakat haya ve edebinin çokluğu, onu dua etmekten alıkoyar. Allah’tan bir şey istemeye utanır. Ancak güç durumda kalırsa dua eder ve bu dua, muhakkak kabul olunur. Allah katında azizdir. İç alemde öyle bir saltanat tahtı üzerine kurulmuştur ki, bütün dış alem onun emrini bekler.

P.S Iraz ismini koyduk o mertebeye erissin diye, asli ise Iraz ismini ona verdik ki bizi o mertebeye cikartabilsin diye... O Mertebe bizim dilegimiz yani...Daha da asli benim dilegim. Daha da asli O'nun dilegi....

Askla...

Varligi ile Yoklugu BIR

Universiteyi kazandim cok sukur Allahima.
Ise kabul edildim cok sukur Allahima.
Sevdigim adamla evlendim cok sukur Allahima.
Bir oglum oldu cok sukur Allahima.
Universiteden atildim
Isten atildim
Sevdigim adami kaybettim
Oglum!!!

Tanri'nin varligina duydugumuz sukrani, O'nun bize yokluk sifatiyla gorundugu hallerinde de duyabiliyor muyuz acaba?
Tanri'nin gelisim icin verdiklerine duydugumuz sukrani, gelismemiz icin geri aldiginda da duyabiyor muyuz ?
Tanri'nin mucizeleriyle sarhos oldugumuz gunleri, Tanri'nin dertlerinin geldigi gunlerde de yasayabiliyor muyuz acaba?
Tanri'nin bizi kucakladigi anlarda O'na duydugumuz sevgiyi, Tanri bizi sadece seyrettiginde de animsayabiliyor muyuz acaba?

Varligina yokluguna, verdigin zevke kedere, sagliga hastaliga, doguma olume sukurler olsun, senden her gelene. Attigim kahkaha sesleri kulaklarimi, doktugum gozyaslari kalbimi temizliyor. Sukurler olsun.
Simdi oyuncaklarin arasinda kosturuyorsun beni, biliyorum herbiri senin yaradisin, kosuyorum yorgun argin ama zevkle. Midemde salincakta sallanirken giren kramplarin keyfi. Kosturuyorum. Durdugum anlarda kafami yasliyorum gogsune, bir Sen bir de ben, eriyip kayboluyorum...
Soylemistim biliyorum, daha yuzlerce hayatim olsa, daha yuzlerce sene olsa yasayacagim, hergun soylerim biliyorsun... Seni seviyorum... Seni oyle seviyorum ki, Sevgi ne demek anliyorum her sevisimde. Sevginden iciyorum, kanim oluyor, terim oluyor, dilim oluyor. Seni seviyorum. Tarifi olmayacak sekilde seviyorum. Bu sabah uyandim, oyle yorgun, oyle hircin. Seyrediyorum cikanlari. Kalbim ellerinde... Ellerim elleriN, gozlerim gozleriN. Dilimde hep Sen.
Sukurler olsun dunyada olusuma, Seni gorebilisime, Seni duyabilisime, Sana dokunabilisime, Seninle dansedebilisime, Seninle uyuyabilisime, Sana dalabilisime. Ruyalarima, ve devaminda uyanislarima. Sukurler olsun sabah sabah...

17 Mart 2009 Salı

Dedi ki:

"The world loves you more than you love it, and God loves you more than you love Him.
You may move slowly towards the Goal, but it comes often with a great force.
When the ocean rushes into the river, it will come with a greater energy and push than the force with which the river enters the ocean."
- Swami Krishnananda.


"Everyone wants things created by God, but very few want the Creator and the Creator alone, Him and Him alone. Ask for that being Who is beyond all things - the Thing-in-itself. If you ask for lesser things, you get lesser things. Be careful of what we ask of God, because, He is a wish-yielding tree."
-
Swami Chidananda.

How can you please the world? There are so many tongues, so many talks, so many opinions, so many remarks. This world is a strange mixture of Sattva, Rajas and Tamas. Tamasic people are in abundance. Their nature is to find fault always and pronounce unnecessary criticism. Therefore, follow the dictates of your own conscience and the prompting of your soul. If you are satisfied, the whole world must be satisfied.

Even if the whole world opposes you, fear not. Never move a fraction of an inch from your firm resolve and determination. Stand up and proclaim the Truth. Even if the whole world leaves you, fear not. The Inner Ruler stands by your side in your heart.

- Gurudev Swami Sivananda

15 Mart 2009 Pazar

Mucize cevap

Dunku sorun ayni siddetiyle bugun sabahtan beri devam ediyor. Sabah 6'da uyanan Mira aglamaya basladi, benimle beraber asagi inip oynamak istiyordu. Oysa ben gece ders calisip yorgun dustugumden ve de sabahlari aslinda babasiyla vakit gecirme zamani oldugundan ve en onemlisi de Mira'nin aglayarak bir seyi elde etmemesi adina yarim saat onu ikna etmek icin konustum. Ben ne konusursam, nasil guzel konusursam konusayim o susmadi. Taa ki ben yine avaz avaz bagirana kadar. Ve sonra susup babasiyla asagi inip oyuna basladi. Bense yine bitmistim.
Sonra ne uyuyabildim ne dinlenebildim, sadece ona gosterebildigim aglayarak birsey elde edemedigimizdi.
Simdi eline almis bir tukenmez kalem, ellerini boyamak istiyor. Yine guzelce izah ediyorum, ellerimizi bugun boyayamayacagimizi, nedenlerini. Ama o hayir dedi mi bitmis oluyor konu, ikna edilmesi imkansiz oluyor. Ve ben yine ofke icinde kalana kadar devam ediyor bu olay da.

Onlar alisverise gittiler ben gozyaslarina boguldum. Swamiji'ye email yazdim. Dedim ki Swamiji annem gibi ofkeli olmak, bagirmak istemiyorum. Bunun tek cozum gibi gorunmesine ragmen, kendimi iyi hissetmiyorum ve dogruyu yaptigima inanmiyorum. Lutfen bana yardim edin, ben sadece filin kuyrugunu gorurken, siz butun resmi gorebiliyorsunuz. Sorun neyse, benim ondan bagimsiz olmam icin bana yol gosterin. Sonra yolladim emaili, asagi mutfaga indim, hayalet gibi, suyumu koydum, yukari ciktim. Emailimde yeni bir email vardi, acaba Swamiji bu kadar cabuk cevap yazmis midir diye dusunerek actim. Buldugum emaili kopyaliyorum. Email iki gun once bir dost vasitasiyla gordugum ve mektup listelerine uye oldugum sifacemberi isimli bir gruptan geliyordu.

Rotanizi Koruyun

Tanri dedi ki:

Caninizi sikan bir mesele oldugunda, birakin bu durum kisa omurlu olsun. Hayatta olup bitenlerin sizin derdiniz olmasi gerekmez. Hayat eksiklikler icerdiginde siz kendinizi tamamlayin. Saskinliga dustugunuzde toparlanin. Yapacaginiz daha baska ne vardir ki? Zira hayatta korkunc olarak gordugunuz seyler, yasam ilerledikce daha az korkunc bir hale gelecektir. Cok muhim gordugunuz seyler daha az onem tasiyacaktir. Felaket bir sey, daha sonrasinda dusundugunuz denli felaket gelmeyecektir. Cok muthis olarak gordugunuz seyler de ihtisamini yitirecektir. Zaman, ihtisami da kargasayi da azaltir. Bilinc duzeyiniz dunyada olup biten herseyi daha onemsiz kilar.

Solmasi gereken seyler birakin solsunlar, gecmis izdiraplarin da solup yitmesi dogaldir; zira tum isiginizla gunduz gunesle dolu olan, gece ise yildizlarla kapli gokyuzune bakarsiniz ve onlarin isigi solmasi gereken seyleri soldurur. Daimi olan, daimi olandir. Daimi olmayan ise oyle olmayandir. Hicbir zaman da olmamistir. Cok daha muazzam bir ozden yaratildiniz. Siz kendi kendinizin de isigisiniz. Her kosulda o isiginizi yayabilirsiniz. Dalgali hircin sularda yol alirken bile pruvaniza yon verebilir, ufukta sizi bekleyen sakin sulara ulasabilirsiniz.

Dunya ve ondaki olaylar sizin dumeniniz degildir aziz cocuklarim.
Hayat yon degistirdiginde sizin de savrulmaniz gerekmez. Rotanizi koruyabilirsiniz. Yolunuza muntazaman devam edebilirsiniz. Tum yelkenlerinizi acabilirsiniz. Hangi ruzgarlar eserse essin yureginizi metin tutabilirsiniz. Eger ruzgar karsisinda zayif oldugunuzu dusunuyorsaniz, artik guclu oldugunuzu dusunun. Firtinada da, sukunette de ayni dengeyi koruyabilirsiniz. Surekli, bir aksiligin beklentisi icinde olamazsiniz ve eger boyle bir sey olursa da bunun sizi durdurmasi gerekmez. Herseye ragmen ilerlemeye devam etmeniz gerekir. Er ya da gec ilerleyeceksiniz. Erken olmasini tavsiye ederim.
Hayat onunuze ne atarsa atsin, geri firlatmaniz icin sizindir o. Hicbir seyin sizi yaralamasina gerek yoktur. Kendinizi hayat tarafindan saldiriya ugramis hissetmediginizde, iyilestirmeniz gereken hangi yarayi alabilirsiniz ki? Ne tipi ne de saganak sizi vazifenizden alikoyabilir. Hayattaki vazifeniz tipki acik sulardaki denizciler gibi saglam durmaktir. Bir korsan gibi
yurekli olun. Gozunun uzerindeki siyah bant yuzunden bir korsanin nesesi asla kacmaz. Gemi dalgalarla sarsildiginda da siki tutunur, saglam durur o.

Hayatin zor oldugunu ve onun getirdigi zorluklar karsisinda perisan olmaniz gerektigini dusunmek icin pek cok nedeniniz vardir. Fakat ya perisan olmak zorunda degilseniz? Hava nasil olursa olsun sarsilmaniz gerekli degilse ya? Ya sizin icin gozle gorulenden cok daha fazlasi varsa eger? Ya cok saglam bir soydan geliyorsaniz? Ya olaganustu derecede gucluyseniz?
Asli olarak gordugunuz seyleri birakabilseniz, hayatin nasil olmasi gerektigine yonelik inanclarinizi birakabilseniz nasil sarsilabilirsiniz ki? Bir deprem dahi dengenizi bozamaz. Deprem oncesinde, deprem suresince ve de sonrasinda siz hala ayni sizsinizdir.

Yasamin, tadi cikarilmasi gereken dortbasi mamur bir bayram olmasi gerekliligini savunan Stoa'ci bir yaklasimda olmanizi soylemiyorum. Demirden bir kazik gibi kati ve egilmez olmaniz gerektigini soylemiyorum. Esneklik gostermeniz gerektigini ifade ediyorum aziz cocuklarim. Tum lastik toplar bu esnemenin ve sicramanin nasil bir sey olduguna yonelik fikir verir. Ve sizler de aziz cocuklarim, gokyuzunun zirvesine sicramak, sonra esnekce Yeryuzune geri donmek, tekrar daha yuksege sicramak ve bunu dert etmemek icin varoldugunuz fikrini kavramalisiniz.

Ceviren: Engin Zeyno Vural
www.heavenletters.org

Paylasmak istedim. Canli bir ornek olmak istedim, sorularimiza Tanri'nin aslinda nasil da cevap verdigini gostermek icin.

Prem OM

14 Mart 2009 Cumartesi

Bebe-erkil ev

Gecen gun bolume gittigimde iki hoca konusuyordu. Biri kizlarinin dogdugundan beri sabah 5 de kalktigini ne yapsalar bunu degistiremediklerini, digeri de cocuklarinin istedikleri seyleri kendilerine nasil yaptirttigini anlatip gulusuyorlardi. Olaylarin ustunden zaman gecince anlatirken insanlar ne kadar da rahat olup, kahkahalar atarak o gunleri yadedebiliyorlar.
Bizse bugun "bitmis" durumdayiz. Mira bizim tozumuzu attirdi.

Bizim ev tam manasiyla bir bebeerkil duzende isler. Hersey Mira'ya gore duzenlenir. Sabah o uyandiginda uyaniriz, kahvalti onun aciktigi saatte yenir, sonra onun istedigi oyunlar istedigi gibi oynanir, sonra oglen yemegi zevkine gore hazirlanir, sonra oglen uykusu zamani geldiginde eger onu uyumaya ikna etmeyi beceremediysek, yani neden uyumasi gerektigine ikna olmadiysa bir tur aglama seansi baslar. Diyelim ki uyudu bu sefer de uyandiginda keyfi pek yerinde uyanmamis olabilir ve onun keyfini yerine getirinceye kadar kirk takla atilir, beceremediysem yine bir baska aglama seansi yasanir. Es kaza istedigi bir seyi istedigi sekilde yapmayalim, onun zararina oldugu icin veya dogruyu ogrenmesi adina, bir baska aglama seansina hosgeldiniz.

Bugun ben ders calisirken, esimle Mira oynuyorlar. Benim bir kulagim da onlarla salonda. Mira sandalyeyi istedigi gibi duzeltemedigi icin hircinlasiyor, esim guzelce izah etmeye calisiyor. Ama sandalye hala ayni sekilde. Vayyy efendim nasil oyle! Mira baslar aglamaya... Bir aglama seansi basladiginda onu susturmak icin ikinci istedigini yapmak zorundasinizdir. Yani sandalye yamuk diye agladi ya, sonra anne gel diye aglamasi devam ettiginde ben gitmek zorundayim yoksa bir 10 dk uzama yasanir aglama suresinde. Sonra o oldu ya, Mira susmaz sanildigi gibi, bu sefer de mesela bana elma ver der aglayarak. Ben aglayarak birsey yapmayi ogrenmesin diye "once sus oyle" demeye kalktim mi, aglama suresi bir 10 dk daha uzar. Ve bu oyun gercekten boyle uzar gider. Sonu var midir? Tabi vardir, sonu benim bittigim andir. Benim tukenip avaz avaz bagarmaya basladigim andir. Bu seanslar 3-10 gun arasi sabrima gore uzar. Ama en son bir yerde patlarim. Patlamamin sonucunda hep kendime yuklenirim, esim de bana. Ben soyle yapmasaydim, sen soyle yapmasaydin cumleleri. Kifayetsiz kalir her aciklama. Yenik dusmus, bagirmisimdir. Neden bagaramadigimi bulamiyorum, neden aglamaya bu kadar hassas oldugumu da. Bulsam Mira aglamayacak biliyorum. Bugun esim, "Mira herseyin farkinda, herseyi biliyor, sadece yapmayi tercih etmiyor" dedi. Ben de "ayni bizim gibi" dedim. Biz de oyle degil miyiz? Neler yazip, neler ciziyor, dost sohbetlerinde neler neler ahkam kesiyoruz. Is uygulamaya gelince. Hadi bakalim Uma! In kalbindeki sevgiye, asil simdi cikar sevgiyi, bak olaya sevgiyle. Basarabiliyor musun? Su anda hayir. Maalesef hayir. Butun bunlari benim yaptigima da inanmadigim icin, ben su anda ailecek bu surecten bu sekilde gecmemiz gerektigine inaniyorum. Herkes payina duseni alacak.

Bugunku ilk seans aglama, 30 dk kadar surdu, bir biri ardina eklenen pazarliklarla, en son ben agalayacaksan odana git dedim. Daha cok agladi. Ben kendimi mutfaga kapadim. Daha cok agladi. En sonunda cikip yine susmasi icin ve beni mutfakta birakmasi icin bagarinca, karsi komsu gelip kapimizi caldi. Evde bakici var cocuga kotu davraniyor sanmis. Ofkem daha da katlanarak buyudu. Taciz edilen bizken, komsular bizim Mira'ya zarar verdigimizi dusunuyordu. Baskalari benim hakkimda yanlis dusunuyordu!!! Oysa ben nasil soyle boyle bir insan, anne vs vs dim.
Dun Swami Chidananda'nin iyilikle ilgili cumesini yazmistim. Biz Mira'ya iyilik yaptikca o bize bedel odetiyor gibiydi. Gun icinde gormustum bu linki, simdi yazarken daha iyi gorunuyor. Mira da bizi temizlemeye gelen meleklerden iste. Olay yasanirken disinda kalabilmek ne kadar zor...
Sakinlesme zamanlarinda bunu ne kadar cok kalbimde hissedersem, firtina zamanlarinda bunu animsayip sakin kalmak o kadar kolay olacak. Temizlik hergun her an devam ediyor. Sen ister hazir ol, ister olma.
Bugun guya ders calisacagim, 1 saat ancak oturabildim. Ama bu duzeni kim kurdu, vardir bir bildigi. Teslim oluyorum. Senin dedigin gibi olsun... Her zamanki gibi.

P.S Ne zaman icimde o dunku dev uyansin, ne zaman kenidimi ekstazi halinde bulayim, ne zaman olagan disi dinginlik icinde kalayim, hic gecikmez hemen sonrasi boyle bir firtina kopar. Simdi bakiyorum, derine indikce nasil da camurlar yuzeye cikip suyu bulandiriyor...

13 Mart 2009 Cuma

Meraklisina

Paylasmak istedim...

"We see people who engage in doing good things having
a lot of misfortune, lot of troubles, lot of
suffering. That is a law. If debts are accumulated,
you have to repay them. If someone is suffering even
while doing good to others, it means that he is
getting rid of old debts. A little negative past is
being cleared and finished." - Swami Chidananda.

Geldi...

Bugun sabah Safinaz gibiydim. Zorla kalktim yataktan, zaten belim agriyor, ilk 5 adimi burkula burkula atiyor ayaklarim. Sonradan belim isiniyor herhalde, dogruluyorum. Var yine sirtimda tasidiklarim, yuzlestiklerim, bazilarini ise beklettiklerim belki de. Gorevler birbiri ardina ezbere ve sevgiyle yapildilar. Sonra Mira'nin okul vakti. O eglenirken arkadaslariyla ben de ders calisiyorum. Ders bitmeden bir goruntu geldi gozumun onune, simdi bunu yaziyorum ki animsayacagim ilerde. O cok sevdigim hocam gelmis Kanada'ya, tatilde, bizdeymis. Ara verip gulumsedim, sevincli bir goruntuydu benim icin. Sonra calismayi bitirdim. Kulagima taktim bir Mercan Dede. Basladi calmaya 800. Ceza dile geldi...
aşk geldi, damarlardaki kanım gibi oldu
varlık boşalıp, her tarafım dost eliyle doldu
zapteyledi bütün ensai vücudumu.
kaldı kâvi bir namı bana, baki

şu koskoca alemde yalnız bir kulum
aşk olmasa hiçbir işe gelmezdi gün ışığı

aşk geldi, damarlardaki kanım gibi oldu
varlık boşalıp, her tarafım dost eliyle doldu
zapteyledi bütün ensai vücudumu.
kaldı kâvi bir namı bana, baki

ya sana varmak ya bana varman
ya bana gitmeden yanıma kalman
yasını tutmasam, yaşına varsam
karanlık doğmadan, ışığa kalsam
hayal hiç ölçülmez, ne boyu ne de eni
kaya kürür, gönül yakar hep, koru benim
hayata seninle dayanırım her nefes diken
diken ne derttir gülüm, canın sağ olsun da senin
aşkın yok nispeti, bir anda bağlanır kısmetin
her düğüm çözülür, çek hasreti
havadaki kasvet birazcık benden
karadaki ben değil, havadaki bazen
uçan bir kuş, bazen kaybolan bir kumum
koskoca alemde yalnız bir kulum
kolkola gezmek her can ile suç mu
tamam o zaman, benim bu alemde en suçlu

baktım göğe masmavi, bastığım yer hâki
gördüğüm diyar çok, görmediğimse gani gani
nefes alıp veren bu can da çaresiz kalınca
özlemim büyük, yolum uzun, ben de bir karınca
yanan gönül akan suda, o yolun en sonunda
dostum bende solur, eğer dostum benle kalırsa
dostun senle yaşar, dostun eğer senle ölürse
bir çiçek olup açar belki tekrardan doğunca
her açan senin gülün, hergünse benim günüm
gözyaşı insan külüyse, her yakan insan sözü
kıvılcım sözün özüyse, ayrılık yakar gözü
tek gören gönül gözüyse, kelamım gönül sözüm
yalnızlıktan galip çıkmaktır irfan hiç olmadan
irfan çıktığın her seferden dönmek hasret ekmeden
ektiysen de ders almaktır hasret filizlenmeden
ekmediysen gönül almaktır seferin bitmeden

Dolanmaya devam ettim okulun koridorlarinda. Sakin, huzurlu, dusuncesiz, sessiz, sessizden daha derin. Icimde birsey buyumeye basladi. Bir aslan kukredi kukreyecekti, bir volkan patladi patlayacakti. Bir dev sanki uykudan uyanmis ayaga kalkmisti. Vucudumun icindeydi hepsi. Nefessiz kaldim, hani sevincten konusamaz insan agzini acinca kikirdar ya. Oyle...
O anlarda Hindistan'dan paket gelmis. Icinde dogumgunu karti, binlerce Hindistan fotografi, ve Shivaratri'de Shiva'ya sunulurak kutsanan uzumler, kuller, yapraklar.
O anlarda sevgili dost bir guzel cuha cicegi yollamis, fotograf formatinda.
O anlarda biri uyandi, ayaga kalkti.
ben etrafa baktim, ben degildim bakan, herkes ayniydi, genislemisti bu beden. Duymaz gormez, dilsiz, sozsuz, gulumseyerek dolasmaya devam ettim koridorlarinda okulun.
Simdi sakince parmaklar basip yaziyor, ne dev burda ne de ben... Ama butun bunlari goren biri var burda....

9 Mart 2009 Pazartesi

Sevgi kaca?

Bu Ankara beni pek bir altust etti, havalandirdi. Icimdeki yasam enerjisini bir aciga cikardi ki, yollarda cam acik gezdim karin sogugun ortasinda. Dondugumde bir aci vardi uzerimde bir turlu cikmayan. Esimin bir saf sozune, gozune patladi aci. Sonra dindim, duruldum, baktim patlayana. Gosterdiklerine.
Sevgi, gercek dogam benim, oldugum hersey olmayi biraktigimda bana kalan tek miras, Baba'min emaneti. Baba'min tohumu. Baba'm ve ben... Hersey aslinda. Oysa bilmemek bunu ve satin almaya calismak. Takas etmek dunyada senin elinde oldugunu sandigin seylerle.
Cici kizlar sevmezdi beni, ya da ben onlarin yaninda durmaya layik bulmazdim kendimi. Hep kapici kizlariyla oynardim. Simdi sukrediyorum onlarin o safliklarinda bozulmadan kalabildigim icin. Cici bir kiz geldiginde de bebegimi verirdim misal, beni sevsin diye. Sonra yemek ismarladim beni sevsin diye. Sonra vaktimi, kulagimi, kalbimi verdim beni sevsin diye. Sonra ellerimi, kollarimi, yatmak icin bagrimi verdim beni sevsin diye. Sonra verilecek her cm2 yi verdim beni sevsin diye. Zihnimden dogan suprizlere bogdum herkesi bir bir, beni sevsinler diye. Elimdekileri verdim, bir damla sevgi icin. Geriye alamadigimi simdi bilerek, elimde oldugunu sandigim herseyi verdim. Umutlarimi, hayallerimi, gozyaslarimi... Yeter ki beni sevsinler diye.
Oyle cok sevmis ki beni, ne verdiysem izin vermedi o bir damlanin bana gelmesine. Gelse de sonra zehir zemberek etti. Bir damla sevgi icin hazirim, oderim bedelleri derdim. Odedim, her zaman odedim. Bir damlaydi...
Oyle sevmis ki beni, cogu zaman hiiicc vermedi, ben bedelleri odedim, ama eve elim bos dondum. Evde, kalpte bekleyendi, beni hep bekledi. Ne zaman yeter artik bitir bu cileyi desem, ne zaman ki elimi etegimi ceksem hayattan, ölüme yalvarsam, sabahina bir cosku filizleniverirdi kalbimden, bir ciglik, bir sevinc. Sanki kan aglayan benim gozlerim degil, sanki parcalanmis, lime lime edilmis benim kalbim degil. Hoooppp degis ton ton edalariyla bambaska bir ben yaratirdi dokuntulerin arasindan. Bir sevgi dolar tasardim, gulerdim, delirdim herhalde diye.
Cok sukur elimi hic birakmayan Eli'ne. Cok sukur kanayan yaralara, cok sukur karsiligini bulamadigim eksik sevgilere. Onlar olmasaydi nasil arkami donerdim, nasil Gunes'i gorurdum ciplak gozumle.
Sukur vermediklerine, sukur benim olmayanlara, sukur doktugum butun gozyaslarina, kanayan butun anilara. Bitti....

8 Mart 2009 Pazar

Baglanma

Sinavlardan birincisi psikolojiydi, en onemsenen konu ise Baglanma. Hoca en cok buna calis demisti. Zaten Mira'nin dogumuna yaklasirkenden beri calisiyordum aslinda bu konuya. Onun rahmime dusmesiyle pek cok gecmis aniyla yuzlesmistim. Ofkelenmistim, kan kusmustum. Gecmiste yasadiklarimi seyretmis, cok sonra annemi affetmistim. Affetsen de birini, sistemin temizlenmesi zaman aliyor aslinda. An donup donup kontrol ediyor hala ayni yerde misin, ayaklarin yere saglam basiyor mu diye. Saglamdim, icim de tuy gibi hafifti. Sonra Mira buyumeye basladi icimde. Gecmiste yasananlar dersti bana, ben bilinmeden yapilmis o hatalari yapmayacaktim, bize misafirlige gelen bu kucuk kiza. Dersimi cok calismistim, cunku en zor anlarda ezber bozulur. Ezberlediklerin degil sistemdekiler calisir. 3 seneye yaklastik, misafir halinden memnun, hatalar, olmazsa olmaz, yoksa o nasil ogrenir, yoksa ben nasil gelisirim. Ankara'ya gidis bir sinavdi bu egitimde. Ankara'daki baska bir sinav. Onlar baba, kiz, anneanne Istanbul'da kaldilar. Ben cok tedirgindim, ya benim yasadiklarimi yasarsa, ya o kucucuk cigeri yanarsa diye. Sonra biraktim tedriginligimi, teslim ettim onu gercek Anne'sine. Gittim. 4 gece, 4 gun sorunsuz gecti. Dondugumde ders notlarimdan ogrendigime gore, sorun ciksa Mira beni protesto edecekti, ama o biraktigim gibi duruyordu. Nese icinde sarildi, optu, cigliklar atti. Sinavdan gecmistim...
Annem ozledin mi diye sordu, yoo dedim. Niye ozleyeyim ki o hep kalbimde...

Gunce'nin guncellenmesi...

Gunluk tutmak buyuk disiplin isi. Ortaokul yillarinda vardi bir gunlugum, kuzenimden ozenip ben de baslamistim. Sonraki yillarda acip acip gulmustum, Hindistan donusunde de atmistim. Soyle seyler yaziyordu. Sevgili gunluk, bugun cok sikiliyorum, hicbir sey yapmadim. Saat simdi 20.15 ders calisip yatacagim. Sevgili gunluk, bugun kardesimin basi egik olarak yatmasina izin verdigim icin ozur diliyorum. Oyle yatmamaliydi. Onun haricinde bugun digerleri gibi sikici bir gundu. Saat 20.24 ders calisip yatacagim. Sevgili gunluk annemle babam yine kavga etti. Bugun E. okula gelmemisti. Saat 20.18 ders calisip yatacagim :)))
Yani anlasildigi uzere cok cikarilacak ders yoktu. Herseyle ilgili sucluluk duyabiliyordum, surekli sikintiliydim, asik oldugum kisinin ismini gizliyordum, annem anlamasin diye :) Ama annem ben uyuyunca basucuma gelip hipnoz gibi kendi gelistirdigi bir yontemle bana sorup, cevabi alir, ertesi gun de beni bin pisman ederdi :))
Biraz once Gurudev'in gunluklerinden okuyordum. Gunluk tutun, sonra yillar oncesine donunce ne kadar ilerlediginizi goreceksiniz diyordu.
Gecen hafta Ankara'daydim, bahsettim dostuma, BIR'likten konusurken. Ben neysem dunya o, oyle iyi biliyorum ki dedim. Bilsen 20 sene once bu dunya nasildi, kimler vardi yakinimda. Kimleri gorup, kimlerle konusuyordum, neler yasiyordum, nelerle yuzlesiyordum.
Simdi ise neler var, kimler var....
Bin sukur yasadiklarima beni bugune tasidiklari icin. Bin sukur bugunume, sagligima sihhatime, INANCIMA.
Ankara'ya gittim, cikan Af'tan yararlanmak icin. Kime soylesem beni taniyan, gulumseyip, demek kendini affetme zamanin gelmis dediler :) Evet, insanin herkesi affetmesi kolay da, kendini affetmesi ne kadar da zor. Cunku yalan soylesen de kendine ani kurtarmak icin, cig gibi buyuyup gelir gercekler, hayat olur yasanirlar, acisiyla tatlisiyla. Insanin kendini affetmesi ne zordur. Hele de ayrilinmis sehre, ayriliklarin besigi sehre, Afedilmek icin gidildiyse. Kalkar gelir butun hayaletler, basucunda birikir. Gormezden gelinmez bu seyahatte cunku adi Af'tir. Haril haril ders calisilir. 9'un 6 si affedilir. Geriye iki sinav bir odev kalir. Herkes cok sevinir, gurur duyarlar. Oysa affedilmek icin bekleyenin kalbi, zihni hala agirdir. Insanin kendini affetmesi en zorudur. Degerli oldugunu animsamasi. Ilk dogdugu gunku gibi saf oldugunu aslinda, hicbirseyin kirletemeyecegini bilmesi.
Kurumlar Sosyolojisi dersimden oyle kortum ki, gecemem kesin dedim, gecemedim tabii ki. Hoca benimle konusmaz dedim, konusmadi tabii. Hoca kimdi, ders neydi? Nadasa biraktim bekliyorum, cicek acip cikmasini, gormeyi koklamayi. Hoca da ben, ders de. Ogrenmem gereken neyse bekliyorum.
Bunlari yasarken Ankara'nin birinci gun kar yagan, ikinci gun yagmur yagan, ucuncu gun gunes acan, dorduncu gun bahar gibi iliyan havasinda anladim ki yasananlar yasanacaklari gibi yasaniyor ancak, ya ben dusuncelerimle dusunduklerimi yasiyorum, ya da yasanacaklari dusunup yasanmasini bekliyorum. Hangisi bilmiyorum, umursamiyorum da.
Elimde cok seyler kaldi gecen haftadan. Hepsi bir seferde cikmaz diye dusunuyorum ama parmaklarim yazmaya devam ediyor....