26 Ocak 2009 Pazartesi

Ders

Nasilsin? Bilmem, birsey degilim, ders calisiyorum
Napiyorsun? Ders calisiyorum
Gelecek misiniz ? Ders calisiyorum
Gidelim mi ? Ders calisiyorum
Yazsana Beni !
Sen dedin, ben ders calisiyorum...

24 Ocak 2009 Cumartesi

St. Francis of Assisi


Swami Chidananda'yi anlatip, O' nun bir de St Francis'in yakininda bir kisi oldugunu soyleyince, hayatimda bu kadar onemli yere sahip St Francis'e sukranlarimi sunmadan gecemedim.

PRAYER OF ST FRANCIS

Lord, make me an instrument of your peace,
Where there is hatred, let me sow love;
where there is injury, pardon;
where there is doubt, faith;
where there is despair, hope;
where there is darkness, light;
where there is sadness, joy;

O Divine Master, grant that I may not so much seek to be consoled as to console;
to be understood as to understand;
to be loved as to love.

For it is in giving that we receive;
it is in pardoning that we are pardoned;
and it is in dying that we are born to eternal life.

23 Ocak 2009 Cuma

Swami Chidananda




Om Namo Bhagavate Sivanandaya
Om Namo Bhagavate Chidanandaya

Bu yaziya bu basliksiz baslayamazdim. Bir yandan odev hazirlamaya calisirken, daraldigim anlarda da bloga gereksiz seyler yapma pesindeydim. Profilime resim koymak gibi. Profilimi ilk olustururken, Rishikesh ile ilgili kendi albumumden fotograflar koymak yerine, herkese gosterilebilecek fotograflar olsun niyetiyle flickr'dan ekledim bir slayt show. Arada bakiyorum fotograflara, nereleri gosteriyorlar diye. Simdi yine gozum ilisti, guzel bir patika yol vardi. Neresi acaba diye tam kendimi o fotografa vermisken slayt geregi fotograf degisti, degisti ve Swami Chidananda cikiverdi karsima. Canimmmm ! Kalbimin ici sizladi yine veya titredi mi desem, huzurla. Swami Chidananda aslinda gurumun gurusu. Yani Swami Sivananda'nin el verdigi, Swami Muktananda'nin gurusu. Swamiji bir gun turist gibi mabet gezmek yerine, Tanri'nin ayakta mabedi olan Swami Chidananda'nin ziyaretinin nasil olaganustu bir deneyim olacagini anlattiginda, icim kipirdamisti. Keske gorebilseydim, ama artik kimseyi huzuruna almiyorlardi, bazen cok eski takipcileri rica minnet girebiliyordu. Swamiji'ye gidip sordum, ben de gorebilir miyim diye. Her zamanki gibi uzaklara daldi, bir gun goreceksin dedi. Bir sene sonra esimle gittigim donemde, oyle bir ayarlama yaptilar ki bizim icin, hala dusununce tuylerim diken diken oluyor. Neyse sonucunda huzurunda 20 dk kadar meditasyon yapma sansimiz oldu. Bir yazida anlatmistim gecmiste. Onunde degildik, ama O, O'nun huzuru bir yorgan gibi ustumdeydi. Hayatimda yasadigim en olaganustu deneyimlerden biriydi. Huzurun, O'nun adi, kendisi olan Huzur'un bu kadar dokunabilir oldugunu ilk kez o gun deneyimlemistim. Simdi birden karsimda gorunce fotograflarini yazasim geldi O'nu.
Swami Chidananda Hindistan'in St Francis'i olarak bilinen aziziydi ve hala da oyle. Eylul ayinda ebedi mekanina gittiginde artik O heryerde, hepimizleydi. Italya'ya yaptigi ziyaretinde O'nun savundugu ogretinin otesinde, tasidigi Var'lik insanlari hayrete dusuruyor, sormadan edemiyorlardi. Swamiji siz yeniden doguma inaniyorsunuz. Onceki hayatinizda St Francis miydiniz? Swamiji gulerek cevap vermisti, hayir hayir ama yakininda biriydim.
Bir gun ashrama katolik bir rahibe gelmis. Rahibe Hz Isa'ya gonulden bagli, Swami Chidananda ile ilgili soylenen onca seylere ise inanmaz bir tavir icindeymis. Noel kutlamalarinin yapilacagi salonda toplanmis herkes. Herkes Swami Chidananda'nin gelisini bekliyormus. Hikayeyi anlatan arkadasimiz soyle devam etmisti. O donemde Swamiji'nin sagligi iyi degildi ve iki kisinin koluna girerek destek vermesiyle ancak yuruyebiliyordu. Rahibe yanimda oturmus karsimizda duran Noel agacina ve altindaki dekorasyonlara dalmis, sakince beklemekteydi. Swamiji'nin gelisinin farkedilmesiyle salonda hepimiz ayaga kalktik. Rahibe de benimle beraber kalkti ve merakla egilerek Swamiji'yi gormeye calisti. O'nu gordugu ani ise rahibe "Sanki benim Isa'm geldi" sandim diye aglayarak soyluyordu.
Swamiji herkesin herseyiydi, inandiklari hersey...
Swamiji bir kugu gibi zarif, bir pamuk kadar hafifti.
Bir konusmasinda bile duymamistim, ben Swami Chidananda dedigini. Bu beden, bu Swami diye konusurdu hep, konusurken O'nun sesi duyuluyordu, beden ise o sure icinde giydigi kiyafetiydi.
Ilk Hindistan'a gittigimden itibaren Swami Sivananda hep takip ettigim Satgurum'du. Ama Swami Chidananda'da dokunabildigim O'nun Var'ligi hala ve her daim benimle.
Bilgisayarima geldigin icin sukran duyuyor, ayaklarinin onunde egiliyorum saygiyla Swamiji...

21 Ocak 2009 Çarşamba

Oldu...

Birsey oldu, bilmiyorum ne ?
Basdonmeleri gitti, yerini sag kulaga mors alfabesi yollama seansi basladi. Saka degil, soruyorum, birsey anlatmaya calisiyorsaniz mors alfabesi bilmiyorum, benimle bildigim dillerden biriyle konusun diye. Ama konusan olmadi, ya da oldu da bildigim dilleri kullanmadilar. Neyse kulagimdaki mors alfabesi de bitti. Diger bir gece bir dost geldi karsima, ben yazdim o yazdi. Umut dogdu! dedim. O gun esimin ayni isimli yigeninin dogumgunuydu tesadufen! Sonra universiteye gittim. Hocamla konustuk ASK'tan, ASKim kabardi kabardi, nefessiz birakti yine beni. Sonra birsey oldu. Ne oldugunu bilmiyorum. Zihnimin herseyi bilmesi gerekmiyor, yuregimde hissediyorum o yeter.
Mira'ya uzun zaman oldu hicbir sozlu sozsuz siddetim sozkonusu olmadi.
Uzun zamandir icimde bir kirginlik gibi hissettigim, sonra kendimi ve kendisini affettigim kuzenim dun mesaj yazdi.
Iki aydir iki ayri gezegen gibi birbirimizin etrafinda birbirimize bakmadan yasadagimiz esimle sefkati dogurdum. Simsicak kucaklasmalarla kalbimde agirladim kalbini.
Bush gitti. Obama geldi. Seviyorum onu, icim kipir kipir oluyor gorunce. O'nun eli olacak diye inancim, Bush'un O'nun eli oldugu gibi. Ama sira Obama'da. Bakinca sakinliyorum, gulumsuyorum, icim serinliyor...
Israil butun askerlerini cekti.
Ateskes!
Diyorum birsey oldu :) Ama bilmiyorum ne ?

15 Ocak 2009 Perşembe

Pufff !

Yeni yil cok calisarak basladi. Beraberinde kolayliklarini da getirerek. Allah'in derdi vedigi, dermanini ise sakindigi hic goruldumu ki? Ders calismaktan zihnim durmus durumda. Muhtesem bir dinginlik yasiyorum icerde. Surekli yapacak birseyi var bu bedenin. Ari gibi... Neden soyledim tum bunlari cunku kafayi takacak halim yok hicbirseye. Dolayisiyla icim baskin cikiyor. Asil hos olan, ya da enteresan, ya da her neyse kullanilacak sifat, su ki, kosturmaca aralarinda gecmisten kareler geliyor aklima. Ne var enteresan degil mi? Zaten olan hep bu degil mi :) Ama bana su oluyor bu siralar. Gecmisten bir kare geliyor, sonra bir baska kareyle birlesiyor ve pufff yildizlarla dagiliyor. Gelen kare benim yaptigim bir hata, birlestigi diger kare de bana yapilan ayni degerde hata. Hata da dogru kelime degil aslinda. (Ektigimi bicmek gibi daha cok) Ne tuhaf, bunca yetersiz kelimelerle, cogu zaman kendimizi anlatmaya calisiyoruz. Benim su anda hata dedigim kelime, baska biri icin baska seyler ifade ediyor, ve o baska bir sey algilayacak, algiliyor. Neyse uzaklastim demek istedigimden, yoo, ya da tam da merkezindeyim. Kullandigim kelimler, davranislar, benim icin ifade eden anlamlari, ve bugunku bilincle ben, kelimeler, davranislarim. Eskiden cok Mahjong oynamisim veya (veya???) bilerek oynatmis. Ayni oradaki gibi. Bir yigin dolusu tas. Taslarin esleri o daginiklik icinde sakli, ama daginikligin da muhtesem bir duzeni var. Ve sonra bir bir esleri bulunuyor taslarin, buldukca yildizlar cikariyor program silinislerinde ve pufff diye sihirli bir ses. Sonunda oyunu dogru oynayamadiysam, esini bulamadiysam taslarin, program yeniden oynamak ister misin veya oyundan cikmak ister misin diye soruyor. Ben yeniden oyna diyorum hep. Gozlerim kan canagi olana kadar.
Oyun kendini gosterdi, oyuncu oyuncu oldugunu anladi. Tum taslara sukran duyuyorum.
Canim esim, canim kizim, canim annem, canim babam, canim kardesim, canim eski sevgililer ve dostlar kiligindaki TANRIM. Huzurundayim. Aynaya baktigimda gozlerimin dibinden bana bakiyorsun, Uma guluyor. Az kaldi, sen ve ben eslesecegiz, sonra yildizlar dagilacak etrafa ve evrende pufff diye sihirli bir ses kalacak ardimizda.

8 Ocak 2009 Perşembe

Yunus Emre

Ilim ilim bilmekdür ilim kendin bilmekdür
Sen kendüni beilmezsin ya nice okumakdur
Okumaktan ma'ni ne kişi Hakk'ı bilmekdür
Çün okudın bilmezsin ha bir kuru ekmekdür
Okudım bildüm dime çok taat kildum dime
Eri Hak bilmez isen abes yire yilmekdür
Dört kitabun man'isi bellüdür bir elifde
Sen elifi bilmezsin bu nice okumakdur
Yiğirmi dokuz hece okusan ucdan uca
Sen elif dirsin hoca ma'nisi dimekdür
Yunus Emre dir hoca gerekse bin var hacca
Hepisünden iyüce bir gönüle girmekdür

Hosgeldin

Iki gundur ne zaman saate baksam ya 17.17 ya 22.22 ya 23.23 hep ikisi de ayni. Saka gibi... Dun universiteden sevgili hocamla konusurken Tanri kendini sana hatirlatiyor, ben burdayim diyor dedi. Ben de guldum ne zaman unutuyorum ki diye. Basdonmelerim devam ediyor. Bunu ilk yasadigimda 3-4 saat surmustu ama cok siddetliydi ve Hindistan'daydim. Sonrasindaki iki ay boyunca ayaklarim yere degmeden yurumus, sarhos gezmistim. Agzimdan bana ait olmayan kelimelerin cikisini dinlemistim. Bu seferki daha degisik. Daha az rahatsiz edici. Kafami cevirdikce donuyor dunya, sabahlari bir de. Bu sefer oyle onceki gibi sarhosluk getirmedi, yeterince alistim herhalde icmeye :) Ama farkettigim pek bir hosgoru, sabir ve yumusak baslilik getirmis. O zamanlar bir yoga pozunun efektini gormek icin Trikonasana'da dururdum, simdi ki aynam Mira. Bilmiyorum bu yasanan ne, bana neler getirecek. Neler goturdugunu de daha cok iyi bilmiyorum. Ne kadari kalici ondan da haberim yok. "Zaman"la anlayacagim, gecmise baktikca farkedecegim degisimin nasil gerceklestigini. Simdilerde kalbimde yasadigim tek sey dunya donmesi gerektigi gibi donuyor ama ben O'nun kucaginda huzur icinde oturuyorum, kafam kalbinde...
Mira'dan bir anektodu eklemek istiyorum, zaman nankor unutturur insana, kalsin bir yerlerde diye ...
Mira son gunlerde uyumadan once cok agliyordu. Sinirlarini kesfetme cabasi diye dusunuyorum. O gunlerden birinin ertesi sabahi.
ben: Aglayacak hicbir sey yok degil mi? Biz uyurken nereye gidiyoruz hem? (O'na hep soyledigim sey uyudugumuzda Tanri'nin kollarinda huzur buldugumuz, uyudugumuzda Tanri'ya gittigimiz)
Mira fisildayarak ve muzip bir suratla: "Parrrrkaaaaa"
ben: "yok parka gitmiyoruz, Tanri'ya gidiyoruz, O'nun kollarinda dinleniyoruz, huzur buluyoruz, sevgi doluyoruz. Hem Tanri'nin kollarindan daha guzel bir yer var mi?"
Mira fisildayarak ve muzip bir suratla: "dunnnnyyaaaa"
Mira 2 yas 4 aylik, belli neden yeniden dogdugu degil mi :)

7 Ocak 2009 Çarşamba

Sorgulama

Ben Israil'im, Ben Filistin'im. Kime saldirdim, kim bana saldirdi. Ne zaman suclu, ne zaman kurbandim. Ne yaralar actim, nerelerim kanadi. Ne kadarini biliyordum yaptiklarimin, ne kadarina zorlandim. Ne kadarinda kimleri kullandim, ne kadarinda kandirildim. Bu sorularin sonu gelir mi ? Gelmez.
Temizlik kendi surecinde devam edecek. Cikacak bir bir vucudumda kalan tortular. Basim donuyor uyandigimdan beri. Dervisler gibi bir donmek bu. O'na donmek bu. Daha onceden ogrenmistim. Ben O'na donerken, oturdugum odanin penceresinin baktigi bahceye bir adam asmislardi bu sabah. Cinayet miydi, intihar miydi bilmiyorum. Ben gordugumde adli tip inceleme yapiyordu. Inceleniyordu. Benim kendimi inceledigim gibi. Asilan neydi, veya oldurulen, icimdeki karsiligini bilmiyorum. Bilmek icin zihnim sorular sormak icin can atiyor. Susturmaya calisiyorum.
Tek yol var benim icin. Odaya fenerle girip burda ne varmis diye bakmaya kalkarsam bir omur degil bin omur yetmez odada neler oldugunu bulmaya. Oysa isigi yaktigimda gorunecek nerde ne var.
Om Namah Shivaya!
Sana sigindim, hersey sana emanet, hersey senden geliyor, hersey sana gidiyor. Hersey sende yaratilip, hersey sende bitiyor. Zihnimin sorularini seninle susturuyorum. Om Namah Shivaya! Kalbim titresiyor, ayaklarim, ellerim, vucudum, donuyorum. Basim doner gibi donuyorum. Sana donuyorum biliyorum.

5 Ocak 2009 Pazartesi

Baris

Ne yazacagimin hic onemi yok. Icim kayniyor. Iyi degil bu sefer. Yine temizlik zamani. Dun gece ruyamda tasiniyormusuz. Evi topluyorum, bir yandan da temizliyorum. Ama nasil pis nasil pis. Butun o birikmis topak olmus tozlari goruyorum. Temizliyorum. Sonra Hindistan'da yururken goruyorum kendimi. Devamini sabah hatirliyordum ama simdi unuttum. Ruya tabirinde nedir cok bilmem ama kendi adima biliyorum ruyamin yorumunu. Tasinma vakti geldi! Oturdugum mekandan her neresi ise. Yeni yere gidebilmek icinse icinde bulundugum yeri once tamamen temizlemem lazim. Benim onume ise bu siralar hep Israil Filistin cikiyor. Aklima ben ve Mira geliyor. Mira 2.5 yil olacak benimle beraber Tanri'nin cocugu. Soylemesi kolay, yasamasi cok cok zor. Cunku her adimda gosteriyor icimde temizlenmesi gerekenleri. Temizlemek ise cok cok zor. Cunku once kabullenmek, sonra kontrolu birakmak, sonra ise degismek gerek. Ve boylece temizlik kendiliginden gereceklesecek, gerceklesiyor. Ama nerde her daim bende o yurek.
Hayal mi ? Hicbirsey hayal degil. Hicbirsey zor degil. Hersey plan dahilinde gelisiyor. Ama benim planim degil O'nun. O yuzden bazen ne ben, ne Mira ne de sevgili buna riza gosterebiliyoruz. Iste o anlarda tek istegim zamanin durmasi. Neler oldugunu daha iyi gorebilmek. Icime iyice bakabilmek derinden. Zaman ise oyle kisa ki. Kacirabiliyorum bazi detaylari, sonra yeniden gosteriyor yuzunu. Gormek ! Gorene kadar devam ediyor oyun. Ben bugun Mira'ya sinirlendim diye uzuluyorum.Israil ise Filistin'i öldürüyor. Icimdeki siddet Israel'den bomba olarak dusuyor Filistin'e. Kendimden gecip baktigimda hersey oyle mukkemmel ki. Annemle babama sukrediyorum bana yaptiklari sanilan butun yanlislari icin. Ve biliyorum simdi benim yanlis diye gordugum seyin de Mira'nin yararina olacagini bir gun. Ama bu kadar basit degil oyun. Yaptigim davranisin icimde karsiligi yoksa, kalbim aciyorsa, demek ki degismek gerek. Demek ki bu bir egitim sureci. Demek ki ogrenmek gerek. Ve ben her sinirlenisimde daha cok bakiyorum kendime, bir sonraki seferi elimde olmadan dusunuyorum, elimde olmadan planliyorum. Ama birsonraki sefer tam da olmasi gerektigi gibi yasaniyor. En cok hep sunu anliyorum, hazirlikli olmak lazim, her daim, her firtinaya. Cunku firtinanin ne zaman gelecegi belli olmadigi gibi, icimde neleri yuzeye cikarip firlatacagi da belli olmuyor. Ve icim durgun degilse dışım köpürüyor.
Teslim olmak icin dua ediyorum, kontrolu Babamin elindeki kureklerde oldugunu her daim hatirlamak icin dua ediyorum, O'nunla ahenk icinde olmak icin dua ediyorum, icimdeki savasin bitmesi, ve sonunda dunyaya barisin gelmesi icin dua ediyorum.
Mother Theresa "everything starts with prayer" (hersey dua ile baslar) demis. Baslasin istiyorum, ve de bitsin!