28 Kasım 2008 Cuma

Yuruyus

Yuruyorum-z, ben ve beni yaratan ve Yaradan. Konusuyoruz ordan burdan. Yuzunu gunese dondurmussen golgen seni takip eder, sirtini donduysen gunese golgenin pesinde kosar durursun. Isa der: "Once Tanri'nin kralligini iste, gerisi eklenecektir." Eger istedigim sadece Sen'sen, ne farkeder annem anne olmus mu, kizim kiymet bilmis mi? Eger istedigim sadece Sen'sen ne farkeder kim bana nasil bakmis, beni nasil tanimis veya hic taniyamamis. Durup durup sadece Sen'i istiyorum diyorum. Ya nedir aradaki mizildamalar? Sus! Sessizce seyret. Vazgec. Tuttugun her seye izin ver kaysin avuclarindan, donsun geldigi yere. Soyun. Tek tek. Birak arkanda derisinden soyunan yilan gibi ise yaramayanlari. Yaradigini sansan da birak. Birak. Sus. Sevin. Kayboldugunu dusundugunde kollarindasin Ben'in.

24 Kasım 2008 Pazartesi

Gecmis

Ne gecmis, ne de gelecek var diyorlar. Varolan tek an, bu AN. Blogda duzenlemeler yaparken goruyorum, hep bir gecmis linki var. Bir sey anlatmak icin hep gecmisten ornekler, gecmisten anilar anlatilmis. Ask'i paylastigim her an gecmiste kalmis gibi. Gecmiste mi yasiyorum acaba diye dusunuyorum. Oyle ki sanki o yasadiklarimi hasretle anar, su anda o gunleri yasamaz gibi gorunuyorum. Oyle mi acaba? Yok degil SUKUR. Ama an oyle hizli geciyorki hep Simdi geliveriyor ve hep yasanan gecmis oluyor. Mesela bir ornek verecegim yine gecenlerde olacak ... Evde yalnizim, sevgili ve Mira disari ciktilar. Oyle yorgundum ki kipirdayacak halim kalmamisti. Sasirtici bir sekilde tum haftasonu evde kaldim. Pencereden disari bakarak, hicbir sey yapmadan oturuyordum. Hicbirsey dusunmeden. Evimizin karsisinda, baktigimizda icimize huzur veren kucuk agaclik bir yer var. Oraya bakiyorum. Agaclarin renklerinin nasil birbirinden baska olduguna, her yapragin bir birinden baska sekillerde yaratildigina bakiyorum, hayranlik duyuyorum, hep duymusumdur. Ordasin iste dedim, icimden. Ben seni goremesem de pek cok kez, Sen ordasin. O agaclar da Sen'sin. Insanlarin Sen olduguna inanabilmek ne kadar zorsa, dogada Seni bulmak o kadar kolay, dedim. Icimden konusuyordum Senin'le. Hava yavas yavas kararmaya, agaclarin renkleri koyulasmaya, gokyuzu geceye burunmeye baslamisti. Ben bir zamandir dusuncesizce oturuyordum ayni yerde. Meditasyon yapilmaz, meditasyon bir durumdur dendigi aklima gelir boyle zamanlarda. Simdi hazirlanip ben meditasyon yapacagim desem bu yasanan derinliklerde olunur muydu acaba? Neyse meditasyon gelmis, beden icine coreklenmisti coktan. Birden gozum bir agaca daha dikkatli takildi. Hayal goruyorum sandim. Guldum. Yok canim dedim. Biraz daha kistim gozumu, bir daha baktim. Hala ordaydi. Kafasinin uzerinde lotus yapraklari, iri gozleri, duz burnu, oval ama ince yuzuyle Siddharta karsimdaydi. Agacin ta kendisiydi. Kafami baska yere dondurdum, miyopum ondan boyle goruyorum, dedim. Bir daha baktim. Ordaydi. Kalbim kabardi kabardi. Allah'im sana sukurler olsun, seni heryerde gormeye calisirken bana boylesi guzel bir hediye verdigin icin, dedim. Gozlerimi Siddharta'dan alamaz ve minnettarlikla o ani sukranla yasarken yine icimden Swamiji ile konusmaya basladim. Acaba azizlerin meditasyon hallerinde gordukleri Tanri'larda boyle mi gorunuyordu onlara? Gulumsedim, icimden biryerden baska bir ses, Sen Kimsin ki sana gorunsunler, dedi. Ben gulumsemeye devam ettim. Siddharta'nin yuzu beyaz mat bir isikla aydinlandi, sekli degisti Krishna oldu. Kendi kendime gulecegim,gulemiyorum. Saka degil mi diye durup duruyorum pencerenin onunde. Allah'im ben halusinasyon goruyorum herhalde diye icimden konusmadan edemiyorum. Hala pur dikkat agaca bakiyorum. Genislemis oval olan Siddharta'nin surati, makyaj yapilmis gibi mat beyaz simdi. Basindaki lotus yapraklar cikmis tac giyilmis. Gozler ama ayni kisik-kapali. Hayal kesin diye kendimi avuturken, gozleri acildi Krishna'nin. Gulumsedi yanaklari agizi hic acilmadan. Simarmistim mutluluktan. Sevgili gelsin diye bekliyordum artik insanca, heyecanla. Geldiler. Nasilsin diye sordu herhalde onu animsamiyorum :) Ne cevap verdigimi de. Ne cevap verilir ki? Hemen oturtturdum onu ayni yere. Gosterdim. Gordu o da Siddharta'yi. Krishna'dan da bahsettim. Onu gormedi, onu sonra ben de gormedim. O An'di sadece. Sonra animsadim. Siddharta ve Krishna'nin Vishnu'nun incarnation'lari olduklarini. Sevgili de O'nun suretiydi.
Vipassana Meditasyonda gecen 10 gun icinde en sevdigim sey "Anniccha" idi. Hicbirseye tutunmayin. Ne iyi ne kotu. Hersey Annicha, yani gecici.
Guzel yasanan, ozellikle boyle mucizevi anlara cok tutunuldugunda, zor gecen ama asli odul dolu olan gunler daha da zor gecer. Zihin hep o mutlu anlarindaki sarhoslugu arar durur. Oysa her zevkin icinde saklidir aci, ve her acinin icinde bekler zevk. Mutluluk ise Ben'im. Ben'de kaldigim An'lardayim.
Ps. Bu yaziyi yazmayi, o ani unutacak kadar bekledikten sonra yazmayi tercih ettim. Tekrar hatirlayarak ama baglanmadan. Siddharta hala orda, o agacta bize bakiyor :)

22 Kasım 2008 Cumartesi

Krishan Das : "Mere Gurudev"

1. Mere Gurudev, charanon par sumana shraddha ke arpita hai
Tere hee dena hai jo hai. Wahi tujha ko samarapita hai

My Gurudev I offer these flowers of my faith at your feet
Whatever I have, you have given to me, and I dedicate it all to you.

2. Na priti hai pratiti hai, na hi puja ki shakti hai
Meraa yaha man, meraa yaha tan, meraa kan kan samarapita hai

I have no love, nor do I know you.
I don’t even have the strength to worship you,
But this mind of mine, this body of mine,
my every atom is dedicated to you.

Tuma hee ho bhaava men mere, vicharon mein, pukaron mein.
Banaale yantra ab mujhko mere saravatra samarapita hai

You are the only one in my heart and my thoughts.
You are the one who I call out to.
Now Make me your instrument…all I am I offer to you

Youtube'a yasadisi yollardan girerek dinleyip, benden gectigim Krishna Das'tan Mere Gurudev.

Risihikesh'te yasarken internet cafelerde calan Amerikan aksanli vedic chant'lere hic mi hic sempati duymazdim. Vedic Chant onlar, tok sesli rahiplerin yurekten titreyen seslerine yakisirdi. Nazimin gectigi yerlerde degistirtirdim. En begenmedigim ise Krishna Das'ti. Kimdi bilmezdim, Amerikaliligini bilirdim.
Ekstazi gunlerinden biri. Hapsizindan, haplisi hic yasanmasa da benzetme yapma adina kullanma hakkim oldugunu dusunuyorum. Neyse iste o gunlerden biri. Askin almis benden beni, bana Seni gerek SENI. Rishikesh cok gelir oyle zamanlarda. Sesler agir gelir kalbime, sessizlik gerekir. Icimin sessizligine es...Icim caglarken, disim sessiz olursa, icimdeki aska kulak kabartabilirim. Gidilecek en ideal yerlerden biri Siddhi Ma. Neem Karoli Baba'nin ashrami. Hanumanji'nin ayaklarinin dibi. Siddhi Ma bir de ordaysa, ashramin tadini anlatmakla bitiremem.
Yuregim asktan patlamak uzere. Daha da buyutmek lazim kaseyi. Yoksa nasil sigdirabilirim o ucsuz bucaksiz ASKI. Tapinak herzamanki guzelligiyle onumde, gulen guzel insanlari kapinin onunde. Cicekler sarmis heryani. Guzellikten baska birsey goremiyorum. Hanumanji'nin dev abidesinin onunde oturuyorum, sessizligin icinde. Titresiyor O heryerimde, icimde, disimda, etimde, kemigimde. Gozlerim sarhos gibi bakiyor etrafa, simdi bile gorebiliyorum baktigimda o an'a. Dolasiyorum biraz etrafta, oturuyorum sonra tapinagin icinde. Hic kimsecikler yok. Bir ben, bir de O.
Ben bunu hakedecek ne yaptim acaba dusunuyorum bazen, aklim basimda oldugunda. Nefes aliyorum, kalbim yaniyor, titriyor, nefes veriyorum, huzur heryerde, ilik ilik...
Gozlerim bir kapaniyor yok oluyorum, O oluyorum, bir aciliyor, bakiyorum, O'nun oluyorum. Elinde harmonium'u ile bir adam giriyor iceri. Gozlerimi kapiyorum. O oluyorum. Gozlerim kapali bana dusuyorum. Kim acaba gelen? Adam aciyor harmoniumu basliyor parmaklari tuslarin uzerinde dans etmeye. Bir ses basladi Hanuman Chalisa'yi soylemege, soyleyen ses degildi eminim. Ben ordayim ama yokum. Muzik, ask, Hanuman, Siddhi Ma. Neem Karoli Baba'nin fotograflarina gulumsuyorum. Bagira bagira, katila katila, aslinda gule gule aglamak istiyorum. Icim bas bas bagiriyor, ben bu guzellikleri hakedecek ne yaptim... Bir ben, bir adam. Bir muhtesem dinleti. Bir ben, bir adam. Dakikalar gecmis olmali, baska bedenler katildi birlige. Gozlerim bakti herbirine. Muzik ara verdiginde donus yolu gorundu. Cikista guzel kalpli adami gordum. Yanina gidip "Merhaba" dedim. Ben Uma'ydim, O Krishna Das. Amerikali, Ingiliz, Fransiz farketmedi. Ask deyince kimlikler gitti, kalpler birlesti. Ders kalpte ogrenilmisti...


MERE GURUDEV

Vata gunleri

Ayurveda'ya gore herkes dogdugunda belli bir karisimla dogar. Bunlar belirli oranlarda olmak kaydiyla Vata, Pita ve Kapha olarak adlandirilir. Vata ruzgar elementi, Pita ates elementi, Kapha ise toprak elementidir. Uzun uzadiya burda bilgi verememekle beraber neden burdan girdim konuya cunku ben bir Vata Pita'yim. Ruzgar agirlikli bir dogam var ve ruzgarli gunlerde busbutun dagilirim. Topraklanmaya ihtiyacim var. Koklerimi salmaya. Pita ikinci agir basan elementim. Ruzgarli gunler de es kaza atesimi korukleyecek sekilde beslenmissem, o zaman seyreyle Rudra'nin ofkesini...
(Rudra: Shiva'nin ofkeli yuzu)Ruzgar alir ofkemi savurur bir elden digerine. Ya da ates almissa icim dur durak bilmez icimden cikan volkan. Akar akar, yakarak gecer herseyi. Yanmak sarttir bu yolda. Yanmadan olan gorulmemistir sonunda. Yangin devam etmekte uzun zamandir. Ilk hatirladigim 4 sene oncesi. Babama döndüm, gördüm, öldü, öldüm. O zamanlar yoktu icin neyse disin odur inancim. Bilmezdim. Simdi yasiyorum, bakinca goruyorum. Ben babamla öldüm. Yasayan birkac yerim kalmis demek ki kardesimle annemin gecirdigi trafik kazasinda öldüm. Tam ölememisim demek ki, sevgilinin esyalarini toplayip gittigi gun öldüm. Su isi bir adam gibi beceremedim, hala dolaniyorum, yarali bereli sargili sedyeli.
Kelimeler bos bos kovaliyor birbirini. Paragraflarin birinin digeriyle alakasi yok. Ama soyledim Vata agirlikli bu bedenin dogasi. Disarda lodos benim yerimde yeller esiyor. Bir ordayim bir kapi arkasinda.
Sevgili yoktu, babam yoktu, annem, kardesim yoktu. En islek caddelerden birinde karsidan karsiya geciyordum. Zaman durdu. Etraf gorulmemis bir grilik icinde boguluyordu. Nefesim cikmiyordu cigerlerimden. Biri bogazimi sıkıyordu. Sari dolmuslardan birinin on koltugunda kimi arayip eve gidince kendimi oldurecegimi soyleyecegim diye telefonuma bakiyordum. Sakam yoktu. Bir sehir ustumden geciyordu, uzuldugum bir gram sebebim yoktu. Eve gittim, nefes alamiyordum, cami actim asagiya baktim, cigerlerime nefes cekmeye calistikca cigerlerim daha da kuculuyordu. Camdan atlamakla bitmeyecegini anladim icimde olan seyin. Yaniyordum. Saatlerce evin icinde ordan oraya dolastim, en sonunda uyudum. Uyandigimda yaniyordum. Karnimdan yukari akiyordu yangin. Once karnima gelisini hissediyordum, sonra kalbimden geciyordu, bogazimi gecip de kafama gelince "iste simdi cildiracagim" diyordum. Yaniyordum. Sevgiliyi arayip agliyordum. Aglayinca yangin soner saniyordum, sonmuyordu. Zaman akti gecti, yangin cok seyi temizledi, temizlemeye devam ediyor. Bugun Lodos var, dun de vardi. Hizlandirir atesi. Yemek yememeye calisiyorum. Dusunmemeye calisiyorum. Bir yerden tutsam bulsam sebebi, esecegim deli deli, yakacagim gelip geceni, susuyorum. Sessizlik icimde, disimsa mecbur el pence. Shiva'nin bogazina sarilan yilan geliyor aklima. Zehir yukari cikmasin diye dokulen sut, yogurt, yag, bal geliyor aklima. Shiva geliyor aklima. Geri kalan hersey geri gidiyor. Shiva, yerle bir eden Tanri'm. Ortaligi kasip kavuran, ise yaramayanlari yikan savuran Tanri'm. Az kaldi biliyorum. Sana teslim oluyorum. Karin oluyorum, kizin oluyorum, kulun oluyorum. Sen HEP, ben burda O-luyorum.

13 Kasım 2008 Perşembe

Dolunay

Yine bir dolunay gecesi. Aksam saatlerinde artik dolunaylar aglamadan geciyor diye icten ice sevinirken, ortada huzunlu olmak icin bir sebep bile yokken, Mira tumden iyilesme belirtileri gosterip beni daha da rahatlatmisken kardesten cikti piyango.

Bu olayi ilk farkedisim 2002lere denk geliyor sanirim. Ben her bahar asik olmam ama her dolunay felaketim olur aglarim. Hersey sut liman giderken, sebepsiz firtinalar kopar dolunay geceleri. En zor gecen dolunayin bir gun oncesidir. Hindistan'a ilk gittigimde oraya asik olmak icin bir diger sebepti dolunaylar. Hintliler dolunaylarin gucunu yadsimamis, insanin ruh halini nasil da altust ettigini kabul etmislerdi. Oysa hayatta kime ben dolunayda boyle oluyorum desem, hadi canim dolunayi gordugun icindir diye cevap almisimdir. Hindistan'da 12 ay boyunca her dolunayda bir baska festival vardir, insanlar ruh hallerini yuksek tutsunlar diye. Maalesef bizim evde festival havasi olmadigindan ben her dolunay bir baska firtinayla sallanirim.

Kardes dedim ya, kardes degil baska birsey. BEN yolunda parlatmam ihtiyaci olan bir mucevher o da. Hayatimdaki diger mucevherler gibi. 12 yasinda eline verilmis bir bebege abla degil annelik yapmis olman tabii normal dedi sevgili. Kardes diye hayatima giren kanatsiz melekti. Tum sorumluluguyla benimdi. Bana teslim edilmisti.
Hayatim (simdi hayatim denen seyin dusundugum sey olmadigini biliyorum) engellenmisti, elimden alinmisti cocuklugum, genc kizligim. Icim kinlenirdi, kizginliklarimi sondurmeye calisirdim gozyaslarimla. Yillar gecip mutluluk pesinde yola cikma zamani geldiginde arkama bile bakmamistim. Ben de ailem kadar vurdumduymaz olmustum, ve bencil. Oyle gorunuyordum. Oysa icimde bir yer kendi hayatimi kurdugumda onunda bu firtinadan cikip siginacagi bir yer olur diye hayal ediyordu. Bunlari onunla konusmus muydum? Yok, bunlari kendime cok soyledigimi bile sanmiyorum. Gidisim onu sevmedigim anlamina gelmiyordu elbet ama onda ne buyuk yaralar acacagini hayal bile etmemistim.

Kardesimi dusundugumde en buyuk pismanligim ona yalan soylemeyi benim ogretmis olmamdi. Aslinda herkes her daim once kendisine yalan soyluyor ama benim soyledigim ben suraya gidiyorum soyleme, bize bu gelecek soyleme gibi yalanlardi. Kendimi kurtarmak icindi soylenen yalanlar. Baskiya direnemedigim icin, kacak oynamakti benimki. Ama el kadar bebeye yalan soylemegi ogretiyorum diye de aklima gelmemisti. Yillar sonra farkettim. Yalansizligi, toptan durustlugu kabul ettigimde farkettim. Af diledim once kendimden, kendimi affetmek en zoru oldu. Sonra ondan, beni affetti mi bilmem.

Hayatimiza ne varligiyla ne de yokluguyla huzur verememis super bir babamiz vardi. Demistim ya alkolik. Ben sansliydim babamin ayik oldugu gunleri gorecek kadar yasliydim. O degildi. El kadardi babamin yatakodasi kapisindan iceri girip annemi dovemeye calismasini engellemek icin kapi arkasina oturup, ayaklarimizla kapiyi kapali tutmaya calistigimizda yatagin altina saklanmaya calisirken. Yazdiklarini okudum bugun. Yuregim daglandi. Acilarini icimde soluyamadim. Yakti. Butun bu olanlar yillar once olsaydi nasil tepki verirdim bilmiyorum. Simdi bildiklerim sunlar. Yasamamiz gereken seyleri yasiyoruz. Ne eksik ne fazla. Hersey oldugu gibi guzel. Resmin tamamini goremedigimiz icin ve eger O'na da guvenmiyorsak yasadiklarimizi sorgulaya sorgulaya kendimizi bitiriyoruz. Resmi su anda goremiyorum. Gordugum kardesime olan bagimliligim. Ne zaman bagimliliklarimiz varsa, aci cekmemiz kacinilmaz. Mira 2 yasini gecti, ben hala onu zaman zaman kardesimin adiyla cagiriyorum. Bu dolunayin parlakliginda bana gosterilen buydu. Sorun varsa cozumu de mutlaka vardir. Onemli olan farkindalik. Farkinda olmaya devam ettikce, hastalikli baglari bir bir kestikce, ASK dolacak. Hersey ASK olacak. Ne kardes kalacak, ne sevgili, ne biri. O'na guveniyorum. Teslim ettim kendimi. Kaziya kaziya bosaltiyor icimi, seve seve kaniyorum....

8 Kasım 2008 Cumartesi

Benim Degil

Mira'nin dogumunun ustunden tam 18 ay gecmisti. Asilarinin yapilmasinin ardindan bir bulanti, kusma basladi. Basireti baglanmak deyimini hep duyarim, arada bana da olurdu. Ama hic o geceki gibi degildi. Gece uyandiginda Mira'nin atesi vardi ve mizildaniyordu. Yanima getirdim, sarildik yattik. Kis, kombi yaniyor, iki kat yorgan altinda o ve ben. Bir tarafim kalksana yataktan kizin atesi var ustunu soy diyor, diger yanim sagir gibi konusana bakiyor. Uykum hic yok. Yataktan kalk desen firlayabilirim o kadar uyanigim. Ama ustumde biri oturuyor sanki. Esim odasindan bir bant getirdi, basina koyalim atesi duser belki diye. Bir tarafim avaz avaz bagiriyor. Kalk soy kizi atesini dusur, obur tarafim tumden felcli gibi hala. Mira birden kalkti yataktan, emekler gibi yuzunu yataga dondu ve sallanmaya basladi. Ilk havalesini gecirdi. Ben havale nedir hic bilmezken, Mira kollarimda öldü sandim. Gozleri kaydi, yuzu ve vucudu morardi. Ben bogazina takilan seyi cikaramadigim icin o kollarimin arasinda öldü sanirken, bir sey beni banyoya goturdu, Mira'yi dusa soktu, sonra sarilip ayilmasini izledi. Sonra da melekler gibi uyuyusunu.
Hayatimin belki de en onemli anlarindan biriydi. Ne kadar caresiz oldugumu bu kadar acik gorebildigim baska bir an yoktu. Hicbir seyde kontrolum yoktu. Var saniyorduk hep ama iste gormustum gozlerimle, yuregimle tumden yasamistim, yoktu. Tanri o gece bir mucize yasatmisti bize. Mira'yi almadan, onun bedeninin gidisinin ne oldugunu gostermisti. O kollarimda morarmis, gozleri geriye donmus dururken, asil sevdigimin o beden olmadigini gormustum. Asik oldugum onun icindeki Can'di. O'ydu. Hersey O'ndandi. Allahtan boyle oldu diyorduk lafin gelisi, ne gelmiyordu ki!?!
Eger bugun Mira burda bizimleyse, sukrediyorum Allah'a onun gibi bir cocuga annelik etme sansi verdigi icin bana. Eger alacaksa geri, sukrediyorum bize yasattigi guzel gunlere ve ogrettiklerine....
Simdi aklima Halil Cibran Ermis adli eserindeki misralari geldi, eklemeden edemedim...
Sonra yavrusunu gogsune bastirmis bir kadin soz aldi ve bize Cocuklardan soz et, dedi. Ve El Mustafa yanitladi.
Sizin diye bildiginiz evlatlar gercekte sizlerin degildirler,
Onlar kendini ozleyen Hayat'in ogullari ve kizlaridir.
Sizler araciligiyla dunyaya gelmislerdir ama sizden degildirler.
Sizlerin yanindadirlar ama sizlerin mali degildirler.
Onlara sevgininizi verebilirsiniz ama dusuncelerinizi asla.
Cunku onlarin kendi dusunceleri vardir.
Onlarin vucutlarini barindirabilirsiniz ama ruhlarini asla.
Cunku onlarin canlari gelecegin sarayinda oturur ve sizler duslerinizde bile orayi ziyaret edemezsiniz.
Kendinizi onlara benzetmeye calisabilirsiniz ama onlari kendinize benzetmeye calismayin hic.
Cunku hayat ne geriye gider, ne de gecmisle ilgilenir.
Sizler evlatlarin birer canli ok gibi firlatildiklari yaylarsiniz.
Yayi geren sonsuza acilan yolda kendine bir hedef edinmistir ve oklarini en uzaga eristirebilmek icin kendi gucuyle sizleri gerer.
Yayi gerenin elinde seve seve bukulun.
Cunku oku atan O guc, uzaklasan oklari sevdigi kadar elindeki saglam yayi da sever.